YPJ Komutanı: YPJ cepheyle yetinmeyecek

YPJ Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, DAİŞ’le cephe savaşı sonrasında YPJ’nin savunma ve özel güçlerle operasyonel faaliyetlerinin yanı sıra ciddi bir toplumsal mücadele ve örgütlenme atağına geçeceğini söyledi.

Cizîr Fırtınası Hamlesi komutanlarından YPJ Genel Komutanlık Üyesi Newroz Ehmed, bitmek üzere olan hamleyi, DAİŞ’le cephe savaşı sonrası mücadeleyi ve YPJ’nin rolünü anlattı.

YPJ Genel Komutanlık Üyesi ve Dêrazor’da tamamlanmak üzere olan Cizîr Fırtınası Hamlesi komutanlarından Newroz Ehmed, ANF’nin sorularını yanıtladı.

YPJ olarak Cizîr Fırtınası Hamlesi’ne katılımınız ne düzeydeydi ve nasıl bir rol oynadınız?

Geniş, ova ve çölün yoğun olduğu, üstelik çok fazla DAİŞ’linin toplandığı bir alanda hamle yürütüldü. DAİŞ, bütün savaş tecrübe ve birikimini burada kullandı. Bölge halkı da uzun süre DAİŞ kontrolünde kaldığı için bir kısmı isteyerek bir kısmı da istemeyerek destek veriyordu. DAİŞ, bu alanda örgütlüydü.

YPJ olarak büyük bir moral, heyecan ve kararlılıkla başladık, çünkü DAİŞ’in sonunun YPJ’nin elinden olmasını istiyorduk. Bunun zorlukları olacağını da biliyorduk.

Bizim güçlerimizin de savaş tecrübesi vardı. Her ne kadar bazı arkadaşlarımız Reqa, Tebqa gibi kurtarılan alanlardan yeni katılmış, yine yeni kurulmuş olan Dêrazor taburumuz kendi isteğiyle bu hamleye katılmış olsalar da genel güçlerimizin bir tecrübesi vardı.

Çok sayıda YPJ gücü de bu hamleye katıldı. Hamlede ne kadar sonuç alacağı belli olmayan bazı riskli adımlar atsak da bütün güçlerimizde ve komutamızda bu hamleye katılmak için ciddi bir heyecan ve istem gelişti. Bu da bizi hamleye güçlerimizi daha güçlü katılmaya itti.

Oldukça zor ve riskleri çok olan bir hamleydi. Fakat kadın gücümüzün katılma kararlılığı ve istemi, DAİŞ’in üzerine cesaretle gitmeleri hamleyi başarılı yürütmemizi sağladı.

Özellikle bütün güçlerimizde DAİŞ’in elindeki Êzîdî kadınları kurtarmak için ciddi bir hırs vardı. Şu anda da DAİŞ’in elinde küçük bir alan kaldı ama sizin de gördüğünüz gibi yine YPJ güçlerimiz en önde, en tehlikeli alanlarda yerlerini alıyor. Bu savaşta son ana kadar yer almaya kararlıyız ve bu görevimiz. İnanıyoruz ki kısa süre içinde zafer müjdesini tüm kadınlara ve dünyaya vereceğiz.

Siz YPJ olarak en üst koordinede de yer aldınız, değil mi?

Sadece en üst koordine değil, YPJ olarak tüm komutada ve savaş cephesinde diğer savaşçılarla yan yana yer aldık. Kadınların bu hamleye katılımını görmek, Dêrazor halkını da etkiledi. Bu etkileşim gün geçtikçe artıyor. Artık gözleriyle görüyorlar ki bizim güçlerimiz daha önce alana gidip hakimiyet kurmuş güçler gibi değil. Kendilerine ve oradaki kadınlara zarar vermiyor.

Böyle zorlu bir hamlede kullandığınız savaş taktiklerini biraz paylaşabilir misiniz?

DAİŞ, arazinin çöl olmasında çoğu zaman yararlanıyordu. Bu coğrafyayı çok iyi tanıdığı için sık sık çıkan çöl fırtınasından yararlanıp bize darbe vurup geriletmek, zayıf düşürmek ya da kararsızlık yaratmak istiyordu.

SÜRPRİZ OPERASYONLAR

Aslında hemen hemen 2013 sonlarından beri karşılıklı savaşan iki güç olduğumuz için hem onların hem de bizim savaş tecrübemiz oldukça fazlaydı. Biz aslında DAİŞ’le mücadelede tecrübemize dayanarak birçok defa sürpriz hamleler de geliştirdik. Bir sürece kadar cepheden ilerliyorduk ama baktık bu yetmiyor. DAİŞ zaten coğrafyayı çok iyi tanıyor. Bölge de çok geniş ve kontrolü çok zordu. Güçlerimiz de o zamana kadar aldıkları savaş tecrübesiyle bazı sürpriz hamleler yaptılar.

Örneğin El Ömer Petrol Tesisleri hamlemiz böyleydi. Savaşçılarımız düşmanın ortasında bir kale gibi olan El Ömer’e girdiler ve orayı kontrol altına aldılar.

TAKTİK YER BOŞALTMALAR

Birçok defa düşman araçlarını patlayıcı doldurup senin üzerine gelmeye hazırlanıyor ve geliyor. Buna göre bazı yerleri güçlendirip bazı yerleri de taktik olarak bırakman gerekir. Bu da yapıldı. Bu, geri adım atma değil, bir taktikti.

YOĞUN SUİKASTLAR

DAİŞ, bu hamlede çok fazla sayıda araç patlattı. Öyle bir aşamaya geldi ki kadınları da kullandı. İlk defa bu yoğunlukta oldu. DAİŞ’liler kadın kılığına da girip saldırıyordu ama güçlerimiz bu saldırıların büyük bir bölümünü ustalıkla boşa çıkardı. En fazla DAİŞ’linin öldürüldüğü, esir alındığı ve teslim olduğu hamleydi. Güçlerimiz bu hamlede suikast taktiğini yoğun kullandı. Coğrafya da buna uygundu.

ETKİLİ FÜZE KULLANIMI

Yine füze kullanma taktiği noktasında, güçlerimize çok fazla zarar vermeden düşman mayınını etkisizleştirme noktasında etkili oldu. Kadın arkadaşlar olarak yıllarca elde edilen savaş tecrübesini kullanma noktasında daha açık. Yani detaylarda daha hâkim, teknik kullanma, nasıl daha iyi sonuç alacağı konusunda daha etkiliydi. Tabi görülen eğitimlerde bu durumu güçlendirmişti.

GÜÇLÜ NOKTASINDAN VURMAK

DAİŞ’i en güçlü olduğu alanlarda vurduk. Yani zayıf olduğu alanları değil, güçlü olduğu alanları hedef aldık. Kendine güvendiği alanlarda düşmanı vurmak onda çok daha büyük bir kırılma yaratıyor. Moral açısından bu düşmana büyük bir darbe oluyordu. Belki çok ciddi zorluklarla bazı alanlar kontrol altına alınıncaya kadar çatışmalar günlerce sürdü ama oralarda kırıldılar. Çünkü bu alanlarda güçleri ve nüfusları çoktu. Bir tarafı çöl olan ama bir tarafı da ilçe gibi büyük köylerin olduğu bir bölgeydi. Özellikle de Habur ve Fırat nehirleri üçgeninde böyleydi. Bunları kontrol altına almak elbette kolay değildi.

REJİMDEN BEKLENTİ YOK

Çembere alarak kuşatma ve daha sonra temizlemeyi, diğer hamlelerde de kullanmıştık fakat bu hamlede farklıydı, çünkü çölden gidip ortadan koparman kolay değildi. Düşman kendini orda yerleştirmişti. Burada zayıf noktayı belirleyip vurup koparman ve ona göre ilerleyip çembere alman gerekiyordu. Alanı çembere almanın da zorlukları vardı, çünkü bir tarafı suydu. Suyun diğer tarafından rejim güçleri vardı. Rejime soruyorduk; bu alanları kontrol altına aldığını söylüyordu ama ilerlediğimizde rejimin bu alanları kontrol etmediğini görüyorduk. Bunu ya bir taktik olarak kullanıyordu ya da kandırmak istiyordu. Zorlansak da bunu hamle için bir engel yapmadık. DAİŞ ise bir sürece kadar bu suyu karşıt hamle yapmak ya da suyun karşısında güçlerimize darbe vurmak için kullandı. Bu noktada farklı taktikler kullandık ama söylediğim gibi zorlukları vardı.

Hata bu son bölgeye kadar da böyle. Biz üç yerden çembere almışız ama bir taraf sudur. Bu nedenle tam çembere alamıyorsun. Bunun zorlukları var ve olacak. Biliyoruz ki; DAİŞ bu noktada oldukça tecrübeli. Sudan gidip gelmeyi, yine suyun diğer tarafını kendine bir geri cephe olarak kullanmayı, buradan takviye almayı, cephane geçirmeyi biliyor. Bu nedenle daha güçlü taktikler kullanmak gerekiyor.

BÜTÜNLÜK VE KOORDİNASYON

Bu hamlede bütün savaş taktikleri birlikte güçlü bir koordinasyon içinde, daha zengin bir şekilde kullanıldı. Düşman hangi noktadan darbe vurmak istiyorsa biz onu boşa çıkarma üzerine bir hamle yapıyorduk. Aslında bu durum, hamledeki tüm güçlerimizde yaşandı.

TAHMİNİMİZDEN ÇOK FAZLAYDI

Bu hamlenin sonlarında artık alanlarınıza çok sayıda DAİŞ çetesi elemanları ve bunların aileleri geldi. Bunları nasıl denetim altına alıyorsunuz, bu noktada yaşadığınız sıkıntılar nelerdir?

Zaten en büyük problem buydu. Biz aslında burada çok fazla DAİŞ ötesi elemanı toplandığını tahmin ettik. Çünkü Hol, Şeddadê, Minbic, Reqa, Tebqa hamleleri ardından en son geliştirilen hamle buydu. DAİŞ’lilerin gideceği alan buydu. Yine Irak ve Suriye sınırıdır. Sadece Suriyeli ve Iraklı değil, tüm ülkelerden DAİŞ çetesi elemanlarının toplandığı bir alandı. Bu alanda çok sayıda olduğunu tahmin ettik ama tahminimizden çok daha fazla çıktı.

Bu alanda DAİŞ’i kendine kalkan olarak kullanabileceği siviller ve rehineler olduğu bilgisine sahiptik. Bu son hamlede çok sayıda Êzîdî kadın ve çocuk kurtarıldı.

ÇOĞUNLUĞU YABANCI

Özellikle görüyoruz ki dünyanın her yerinden gelen DAİŞ’liler var. Çoğunluğu yabancı, Suriyeli değiller. Tabi şimdi bir kısmı , ‘kandırıldık, böyle olduğunu bilmiyorduk’; bir kısmı ‘ticaret ve para için geldik’; bazıları ‘fakirdik, çaresiz kaldık onun için geldik’; bazıları ise ‘İslamiyet için geldik’ diyor. Gerçekten dünyanın birçok yerinden insanı oraya toplamaları ilginç. Yakalananlar çoğunluğu yabancı. Onlarca ülkeden gelmişler. Baxoz’dan çıkış çok fazla ve devam ediyor.

GÜVENLİK VE EKONOMİK SIKINTI

Bu da beraberinde çok ciddi bir güvenlik sorunu yaratıyor. Günlük ihtiyaçlarının karşılanması noktasında da zorlanma yaşıyoruz. Daha önce de alanlarımızda sivil mülteciler toplanmıştı. Şimdi bunlarla birlikte devasa bir sayıya ulaştı ve üstesinden gelmekte zorlanıyoruz.

NETLEŞTİRME ZAMAN ALACAK

Şu anda alanlarımızda 50 bin üzerinde insan toplanmış durumda. Güvenlik için bunların hepsini netleştirmek önemli bir zaman alacak. Bütün bu insanların DAİŞ’li olup olmadığını, ya da ne için Suriye’ye geldiğini netleştirmek için çalışmalarımız sürüyor ama büyük zaman istiyor. Bunları netleştirinceye kadar güvenlik önlemleri de almamız gerekiyor. Bunları güvenlikli bir yerde yerleştirmek gerekiyor. Netleşinceye kadar tehlike de büyük. Bunun büyük bir tehlike olduğunu biliyoruz.

KADINLAR DA DAİŞ’Lİ

Erkekleri bir kenara bırakalım onlar biliniyor ve soruşturmadalar ama son süreçte dünya basını kendisi de görüyor ki oradan çıkıp gelenler halen de tehdit ediyorlar. Bazıları, ‘DAİŞ ya da eşimiz bizi gönderdi ama sonra bizi kurtaracaklarını söylediler’ diyor. Büyük bir kesim, DAİŞ’ten kurtulmak ya da DAİŞ’in gerçeğini gördüğü için değil, başka çareleri kalmadığı için gelip teslim oluyor. Hazır bir bomba gibi ne zaman nasıl patlayacağı çok belli değil. Bu nedenle bu büyük tehlikeye karşı ciddi anlamda tedbir almak gerekiyor.

TEK BAŞINA KALDIRAMAYIZ

Şimdiye kadar demokratik özerk yönetim yetkililerinin bu DAİŞ’lilerin vatandaşı olduğu devletlere birçok defa alması için çağrıları oldu. Şimdiye kadar devletlerin bu konuda sorumluluk almadıkları biliniyor. Bu durumda düşündüğünüz bir alternatif var mı?

Elbette çok büyük bir yük. Hem demokratik özerk yönetim hem de biz QSD olarak bütün devletlere vatandaşları olanları almaları için çağrılar yaptık. Bu noktada Koalisyon güçlerinden de destek istedik. Bunları netleştirmek ve buna göre devletlerinin alması gerekiyor. Tabi ki en iyi ve en doğru seçenek devletlerinin bunları alması ve kendisinin netleştirmesidir. Duyduk ki, birçok ülke bunları vatandaşlığından çıkarmak istiyor hatta bazıları çıkardı. Çok büyük bir yük ve biz bu yükü tek başına kaldıramayız.

VATANDAŞLARINI ALSINLAR

Biz halen de onları almalarını istiyoruz ve umut ediyoruz. Çünkü bu insanların hepsinin bir arada olması çok büyük bir tehlikedir. Irak’ta olduğu gibi yeniden denemeler yapabilir. Kaçıp başka yere gitmek istemeleri durumu var. Tamam biz bunun tedbirlerini alıyoruz ama zorlanmalarımızı da söyledik.

Bunun için de hepimizin birlikte bu yükü almamız ve birlikte çözmemiz gerekiyor. Bunun için farklı bir çare alternatif koymadık. Bunun içinde halen bu ülkeler vatandaşlarını alsınlar diye çabalarımız var. İlgili hükümetlerle bağlantıya geçiyoruz ki bunları kendi ülkelerine teslim edelim, en doğru olan da budur.

ALMIYORLARSA DESTEK OLSUNLAR

Sonuç olarak vatandaşlarını almazlarsa mecburen başka bir çare düşünmek zorundayız. O zaman bu devletler, destek vermeli ki burada daha güvenli bir yer yapalım, güvenliğini alalım. Alanlarımız her gün tehdit altında. Türk devleti, rejim ve yine DAİŞ’in alanlara geri dönme tehdidi varken bir de bu kadar tehlikeli insanın bu alanlarda toplanması ciddi bir sorun. Yaşamsal boyutu ve ihtiyaçlarını da düşünürsek üzerimizde ciddi bir baskı ve zorlanma yaratıyor. Zaten alanlarımız bir çemberde. Öyle maddi imkanları da çok değil.

CEPHE SAVAŞINDAN SONRA DA VARIZ

QSD Genel Komutanı Mazlum Abdi, DAİŞ’le cephe savaşı bittikten sonra DAİŞ’le mücadele için iki aşamalı bir plandan söz etti. Sizde YPJ olarak bu planın uygulanmasına katılacak mısınız yoksa bu konuda özgün bir planlamanız var mı?

Bizim için şu anda öncelikli olan artık bu cephe savaşını sonuçlandırmak. Kısa süre içerisinde bitmesini umuyoruz. Elbette QSD’nin başlatacağı diğer hamlede biz de yerimizi alacağız. YPJ Komutanlığı olarak bu konuda herkesten daha fazla sorumluluğumuz olduğu konusunda tartıştık. Cephe savaşından sonra başlayacak olan hamlede daha güçlü bir şekilde yer almamız gerekiyor. Çünkü DAİŞ’in halkların iradesini kırması, aslında kadın şahsında yaşanmıştı. Şengal’de neden o kadar erkek öldürüp kadınları beraberinde götürdüler. Biz son hamlede de gördük çok küçük yaşta çocukları evlendirdiler, kadınları o kadar erkekle evlendirdiler. Şengal’de, Kobanê’de ve sonra tüm alanlarda yaşamın anlamını öldürmek istediler.

Başlangıçtan itibaren DAİŞ’in saldırıları kadınların ve kadın şahsında yaşamın katledilmesi, toplumdaki anlamın yok edilmesi üzerine kurulmuştu.

DAİŞ’le cephe savaşının sonu geliyor ama DAİŞ kendisi de açıklama yaptı ki gizli hücrelerle saldırılarını sürdürecek. Gerçekten de saldırıları devam ediyor. Birçok şehrimizde patlamalar yapıyorlar, sivil insanları hedef alıyorlar. Bu, elbette ki büyük bir tehlike.

Bu konuda kadınlar olarak kaygılarımız var. Biz YPJ’yi kadının öz savunma gücü ve kadının meşru savunma zihniyeti esaslarında kurduk. Elbette ki bu konuda daha çok uzun vadeli bir mücadele vereceğiz.

ÖZEL GÜÇLERİMİZ GÖREV YAPACAK

Bundan sonra hazırladığımız özel kadın güçlerimiz diğer hamlede görevini yapacak. Çünkü bundan sonra DAİŞ’e yürütülecek savaş için çok daha fazla profesyonellik lazım. Bu doğrultuda eğitilmiş ve hazırlanmış güçlerimiz bu hamlenin öncülüğünü yapacak. Yine bütün YPJ güçlerimizi bu hamleye göre hazırlayacak.

DAİŞ’le cephe savaşı bittikten sonra başlayacak hamlede elbette uzun zaman alacak.

BÜYÜK BİR TOPLUMSAL MÜCADELE

Esas olarak bizim 3. Hamle olarak adlandırdığımız toplumsal aşama var. Bir kez daha başka renklerin barınmasına izin vermeyen simsiyah rengi kendine sembol olarak seçen erkek egemenlikli zihniyetin zirvesi DAİŞ zihniyetine ve kendini örgütlemesine izin vermeyeceğiz.

Toplum içinde halen bu zihniyette olan, korkan, DAİŞ karşısında cesaretsiz ve iradesiz kalan kesimler var. DAİŞ, bu toplumun üzerine çok vahşi yöntemlerle geldi. Kadınlar katledildi, recm edildi, parçalandı, yakıldı. Toplumda halen DAİŞ’ten ciddi bir korku var. DAİŞ karşısında mücadeleyi daha büyütme noktasında elbette öncü rol, YPJ’nindir.

DAİŞ ZİHNİYETİNİ YOK EDECEĞİZ

Bütün topluma özgürlük, kendine ait olma zihniyetini, yine öz savunma cesaretini kazandırmamız gerekiyor. Güçlerimiz çok uzun süredir savaşın içinde. Evet savaşta çok yoğun bir tecrübe alındı ama bu gücün kendini yeniden ele alması, kendini yeniden eğitmesi, örgütlemesi gerekiyor.

KADINLARIN DURUMU ACIDIR

Bizim için öncelikli bir görev de toplumda DAİŞ zihniyetinin yok edilmesidir. Son süreçte görüldü ki birçok kadın DAİŞ alanlarından çıkıp yanımıza geldi ama halen tehdit ediyorlar, halen bize kafir gözüyle bakıyorlar. Kadının böyle söylemesi ve bu durumda olması bizim için çok daha büyük bir acıdır ve sorumluluğumuzu daha fazla ağırlaştırıyor. Biz bunu söylerken bu kadınlara kızarak ya da onlara düşman gözüyle bakarak söylemiyoruz. Fakat biliyoruz ki erkek egemen zihniyet kadını bu duruma getirdi. Artık kendi gerçeğini, yaşam gerçeğini bilmiyor. Ciddi bir uğraşma gerekiyor ki gerçeği görsün. Eğitim gerekiyor, toplumumuzun farklı bir gerçeği olduğunu gözleriyle görsün. Yani halen çok şiddetli bir mücadele süreci var önümüzde. Tüm güçlerimizi de bu mücadele sürecine öncülük edecek düzeyde hazırlamamız gerekiyor.

TÜRKİYE’SİZ BİR GÜÇ VE ALAN

ABD Başkanı Trump ve ardından da Pentagon, içerisinde ABD askerlerinin de olduğu uluslararası bir gücün Kuzey-Doğu Suriye ile Türkiye sınırında (resmi sınırlar) konuşlandırılacağını açıkladı. Bu bölgede YPG ve YPJ’nin bulunmayacağı ifade ediliyor. YPJ olarak bu plana nasıl bakıyorsunuz, Türk güçleri bu bölgede yer alırsa kabul eder misiniz?

Halkımızın varlığını koruma mücadelesi veriyoruz. Bu bölgede yaşayan halkların kendi kendini yönetmesi ya da bu bölge yönetiminde bölge halkının ve iradesinin yer almasını esas alıyoruz. YPG, YPJ, tüm güçleriyle QSD, bu bölgenin halklarının çocuklarından oluşuyor. Güçlerimiz Kobanê, Minbic, Girê Spî, Qamişlo vb. tüm Kuzey Suriye şehirlerinden Kürt, Arap, Süryani, Asuri, Türkmen vb. tüm bölge halklarının kadın ve erkeklerinden oluşuyor. Yani güçlerimiz tüm Kuzey Suriye halkları, tüm inançlarından oluşuyor. Hepsi buranın halkı, dışardan gelmiş değiller.

Türk devleti bunu kendine bir gerekçe yaratmak için, “Bizim için tehlike var, bunlar bu bölgeden değil. Bu bölgenin halkı ya da bu bölgeden bazıları kendi kendini yönetsin” diyor. Zaten bizim de uğruna mücadele ettiğimiz konulardan biri bu. Bugün gerçekleşmiş olan gerçeklik de bu.

Bize göre bugün en güvenli alan bizim alanlarımızdır. Yüz binlerce insan alanlarımıza Kuzey Suriye dışından mülteci olarak gelmiş ve burada yaşıyor.

Türkiye her gün tehdit ediyor. Biz bölgelerimizi savunmaya hazırız. Türk devletinin alanlarımıza gelip girmesini kabul etmiyoruz. Türkiye’nin alanlarımıza girmemesi, bölgedeki halkın kendi kendini yönetmesi şartıyla bizim için burada YPG, ya da YPJ olarak yer alalım gibi sorunumuz, gündemimiz olmaz.

Eğer Türkiye illa girmek isterse ya da içinde yer alacağım derse bu saldırmak içindir ve savaş gerekçesidir. Biz de savaş için hazırız ve ne gerekiyorsa yaparız.

İŞGALİN TÜM BİÇİMLERİNE RET

Türk devletinin işgali altındaki Efrîn ve Şehba gibi bölgelerin geleceğine ilişkin bir planlamanız var mı?

Zaten şu an Efrîn’de bir mücadele veriliyor. Biz bu son süreçte toplantımızda dile getirdiğimiz gibi hem QSD olarak hem de YPJ olarak Suriye toprakları üzerinde işgalin hiçbir biçimini kabul etmiyoruz. Bölge halkının varlığını, özgürlüğünü savunabilmek, yine bölge halkının kendi toprağı üzerinde yaşamasını sağlayabilmek esas hedefimiz, hatta varlık gerekçemizdir.

Şu anda Efrîn halkı mülteci olmuş, bunların çoğu şimdi Rojava’nın bütün alanlarına dağılmış. Elbette bu bizim için kabul edilebilir bir durum değil, aksine bir mücadele gerekçesi. Yine sadece insanlarımızın göç etmesi değil, Efrîn’de her gün insanlar kaçırılıyor, katlediliyor, nüfus yapısı değiştiriliyor, kadınlara tecavüz ediliyor. Bunlar bizim kabul edebileceğimiz durumlar değil. Efrîn’in özgürleştirilmesi, Efrîn içinde yürütülen mücadelenin güçlendirilmesi için ne yardım ve destek gerekiyorsa yapacağız ki bu işgali kıralım ve halkımız yeniden kendi toprakları üzerinde yaşayabilsin.

YPJ ÜÇ NOKTADA YOĞUNLAŞIYOR

YPJ olarak şimdiye kadar birlikler halinde cephede savaşıyorsunuz. Bundan sonraki süreç için Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi bünyesinde profesyonel bir kadın ordusu olarak örgütlenmek niyetiniz var mı?

Alanlarımıza yönelik ciddi tehditler var. Her gün tehditlerle yüz yüze kalıyoruz. Bir yandan kendimizi saldırılara cevap vermeye yönelik hazırlıyoruz ve şu anda var olan mücadeleyi sürdürüyoruz, diğer taraftan da kendini yeniden örgütleme, kurma ve varlığını kalıcılaştırma çalışmaları yürütüyoruz. Yani güçlerimiz birkaç nokta birden çalışma yürütüyor. Elbette bunlar uzun vadeli mücadeleler ve zorlukları da var.

Şu anda bizim için temel olan iki şeş şudur; DAİŞ’le cephe savaşı sona ererken başlayacak olan hamleyi yürütmek ve güçlerimizi yeniden örgütlemek.

SAVAŞ DA YPJ’NİN GÖREVİ DE BİTMEDİ

Zaten şu anda da Demokratik Özerk Yönetim’e bağlı çalışıyoruz. Alanlarımız büyük tehlikelerle karşı karşıya. Kendimizi bir ordu gibi örgütleme tartışması için erken. Halen önümüzde büyük tehlikeler var ve bunları bertaraf etmeliyiz. Bütün bunları yapabilmemiz için de kendimizi daha fazla güçlendirmemiz gerekiyor. Bazılarının söylediği gibi ‘artık savaş bitti’ ya da bazılarının beklediği gibi ‘artık YPJ’nin asker olarak görevi kalmadı’ şeklinde ele almıyoruz. Aslında esas zor görevlerimiz bundan sonra başlıyor. Bunlar için bilinç düzeyimizi, taktik düzeyimizi, örgütsel düzeyimizi, teknik düzeyimizi zenginleştirip güçlendirme çabasındayız. Bundan sonra kendimizi daha güçlü örgütleyeceğiz.