Avrupa Birliği’nin (AB) iklim değişikliğine karşı mücadele programı kapsamında üye ülkelerin 2030 yılına kadar sera etkisi gaz salımını yüzde 55 azaltması gerekiyor. Ancak üye ülkelerde sera etkisi gazların salınımın engellenmesi için uygulanacak noktalarda tartışmalar yaşanıyor. Bunun başında da nükleerden elde edilen enerji geliyor.

AB’nin iki hafta önce vardığı anlaşmada nükleer kelimesi neredeyse az denecek derecede kullanılmış olsa bile, ekolojistler kalıcı enerji olarak değerlendirilen nükleer enerjinin kalıcı hiçbir yanının olmadığını belirtiyor.

Euronews’e konuşan Belçikalı, Hollandalı ve Alman ekoloji aktivistlerinden oluşan Stop Tihange’dan Jorg Schellenberg nükleer enerjinin normalleşmiş bir pazarda herhangi ekonomik destek olmadan yaşayamayacağını belirtiyor.

Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya veya Macaristan gibi birçok AB üyesi ülke belirlenen hedeflere ulaşabilmek için kömürü devre dışı bırakmak amacıyla yeni nükleer santraller inşa ediyor.

Nükleer santral inşa eden ülkeleri ise Avrupa Parlamentosu’nun 20 üyesi şimdiye kadar destekliyordu, bu milletvekillerine 87 milletvekili daha oldu ve Avrupa Komisyonu’na yazdıkları mektupta daha fazla nükleer santral talebinde bulunuldu. Bu milletvekillerini 10 ülkeden 20 dolayında sendika da destekliyor.

Brüksel Özgür Üniversitesi Enerji Jeopolitika Profesörü Samuel Furfari ise AB’nin “güvenilir” ve karbon salımının az olduğu bu enerjiden vazgeçemeyeceğini belirtiyor. “Rüzgargülünden tutalım, güneş, biyokütle, kömür, gaz ve nükleere ihtiyacımız var. Ama komisyon sadece güneş ve rüzgargülü enerjisi istiyor” diyor.

Nükleerden üretilen enerji AB’nin enerji üretiminin yüzde 26’lık bir oranını teşkil ediyor. Belçika’da nükleer enerji yaklaşık yarım yüzyıldır tartışılıyor. Belçika’nın hedefi bütün nükleer santralleri 20 yıla kadar kullanım dışı bırakmak. Nükleer enerji üretimi taraftarı olan ülkeler ise AB Komisyonu’nun yılsonunda vereceği kararı bekliyor.