Alman hukukçular: Kürtlere siyasetin yasaklanması kabul edilemez
Berlin’de devam eden ‘PKK yasağı’ formunda konuşan Alman hukukçular “PKK yasağıyla Kürtler siyasetsiz bırakılmak isteniyor, bu durum kabul edilemez” vurgusunda bulundular.
Berlin’de devam eden ‘PKK yasağı’ formunda konuşan Alman hukukçular “PKK yasağıyla Kürtler siyasetsiz bırakılmak isteniyor, bu durum kabul edilemez” vurgusunda bulundular.
Almanya’nın başkenti Berlin’de sivil toplum kuruluşları ve hukukçuların organize ettiği “28 Yıllık PKK Yasağı: Şimdi Biz Konuşuyoruz” isimli forum ikinci gününde devam etti.
Rosa Lüksemburg Vakfı’nın eski binasında bulunan konferans salonunda gerçekleşen forumda 18 Haziran’dan beri PKK yasağı ve Almanya’da yaşayan Kürtlerin kriminalize edilmesi birçok açıdan masaya yatırılıyor.
Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları Hukukçular Birliği (ELDH), Demokratik Hukukçular Birliği (VDJ), Demokrasi ve Temel Haklar Derneği, Azadî Derneği ve Uluslararası Hukuk ve Demokrasi Derneği'nin (MAF-DAD) organize ettiği forumun bu sabahki bölümünde avukatlar yasağın hukuksal perde arkasını irdelediler.
Uzun yıllardır PKK ile bağlantılı olarak açılan davalarda Kürdistanlı siyasetçi ve aktivistleri savunan avukatlar Dr. Rolf Gössner, Dr. Lukas Theune, Stephan Kuhn ve Fatma Sayın bu davalardaki tecrübelerini aktardılar.
‘KÜRTLERİN YASAL BÜTÜN HAKLARI İHLAL EDİLDİ
İlk söz alan Dr. Rolf Gössner “Krimanilize etme yerine diyalog” çağrısı yaparak, 1993’de ilan edilen PKK yasağının hem Almanya’ya hem de bu ülkede yaşayan Kürtlere verdiği zararlara dikkat çekti.
Yasağın ardından Kürtlerin “potansiyel suçlu” olarak görüldüğünü belirten Alman hukuk insanı, söz konusu yasakla birlikte Kürtlerin gösteri hakkı, ifade özgürlüğü ve basın-yayın hakkının ellerinden alındığını hatırlattı.
Avukat Stephan Kuhn ise yasağın gerekçelerinin geçen yıllar içinde azalmasına rağmen yasağın çerçevesinin sürekli genişletildiğine vurgu yaptı.
PKK ile bağlantılı açılan davaların içeriğinin son yıllarda değiştiğine dikkat çeken Kuhn “Binlerce kilometre uzaklıkta militanların sıktığı kurşun burada açılan davalarda rol oynuyor. Eğer böyleyse uluslararası yasalar gereği iki Türk devletine de davalar açılmalı. Bu açıdan Belçika yargısının aldığı ‘PKK savaşın bir tarafı’ kararı çok önemli” diye konuştu.
PKK yasağının kendisini siyasi açıdan ifade etmek isteyen bir Kürt için çok büyük etkiler yarattığını belirten Kuhn sözlerini şöyle sürdürdü:
“90’lı yılların başında PKK kriminalize edilerek baskı kurulmaya başlandı. Bu kriminalizasyon politikası ile özel bir baskı kuruldu. Türkiye’de Kürtlere karşı savaş büyütülürken Almanya da buna dahil oldu. 'Türkiye’nin yürüttüğü savaş meşru fakat Almanya’da Kürtlerin siyasi mücadelesi yasak' mantığı devrededir. Alman devleti silahlı bir çatışmanın bir parçası olduğu için Kürtlerin barışçıl gösterilerini bile cezalandırıyor.”
129B BÜTÜN AVRUPA’DA YAŞAYAN KÜRTLER İÇİN TEHDİT
Dr. Lukas Theune ise “PKK davaları” olarak bilinen yargılamalarda hukukun nasıl çoğu zaman siyasetin hizmetine girdiğine dair örneklerin yer aldığı ayrıntılı bir sunum yaptı.
Avukat Fatma Sayın da karşılaştığı hukuksuzluklardan örnekler vererek şöyle konuştu: “Müvekkillerimiz sadece Almanya’da değil başka Avrupa ülkelerinde yakalanıp Almanya’ya teslim ediliyor. 129/b sadece Almanya’da yaşayan Kürtleri değil, bütün Avrupa’da yaşayan Kürtleri tehdit ediyor.”
Formun ikinci bölümünde Avustralya’nın Sydney kentinde bulunan New South Wales Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Vicki Centas ve yazar Rasmus Canbäck söz aldı.
Sidney’den canlı video bağlantısıyla katılan Centas PKK’nin nasıl Avustralya’da “Terörist Örgütler Listesi”ne alındığını anlattı. Centas, yıllardır PKK’nin bu listeden çıkartılması için mücadele ettiğini aktardı. PKK’nin 2005 yılında listeye alındığını ve bu listenin 3 yılda bir yenilendiğini hatırlatan bilim insanı Vicki Centas “AB’nin listesinden farklı olarak Avusturalya’da hukukun değil iktidarın ikna olması lazım” dedi.
‘DEMOKRASİNİN BEŞİĞİ ÜLKELER’ KÜRTLERİ NASIL FİŞLİYOR?
Gazeteci-yazar Rasmus Canbäck ise İsveç hükümetinin Kürtlere karşı kriminalizasyon siyasetini anlattı.
İsveç’in NATO üyeliğiyle ilgili yürütülen tartışma ve pazarlıklara dikkat çeken Canbäck bu konuda şu bilgileri katılımcılarla paylaştı: “Türkiye devleti 30 kişilik bir liste verdi bunların iadesini istedi. İadesi istenen insanlarla konuştum ancak bunlardan birinin dosyasına odaklanmak istiyorum. Bu Kürt bütün şartları karşılamasına rağmen oturumu uzatılmıyor. Sonradan İsveç polisinin ‘Bu kişi İsveç’in güvenliği için tehdit oluşturuyor’ biçiminde karar verdiği ortaya çıktı. Gerekçe ise onun Kürt derneğinin düzenlediği bir geceye katılması. Demokrasinin beşiği olan ülkeler bile böyle şeyler yapabiliyorlar.”
Formun öğlenden sonraki bölümlerinde ise KNK Üyesi Adem Uzun, Alman Federal Parlamenter Gökay Akbulut, Hollandalı avukat Tamara Buruma ve Belçikalı avukat Jan Fermon konuşacak.