10 yıllık irade ve azmin eylemi: Özgürlük Nöbeti

25 Haziran 2012 günü AK önünde Kürt Halk Önderi için başlatılan “Özgürlük Nöbeti” 10. yılını geride bıraktı. “Özgürlük Nöbeti”nin iki emekçisi Helene Dersim ve Rojda Emekçi yaşadıklarını ANF’ye anlattı.

15 Şubat 1999’da uluslararası güçlerin komplosuyla Kenya’da esir alınıp Türk devletine teslim edilen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, o tarihten bu yana İmralı adasında tutuluyor. Adına “İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi” ismi verilen tecrit ve işkence rejimi, 2010’lu yılların başından itibaren AKP iktidarı eliyle daha ağırlaştırıldı.

12 Haziran 2011’deki seçimlerin ardından iktidarını sağlamlaştıran AKP rejimi, yılın ikinci yarısında İmralı’ya dönük tecridi ağırlaştırma konseptini gündemine aldı. Kürdistan’da yeniden tırmandırılan savaşla Erdoğan ve ekibi, zaten belirli aralıklarla müvekkilleri ile görüşmesine izin verilen avukatların İmralı’ya gidişini 27 Temmuz 2011’den itibaren tamamen engelledi.

Kürt Halk Önderi ile bağlantının kopması üzerine Kürt Özgürlük Hareketi, diplomasi ve diaspora alanlarında tecrit rejiminin kırılması için eylemler yapılmasına karar verdi. İlk olarak Strasbourg’da Avrupa Konseyi, İşkenceyi Önleme Komitesi, Avrupa Parlamentosu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Birliği’ne “harekete geçme” çağrısıyla 5 günlük dönüşümlü açlık grevleri gerçekleşti.

Kısa bir sürede değişik Avrupa ülkelerinden 350 Kürdistanlının katıldığı bu açlık grevi dizisi eylemlerinin ardından aralarında siyasetçi, avukat ve gazetecilerin de bulunduğu “Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi” üyeleri, 1 Mart 2012 günü Strasbourg kentindeki St. Maurice Kilisesi önünde süresiz-dönüşümsüz açlık grevi direnişi başlattı. Fuat Kav, Ahmet Çelik, Mecbure Özer, Tarık Yusufi, İmam Yıldız, Gülistan Hesen, Harun Yılmaz, Kerim Sivri, Emine Benek, Nigar Eneyati, Erol Polat, Hasan Acar, Ahmet Kılıç, Öner Uludağ ve Gönül Kaya’nın katıldığı bu direnişin ilk 30 gününden sonra Avrupalı yetkililer, İmralı’daki tecridin kırılacağına dair sözler verdi.

Ardından da Avrupa Konseyi Genel Sekreteri, Avrupa Parlamentosu Başkanı ve KCK’nin çağrıları üzerine 15 eylemci, 52’nci günde greve son verdiklerini bir basın açıklamasıyla duyurdu. Eylem boyunca Avrupa’nın farklı ülkelerinden birçok isim, parlamenter, sivil toplum ve siyasi parti temsilcisi destek açıklaması yaparken, 52 gün boyunca 10 bini aşkın kişi bizzat Strasbourg’a giderek Kürt Halk Önderi için verilen direnişin etrafında kenetlendi.

25 HAZİRAN’DA 4 AKTİVİSTİN BAŞLATTIĞI EYLEM…

Açlık grevinin ardından Avrupa’daki Kürt diaspora örgütlenmesi sadece İmralı’daki tecride dikkat çekmekle sınırlı olmayan ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü de esas alan uzun soluklu bir eylemin startını verdi. 25 Haziran 2012 günü sabahın erken saatlerinde 4 Kürdistanlı, Stratsbourg’da bulunan Avrupa Konseyi’nin bulunduğu meydana giderek Kürt Halk Önderi için “Özgürlük Nöbeti” başlattı.

O günden bu yana aralıksız olarak sürdürülen eylemi her hafta Avrupa’nın değişik kentlerinden gelen sayıları 5-7 arası değişen gruplar devraldı. Her gün sabah 7.30 ile 17.30 arası saatlerde aralıksız olarak 520 haftadır sürdürülen ve an az 3 bin aktivistin katılımıyla geleneksel bir hal eylem, artık Avrupa’da yaşayan Kürtlerin en uzun süren eylemi niteliğini taşıyor. Yaz kış demeden her türlü olumsuz hava koşullarına rağmen kurdukları stantta eylemini sürdüren aktivistler, şu ana kadar Kürt Halk Önderi’nin durumunu anlatan 300 bine yakın bildiri de dağıtmayı başardı.

AVRUPA’NIN KÜRT HALK ÖNDERİ’Nİ TANIMASI AMAÇLANDI

‘Özgürlük Nöbeti’nin en önemli hedeflerinden biri Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın başta Ortadoğu halkları olmak üzere dünyadaki temel sorunlara çözümler üreten paradigmasının Avrupa kamuoyuna daha iyi tanıtılmasıydı. Çünkü Avrupa kamuoyu, Türk devleti ile Avrupa devletlerinin güdümünde olan ana akım medyasının etkisi altındaydı. Bundan dolayı bu eylemle Avrupalı halkların Kürt Halk Önderi hakkında doğru bilgilendirilmesi de amaçlandı.

Bu gayeyle eylemciler, 10 yıl boyunca Abdullah Öcalan’a özgürlük talebini dile getiren imzalar toplarken, İngilizce, Fransızca ve Almanca Kürt Halk Önderi’nin yaşamı, mücadelesi, görüşleri ve paradigmasını anlatan bildiri, kitapçık ve broşürler dağıttı. Özgürlük Nöbeti, kısa bir sürede Kürdistanlı yurtseverler, siyasetçiler, sanatçılar, medya çalışanları ile Kürt halkının dostu Avrupalılar tarafından sahiplenildi. Eylem Kürdistan’ın dört parçasından ve neredeyse her bölgeden insanları bir araya getirirken, her hafta nöbetçiler arasında kadınların olmasına özellikle dikkat edildi.

GUINNESS REKORLAR KİTABINA GEÇECEK BİR EYLEM

Başından beri “Özgürlük Nöbeti”nin organizasyonunda yer alan Kürt kadın aktivist Helene Dersim, ANF’ye eylemlerinin önemini ve şu ana kadar başardıklarını anlattı.

Tarihte önderleri için böylesine uzun süreli bir eyleme imza atan başka bir halkın olmadığını dikkat çeken Dersim, “Guinness Rekorlar kitabına girebilecek bu eylem içinde yer almaktan gurur duyuyorum. 10 yıl boyunca sadece COVID salgını döneminde Fransa’nın aldığı kapanma kararı çerçevesinde iki ay boyunca eylemimizi gerçekleştiremedik. Zaten kapanma döneminde sınırlar kapandı ve insanlarımız dışarıdan gelemedi” diye konuştu.

Bu eylemin Kürt halkı ve önderi arasında bir köprü oluşturduğunu belirten Dersim, devamla şöyle konuştu: “Yer yer zorlansak da elimizden geldiğince bu köprünün yaşaması için mücadele ettik. Çünkü gençler zaman zaman eyleme katılıyor ve genelde 50 yaş üstü insanlarımız katılıyor ve bunlar bilinç sahibidir, ne istediklerini çok iyi biliyorlar. Fakat diğer taraftan bu insanların sağlık sorunları da çok oluyor ve bazen 5 yerine 3 kişi geldi, bunun yerine Strasbourg’da yaşayanlar onların yerine katıldı. Bu şekilde eylemimizi sürekli belirlenen sayıda tutmaya çalıştık.”

‘İKİ KERE MAHKEMEYİ KAZANDIK’

Başta Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu olmak üzere Avrupalı kuruluşların kendiliğinden bir şey yapmaya inanmadığını belirten Dersim, “Eğer sonuç alacaksak, bu bizim irademiz ve gücümüzle gerçekleşecektir. Eylem hala sürüyorsa, bu Kürt halkı ve dostlarının iradesi sonucudur” dedi.

Dersim, Kürdistanlıların başka gösterilerinde yaşanan olayları gerekçe yapan polisin iki kere nöbet eylemlerini yasakladığını da hatırlattı. Polisin bu yasaklarını mahkemeye taşıdıklarını ve ikisinde de kazandıklarını söyleyen Helene Dersim, yargı süreçlerine ilişkin ise şu bilgileri aktardı: “Polis, ikisinde de bu eylemimizin Avrupa Konseyi için tehlike arz ettiğini iddia etti. Ancak biz beş insanın sabahtan akşama kadar orada oturmasının kimseye zarar vermeyeceğini, orada bulunan görevli polislerin bile kendilerinin barışçıl tavrını görerek artık yanı başımızda bile edurmadığını söyledik. Mahkeme heyeti ikisinde de bizim bu açıklamamızı samimi buldu ve eylemimiz üzerindeki yasağı kaldırdı.”

‘TÜRK LOBİSİ ÇOK UĞRAŞTI’

Nöbet eyleminin sürdüğü noktaya yaklaşık 500 metre uzaklıkta Türk devletine ait devasa büyükelçilik binasının açıldığını, Türk devlet yetkililerinin sürekli yanlarından geçtiğini belirten Dersim, “Kürt renkleri ve Önder Apo’nun fotoğraflarının bulunması, yanı başlarında sürekli bildiri dağıtılması veya imza toplanması onları sürekli rahatsız etti. Türk lobisi bu eylemimizin son bulması için belediye ve diğer devlet birimlerine çok baskı yaptı, ancak başarılı olamadılar” diye konuştu.

STRASBOURG HALKI TARAFINDAN KABUL GÖRDÜ

Helene Dersim, 10 yıl içinde yaşadığı en ilginç olayı da şu sözlerle anlattı: “Özellikle nöbet eylemimizin sürdüğü yerde kitlesel gösteriler olduğunda, orada oturan Fransızlar veya görevli bazı polisler bize şunu söylüyordu: ‘Buradan geçerken artık kuşların da Bijî Serok Apo diye öttüğünü duyuyoruz’. Bu bizi çok duygulandırdı. Salgın gibi süreçlerde eylem standımızı kurmadığımız zaman oradaki Fransızlar hemen ‘Niçin açmıyorsunuz, bitirdiniz mi?’ diye sormuşlardı. Bu biçimde eylemimiz Strasbourg halkı tarafından kabul gördü ve çevresiyle bütünleşen bir eyleme dönüştü.”

‘ZAMANLA İÇERDEN VE DIŞARDAN BÜYÜK DESTEK ALDIK’

Şüphesiz Özgürlük Nöbeti’nin bu kadar uzun soluklu olması birçok Kürdistanlı yurtseverin emeği sayesinde gerçekleşti. Bunlardan biri 25 Haziran 2012 günü eylemi başlatan dört Kürdistanlı aktivistten biri olan Rojda Emekçi. Sadece Rojda Emekçi’nin kendisi değil, aynı zamanda eşi Munzur Emekçi de Özgürlük Nöbeti’nin başlangıcından itibaren 3 yıl boyunca eylemi organize eden ve neredeyse eylemle özdeşleşen bir isimdi.

Rojda Emekçi, yakalandığı hastalık nedeniyle Munzur Emekçi’nin 2016’da yaşamını yitirmesinden sonra onun mücadelesini de yüklenmiş durumda.

İlk dönemlerde yaşadıkları zorluklara dikkat çeken Rojda Emekçi, 10 yıl önce bu eyleme neden başladıklarını ve yaşadıklarını şöyle anlattı: “Biz Başkan Apo’nun özgürlüğü bizim özgürlüğümüzdür diyerek eyleme başladık. Ben ve heval Munzur bu eylemi gurur meselesi yaptık. Kimse katılmasa da biz ikimiz sonuna kadar bu eylemi sürdüreceğiz, dedi. Zaten sürekli içindeydik, eksik gelen grubu biz tamamlıyorduk. Bazıları bu eyleme kişisel  eylemimizmiş gibi bakıyordu; hatta bazıları ‘sabahtan akşama kadar orada kalıyorsunuz da ne olacak’ diyordu. Yabancılar arasında da bize ‘burada ne işiniz var, gidin bu eylemi ülkenizde yapın’ diyenler vardı. Fakat zamanla hem halkımız arasında büyük destek gördük hem de yabancılarla konuşa konuşa onların fikirlerini değiştirmeyi başardık.”