Salgın sürecine bağlı olarak 17 Nisan 2020’de sözde işten çıkarma yasağı yürürlüğe girdi. Bu yasaya göre İş Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde yer alan "ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan" haller ve benzeri sebepler dışında iş akdini feshedemiyor. Ayrıca belirli süreli sözleşme süresinin dolması veya işyerinin kapanması durumunda iş akdi feshedilebiliyor.
İşverene iş akdini haklı feshetme yetkisi veren söz konusu maddeye dayanarak işten çıkartılan işçiler, Sosyal Güvenlik Kurumu’na 29 koduyla bildiriliyor. Kod 29 ile işten çıkartılan işçi kıdem tazminatı alamıyor, işsizlik ödeneğinden yararlanamıyor. İşten çıkarma yasağı uygulaması olmasına rağmen Kod-29 ile işten çıkarılanların sayısı artıyor.
İzmir, Turgutlu, Antep, Bursa gibi il ve ilçelerde uzun yıllardır faaliyet yürüten 27 Mart’ta da İstanbul’da resmen kurulan İşçi Hakları Derneği başkanı Erkan Urel Türkiye’de derinleşen yoksulluk, Kod-29, işçilerin yaşadığı sorunları ve derneklerini ajansımıza anlattı.
Derneğinizin kuruluş aşaması ne durumda?
Daha önce çok sayıda şehirde, ilçede zaten çalışmalarımız vardı. İstanbul’da ise dernek girişimi olarak bir süredir çalışmalar ve faaliyetler yürütüyorduk. Salgın sürecinde emekçilerin kazanılmış haklarına dönük saldırıların artmasıyla birlikte çalışmalarımız hızlandırıp, dernekleşme sürecimizi yakın zamanda tamamladık. Şubat ayında kuruluşumuzu resmileştirdik ve 27 Mart’ta bir açılış etkinliği düzenledik. Açılışımıza gösterilen ilgi aslında İstanbul’un bu tarz bir derneğe ne kadar ihtiyacı olduğunu bizlere gösterdi.
Kurucuları kimlerdir?
Derneğimiz kurucuları değişik sektörlerde (tekstil, özel okul öğretmenleri, belediye vb.) çalışan işçi arkadaşlardan oluşuyor. Ayrıca genç diplomalı işsiz arkadaşlarımız da derneğin kurucuları arasında yer alıyor.
Son süreçte işçilerin sorunlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Esnek üretim, taşeronlaşma ve kuralsız çalışmanın yaygınlaşmasıyla birlikte işçi sınıfının yapısında önemli değişiklilere yol açtı. Sınıfın yapısında yaşanan değişikliklere paralel zamansal ve mekansal parçalanmayla birlikte işçi sınıfının örgütlenmesinde yeni mücadele araçları ve form arayışları bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmak zorunda kaldı. İşçi sınıfının yeni mücadele araçları ve form arayışının bir parçası olarak işçi hakları derneği çalışmalarını yürütüyoruz.
Son bir yıllık süreçte ortaya çıkan salgında en çok etkilenen yine işçiler olmuştur. Sermaye kâr üstüne kâr elde ederken, yeni milyarder dolar sahipleri artarken, işçilerin payına düşen yine sefalet ve yoksulluk olmuştur. Ayrıca salgın bitmiş gibi açlık sınırının altında, sadaka niyetine verilen Kısa Çalışma Ödeneği dahi kaldırıldı. Zaten bu ödeneği alabilmeniz için de size belirli bir çalışma süresi dayatıyorlardı. Bununla birlikte işverenlerin işçilere ücretsiz izni dayatmaları da devam ediyor.
Kısa çalışma ödeneğinin kaldırıldığını hatırlattınız. Beraberinde de Kod-29 uygulamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Emekçilerin çalışma yaşamı boyunca alın teriyle elde etmiş olduğu birikimin sonucu olan tazminat hakkı, Kod-29 adı verilen bir uygulama ile ortadan kaldırılmaktadır. İktidar işçilerin gözünü boyama niyetiyle “salgın sürecinde işten çıkarmalar yasaklandı” dese de Kod-29 bahanesiyle 2020 yılında 177 bin işçi işten atıldı. Eğer bir işçi Kod-29 uygulamasıyla işten atıldıysa, İŞKUR işsizlik maaşı bile vermiyor ve işçi yoksulluğa mahkum ediliyor.
İşçiler borçları nedeniyle canına kıyıyor, iş yerlerinde mobbinge uğruyor, ücretlerini alamıyor, iş cinayetlerinde katlediliyor, grev hakları engelleniyor ve işsiz kalma korkusuyla güvencesiz ve kuralsız çalışmak zorunda bırakılıyor.
Patronların vergilerini bir kalemde silenler, emekçilerin taleplerini görmezden geliyor. Sefalet ücreti dayatıyorlar, işçilere sadakayı reva görüyorlar. Lebalep kongreleri yapanlar salgının ekonomik etkilerinden emekçileri koruyacak tedbirler almıyor. Daha nice sorunlardan doğan hak gasplarına karşı İşçi Hakları Derneği olarak işçilerin haklarını savunmak ve korumak için yola çıktık
Dernek kurmak bu anlamda ne önem taşıyor?
Emek alanındaki hak ve çıkar mücadelesinde ne kadar geriye gittiğimiz ortada. İkili baraj sistemiyle sendikaların toplu pazarlık sistemiyle iş yerlerine girmesi zorlaştırıldı. Kaldı ki sendikalı işçiler meşru haklarını kullanmaya kalksa denetim mekanizması hemen zor gücünü kullanmaya başlıyor. Örgütlü mücadelenin gerilediği, zayıfladığı şu dönemde yeni mücadele araçlarına ihtiyacımız var. Sektöre veya iş koluna sıkışmadan tüm emekçilerin hak mücadelesinde önemli olduğunu düşünüyoruz. Emek ‘piyasası’ içinde kuralsız çalışmanın had safhada olduğu bu dönemde; haksızlığı, kuralsızlığı engellemeye yönelik hak mücadelelerinde işçinin yanında olmaya çabalıyoruz.
Örgütlenme ağınızı nasıl kuruyorsunuz?
İş yerlerinde yapılan hak gasplarını önlemek ve mücadele edebilmek için işçi dayanışma hattı kurduk. Hak gaspına uğrayan, sorunları olan tüm işçilere, emekçilere "Yalnız Değilsin" diyoruz. İşçiler hak gaspına uğradığında derneğimiz ile iletişime geçiyor ve gönüllü avukatlarımız aracılığıyla işçilerin sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyoruz. Sorunlarını çözdüğümüz veya çözmek için çaba sarf ettiğimiz işçiler derneğimizin bir parçası olmak istiyorlar. Örgütlenme ağımız bu şekilde doğallığında kuruluyor.
AKP ile fakirleşen bir kesim var ve bu kesim oldukça fazla, derneğe üye olanlar ne diyor, gözlemleriniz nedir?
AKP’nin 19 senelik iktidarında zengin daha da zenginleşmiş, fakir daha da fakirleşmiştir. Ekonominin hali bu sözümüzü kanıtlamaktadır. Türkiye’nin baştan aşağı her noktası sermayeye peşkeş çekilmiştir, çekilmeye devam edilmektedir. Küçük bir azınlığın zenginleşmesi ile milyonlarca emekçinin yoksullaşması paralel ilerleyen bir süreç olarak yaşanıyor. Geçtiğimiz yıllarda tanzim kuyruklarını bile halkımıza bir zenginlik göstergesi olarak sunmaya çalıştılar. Derneğimize üye olmuş veya iletişim içinde olduğumuz emekçilerin anlattıkları veya gördüklerimiz ise derin bir yoksullaşmanın giderek arttığı.
1 Mayıs geliyor, ne söylemek istersin?
İşçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olan 1 Mayıs’a yoksulluk, işsizlik ve hak gasplarının arttığı bir sürecin içinde girmiş bulunmaktayız. Her sabah uyandığımızda yeni zam haberleri ile hayat pahalılığı giderek artıyor. Kod 29 zulmü alt kodlara bölünerek devam ediyor. Tüm bunların yanı sıra işyerlerinde işçilerin mücadelesi ve hak arayışları da giderek büyüyor. Ekonomik kriz ve salgının yükünü sırtında taşımak zorunda kalan biz emekçilerin itirazının ve taleplerinin alanlarda daha güçlü duyuracağı bir 1 Mayıs olacak. Hayat pahalılığına, yoksulluğa, işsizliğe, hak gasplarına karşı eşitlik, adalet ve demokrasi talebinin daha yüksek bir sesle dillendirildiği bir 1 Mayıs sürecini yaşayacağız.