Ulusoy: Süreç için çetin mücadele sürecek

ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy, AKP'nin HDP ile birlikte çözüm sürecine ilişkin yaptığı açıklama için, "Barış ve özgürlük mücadelesinin gücü, Kürt halkımızın mücadelede ulaştığı yeni düzey karşısında hükümet bu açıklamaya mecbur kaldı" dedi.

ESP Genel Başkanı Sultan Ulusoy, AKP'nin HDP ile birlikte çözüm sürecine ilişkin yaptığı açıklama için, "Barış ve özgürlük mücadelesinin gücü, Kürt halkımızın mücadelede ulaştığı yeni düzey karşısında hükümet bu açıklamaya mecbur kaldı" dedi. Silahsızlanma ile ilgili olarak "Silahsızlanma meselesi bu açıklamanın ana fikri değil, olası bir sonucudur" diyen Ulusoy, "Sürecin ilerletilmesi ancak çetin bir mücadele ile olacaktır" diye konuştu.

HDP İmralı Heyeti ile AKP'nin geçtiğimiz hafta yaptığı basın toplantısı ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın PKK'ye yönelik çağrısı, iç politikanın temel gündemi olmayı sürdürüyor. Hükümetinden ulusalcısına Türk egemen medyası, Türkiye'nin demokratikleştirilmesi için atılması gereken 10 adımı tartışmadan, dikkatlerini PKK'nin silahsızlandırılmasına yoğunlaştırdı. 

Söz konusu açıklama, çözüm sürecinin geldiği aşama açısından ne anlama geliyor? Açıklamanın temel meselesi silahsızlanma mı gerçekten? Bu açıklamanın ardından ilk yapılması gereken nedir?

ANF'nin sorularına Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Genel Başkanı Sultan Ulusoy yanıt verdi.

AKP ZORLA O MASAYA OTURDU

Birkaç gün önce HDP ve AKP'nin birlikte yaptığı açıklama, çözüm sürecinin geldiği aşama açısından neye işaret ediyor?

Barış ve özgürlük mücadelesinin gücü, Kürt halkımızın mücadelede ulaştığı yeni düzey karşısında hükümet bu açıklamaya mecbur kaldı. Kandil’in hazırlığı, iradesi, HDP’nin halklarımız nezdinde her geçen gün daha fazla umut haline gelmesi, bu eksende oluşan pozitif atmosfer hükümeti böyle bir açıklamaya mecbur bıraktı.

Geriye dönük olarak şöyle bir düşünelim: Önce gerilla gücünü bozguna uğratmayı denedi olmadı. Halk hareketini tüm zor araçlarıyla bastırmaya çalıştı olmadı. KCK tutuklamaları adı altında siyasi soykırım yaptı, yine olmadı. Hükümetin Kürt özgürlük hareketini ezme planları ve uygulamaları elinde patladı. Özgürlük hareketi tüm saldırı hamlelerini boşa çıkardı.

Rojava devriminin başarısı AKP iktidarının izlediği oyalama, sürüncemede bırakarak, çürütme koridoruna çekeme tasfiye etme planlarını boşa çıkardı. Kuzey’de barış ve özgürlük mücadelesinin elini güçlendirdi.

AKP bu dönemde uluslararası alandaki politikalarında iflas etti ve yalnızlaştı. IŞİD konusundaki politikaları çöktü.  PKK ise özellikle Kobanê direnişi sürecinde önemli bir meşruiyet kazandı. Öte yandan halklarımızın barış özlemi ve bunun yarattığı basınç AKP’yi böyle bir sürece girmeye mecbur bıraktı.

Açıklama daha çok Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın PKK'ye yaptığı çağrı ile tartışıldı. Açıklamanın, silahsızlanma kısmı gündeme daha çok getirildi. Sizce açıklamayı önemli kılan nedir?

Öncelikle şu gerçeğin altını çizmeliyim; silahsızlanma meselesi bu açıklamanın ana fikri değil, olası bir sonucudur. Bunun da ötesinde bu olasılık bütünüyle müzakerenin gidişatına ve AKP hükümetinin müzakere başlıklarında atacağı adımlara göre şekil alacaktır. Bir parantez açarak belirtmeliyim ki, olası adımlarda PKK’nin bütünüyle silahsızlanması da güncel bir gerçeklik değil. Atılacak adımlara bağlı olarak Kuzey Kürdistan için geçerli olabilir bir olasılıktır bu. 

Sürecin buraya doğru evrilmesi, Kürt özgürlük hareketinin ve halklarımızın barış ve özgürlük mücadelesinin gücünü gösteriyor. Bu güç hükümeti mecbur bırakmış ve ortak olmasa da yan yana gelinerek bir açıklama yapmasını sağlamıştır. Şöyle de söyleyebiliriz, büyük mücadeleler büyük sonuçlara götürür. Bugün olmakta olan da budur.

İÇ GÜVENLİK PAKETİ GERİ ÇEKİLMELİ

Bu açıklamanın ardından hükümetin atması gereken ilk adım nedir? 

Birincisi ve en güncel olanı bir saldırı anlamına gelen İç Güvenlik Paketi'nin geri çekilmesidir. İkinci ve acil olan ise hasta tutsakların serbest bırakılmasının yasal güvenceye alınmasıdır. Keza Sayın Öcalan’a özgür ve sağlıklı bir şekilde müzakere yürütebilmesinin koşullarının sağlanması da atılacak acil adımlar arasında olmalıdır. Zira müzakere için taraflar bakımından görece eşit koşulların sağlanması sürecin gidişatını belirleyecek unsurlardandır.

AKP'YE GÜVENMEK İÇİN BİR NEDEN YOK

Hükümetin sürece ilişkin tutumunda bir çözüm iradesi görüyor musunuz?

Açıkça belirtmek gerekir ki, AKP’ye güvenmemiz için bir neden yok. Hükümetin çözüm iradesi yoktur. Açık ki AKP kendi politik-toplumsal programına bağlı olarak müzakere masasına oturmuyor. Az önce de belirttiğim üzere tamamen mecbur kaldığı için, süreç AKP’yi o yöne doğru ittiği için bu masaya oturuyor. Dolayısıyla tıpkı geride kalan dönemde olduğu gibi önümüzdeki günlerde de benzer ayak sürümeler, gelgitli tutumlarla karşılaşacağımız gerçeğini gözden kaçırmamalıyız. Yine benzer şekilde AKP işine geldiği gibi geri hamleler yapmaya, gerekli gördüğü durumlarda gerilimi tırmandırma ve hatta provokasyonlar örgütleme  yolundan yürüyecektir. Sonuç olarak gidişatı mücadelenin seyri belirleyecektir. 

Şunu da eklemeliyim, açıklamanın ortak bir metin olarak yapılmaması bile müzakerenin ilerletilmesinin çetin bir mücadeleyle olacağını gösteriyor.

Açıklamanın seçimlerde HDP'ye etkisi de bir diğer tartışma konusu. Bu konuda sizin yorumunuz nedir? HDP'nin gelişimini nasıl etkiler?

Kürt özgürlük hareketinin barıştan yana net bir tutum alması, daha fazla kan dökülmemesi için geliştirilen bu irade HDP’ye olan ilgi, sempati ve güveni arttıracaktır. 10 maddede ifade edilen müzakere çerçevesi, kapsamı itibarıyla Kürt halkının demokratik taleplerinin yanı sıra, kadınların, ezilen inanç ve ulusal toplulukların haklarını kazanmayı da hedefliyor. Bu anlamıyla demokrasi ve özgürlük isteyen herkesin birleşebileceği bir çerçevedir. Ezilenlerin Sosyalist Partisi olarak halklarımıza, demokrasi ve barış isteyenlere birleşik mücadelemizin aracı olan HDP’yi destekleme ve oy verme çağrısını tam da bu nedenle yapıyoruz.

10 maddede formüle edilenler bütün bu kesimlerin siyasi temsilcisi olarak ortaya çıkmış olan HDP’nin sözünü ve eylemini güçlendirecek bir niteliktedir. CHP’nin ve ulusalcı cenahın “AKP ile HDP işbirliği yapıyor” biçimindeki kara propagandası CHP’yi kurtarmayacağı gibi bu propaganda AKP’nin değirmenine su taşımaktan başka bir sonuç vermez. Şu çok açık ki, AKP’nin geriletilmesinin de başkanlık sistemine geçilmemesinin de parlamentodaki tek güvencesi HDP’dir. Aslına bakarsanız AKP ve CHP’nin korkularına bu temel gerçek kaynaklık ediyor. 

Sürecin demokrasi ve barış yönünde ilerlemesi için neler yapılması gerekiyor sizce?

Açıkça belirtmeliyim ki, AKP’yi Türkiye’de özgürlük ve demokratik haklar için parlamentodan sokağa kadar her alanda zorlamak, sıkıştırmak gerekir. Politik çalışmamızın yönünün AKP hükümetini politik bakımdan sıkıştırma ve zorlama üzerine kurulması gerektiğini söylemek yanlış olmaz.

Örneğin Rojava'da kazanılmış özgürlük mevzilerini savunarak ve Kobanê için koridor açılmasını zorlamak, demokratik özerklik mücadelesini güçlendirerek zorlamak hattından yürünebilir.  Bu bağlamda, Türk emekçilerinin Kürt halkının taleplerinin tanınması yoluyla gerçek bir barışın sağlanabileceğini görmelerini sağlayacak bir politik hat oluşturabilmek belirleyici bir yerde duruyor. Dönemin kilit konularından biri budur. Sosyalist parti ve yapılanmalar, demokratik kurumlar bu gerçeğe uygun bir konumlanış içinde oldukları ölçüde rollerini oynamış ve görevlerini yerine getirmiş olacaklardır. Emek ve enerjisini bu tarihsel görevi yerine getirmeye göre düzenlemeyen sosyalist parti ve yapılanmaların bu sıfatı hak etmeyeceklerini söylemek zorundayız.

Şunu da eklemek gerekir: Çözümden Kürt ve Türk halklarının eşit ulusal haklara sahip olmasını anlamak gerekir. Kuşkusuz bu, düzenin toptan altüst oluşuyla mümkündür. Dolayısıyla müzakereden elde edilebilecek demokratik sonuçlar bunun sadece belirli bir aşamasını ifade eder.