‘26 Ocak Kobanê zaferi bizim için yeniden doğuştur’

Apocu hareketin içinde yetişti. Baas rejiminin esareti altında uzun yıllar mahpus yattı. Kobanê zaferinde de yer alan, elli beş yaşındaki Mahmut Muhammed Ali’nin direniş dolu hayatını kendisinden dinledik.

Mahmut Muhammed Ali, 55 yaşında. Kobanê merkezinde dört çocuğuyla birlikte yaşıyor. Çocukluğundan beri emek mücadelesi içinde geçmiş hayatı. Bunda Baas rejiminin de payı büyük. Babası okul okumasını istemiş fakat maddi imkansızlıklar buna pek müsaade etmemiş. Okulu terk edip, Şam’a bir Ermeni elektrikçinin yanında çalışmaya gitmiş. Odur budur elektrik işleriyle uğraşıyor Muhammed Ali ama bir farkla; şimdi daha özgür ve yarın kaygısı olmadan.

Kürdistan İşçi Partisi (PKK), Rojava Kürdistanı’na geçip kendisini halk içinde örgütlemeye başladığı andan itibaren Muhammed Ali’nin ailesi bu hareketle ilişkilenmeye başlamış. Ali, Apocu hareketle ilgili hatırladığı günleri şöyle anlatıyor:

''Babam eskiden beri Apocularla hareket ediyordu. Evimize gelip giden insanlar oluyordu ve gelenlerin çoğu da bizim yörenin insanları değildi. Babama sormaya çalıştığımızda 'sormayın' diyordu. Daha sonra anladım ki her şey gelen insanların güvenliği içinmiş. Babamın bir motosikleti vardı gelen veya gidenleri bununla sınıra götürüp getiriyordu. Eve gelenleri kaçakçı olarak tanıtıyordu. 1980 yılında babam; “Bazı eşyalarımız var onları getir” diyerek beni Suruç’a gönderdi. Gittiğim yerdekiler bir ay kalmamı söylediler. Kaldım. Bana eşya alıyordu. Bazı kasetleri bana verdi. Ben oradayken 12 Eylül darbesi oldu. Dönüşte Ömer ve Halil adında iki kişiyle birlikte askere para vererek sınırı geçtik. Geçtikten sonra arkamızdan ateş ettiler. Adı Ömer olan yaralandı.''

BAAS REJİMİNİN ZİNDANLARINDA ON BEŞ YILLIK ESARET

Halep’te okumaya giden ama hayatın ve rejimin zorluklarından dolayı okulu bırakıp Şam’da bir elektrikçinin yanında çalışmaya başlayan Ali’nin yaşamı gittikçe zorlaşıp başkalaşmaya başlamış. Aynı dönem, Baas rejimi, Apocu hareketin çalışmalarını denetlerken onun için çalışmak isteyen insanları da tutuklayıp işkence yapmaya başlamış. Baas rejiminin uygulamalarına maruz kalan Ali, o günlere ilişkin; “Elektrikçinin yanında iki yıl çalıştım sonra eve döndüm. 1984 yılında bizim köylüler kendi aralarında kavga ederken bizi Apocu diye ihbar ettiler. Babam tutuklandı. Dokuz ay zindanda kaldı. Babam zindandan çıkınca da köyden ayrıldık. Rejim her zaman zorladı. Babam Ürdün’e ben de Halep taraflarında çalışmaya gittim. Lübnan’da çalışmaya gideceğim zaman babam bana; 'Halve şehrine git. Orada Apocuları bul’ dedi. Dediğini yaptım. Bir buçuk yıl sonra Kobanê’ye döndüm. Kobanê çok değişmişti. Apocuların fotoğrafları her evde vardı. Arkadaşlar beni 1990 yılında Efrin tarafına gönderdi. Sabun fabrikası vardı arkadaşların. İki yıl kaldım. Devlet fark etti Halep’e geldiğimi. Orada Efrin’de vurulan bir savcı mevzusundan dolayı devlet bir operasyon yaptı. Yaklaşık 45 kişiyi tutukladı. Beş sene sonra beni mahkemeye çıkardılar. Beni bu suçla sorguladılar, ben kabul ettim. Şam, Halep, Adra cezaevlerinde 15 yıl kaldım. Son bir buçuk ayımı da Kobanê’de geçirdim. Ben zindandayken babam ölmüştü. Annem sakat kalmıştı devletin zulmünden. Kaldığım zindanda Türk solundan arkadaşlar da vardı. 2007’de cezaevinden çıktım.”

MESLEĞİNİ DEVRİM HİZMETİNE SUNDU

Serbest kaldıktan bir süre sonra evleniyor Muhammed Ali. İki çalışmasına da kaldığı yerden devam ediyor. Biri siyasi çalışmaları yani halkın özgürlüğü için verilen örgütlenme işleri diğeri ise elektrikçilik mesleği. 2012 devrim zamanından sonra ise yine elektrik işlerini yapmaya devam ediyor ama eskisinden farklı olarak bu sefer mesleğini devrim hizmetine sunuyor.

DAİŞ çeteleri Kobanê’ye saldırmadan önce onlarla birlikte El Nusra çetelerinin de Kobanê’yi kuşattıklarına tanık olan Muhammed Ali, o günlere ilişkin anılarını şöyle aktarıyor: ''Ben bir sefer Til Ebyad’a gittim beni El Nusra tuttu. Sigara içip içmediğimi ve nereli olduğumu sordular. ‘Kobanê’ dedim. ‘Bir daha sigara içersen başını keseriz’ dediler. Kobanê’de su ve elektriği üzerimize kestiler. DAİŞ her tarafı tuttu. Kobanê Ruspileri ve şeyhler Sirin kasabasına gidip DAİŞ’le görüşme yaptılar. Elektrik ve suyu bırakın diye. Onlar da ‘sizin hatırınız için üç gün elektriği bırakacağız, suya karışmıyoruz o El Nusra’nın denetiminde. YPG ve YPJ’lileri içinizden çıkarın, onlar kafir’ demişler. Ruspiler de gittiklerine pişman olmuşlardı.''

DAİŞ’in Kobanê’ye ilk saldırıları ise top atışlarıyla oldu diye konuşmasını sürdüren Ali şöyle devam ediyor: “Üç havan attılar. Ben çalışıyordum o sıra. Miştenur Tepesi’ndeydim. DAİŞ’in tankını gördüm. Lastik yakıyorlardı. Dumanı da gördüm. O dönem uçak dolaşıyordu ama vurmuyordu. Kobanê’de çok az sayıda insan kalmıştı. Köylüler terk etmişti. Eve gittim eşimle beraber çocuklar evdeydi. Giden halka gitmeyin diyorduk ama dinlemediler. Ben de ailemi göndermek zorunda kaldım ama ben gitmedim. Gitmek gibi bir düşünce aklımın ucundan bile geçmedi.''

“Sonra o anlatılamaz şehir savaşı başladı” diyor Ali. O günleri tarif ederken zorlanıyor. Şehirde iki yaşam vardı diyor, biri gün gün şiddetlenerek devam eden savaş biri de cephe gerisindeki yaşam. Cephe gerisindeki yaşamdan hiç kopmadığını sadece bir yaralanma sonucu Kuzey Kürdistan’a geçtiğini söyleyen Ali, devamla şunları anlatıyor: ''Savaşan arkadaşlara yemek cephane götürüyorduk. Şehitleri defnetme işinde çalışıyorduk. Sivil 60 kişi kadar kalmıştı. Onların çoğu da önceden burada, Kanton yönetiminde olanlardı. Eskiden kalma lojistik depoları vardı. Cephedekiler sıcak yemek yemiyordu. Bir parça ekmekle mevzilerinde karınlarını doyuruyorlardı. Kapı tarafında hastanemiz vardı. Kapıda olan patlamalardan sonra orayı terk ettik. Mutfak çalışmalarında üç sivil kadın vardı. Cepheden gelen arkadaşlar da yardımcı oluyordu. Bazen ailemle konuşuyordum. Durumları çok iyiydi. Kuzey halkı onlara iyi bakıyordu. İçim rahattı.''

‘EN ÖNEMLİ SİLAHIMIZ MORALDİ’

Yaralanıp Kuzey Kürdistan’a geçmek zorunda kalan Ali, Kobanê’ye dönmesinin en önemli sebebini savaşan arkadaşları olduğunu söylüyor. ''Kaniya Kurda tarafına arkadaşların su depolarını tamir etmek için gitmiştim. O esnada bir mermi geldi sol yanımdan girdi. Kuzeye geçirildim. 15 gün tedavi gördüm hemen döndüm. Dönmemdeki en önemli sebep de savaşçıları bırakmama isteğiydi. Burada insanlar şehit düşerken dışarda kalmak vicdansızlık olurdu. Halk kaçarken Kobanê düşecek düşüncesi aklıma gelmişti. Ama sonra; savaşı, savaşta kalanları tanıdıkça Kobanê’nin düşmeyeceğine inandım. Kobanê savaşına dışardan katılanlar oldu. Bazıları burada bir su bile içmedi. Çok erken şehit düşenler oldu. Zaten sonra halkın da bir kısmı dönmeye başladı.''

“Savaş ortamındaki en önemli silahımız moraldi. Bu moral Kobanê’yi özgürleştirdi” diyen Muhammed Ali şöyle devam etti: ''Kaniye Kurde savaşı hiçbir yerde görülmemiştir. Çeteler en fazla o tarafa saldırdı. En çetin savaş, direniş ve kahramanlık savaşı, orada verildi. İlerleme ve hamle de orada başladı. Şehir, özgürlük savaşçılarının denetimine girince, giden halka telefon ediyorduk 'gelin Kobanê kurtuldu' diye. Arkadaşlar her ilerledikçe biz de ilerliyorduk. Her gün bizim için yeni umut günü oluyordu.''

“Şehir yıkıntı olmuştu. DAİŞ girdiği her yeri yakıp yıkmıştı” diye konuşmasını sürdüren Muhammed Ali zafer gününe ve coşkusuna ilişkin şu duyguları paylaştı: '' Yirmi altı Ocak bizim için bir yeniden doğuştu. O günler anlatılmaz. Kuzey Kürdistan halkının fedakarlığı ödenmez. Yirmi altı Ocak’a gelmeden zaten Kobanê önemli oranda temizlenmişti. Önce Kaniya Kurda tepesine bayrak dikildi. Miştenur’un üzerine aydınlatmalar yaptık, sloganlar atıp coşkulandık. ''

Mahmut Muhammed Ali, şimdi yine elektrik işleriyle uğraşıyor. Şam’da başlayan elektrik serüvenini büyük bir fedakarlıkla devam ettiriyor. Ali, '’Ömrümün sonuna kadar da işimi devrimin eksiksiz aydınlanması için yapmaya devam edeceğim'' diyerek konuşmasını tamamlıyor.