Erciş üzümü yeniden hayat buluyor

Van’ın Erciş ilçesinde Urartular tarafından 3 bin yıl önce dikilen üzüm bağları, kadınların eliyle yeniden hayat buluyor.

Tarihi Erciş üzümü bir diğer adıyla tarihi Urartu üzümü, geçmişi kadar parlak bir dönem yaşamasa da varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bir dönem hemen hemen her mahalle ve köyünde yetiştirilen endemik Erciş üzümü, bugün sadece birkaç yerde yetiştiriliyor. Yok olmaya doğru giden Erciş üzümü, kadınların emeğiyle yeniden hayat buluyor.

Erciş üzümü Nisan-Mayıs aylarında budanıyor. Bir ay içinde yaprak veriyor, üzümler çıkmaya başlıyor. İlkbahar, yaz ve sonbahar mevsimlerinde sadece üç veya dört defa sulanıyor ve üzümler olgunlaşıyor. Küçük taneli, ince kabuklu ve ekşimsi bir tada sahip olan Erciş üzümü, taze olarak yenildiği gibi pekmez ve şaraplık olarak da kullanılıyor.

TABLETLERDE SÖZ EDİLİYOR

Urartuların ilk başkenti olan Erciş’te Urartu Kralı Kral II. Sarduri’nin, Karataşlar Mevkii’nde bulunan taşlar üzerine diktirdiği üzüm bağlarıyla ilgili iki tablet çivi yazısı bulunuyor. Birinci tablette şunlar belirtiliyor: “Tanrı Haldi’nin büyüklüğüyle Argişti oğlu Sarduri bu bağı yaptırdı. Sarduri der ki: Benden sonra kahraman olan hiçbir kral, … Her kim, Sarduri’nin kurduğu Sarduri Bağı’nın adını kaldırmaya kalkarsa veya kaldırırsa … versin. Sarduri der ki: Her kim çalarsa, tanrı Haldi, tanrı Teişeba, tanrı Şivini (ve bütün) tanrılar onu güneş ışığından yoksun etsinler.”

İkinci tablette ise “Tanrı Haldi’nin büyüklüğüyle Argişti oğlu Sarduri der ki: Tanrı Haldi bana krallığı verdiği zaman ataların tahtına çıktım. Aynı yıl bir bağ diktirdim. Adı ‘Sarduri Bağı’dır. Tanrı Haldi’nin büyüklüğüyle Argişti oğlu Sarduri, güçlü kral, büyük kral, Şurili Ülkesi’nin kralı, Bianili Ülkesi’nin kralı, kralların kralı (ve) Tuşpa Şehri’nin kahramanıdır” deniliyor.

ÜZÜMLER DEDEDEN KALMA

Geçmişte özellikle Erciş’te bulunan Zernaki tepe, Ağyoltepe, Gerekol, Kızılkaya mevkii, Davutbağları, Haydarbey, Kadirasker ve Salmanağa’da yoğun şekilde yetiştiriliyordu. Bugün ise sadece Bayramlı köyü, Tekler ve Salihiye mahallelerinde az da olsa yetiştiriliyor.

Salihiye Mahallesi’nde üzüm bağları bulunan Hatice Öksüz, üzüm bağlarının dedelerinden kendilerine bırakıldığını söyledi. Bu bağların yaşatılması için emek verilmesi gerektiğini belirten Öksüz, “Her yıl bu bağları buduyorum. İlkbaharda üzüm bağını mutlaka budamak gerekiyor. Kurumuş ve fazla olan dallarını kesiyorum. Kestiğimiz bağlar yeniden yeşeriyor ve yeniden hayat buluyor. Çok ilgi ve emek isteyen bir bitkidir. Bir yıl bile budanmadığı zaman verimini hemen kaybediyor. Ayrıca fazla su istemeyen bir bitki. Bütün bunları verdiğin zaman, bitki de size istediğiniz verimi veriyor” dedi.

KALİTELİ ŞARAP YAPILIRDI

Tarihçi Yazar Sedat Ulugana, Erciş üzümünün Urartulardan bu yana var olduğunu söyledi. Şarap yapımının da Urartular dönemine kadar uzandığını söyleyen Ulugana, Urartulardan sonra Ermeni Krallığı döneminde de Erciş üzümlerinden kaliteli şarap yapıldığını belirtti.

Kürtlerin ise yaş üzüm ve pekmez için yetiştirdiğini ifade eden Ulugana, şöyle konuştu: “Eganis (Erciş) şarabı. 1835’te Erciş’ten geçen İngiltere’nin Erzurum Viskonsolosu James Brant, Asraf isimli Ermeni köyüne misafir olur. Köyde yetiştirilen üzümden bahseder. Brant, ‘Köyde Ermeniler bu üzümden imal edilen şarap ikram ettiler. Ben bu kadar lezzetli şarabı başka bir yerde içmedim’ diyor. Erciş üzümünün türünün tek örneği olduğunu biliyorum. Fransa Nice'de Erciş üzümüne yakın bir tür var ki kendisinden dünyaca ünlü Merlot şarapları imal edilmektedir. İddia edilenin aksine Erciş üzümü, Ercişli Ermeniler tarafından Fransa’nın Nice kentine götürülmedi. Nice üzümleri, Erciş üzümü ile akrabadır.”

KENDİNE ÖZGÜ TADI VE AROMASI

Sağlık Uzmanı Sezer Örenç ise Erciş üzümünün özellikle endemik bir tür olmasından kaynaklı olarak kendine özgü tadı ve aromasıyla ön plana çıktığını söyledi. Örenç, Erciş üzümünün uzun yıllardır ihmal edildiğini vurguladı. Son dönemlerde üzüm bağlarının yapılaşmaya açılmasına rağmen halkın üzüm bağlarına sahip çıkmaya başladığını söyleyen Önenç, Erciş üzümü gibi endemik türlerin korunması, geliştirilmesi ve teşvik edilmesinin önemine işaret etti.