Kürtler ve Alman solcular iç istihbaratın hedefinde!

Anayasayı Koruma Teşkilatı, Kürt kurumlarına yönelik kriminalizasyon siyasetini sürdürdü. Kürdistan ile dayanışma içinde olan Alman sol gruplarını hedef gösteren rapor, MİT’in faaliyetlerini ise üstünkörü ele aldı.

Almanya'nın iç istihbarat kurumu Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın 2021 yılı raporu başkent Berlin'de düzenlenen basın toplantısında kamuoyuna açıklandı. Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Thomas Haldenwang ve İçişleri Bakanı Faeser’in katıldığı toplantıda tanıtılan raporda Almanya'da takip altında olan kurum ve organizasyonlara ilişkin bilgiler yer aldı.

Basın toplantısında konuşan bakan Faaser, aşırı sağın Almanya için büyük tehdit oluşturduğuna dikkat çekerek, aşırı sağ yapıların dağıtılarak silah temin etmelerinin önüne geçilmesi gerektiğini ifade etti.

Basın toplantısında açıklanan rapora göre aşı sağ kaynaklı suçlar düşüş göstermesine rağmen geçen yıla göre şiddete eğilimli aşırı sağcı sayısı ise bir yıl içinde 200 kişi artarak 13 bin 500’e yükseldi. İstihbarat göre benzer bir durum aşırı solcu çevrelerde de yaşandı. 6 bin 100 olarak kayıt altına alınan “aşırı solcu suçların” sayısı yüzde 7,4 azalırken, aşırı solcuların sayısının 10 bin 300 olduğu iddia edildi.

KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ’NE 8 SAYFA AYRILDI

Ancak aşırı sağcı faaliyetleri Almanya için ciddi tehlike arz ettiği itirafı ve AKP-MHP iktidarına bağlı faşist çetelerin güçlü örgütlenmesine rağmen Alman istihbaratı Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın geçen yıl daha çok Alman sol gruplar, Kürt Özgürlük Hareketi ve dünyanın diğer devrimci örgütlerine dönük izleme faaliyetlerinde bulunduğu ortaya çıktı.

Erdoğan rejiminin casusluk ve çete faaliyetlerini üstünkörü ele alan Anayasayı Koruma Teşkilatı, 1993 yılından bu yana faaliyetleri yasaklı olan PKK’ye ilişkin 8 sayfa ayırdı. Yine “aşırı solcuların yurt dışı bağlantıları” bölümünde de “Kürdistan ile dayanışma” faaliyetleri adıyla Alman sol grupların Kürt Otonomi Bölgeleri ile PKK’ye destek verdiği ifade edildi. Kürdistan’daki savaş ve işgal saldırılarına karşı verilen direniş ve Kürt halkıyla dayanışma içinde olan söz konusu “aşırı solcular” istihbarat tarafından hedef gösterildi.

SUÇ ORANLARI ÇARPITILARAK PKK’YE MAL EDİLDİ

“Yurt dışı ile bağlantılı aşırı örgütler” başlığında ele alınan PKK’nin ülkede 14.500 üye potansiyelinin bulunduğunu öne süren raporda, “yabancı aşırılıklar” bağlamında işlenen 311 suçun yüzde 40’nın PKK ile bağlantılı olduğu iddia edildi. Ancak bu suçların nasıl işlendiğine dair bilgi verilmezken, bunlardan sadece 160’nın “dernekler yasası”nı ihla etmek, yaralama ve “ülkenin huzurunu bozmak” olarak açıklandı.

Alman istihbaratı bu şiddet olaylarının çoğunun Kürdistanlılar ile dostlarının organize ettiği gösterilerde polisin “yasaklı sembol ve sloganları” bahane ederek gerçekleştirdiği provokasyonlar sonucu gerçekleştiğini ise görmezden geldi. Zaten PKK’ye ilişkin bölümlerin sonunda istihbarat, Avrupa çapında PKK ile bağlantılı gerçekleşen etkinlik ve faaliyetlerin barışçıl içinde itiraf etti. Ancak buna rağmen raporda “PKK ideolojisinin şiddeti bir seçenek olduğu” iddiası yer aldı.

Almanya’da resmi olarak faaliyet gösteren Kürt dernek, sivil toplum kuruluşları, dini/mezhep organizasyonları ve basın organlarının da kriminalize edildiği raporda, bu konuda Türk devletinin dili kullanıldı. PKK’nin çok yönlü şekilde medya araçlarını kullandığını öne süren istihbarat, Kürt medya kuruluşları Yeni Özgür Politika, ANF ve Stêrk TV’yi hedef gösterdi.

'ALMANYA MİT’İN ODAĞINDA' İTİRAFI

Kürt halkının verdiği özgürlük mücadelesiyle bağlantılı çalışmaları ayrıntılı inceleyip, Kürtleri ve dostlarını fişleyen Alman istihbaratı, ülkenin iç güvenliğini tehdit eden AKP-MHP iktidarının faaliyetlerini ise üstünkörü ele alması dikkat çekti. Almanya'nın Türk istihbaratının faaliyetlerinin odağındaki ülkeler arasında yer aldığının vurgulandığı raporda, MİT’in bizzat AKP’ye bağlı olduğu belirtildi.

MİT’in Türkiye kökenli topluma nüfuz etme amaçlı girişim içinde olduğuna, aynı zamanda Almanya genelinde, siyasi karar alma süreçlerini etkilemeye çalıştığına dikkat çekildi. MİT ile birlikte AKP'nin lobi kuruluşu Uluslararası Demokratlar Birliği de (UID) bu sene raporda yer alan Erdoğan rejiminin kurumu oldu. Türk devletinin Almanya’daki diyanet kurumu DİTİB ise bu sene de raporda yer almadı. DİTİB sadece 2019’da açıklanan raporda yer almış, daha sonraki yıllarda ise çıkartılmıştı.

HUKUKİ MEŞRUİYETİ YOK, İŞİ ALGI OLUŞTURMAK!

İç istihbarattan sorumlu olmasına rağmen hukuki meşruiyeti bulunmayan ve sürekli eleştiri konusu olan Anayasayı Koruma Teşkilatı, Almanya’nın ‘derin devleti’ olarak biliniyor. Devletin siyasi, ekonomik ve askeri çıkarlarına yönelik sözde oluşan tehditlere karşı algı oluşturmakla uğraşan Anayasayı Koruma Teşkilatı’nın birincil hedefi muhalif ve devrimci güçleri korku objesi haline getirmek.

Ülkenin güvenliğini en fazla tehlikeye sokma potansiyelleri olan Neonazi gruplara karşı mücadele etmesi gerekirken başta solcular olmak üzere; Kürt özgürlük mücadelesi, Türkiyeli, Filistinli ve Tamilli devrimcileri izleyen, onları fişleyen bu teşkilat Nazi terör örgütü NSU’nun cinayetlerini ise yıllarca çözmek istemedi. Ayrıca bazı bu teşkilatta bağlı çalışan bazı istihbarat elemanları ve muhbirlerin de NSU ile iç içe olduğu ortaya çıktı.

Chemnitz kentinde 2018 yılının Ağustos ayında ırkçı saldırılar sırasında çekilen video görüntülerinin sahte olabileceğini söyleyen Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Hans-Georg Maaßen ise görevden alınmıştı. Maaßen’in birçok kez ırkçı parti Almanya İçin Alternatif (AfD) yöneticileriyle görüşüp onlara akıl verdiği de yaygın Alman medyasında yer almıştı.

SİNAN SELEN TEŞKİLATIN BAŞKAN YARDIMCISI

Maaßen’in yerine 2019 yılında Thomas Haldenwang’in başkan olarak atanmasının ardından başkan yardımcılığı görevine ise Sinan Selen getirilmişti. Selen’in, dönemin Merkel hükümetinin AKP-MHP iktidarı ile sıkı iş birliğinin başladığı bir dönemde istihbaratın iki numaralı ismi olması dikkat çekmişti.

Türkiye ile Almanya arasında 2015 yılından bu yana yürütülen görüşmelerde önemli bir rol oynayan Sinan Selen, 2016 yılında Erdoğan iktidarı ve Merkel hükümetinin istişare toplantıları sonrasında kurulan “terörle ortak mücadele” mekanizmasının başına Almanya'nın temsilcisi olarak atandı. Bu mekanizma Kürt özgürlük hareketi ve Türk sol hareketleri karşısında her iki devletin ortak mücadelesini koordine etmek için kurulmuştu.