Avrupa Demokratik Güç Birliği (ADGB), Türk devletinin tutsaklara yönelik sistematik zulmüne dair yazılı bir açıklama yaptı. Son bir ay içerisinde 7 tutsağın yaşamını yitirdiğini hatırlatan ADGB, bu ölümlerin devlet tarafından intihar ya da hasta olarak kamuoyuna sunulduğunu belirtti.
19 Aralık 2000 yılında Türk devletinin tutsakların iradelerini teslim almaya yönelik yaptığı katliamın bugüne kadar sistematik olarak süregeldiğini ifade eden ADGB, “, hapishanelerdeki tutsakların hak gasplarına, sürgün ve sevk işkencesine karşı yürüttükleri mücadeleye Avrupa’da ses olmak, destek vermek için harekete geçelim. Türk devletinin, 'hasta', 'intihar' etti dediği katliamlarına karşı mücadele edelim. Hasta tutsakların serbest bırakılması için dayanışmayı büyütelim” dedi ve bu amaçla 28 Aralık 2021 Salı günü Avrupa çapında yerellerde düzenlenecek yürüyüş ve mitinglere katılmaya çağırdı.
ADGB’nin çağrısı şöyle:
“Türkiye’de egemen sınıfların ırkçı, sömürücü ve faşist düzenine karşı muhalefet edenler ve buna baş kaldıranlar en ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Günümüzde cezaevleri bu gerçeğin birebir yaşandığı alanlardır. Hapishanelerde gelen ölüm, taciz, tecavüz, işkence haberlerinin ardı arkası kesilmemekle birlikte hasta tutsaklara yapılan muamele de başlı başına bir işkence olmaktadır.
19 Aralık 2000 yılında hapishanelerdeki tutsakların iradelerini teslim almaya yönelik katliam, günümüze kadar sistematik olarak süregelmiştir.
İHD’nin güncel verilerine göre, hapishanelerde şu an 604’ü ağır olmak üzere bin 605 hasta tutsak bulunuyor. Hapishanelerdeki hasta tutsakların “cezaevlerinde kalamaz” raporlarına rağmen Adil Tıp Kurumu’nun (ATK) tahliyeler konusunda kesin emir aldığı ve tahliyeleri durdurduğu bilinmektedir.
Şubat 2013’ten önce, tutuklu veya hükümlülerin, sağlık nedenleriyle hapishanelerde kalamayacak durumda olduklarının belirlenmesi için “hayati tehlike” altında olup olmadıklarına bakılıyordu. Şubat 2013’te yeni bir düzenleme ile İnfaz Yasasına “ağır hastalık veya sakatlık nedeniyle cezaevinde hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen tutsağın cezasının iyileşinceye kadar geri bırakılacağı” hükmü eklendi. Böylece bu düzenleme ile getirilen “yaşamını tek başına idame ettirememe” ve “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmama” kriterleri, hasta tutsakların tahliyesinin önüne yine engel olarak dikildi ve düzenleme büyük oranda boşa çıkarıldı. Adli Tıp Kurumu’ndan rapor alma zorluğuna rağmen “cezaevinde kalamaz” raporu alabilen tutuklu ve hükümlüler, bu gerekçelere dayandırılarak tahliye edilmedi.
Son bir hafta içerisinde Türkiye-Kuzey Kürdistan hapishanelerinde bulunan 4 tutsak yaşamını yitirmiştir. İnfaz durdurmaların önüne geçilmesi, sürgün ve sevk işkencesi ile devrimci, demokrat, yurtsever tutsakların dirençleri kırılmak istenmektedir. AKP-MHP faşist iktidarının içine düştüğü ekonomik ve yapısal krizin etkisiyle daha da artan toplumsal hoşnutsuzluk ve buna eşlik eden toplumsal muhalefet, egemenlerin yüreğine korku saldıkça baskılar artmaktadır.
Hapishanelerde hak gaspları, sürgün ve sevk işkencesi devam ediyor. Son bir ayda 7 tutsak hayatını kaybetti. Bu ölümler devlet tarafından “hasta” ya da “intihar” adı altında kamuoyuna sunulmaktadır. Garibe Gezer, Vedat Erkmen, Halil Güneş gibi devrimci, yurtsever tutsakların katili devlettir. Yine yüzlerce tutsak ağır hasta olmalarına karşın, hiçbir önlem alınmamakta, tutsaklar ölüme terk edilmektedir. Tutsak eski HDP Milletvekili Aysel Tuğluk ve yüzlerce ilerici, devrimci ve yurtsever tutsak ağır hastalık koşullarında direnişlerini sürdürmektedirler."