AKP ile HÜDA-PAR arasındaki iş birliği sadece genel seçimlerle sınırlı değil

Antropolog-Tarihçi Adnan Çelik önümüzdeki yerel seçimler başta olmak üzere HÜDA-PAR’a biçilen misyona dikkat çekti.

14 Mayıs’ta yapılan meclis seçimlerinin ardından HÜDA-PAR’dan 4 milletvekili AKP listelerinden seçilerek meclise girdi. HÜDA-PAR’ın meclise girmesiyle Hizbullah ile ilişkisi kamuoyunda en fazla tartışılan noktalardan biri oldu. Öte yandan Süleyman Soylu’nun yaptığı bir açıklama ise dikkat çekiciydi. Soylu HÜDA-PAR’ın ‘devlet aklı’ ile devreye sokulduğunu dahası ileride Kürdistan’da sosyolojik yapının değişimi ve daha da muhafazakârlaşmayı sağlayacaklarını söyledi.

Soylu’nun bu söylemlerini yorumlamasını istediğimiz Antropolog Adnan Çelik, bu değişim için özellikle önümüzdeki yerel seçimleri işaret ediyor.

SURİYE SAVAŞINDA ORTAYA ÇIKAN İSLAMCI ÖRGÜTLERİN BİR NEVİ BİR AVATARIYDI

Çelik, HÜDA-PAR ile Hizbullah arasındaki sürekliliğe dikkat çekerken bazı farklı noktaları da ifade ediyor: “Hizbullah ile HÜDA-PAR arasında çok net bir süreklilik var. Kurucu kadrolar ve ideolojik angajmanlar anlamında bir süreklik var ama bir yandan bazı kopuşlar da var. Hizbullah 70’ler sonunda kurulmuş ve özellikle 90’larda ortaya çıkan belgelerden, itiraflardan anladığımız kadarıyla derin devletle çok güçlü bir şekilde iş birliği yapmış, Kürt hareketinin sivil, siyasal mobilizasyonunu ortadan kaldırma hedefiyle sistematik bir şiddet repertuvarı uygulamış bir paramiliter örgüt. Hizbullah’ın 90’lar pratiği Suriye’deki iç savaşta güçlü bir şekilde ortaya çıkan cihatçı İslamcı örgütlerin bile bir nevi bir avatarıydı.

Öte yandan Hizbullah’ın 2000’li yılların başında çökertilmesi sonrasında ‘sivil’ alandaki devamı niteliğinde olan Mustazaf-Der’in kapatılması sonrasında 2012’de kurulan ve seçimlere de girmiş bir siyasal parti olarak Hür Dava Partisi var. Parti isminin kısaltılması olarak kullanılan HÜDA-PAR ile Hizbullah’ın aynı anlama gelmesi bu sürekliliğin apaçık imalarından birisi olarak okunabilir. Kısacası Hizbullah ve HÜDA-PAR birbirinden tamamen bağımsız örgütlenmeler değiller ama birbirlerine yüzde yüz indirgenebilecek, birbiriyle tamamen özdeşleştirilebilecek örgütler de değiller. HÜDA-PAR’ın kadrolarının ve siyasal tabanının önemli bir kesimi Hizbullah'a dayanıyor ama bu örgütle herhangi bir bağı olmamış, sıradan insanlar da HÜDA-PAR’a oy vermiş olabilir ya da HÜDA-PAR'ın örgütlediği bazı İslami etkinliklere giden insanların tamamının Hizbullahçı olduğunu söylemek mümkün değil. ”

HİZBULLAH 90’LARDAKİ ŞİDDET KAPASİTESİNE SAHİP DEĞİL

Adnan Çelik, Soylu’nun açıklamalarının ise 90’larda paramiliter şiddet mobilizasyonu bağlamında Hizbullah’a yüklenen misyonun sosyal ve siyasal alanda bir güncel versiyonunun bu defa HÜDA-PAR’a yüklendiğinin altını çiziyor: “Süleyman Soylu'nun açıklaması bize şunu gösteriyor: 90’lardaki devlet-Hizbullah ilişkisinin bir nevi güncel ve ‘legal’ bir versiyonunun itirafı. Hatırlamak gerekirse Hizbullah daha çok Kürt hareketinin silahlı mücadelesiyle de eş zamanlı kentsel alanlarda yükselen, o dönemki adıyla “serhıldanlar dönemi” olarak tanımladığımız toplumsal itirazı kesintiye uğratmak ve ona karşı mobilize edilen bir şiddet makinesiydi. Fakat Hizbullah günümüzde her ne kadar 90’lardaki o şiddet belleğini hep bir aba altından sopa olarak, bir tehdit, korkutma ve sindirme aracı olarak kullansa da, 90’lardaki şiddet kapasitesine sahip değil. En azından Suriye savaşıyla beraber Hizbullah'ın radikal kanadından bir kesimin El Nusra ve DAİŞ gibi örgütlere kaydığını biliyoruz. Dolayısıyla HÜDA-PAR üzerinden ortaya çıkan legalleşme ve sivilleşme çabası bir yandan 90’lardaki bu şiddet gücünün de zayıflamasıyla ilgili.”

AKP’NİN YENİ BİR AJANDASI VAR

Antropolog Çelik, AKP’nin bu anlamda HÜDA-PAR konusundan farklı stratejik hedeflerinin olduğunu da ifade ediyor: “AKP ya da bugün AKP'nin büyük oranda devletle özdeşleştiğini düşünürsek, devlet aklının HÜDA-PAR'ı desteklemesi, yani 200 bin civarında oyu olan bir siyasal partiye dört tane vekillik vermesi ve onu kendi iktidar ittifakının içine dâhil etmesinin bence bazı stratejik hedefleri var.

2016’daki darbe girişiminden sonra Gülen örgütü büyük oranda tasfiye edildi. Bu örgüt uzun yıllar boyunca Kurdistan'da ciddi bir şekilde örgütlenmiş, Kürt gençlerini tamamen Türk, Sünni, İslamcı bir ideolojiye kanalize etmek için devasa bir ağ yaratmıştı. Bu ağı mümkün kılan koşullardan birisi de devletin buna zımni bir şekilde alan açması, destek vermesiydi. Çünkü Kürt siyasi hareketinin yarattığı kimliksel uyanışı engelleyecek, yavaşlatacak her türlü girişim devlet nezdinde teşvik edilen bir şeydi. Gülen örgütünün tasfiye edilmesi ile birlikte aslında Kurdistan'da bir nevi ‘boşluk’ oluştu. Devlet bu boşluğu bazı tarikat (örneğin Menzil) ve cemaatlere alan açarak doldurmaya çalıştı fakat Kürt hareketinin demokratik, seküler ve kimlik eksenli siyasal taleplerine karşıt bir İslamcı ve muhafazakâr karşı siyasi iktidar alanı da oluşturma ihtiyacı duydu. Çünkü barış sürecinin sonlandırılması ve özellikle 2016’dan beri Kürt sahasında uygulanan siyasi-kırım politikaları AKP’nin siyasal meşruiyetini ciddi anlamda zayıflattı ve Kürt meselesini İslami, ümmetçi bir eksende ele alan aktörlerde de ciddi bir hayal kırıklığı oluştu.

Buna bir de Cumhur İttifakı üyesi MHP üzerinden yükselen milliyetçilik de eklenince devletin Kurdistan’da İslami bir ümmet tahayyülü etrafında mobilize edebileceği bir taban ve siyasi aktör kalmadı. Benim görebildiğim kadarıyla AKP iktidarı en temelde Gülen örgütünden kaynaklı boşalan alanın sosyal ve bürokratik ayağının inşasında tarikat ve cemaatlerin yani sıra bu defa siyasal alanda da HÜDA-PAR ile doldurmak, onun üzerinden ikame etmek istiyor. Bu stratejinin ilk aşamalarını aslında darbe girişimi sonrası ortaya çıkan ‘sivil’ mobilizasyona HÜDA-PAR’ın aktif katılımında ve sonrasında özellikle bürokrasinin eğitim ve kültür alanındaki aktif müdahilliğinde gördük. Örneğin bugün Diyarbakır’daki Milli Eğitim’de ve valiliğin kültürel aktivitelerinde HÜDA-PAR’ın etkin rolünü görmek mümkün.”

YEREL SEÇİMLERE DAİR BİR PLAN OLASI

HÜDA-PAR’ın Hizbullah’ın önemli bir mirasçısı olduğunun altını çizen Çelik, bu yapının salt dört vekil ile kalmayacağını ve özellikle yerel seçimlere dair olası planlarının olduğuna da dikkat çekiyor: “Tabii AKP ile HÜDA-PAR arasındaki bu ilişki ve işbirliğini tek taraflı olarak kesinlikle düşünmemek gerekiyor. 90’lardaki Hizbullah şiddetinin Kürt toplumundaki kolektif hafıza hala çok taze ve HÜDA-PAR da bu örgütün bir mirasçısı olarak görülüyor büyük oranda. Son derece küçük ve izole bir sosyal tabanı olan HÜDA-PAR için iktidarın sunduğu bir meşrulaşma ve tabanlaşma olanağını en iyi şekilde değerlendirmek gibi bir hedef var. AKP için ise İslami ve muhafazakâr ortaklıklar üzerinden devletin üniter yapısına tehdit teşkil etmeyen ve kontrol altında tutabileceği bir ‘Kürt ve İslami’ siyasal hareket devletin kendi meşruiyetini sürdürmenin bir yolu olarak düşünülüyor. Bu anlamda Kürt siyasal hareketinin tamamen kriminalize edildiği, kayyum rejimi üzerinden yereldeki örgütlenme ağlarının çökertildiği bir siyasi-kirim konfigürasyonunda AKP ile HÜDA-PAR ilişkisinin kazan-kazan yaklaşımına dayanan bir karakteri olduğunu söylemek mümkün. Buna bir de Meclis’te AKP, MHP, YRP ve HÜDA-PAR koalisyonunda oluşan son derece sağcı, muhafazakâr ve milliyetçi bir blok oluştuğunu da eklemek gerekiyor.

Bu bağlamda benim görebildiğim kadarıyla meclise gönderilen bu dört HÜDA-PAR milletvekiliyle başlayan sürecin esas hedefi Kurdistan'daki yerelleri örgütlemek. Kurdistan'daki yerellerde birtakım sivil toplum ve sosyal dağıtım ağları, birtakım inisiyatifler ve en temelde aslında yerel seçimler üzerinden Kurdistan'a daha derin bir şekilde yerleşme ve hatta ‘çökme’ planı var. Öyle zannediyorum ki önümüzdeki yerel seçimlerde muhtemelen AKP adaylar olarak HÜDA-PAR’a yakın isimleri teşvik edecek ve destekleyecek. Fakat Kurdistan gerçeğini de biliyoruz ki HÜDA-PAR’ın oy potansiyeli son derece cılız. Haliyle kayyum rejimi üzerinden Kürt seçilmişleri birtakım hukuksuz gerekçelerle görevlerinden uzaklaştırıp sonrasında aktif bir iş birliğine girişebilirler. Bu, kayyumları HÜDA-PAR’a yakın isimlerden seçmek şeklinde ya da devletin resmi bürokratlarını kayyum olarak atayarak yereldeki o rant bölüşümünü, o ekonomik bölüşümü HÜDA-PAR’ın ağları üzerinden gerçekleştirmek şeklinde de olabilir. Bu anlamda AKP’nin HÜDA-PAR’a yüklediği anlam sadece genel seçimlerle sınırlı değil. Aksine HÜDA-PAR üzerinden özellikle yereldeki iktidar örgütlenmesini inşa etmeyi hedefliyor gibi geliyor bana.”

HÜDA-PAR TÜRKÇÜ, SÜNNİ VE ÜMMETÇİ ANLAYIŞIN KÖK SALMASI İÇİN YENİ ADAY

Çelik, tıpkı Soylu’nun da itiraf gibi yaptığı açıklamada da olduğu üzere HÜDA-PAR’ın Kurdistan’da siyasal İslamcılığı üreten, teşvik eden bir gündelik yaşam için sahada olacağına da işaret ediyor: “Yerellerde Kürt hareketine karşı bir İslamcı muhafazakâr gündelik yaşam rejimi kurmaya çalışıyorlar. Çünkü Kürt hareketinin yerel yönetimlerde kadınların güçlendirilmesi, gençlere kendilerini ifade alanlarının açılması, Kürt kültürüne, tarihine, Kürtlük bilincinin inşasına hizmet eden bir takım kültür, sanat, edebiyat aktivitelerinin gerçekleştirilmesi insanların o politik özelliklerini dönüştüren asıl mekanizmalardı.

Kayyum rejimiyle beraber bu mekanizmaları büyük oranda geriletti devlet. Fakat bence HÜDA-PAR üzerinden bu defa bu mekanizmaları daha iktidar yanlısı, daha İslamcı ve sekter bir muhafazakârlık ile inşa etmeye çalışıyorlar. Bir anlamda HÜDA-PAR Kürt siyasi hareketinin etki alanını daraltmayı hedefleyen yeni bir ideolojik ve sekter anlayışın Kürdistan'da kök salması ve genişlemesi için AKP ve devletle işbirliği yapılması için şimdilik aday görünüyor. Fakat bu ajandanın gerçek hayatta bir karşılığı olup olamayacağını kestirmek zor. Kürt siyasi hareketinin toplumsal mobilizasyon kapasitesini ve Kürtlerin önemli bir kesiminin AKP iktidarına dair hoşnutsuzluğunu düşündüğümüzde bu hedefin en aşağı kısa vadede başarıya ulaşması zor görünüyor.”