Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi, konseyin karar alma organıdır. Tüm üye devletlerin dışişleri bakanları ya da Strasbourg’da bulunan daimi temsilcilerden oluşur. Bakanlar Komitesi Avrupa Konseyi’nin izleyeceği politikaya karar verir, faaliyet programlarını yürütür ve denetler.
ÖHD, İHD, TİHV ve TOHAV, 29 Temmuz 2021 tarihinde, AİHM’nin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Hayati Kaytan, Emin Gurban ve Civan Boltan hakkında verdiği “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası”yla ilgili ihlal kararlarını acil gündemine alması için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne başvuruda bulundu.
Başvuruda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3. Maddesine aykırılık yönündeki ihlal kararlarının komite tarafından haftalık ve dönemsel toplantıların gündemine alınması talep edildi.
AİHS’nin “İşkence Yasağı” başlıklı 3.maddesi, “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı yada onur kırıcı ceza veya işlemlere tabi tutulamaz” demektedir. Avrupa Konseyi üyesi Türkiye, 1950 yılında imzaladığı AİHS’ni uygulamakla yükümlüdür.
Kürt Halk Önderi Öcalan ve İmralı Cezaevi’nde kalan diğer tutuklular, Türkiye’nin diğer cezaevlerinde kalan tutuklu ve hükümlülerin dışında farklı bir uygulamaya tabi tutulmaktadır. Aile ve avukat görüşmelerini yapamadıkları gibi, telefon, faks, mektup gibi hakları da fiilen gasbedilmiştir. Mevcut durum “bir veya birden fazla hak ihlali” durumunu aşmış sistematik işkenceye dönüşmüştür.
Avrupa Konseyi’ne yapılan başvurunun en kritik noktası, başvurucu kurumlar tarafından tespit edilen ve AİHS’nin Türkiye tarafından ihlal edilen hükümlerinin uzun vadeye sarkıtılmadan yerine getirilmesi talebidir.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 30 Kasım – 2 Aralık tarihleri arasında yapılan toplantısında bu başvuru da “incelemeye alınmış”, toplantı sonunda yapılan açıklamada, Türkiye’ye Eylül 2022 tarihine kadar süre verilmiştir.
Böylece İmralı’daki işkence, insanlık dışı ve onur kırıcı uygulamalara son verilmesi amacıyla yapılan başvuru, Avrupa Konseyi’ndeki ilgili kurumların, haftalık ve dönemsel toplantıların gündemine alınması aciliyeti dikkate alınmamıştır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, İmralı’da her hafta gerçekleşen ve bilinen sistematik ihlalleri normal ve olağan uygulamalar olarak onaylamıştır. Türk devletinin, AİHS’nin 3. Maddesini ihlal etmesine, 2022 Eylül ayına kadar izin ve onay vermiş ve bunu karar altına almıştır.
AK Bakanlar Komitesi’nin konuya ilişkin açıklamasında, acil ve kısa vadede denetim ve müdahale gerektiren konular ile uzun vadede çözüm gerektiren konuları iç içe geçirilerek bilgi ve kavram kargaşası yaratılmıştır.
Bakanlar Komitesi, AİHS’nin 3. Maddesinde sözü edilen kritik iki hususu bilerek aynılaştırmış, böylece CPT ve Avrupa Konseyi’ni yerine getirmesi gereken sorumluluklardan muaf kılmıştır. Bakanlar Komitesi iki konu hakkında karar almak zorundadır:
1-Tutuklu veya hükümlülerin mevcut koşullarına ilişkin ihlallerin sonlandırılması
2-Müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılan hükümlülerin ‘Umut hakkı’.
Bakanlar Komitesi açıklaması esas olarak “Umut Hakkı” üzerine inşa edilmiş, bu yöntemle, güncel ve acil sorunların ötelenmesi ve görünmez kılınması sağlanmıştır.
Umut hakkı nedir?
Umut hakkı, 1977 yılından itibaren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Konseyi’nin gündemine girmiştir. Bu hakkı tesis eden ve savunan hukukçular, mahkum olan müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı, hukuken veya fiilen indirilebilir nitelikte değilse ve bu nedenle kişi, bir gün serbest kalma umudundan ölünceye kadar mahrum edilecekse, bu durum mahkumun ıslahı amacının tamamen inkarı sayılacağı gibi, AİHS’nin 3. Maddesindeki, “, insanlık dışı yada onur kırıcı ceza veya işlem” kapsamına girecektir.
Bu gelişmeler ışığında AİHM içtihatları ile umut hakkı da artık Avrupa Birliği ve Bakanlar Komitesi’nin Kabul ettiği ve denetlediği bir hak konumuna gelmiştir.
Umut hakkı Türkiye yasalarında henüz düzenlenmediği gibi, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun ile Terörle Mücadele Kanunu, müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet cezasına mahkûm kişilerin koşullu salıverilme ve benzeri haklardan yararlanamayacaklarını hüküm altına almıştır. Görüldüğü Türk hukukunda “Umut Hakkı” söz konusu olamayacağı gibi, müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet cezası alanlar bakımından hiçbir haktan yararlanmamaları için düzenleme yapılmıştır.
AİHM, 2014 yılında “Öcalan ve Türkiye” başlıklı kararında umut hakkı bağlamında AİHS’nin 3. madde hükmünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Dolayısıyla umut hakkı ilk kez gündeme gelmiyor.
İşte Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu durumu bilerek, uzun vadede çözülmesi gereken ve yasal düzenleme isteyen bu konuyu gündeme getirmekte; aldığı kararla Türkiye makamlarının bu durumu düzeltmeleri için ne gibi tedbirler alındığını sormakta, mevcut durumda kaç kişinin “umut hakkı”ndan yararlanamadığını sormaktadır.
Aynı Bakanlar Komitesi, Kürt halk Önderi Öcalan ve İmralı’daki diğer tutukluların aciliyet arzeden durumunu görmezden, bilmezden gelmiş; yıllardır devam eden insanlık dışı ve onur kırıcı muamelelerin engellenmesi için hiçbir karar almamıştır.
Avukatların, ailelerin ve Avrupa’daki kurumların yaptıkları başvuruları ciddiye almamış, CPT’nin harekete geçmesi için değil geçmemesi için karar almıştır.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi aldığı bu karar ve yaptığı açıklama ile sanki Kürt Halk Önderi Öcalan ve İmralı’daki diğer tutsakların durumunu, Türkiye cezaevlerindeki diğer tutuklu ve hükümlülerin yaşadıklarını bilmiyormuş gibi yapıyor. Mevcut durumu öğrenmek, bilgi sahibi olmak için de Türk devletine 2022 Eylül ayına kadar süre veriyor.
Bu karar ile AK Bakanlar Komitesi Türk devletine ve AKP/MHP iktidarına, “insan hakları ihlallerine, işkence ve insanlık dışı kötü muamelelere devam edebilirsin” desteği vermiştir.