Êzidîliğin kadim kültürü cumê

65 yaşındaki Hacı Qaso Murat, cumê aletiyle Êzidî kıyafetleri kültürünün korunmasını sağladı.

En değerli şey insanların emekleri, çalışkanlıkları ve özverileriyle hayatı güzelleştirmesidir. Çalışma aşamalarında birçok zorluk olabilir, ancak umut, başarmanın gizli büyüsüdür. Hep birlikte Şengal'in Zorava köyüne giderek, kalbinin saflığı ve enerjisiyle hayatını güzelleştiren 65 yaşındaki Hacı Qaso Murat'ın hikâyesini dinleyeceğiz.

Şengal'de sadece Mam Heci Cumê adlı bir aleti kullandığından herkes onu tanıyor. Zorava'nın köyüne girdiğimizde işini tarif ettiğimiz gibi köyün gençleri bizi onun evine  götürdü. Mam Heci’nin sarayına gittik. Sarayından kadim kültürün kokusu geliyordu. Piposundan tutun duvardaki fotoğraflara değin belliydi ki atalarıydı, zira tam da onun gibiydiler. Sakince konuşuyordu ve daha önce kendisini ziyaret eden gençlerle tavsiyelerini ve deneyimlerini paylaştı. Ondan sonra biz de hararetli  sohbete daldık ve kendisine ziyaretimizin amacını belirttik. Hem bize bakıp hem de gülerek "kalkın" dedi. Memnun bir yüz ifadesiyle, yer uzak olduğu için hazırlanacağını ve birlikte Cumê'ye gideceğimizi söyledi. Yola çıktık.

Mam Heci 65 yaşında ve Heski aşiretine mensup. 1970'lerde evlendi ve ardından Şengal’in Bekira köyünde yaşamaya başladı. Hayat zahmetliydi. Mam Heci de hayatını idame edebilmek için Bağdat'a gider. Kendisi ve ailesinin geçimini sağlayabilecek bir iş bulmak için Bağdat'tadır ancak bulduklarını uygun görmez ve geri döner. Temmuz 1977'de köyden Şengal şehrine gider ve birkaç demet yün (toprak ipi) ile birlikte Şengal'in Eski Caddesi'nde kendisine 45 yıllık arkadaşı olacak olan cumê adlı bir alet satın aldı. Ancak bunu becerip beceremeyeceğini bilmiyordu. Cumê bir yandan Mam Heci'nin ailesine destek olmasını, diğer yandan kendisinin ve ailesinin çalışmalarıyla gerçek Êzidî kıyafetleri yapma kültürünün bugüne kadar gelmesini sağladı.

16 TÜP YÜNÜ HEBA ETTİKTEN SONRA...

Meyve ağaçları ve çeşitli ağaçlarla dolu büyük bir bahçeye girdik,  sonrasında bizi küçük bir odaya götürdü ve “bakın, bu 45 yıllık arkadaşım" dedi. Oğlu bunun üzerinde çalışıyordu ve dikkatle baktık cumênin hangi özellikleri var diye.  Mam Heci, “Ancak 16 top yünü heba ettikten ben becerdim" diyerek, şunları anlattı:
"Bunu yapan iki yaşlı adam vardı. Bunlardan biri Ferman’dan önce yaşamını yitirmiş yaşlı bir Êzidî idi,  diğeri ise yaşlıca bir Ermeni idi. Bunlardan her ikisi de cumê ile yün elbise yapıyordu. Birçok Êzidî, kendi Êzidî kıyafetlerini yapmak isteselerdi, birkaç top yün ipi alırdı ve Ermeni adam onları onlar için yapardı. Ben de bu iki ustaya baktım ve ben kimsenin işini yapmayacağım, kendi işimi yapacağım, dedim.”

Mam Heci, öğrendikten sonra eşine de öğretir ve birlikte işlerini güçlendirirler. Ondan sonra çocukları da büyüyünce öğrenirler. Öyle ki Mam Heci, gün içinde üç parça, gece de fanus ışığında bir parça yapar. Yaşından ötürü artık o yapmıyor, çocukları yapıyor; ancak bize tarif etmek için makinesinin üstüne oturdu, bir yandan bize aleti tanıttı, sanırım diğer yandan eski anılarına daldı.

CUMÊ

Cumê ağaçtan bir alet, insanlar tekniğin gelişkin olmadığı eski dönemde elleriyle yapmışlar. Çoğunlukla ladin ağacı kullanılır  ve yan yana dizilmiş 250 telin içinden yün ip geçirilecek şekilde yapılmış. 7 parçadan oluşur. Derinlik, tarak, def, çekmece, tahta ya da dulav ile ip toplarını yaparlar. Mam Heci'ye "eğer cumê bozulursa" diye sorduk. “Ne gaz, ne benzin, ne de elektriklidir; bu nedenle eğer bozulursa kolaylıkla yapabilirim, taktik çoktur ve benim elimdeyken erken bozulmuyordu çünkü ben dilinden anlıyordum, ona göre yaklaşıyordum" yanıtını verdi.

Mam Heci ve ailesi bu aleti kullanarak kadın şalları, hırka (özel ve kutsal bir Êzidi elbisesi) gibi yoksullar için elbiseler, hizmetçi şalları yaparlar. Êzidî topluluğunun bu eski kıyafetleri çoğunlukla beyaz ve sade renkli. Kutsal günlerinde özel elbiselerini giyerler.

 'ÖNCE GEÇİMİM İÇİNDİ, ŞİMDİ KÜLTÜRÜM İÇİN'

Hacı Qaso Mura, şunları da söyledi: "Önce bu işi geçimimi sağlamak için yapıyordum ancak şimdi kültürümüzün kaybolmaması için çocuklarıma öğrettim. Onlar da sürdürüyor çünkü Şengal’de sadece biz yapıyoruz. Eğer biz yapmasaydık başkası öğrenmeyebilirdi. Fermandan sonra daha çok kadim elbiselerimizi giymeye başladık. Bu iyi bir şeydir ve daima kültürümüzü korumalıyız. Her toplum kültürünü koruyor, biz de kendi kültürümüzü korumakta sorumluluk sahibiyiz.”