2021’de tecrit derinleşti, direniş küreselleşti- IV

CPT heyeti 2021’in ilk günlerinde Türkiye’ye yaptığı ziyarette İmralı’yı “pas geçerken”, Kürt halkı ve dünyanın demokratik kamuoyunun baskısı karşısında AK, yılın son çeyreğinde Kürt Halk Önderi’nin durumunu gündeme aldı.

2021, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin derinleştiği, buna karşı verilen direnişin de küreselleştiği, diğer yandan İmralı’daki hukuk ve insanlık dışı uygulamaların da uluslararası arenanın gündemine girdiği yıl oldu. İşkence ve ağırlaştırılmış tecrit sisteminin her geçen yıl daha da şiddetlendiği İmralı’nın Türkiye’nin üyesi olduğu uluslararası kurumlarca görünür hale gelmesi, yıl boyunca süren Kürt ve diğer halkların mücadelesi sayesinde gerçekleşecekti.

Türkiye ile birlikte 47 ülkenin üyesi olduğu Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Komitesi’nden (CPT) bir heyet, 11-25 Ocak 2021 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret etti. Bu ziyareti birkaç gün sonra açıklamayla duyuran CPT’nin İmralı’ya uğramadığı ortaya çıktı. Ziyaretin amacını, “Kolluk kuvvetleri tarafından gözaltına alınan kişilere sağlanan muamele ve güvencelerin yanı sıra cezaevlerinde tutulan kişilere uygulanan muamele ve tutukluluk koşullarını incelemek” biçiminde açıklamasına rağmen CPT’nin İmralı’yı “pas geçmesi” Kürt kamuoyunda tepkiyle karşılandı.

CPT heyetiyle bir araya gelen İHD Eşbaşkanı Öztürk Türkdoğan, görüşmede İmralı’da yaşanan hukuksuzlukları dile getirdiklerini belirterek şu bilgileri verdi: “Biz onlara Asrın Hukuk Bürosu tarafından hazırlanan son raporu sunduk. Hükümet ile görüşmeleri önemlidir. Bundan sonra ziyaret izni verilip verilmeyeceği ve CPT’nin ne kadar etkili olduğunu göreceğiz. CPT heyeti de ‘İmralı’daki sorunun ciddiyetini biliyoruz, hükümete aktaracağız’ dedi.”

Ancak CPT’nin bu sözüne rağmen İmralı’nın kapılarının açılması ve Kürt Halk Önderi’nin “yasal haklarının” tanınması için AK cephesinden aylarca hiçbir girişim gelmedi.

CPT’YE ‘GÖREVİNİ YERİNE GETİR’ ÇAĞRISI

Bunun üzerine Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın avukatları, Temmuz ayının son günlerinde CPT’ye başvurarak, komiteyi acilen sorumluluklarına sahip çıkmaya çağırdı.

Yılın ilk 6 ayında görüş yasağının sistematik şekilde devam ettiğine dikkat çeken avukatlar, CPT’den derhal harekete geçmesini istedi.

Eylül ayında ise bu kez Özgürlük için Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği ve Çağdaş Hukukçular Derneği, tecrit altında tutulan ve avukatlarıyla görüşmeleri engellenen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş için CPT’ye başvurdu. Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da örgütlü olan STK’lar başvurularında Kürt Halk Önderi, Konar, Yıldırım ve Aktaş’ın avukatlarıyla görüşmesinin hukuka aykırı bir şekilde engellendiğine dikkat çektiler.

AK’DEN FRANSIZ SENDİKASINA KAÇAMAK YANITLAR

Kürdistan ve Türkiye’deki demokratik kamuoyunun dışında Avrupa cephesinden de CPT ile bağlı olduğu kurum olan Avrupa Konseyi’ne, 2021 yılı boyunca “İmralı’daki hukuksuzluğu durdurun” biçiminde çağrılar geldi.

Bu çağrıların başında Fransız sendikal birlik Solidaires’in Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride son verilmesi için 6 Ekim günü Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Maria Pejcinovic-Buriç’e yazdığı mektup geldi.

Fransız sendikasının mektubuna yaklaşık bir ay sonra AK Genel Sekreter Pejcinovic-Buriç adına Genel Sekreter Yardımcısı Miroslav Papa yanıt verdi.İmralı’da yaşananlar karşısında “kaçamak” cevaplar veren AK yetkilisi Papa şu iddialarda bulunuyordu: “Bildiğiniz gibi bu cezaevindeki tutukluluk koşulları, CPT ile Türk makamları arasında düzenli ve gizli bir diyalog söz konusudur. Avrupa Konseyi, organları ve kurumları, kendi görevlerine uygun olarak, Türkiye’nin ve tüm üye devletleri için olduğu gibi insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanındaki standartlarına uymalarına son derece özen gösterdiğinden emin olun.”

AK AİHM’İN KARARINI 7 YIL SONRA HATIRLADI!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kürt Halk Önderi ile ilgili 18 Mart 2014 tarihinde verdiği kararda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ömür boyu sürdürüleceğine dair düzenlemelerin işkence yasağına aykırı olduğu tespitinde bulunarak, bu konuda yasal düzenlemelerin getirilmesi gerektiğine hükmetmişti. Bu kararın ardından harekete geçip Türkiye’ye baskı yapması gereken Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, dosyayı 7 yıl boyunca beklettikten sonra nihayet 30 Kasım-2 Aralık tarihlerinde yaptığı toplantıda gündemine aldı.

Toplantının ardından 3 Aralık’ta açıklama yapan Bakanlar Komitesi, AİHM’in “umut hakkına” konu olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile ilgili olarak, kararın gereklerinin bugüne kadar hiçbir şekilde yerine getirilmediği tespitinde bulundu.

Komite ayrıca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının belirli bir asgari sürenin ardından gözden geçirilmesine dair inceleme mekanizması için Türk devletinin yasal ve diğer yeterli tedbirleri gecikmeksizin yerine getirilmesi gerektiği çağrısını yaptı.

Türkiye’ye, diğer üye devletlerce kabul edilen reformların iyi örneklerinden ilham alması için de çağrıda bulanan Bakanlar Komitesi kararında, Türkiye’deki yetkililerden, genel tedbirlerin uygulanmasında kaydedilen ilerleme hakkında en geç 2022 Eylül ayı sonuna kadar bilgi sunmasını istedi.

KCK: GECİKMİŞ BU KARARIN TAKİPÇİSİ OLMALIYIZ

İmralı’daki tecridin sona erdirilmesi ve Kürt Halk Önderi’nin fiziki özgürlüğünün sağlanmasında yetersiz olmasına rağmen AK’nin bu kararı, konunun uluslararası arenaya taşınması yolunda önemli bir mesafe olarak görüldü.

AK’nin açıklamasından birkaç gün sonra KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı ise kararı “gecikmiş ve yetersiz olmasına rağmen takipçisi olmak gerekiyor” biçiminde değerlendirdi.

İmralı’daki ağır tecrit sisteminin sorumlularının başında Avrupa Konseyi’nin geldiğine dikkat çeken KCK, bundan sonra da direnişin büyütülerek sürdürülmesi yönünde Kürt ve dünya kamuoyuna şu çağrıda bulundu:

“Avrupa Konseyi Rêber Apo’ya verilen ağır müebbet hapsin Avrupa yasalarına uymadığını 3 yıl önce CPT üzerinden Türkiye’ye iletmesine rağmen daha yeni gündeme almış ve yeterli etkide olmayan bir karar vermiştir. İmralı’daki ağır tecrit ağırlaştırılmış müebbet cezasının bir parçası ve sonucu olarak uygulanmasına rağmen bu konuda açık bir tutum ortaya koymamıştır. Bu nedenle alınan karar başta Kürt halkı olmak üzere Kürt dostları, demokrasi güçleri ve hukuk kurumları tarafından yetersiz bulunmuştur. Ancak karar yetersiz olsa da Bakanlar Komitesinin aldığı kararın takipçisi olmak ve müebbet hapis cezasının bir an önce kaldırılması için sorumluluğunu yerine getirmesini sağlamak gerekmektedir.

Bakanlar Komitesinin kararı gecikmiş de olsa bu karar müebbet hapsin kaldırılması için bir adım olduğu gibi tecridin sürdürülmesini daha da zorlaştıracaktır. Kürt halkının mücadelesi Türk devletinin faşist ve demokratik olmayan karakterini o kadar teşhir ediyor ki, faşist rejimin yüzündeki tüm özel savaş maskeleri bir bir düşmektedir. Özgürlük mücadelemiz içeride Türk devletini zayıflatıp teşhir ettiği gibi dış dünyada da teşhir edip zayıflatmakta ve sonunu yakınlaştırmaktadır.

Tecride karşı mücadele ve Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlama mücadelesi 2021 yılında çok önemli boyutlara ulaştı. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü dünya demokrasi güçlerinin gündemlerinden biri haline geldi. Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü doğrultusunda yürütülen mücadelenin yarattığı gelişmeler Avrupa Bakanlar Komitesinin aldığı kararla birlikte düşünüldüğünde komplonun 24. yılı Rêber Apo’nun özgürlüğü yolunda önemli sonuçlar doğuracak; Rêber Apo’nun özgürlüğünü güncel bir gerçeklik haline getirecektir. Halkımız ve dostları Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için mücadele ederken hukuk mücadelesini de sürdürmelidir.”

KCK, İmralı’daki işkence ve tecrit sisteminin kırılması yolunda böylesi çağrılar yaparken, Türk devletinin İmralı’daki hukuk dışı uygulamaları sadece AK’nin değil, aynı zamanda 2021 yılı boyunca birçok batılı ülkenin de gündemindeydi.

İşte iç kamuoyunun, özellikle de sol ve sosyal demokrat partilerin baskıları sonucu bazı batılı hükümetlerin İmralı’daki tecride dair 2021 yılında aldıkları pozisyon:

İNGİLTERE CPT’YE VERİLEN CEVABI SAVUNDU

Avam Kamarası üyesi Lloyd Russell-Moyle, Ocak ayında İngiliz Dışişleri Bakanı Wendy Morton’a verdiği önergede, CPT’nin İmralı’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dair tespitine yönelik neler yapılacağı soruldu. CPT’nin İmralı’daki tecridin kabul edilemez boyutlarda olduğuna dair tespitine nasıl destek verileceğini soran Britanyalı parlamentere, Dışişleri Bakanı yanıt verdi.

Türkiye’den insan hakları konusundaki beklentilerinin ‘açık’ olduğunu iddia eden İngiliz Bakan Wendy Morton, savunma hakkı ve tıbbi bakım gibi tutsakların uluslararası insan hakları standartlarına uygun bir şekilde haklarına kavuşmaları konusunda ‘(Türk) yetkililerin’ desteklendiğini savundu. Türkiye’nin bu yönlü taleplerin dile getirildiği 2019’daki CPT raporuna yönelik ‘işkenceye sıfır tolerans ve CPT ile iş birliği yapma’ yönündeki cevabının savunulması da dikkat çekti.

Türkiye’nin cevabını ‘memnuniyetle karşıladıklarını’ belirtilen yanıtta, AK sözleşmeleriyle uygun biçimde hareket etmesi için Türkiye’nin bakanlık düzeyinde ‘desteklenmesine’ devam edileceği gibi bir ifadeye de yer verildi. Yanıtta ayrıca bu desteğin daha geniş insan hakları reformları için de geçerli olacağı vurgulandı.

Fakat İngiliz hükümetinin bu sözüne rağmen, yıl boyunca AKP-MHP iktidarına hiçbir baskı ve açık bir çağırının gelmemesi dikkatlerden kaçmadı.

İKTİDAR PARTİSİ SNP: TECRİT KABUL EDİLEMEZ

Londra yönetiminin aksine İskoçya’da iktidarı elinde bulunduran İskoçya Ulusal Partisi’nden (SNP) Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik tecride ilişkin net açıklamalar geldi. SNP, İmralı’daki son bulması ve barış görüşmelerinin yeniden başlamasını istedi.

Britanya Dışişleri Bakanlığı’ndan Türk hükümetinin acilen Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride son vermesi yönünde çağrı yapması istenen açıklamada devamla şu çağrı yer aldı: “Öcalan’ı 20 yıldan fazla bir süredir tecrit halinde tutmak hem Türkiye’nin ulusal yasaları hem de imzaladığı uluslararası sözleşmelere göre açıkça insanlık dışı bir cezadır.”

NORVEÇ: TECRİDİN KALDIRILMASI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ

Norveç’te ise Sosyalist Sol Parti Milletvekili Freddy André Øvstegård'ın Abdullah Öcalan ve İmralı Adası'nda rehin tutulan diğer tutsaklara uygulanan tecridi, 18 Aralık 2020 günü yazılı bir soru önergesiyle parlamentonun gündemine taşımıştı. İmralı’daki tecridin son bulması ve haklarının güvence altına alınması için Norveç Dışişleri Bakanı Ine Eriksen Soreide'nin girişimde bulunmasını isteyen parlamentere yanıt 2021’in ilk günlerinde geldi.

AK üyesi Türkiye'nin temel demokratik haklar ve hukuk devletinin ilkelerine saygı gösterme yükümlülükleri yerine getirmesi için konuyu 2019 yılının Ağustos ayında Türk Dışişleri Bakanı ile yaptıkları görüşmede gündeme getirdiklerini hatırlatan Bakan Soreide, avukat ve ailelerin tutsakları düzenli olarak ziyaretlerinin engellenmesini, tutsakların bir birleriyle yeterli derecede ilişki kurmalarının yasaklanmasını ve havalandırma zamanının yetersizliğini eleştirdi.

Hükümetleri için Abdullah Öcalan ve diğer tutsakların haklarının korunmasının önemli olduğunu belirten Bakan Soreide, “Norveç ülkedeki insan hakları ihlalleriyle ilgili konular hakkında sorular sormayı sürdürecek” dedi.

AVUSTURYA: CPT’NİN TÜRKİYE RAPORLARI AÇIKLANSIN

İmralı’da uygulanan ağırlaştırılmış tecridi AK ve AB üyesi Avusturya’nın gündemine ise Sosyal Demokrat Parti (SPÖ) milletvekilleri taşıdı.

Vekillerin konuya dair soru önergesini Nisan ayında Viyana hükümeti adına Avrupa İşleri’nden Sorumlu Bakan Alexander Schallenberg yanıtladı.

Avusturya’nın Türkiye’deki insan hakları ihlallerinden endişeli olduğu savunulan cevap metninde, Avusturya’nın bu nedenle 2016’dan bu yana Türkiye ile AB’ye üyelik müzakerelerinin durdurulması yönünde tavır takındığı hatırlatıldı.

CPT’nin geçtiğimiz yılın ağustos ayında yayınlanan ve İmralı dahil birçok cezaevindeki gözlemlerini içeren raporuna da değinen bakan Schallenberg, ülkesinin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nezdinde Türkiye’nin 2016’dan bu yana CPT’nin bütün denetimlerine dair raporları yayınlamasını istediğini bildirdi. Avusturya’nın Türkiye’nin AK’nin aldığı tüm kararlara uyması gerektiği yönündeki pozisyonunu da açıklayan Bakan Schallenberg, Abdullah Öcalan’a yönelik tecride dair CPT’nin 2019’daki ziyaretine ilişkin raporda yer alan ‘endişeliyiz’ ifadelerini hatırlattı.

- SON-