Yüz yüze eğitimin gerekleri yapılmalı

Yüz yüze eğitimi savunduklarını kaydeden Eğitim-Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, talepleri dikkat alındığında sağlıklı, güvenli, sürdürülebilir yüz yüze eğitimin devam edebileceğini söyledi.

Eğitimde eşitsizliğin salgın sürecinde daha da belirginleştiğini ifade eden Eğitim-Sen’den Simge Yardım, Kasım’daki bütçe görüşmelerinde eğitime ek bütçe ayrılmasını istediklerini söyledi. Yardım, en son kapanacak yerin okullar olması için yeni dersliklerin inşa edilmesi, öğretmen atamalarının yapılması, aşılanmanın tamamlanması gerektiğini vurguladı.

Eğitim-Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, yüz yüze eğitimin başlamasıyla beraber yaşanan eksiklikleri ANF’ye anlattı.

Yardım, Türkiye’nin en uzun süre okulları kapalı tutan ülke olduğunu belirterek, bu süreç içinde yüz yüze eğitimin esas olduğunu her zaman dile getirdiklerini hatırlattı. “Çünkü uzaktan eğitimde eşitsizlikler çok fazla derinleşmişti. En az 6 milyon öğrencinin de eğitime erişemediğini biliyoruz” diyen Yardım, şöyle devam etti: “Bu bilgileri MEB yayınlamadı; bu veriler, bizim kendi araştırmalarımızdan ya da bağımsız şirketlerin yaptığı araştırmalardan aldığımız veriler. İnterneti, tableti olmayan öğrenciler vardı fakat tüm çağrılarımıza rağmen bakanlık, okulları açma yönünden bir çaba yürütmedi. Eğitim emekçilerin aşılanması dahi bizim ve Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) mücadelesiyle geçen yıl Mart’ta başladı.”

HİÇBİR ÖNLEM ALINMADIĞINI GÖRDÜK

Bakanlığın geçen bir buçuk yılı önlem alma; derslik inşası ve öğretmen ataması için kullanmadığını kayeden Yardım, şunları söyledi: “Biz de geçtiğimiz Haziran’dan itibaren çağrı yaptık; bu yaz döneminde tüm bunların giderilmesini talep ettik. 6 Eylül’de okullar açıldı fakat hiçbir önlemin alınmadığını gördük. Bakanlık, salgınla mücadeleyi sadece ‘maske, mesafe, hijyen’ üçgeni üzerinden tanımlıyor. Kaldı ki bunu da tam anlamıyla yürütemediler. Hijyen koşulları okullarda hala sağlanmış değil. Yeterli sayıda temizlik personeli yok ve temizlik personeli ataması hala yapılmadı. Aynı zamanda derslik inşası yapılmadı, yeni okullar inşa edilmedi ve okullar salgın koşullarına göre ayarlanmadı. Pek çok okulda 50 kişilik sınıflar mevcut. En fazla 20-25 kişi üzerinden tanımladığımız bir noktada Türkiye koşullarında bu oranın sağlandığı okulların sayısı çok çok az. Fiziki mesafenin sağlanamadığı bir süreç. Bakanlık temel argümanlarını da sağlayamamış durumda.”

SAĞLIK İÇİN SEYRELTİLMİŞ EĞİTİM

Kasım’daki bütçe görüşmelerinde MEB’in de bütçesinin görüşüleceğini; bu haliyle yüz yüze eğitimin devam ettirilebilmesinin çok güç olduğunu belirten Yardım, “Ama biz, bu konudaki ısrarımızı devam ettiriyoruz. Önlemleri hızlıca alın ve asla okulları kapatmayın, okullar kapanan son yerler olsun şeklindeki ısrarımız sürecek” diye konuştu.

Sayıştay raporuna da yansıyan öğretmen açığının 250 bin civarında olduğuna dikkat çeken Yardım, 20 bin atamayla bu sürecin sınırlandırılmasını eleştirdi. Seyreltilmiş eğitimin olması gerektiğini; bu ihtiyacın sağlıklı ve yüz yüze bir eğitim için karşılanmasının zorunlu olduğunu vurgulayan Yardım, “MEB, şu ana kadar bununla ilgili herhangi bir çalışma yapmadı. Köy okulları uzun zamandır bir kapatma süreci içinde. Bir an önce açılması ve orada sağlıklı bir eğitimin ve çocukların da eğitime erişiminin sağlanabilmesi gerekiyor” dedi.

PEK ÇOK OKULDA VAKA SAYISI ARTTI

Yardım, seyreltilmiş eğitimin önemini şu sözlerle anlattı: “Bakanlık, açıklamıyor ama pek çok okulda vaka sayısı artmış durumda. Karantinaya alınan okullar var. Bu haliyle devam ettiğinde yüz yüze eğitimin sürdürülebilir olmayacağını da hepimiz çok açık biçimde görüyoruz. Bizim ısrarlı çağrılarımıza rağmen, kaç çocuk eğitime erişemiyor, kaç okul karantinada gibi verileri açıklamadı. Kendi verilerimiz, bağlı bulunduğumuz şubelerimiz üzerinden verileri almaya çalışıyoruz. Bu nedenle bölgesel bir ayrım bize ulaşmadı. Pek çok yerde koşullar aynı. Seyreltilmiş eğitim bu açıdan önemli, sınıf mevcutlarının azaltılması gerekiyor. İmam-hatip okulları şu anda boş, derslikler boş. Bunların birleştirilerek, norma, akademik eğitim-öğretim yapan okullara ayrılması gerekiyor. Böylelikle daha nitelikli, fiziksel mesafeyi sağlayan bir eğitim sürdürülebilir hale getirilebilir. Seyreltilmiş eğitimin yapılmış olması, en az 250 bin öğretmenin atamasının yapılmış olması anlamına geliyor. Salgın koşulları olmazsa bile 50 kişilik sınıflarda eğitimin sürdürülebilir olması çok mümkün değil.”

EŞİTSİZLİK GİDERİLMELİ

Eğitimdeki eşitsizliğin yine bu süreçte daha da derinleştiğini söyleyen Yardım, bu problemlerin büyük oranda devlet okullarının problemi olduğunu kaydetti. Özel okulların da başka başka sorunlarının varlığına işaret eden Yardım, şunları dile getirdi: “Eğitimin ticarileştirilmesiyle birlikte ortaya çıkan sorunları var. Özel okullarda çalışan eğitim emekçilerinin çok özgün sorunları var. Çalışma şartları, salgın koşullarına rağmen çok ağır. Özel okullarda eğitim emekçilerinin sağlıklı yaşam hakkının engellendiği bir eğitim sürecini de görüyoruz.”

Devlet okulları içinde de ayrım olduğunu söyleyen Yardım, şunları paylaştı: “Sınıf mevcutlarının çok daha düşük olduğu okullar mevcut. Türkiye oranın üzerinden baktığımızda çok düşük sayıda. Bakanlık, bu okulları ‘nitelikli okullar’ diye tanımlıyor. Eğitimin ticarileşmesiyle de bağlantılı olarak, velilerden kayıt parası adı altında fahiş fiyatlarda ücretlerin talep edildiğini biliyoruz. Tüm okullar eşit koşullarda olmalı, anayasal bir hak olarak da her çocuk eğitimden eşit bir biçimde faydalanabilmeli. Salgın sürecinde eğitimde var olan eşitsizlik, çok daha belirginleşti ve yoğunlaştı.”

EĞİTİME EK BÜTÇE AYRILMALI

MEB’in özellikle eğitim sendikalarını, veli derneklerini ve eğitim emekçilerini göz önünde bulundurarak, görüşlerini alarak politikalarını oluşturmasının önemine dikkat çeken Eğitim-Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, şunları ekledi: “Bir an önce eğitime ek bütçe ayrılması sağlanmalı. Toplumsal sorumluluk gereği tüm eğitim emekçilerinin bir an önce aşılanması gerekiyor. Birbirimizin yaşam hakkı açısından, özgürlüğü açısından elzem olduğunu ifade edebiliriz. Tüm bu taleplerimiz dikkate alındığında aslında bizim de kaybettiğimiz, sağlıklı, güvenli, sürdürülebilir yüz yüze eğitimi devam ettirmiş olacağız.”