AP’de konferans: ‘Kimyasal silahlar soruşturulmalı, dron saldırıları durdurulmalı’

Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen 17’inci Uluslararası Kürt Konferansı ikinci günde devam ediyor. Konferansta kimyasal silah denetçisi Jan van Aken, Türk devletinin kimyasal silah kullanımına ilişkin bağımsız uluslararası soruşturma istedi.

Konferansın ikinci gününde gerçekleşen ikinci oturumda Türkiye, Kürtler ve Ortadoğu ele alındı. Oturumun moderatörlüğünü EUTCC Genel Sekreteri, Amerikalı akademisyen Michael Gunter yaptı.

KİMYASAL SALDIRILAR SORUŞTURULMALI

Türk devletinin gerillaya karşı kimyasal silah kullanımına ilişkin Nükleer Savaşın Önlenmesi için Doktorlar (IPPNW) Bilimsel Danışma Kurulu üyesi biyolog Jan van Aken çevirimiçi olarak konferansa katıldı.  Aken, BM için biyolojik silah denetçisi olduğunu belirtti.

Geçen yıl küçük bir heyet olarak sahaya giderek numuneler almak istediklerini söyleyen Aken, “Geçen eylül ayında bu gerçekleşti. Ancak yerel Kürt yönetimi (Güney Kurdistan) nedeniyle gidemedik. Dağlık bölgeye gitmek istedik. Ama yine ‘hayır’ denildi. Eylül’de kimyasal silahlarla ilgili iddialar ayyuka çıktı (…) üçüncü taraflardan gelen görüşme kayıtlarına baktık. Ben bu misyona başladığımda ikna değildim. Ama geri döndüğümde birtakım şeylerin şüphe uyandırdığın söyleyebilirim. Epey soru işareti oluştu” şeklinde konuştu.

Werxelê’deki bir tünel girişinde Türk devletinin bazı görüntüler göstererek, gösterdiği maddelerden “klorin gazı üretmenin çok kolay” olduğunu söyleyen Aken, “Bunlara bakarak uluslararası bir soruşturma başlatalım. Ne oldu ne olmadı ayrıntılarına girelim” dedi.  

Başka noktalarda çekilmiş fotoğrafları da gösteren Aken, “Hortum ile bir tünelin girişinde ne işleri var?” diye sordu. Aken, “Belki de yine kimyasal saldırı operasyonu söz konusu” ifadelerini kullandı.

ULUSLARARASI BAĞIMSIZ SORUŞTURMAYA İHTİYAÇ VAR

Daha çok doğaçlama yöntemlerle kimyasal maddeler kullanıldığına işaret eden, “Bu tür kimyasal maddeler kullanılamaz. Uluslararası bağımsız bir soruşturmaya ihtiyaç var. BM Genel Sekreterliği ve Lahey’deki soruşturma komisyonu devreye girebilir. Ama üye bir ülkenin talepte bulunması gerekiyor. Önümüzdeki birkaç ay içinde bir üye ülke bu talepte bulunmalı. Türkiye bu silahları kullandı demiyoruz ama soruşturmaya değer olduğunu söylüyoruz. Hemen ikna olmayın ama mutlaka soruşturun derim” diye konuştu.

Göz yaşartıcı bombaların kullanıldığının Türk Savunma Bakanlığı tarafından itiraf edildiğini de söyleyen Aken, bunun savaş koşullarında yasak olduğunu kaydetti. Aken, uluslararası toplumu “bunun bir ihlal olduğunu” söylemeye çağırdı.  Aken, suçlamaya konu olan Türk devletinin kendi soruşturmasını yürütmesinin “inandırıcı” olmayacağının altını çizdi.

DRON SALDIRILARI

Türk devletinin dron saldırıları “Türkiye'nin yeni savaşı: Dronlar ve anlaşmalar” başlığı altında değerlendirildi. Bu konuda bir konuşma yapan Belçikalı tanınmış avukat Georges Henri Beauthier, 50 yıldır avukatlık yaptığını ve en az 15 kez Kurdistan ve Suriye’nin kuzeyine gittiğini söyledi. Beauthier, “Ama hiçbir zaman Êzidî bölgesine yaptığı ziyaret kadar etkilenmedik. Gündüz ve gece o kadar çok dron saldırılarına maruz kaldık ki. Sivil ayrımı yapmadan saldırdılar” dedi.

TÜRK DEVLETİNİN SORUMLULUĞU BAKİDİR

Beauthier şunları ekledi: “Bu silahlı insansız hava araçlarını kınamak gerekiyor. Türk devleti her gün kullanıyor. Türk basınında büyük bir gururla haberler yer alıyor. Bütün uluslararası hukuk kuralları çiğneniyor. Yargısız infaz yoluyla, yargılanmadan, terörist damgası yapıştırılmış kişiler infaz ediliyor ve bu infazla her gün vuku buluyor. Bu bir savaş suçudur. İnsanlar için dronla öldürüldü deniliyor. Uluslararası toplumun sessizliği de cezasızlığı destekliyor. Silahlı dronların kullanılması mutlaka denetlenmesi gerekiyor. Türk devletinin sorumluluğu bakidir ve hiçbir şekilde ortadan kalkmış değildir. Acil bir durum söz konusudur.”

DRONLARA KARŞI CEZASIZLIĞA SON VERİLMELİ

Silahlı dronların mutlaka yasal düzenlemelere tabi olması gerektiğini söyleyen Beauthier, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de dava açılması gerektiğini kaydetti. Beauthier, geçen yıl Şengal’e yaptıkları ziyarette elde ettikleri bulguları ve tanıklıkları aktardı. Avukat Beauthier, “Êzidîler hiçbir zaman Türkiye’ye saldırmamıştır” vurgusunda bulundu.  

Belçikalı avukat, “Dronların kullanımına ilişkin kesinlikle bir uluslararası bir hukuki çerçeve gerekiyor. Dronların kullanılması yasaklanmalı ya da yasal çerçeveye oturtularak cezasızlık sürmemeli. Yarın dronlar polisin, yargının, mahkemelerin yerini alabilir. Eğer bir şey yapılmazsa silahlı bir dron göndererek, insanları öldürebilirsiniz” diye konuştu.

MAHMUD: AVRUPALI ŞİRKETLER SUÇ ORTAKLIĞI YAPTI

“Kurdistan'da savaş suçları: Halepçe'den günümüze” başlıklı bir sunum yapan Kurdistan Soykırıma İlişkin Yazarlar Birliği Başkanı Salar Mahmud, Lozan antlaşmasına taraf olanlar “utanmalı” diyerek, Kurdistan’da muazzam suçlar işlendiğine vurgu yaptı.

Halepçe’de gerçekleşen kimyasal saldırıyı hatırlatan Mahmud, o dönem Avrupa’daki şirketlerin Irak’a kimyasal silah üretmede hammadde sağlamaktan sorumlu olduğunu kaydetti.  Mahmud, “Belçika, Hollanda, Fransa, Almanya menşeli şirketler bunlar” dedi.

“Kürt halkının maruz kaldığı katliamlar hala devam ediyor” diyen Mahmud, bölgede bu suçların işlenmeye devam ettiğini sözlerine ekledi.

AVRUPA TÜRK DEVLETİNİN SUÇLARINA SESSİZ

Uluslararası güçlerin sessizliğine tepki gösteren Mahmud, “Türkiye sınır ihlali yapıyor. Komşu ülkelerin topraklarına giriyor ve kendi ülkesine toprak katıyor. Türk ordusunun (Güney Kürdistan’da) en az 60 askeri üssü var. Siz başka bir ülkenin egemenliğini ihlal ediyorsunuz. Bu uluslararası hukukta nettir” dedi.

Mahmud, “Biz bugün burada konuşurken Türkiye, Irak’ın kuzeyine ve Suriye’nin kuzeyine saldırıyor. Kurdistan'da dağları, ormanları, sivilleri hedef alıyor. Her bakımdan Kurdistan halkı kuşatma altında. Kullanılan silahlar illegal silahlar (…) Avrupa ülkeleri ses çıkarmıyor, Türkiye buna güveniyor” ifadelerini kullandı.  

TÜRKİYE DE SADDAM GİBİ SORUMLU

Türk ordusunun Güney Kürdistan'da bulunmasının hiçbir meşru dayanağı olmadığını ifade ede Mahmud,   “Ancak Türkiye uluslararası hukuku her zaman ihlal ediyor (…) Saddam Hüseyin insanlığa karşı suçları nedeniyle mahkum edildi. Türkiye’de aynı şekilde sorumlu” dedi.

ÖZGÖKÇE: TÜRKİYE’DE UMURSANAN TEK ŞEY RANTTIR

Türk devletinin insanlığa karşı suçları olan “ekosid”, “feminisid” ve “jenosid” konusunda HDP Wan eski milletvekili ve Wan Belediyesi Eşbaşkanı Bedia Özgökçe, insanı her şeyin merkezi yapan anlayışın sorunlu olduğunu söyledi.

Türkiye’de ise ne insan, ne flora ne de kadının ve çocuğun korunmaya değer bile görülmediğine işaret eden Özgökçe, “Vazgeçilmez değer çıkarlardır, umursanan tek şey ranttır” dedi. Depremde de bunun görüldüğünü dile getiren Özgökçe,  ihlallerle depremin nasıl felakete dönüştürüldüğünü anlattı.

Özgökçe, deprem sonrası uygulamalarla insan ve çevre sağlığının büyük bir tehdit altında olduğunu belirtirken, soykırımlardan bahsederken Türkiye’de işlenen tüm katliamların bir plan dahilinde olduğuna vurgu yaptı.

Özgökçe, 90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetleri, yakılan köyler ve zorla göçertmeleri de anlatırken, Efrîn işgaliyle işlenen sayısız suçları da halen devam ettiğini söyledi.

KÜRTLERİN SEÇME VE SEÇİLME HAKKI YOK

Özgökçe, Türk devleti tüm sözleşmeleri ihlal etmesine rağmen halen kendisine karşı caydırıcı ve önleyici bir duruş olmadığı tepkisinde bulundu.

Türkiye’de kayyumları da hatırlatarak “Kürtlerin seçme ve seçilme hakkı yoktur” diyen Özgökçe, Kürtlerin asgari düzeyde de haklarının güvence altında olmadığını ifade etti.

CİNSKIRIM, SOYKIRIM GİBİ DEĞERLENDİRİLMELİ

Ekosistemin de sürekli tehdit altında olduğunu anlatan Özgökçe, ayrıca kadına yönelik artan cinayetler ve devletin failleri korumasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Özgökçe, “Saldırı sistematiktir ve çok boyutludur. Gücünü ve motivasyonunu iktidardan alıyor. Cinskırımı, soykırım ve ekokırım gibi değerlendirilmelidir” dedi.

MİRANDA: BU ŞALI AP’DE HER ZAMAN TAŞIYORUZ

“İnsanlığa ve Avrupa Birliği’ne karşı suçlar: Yaklaşımlar ve sorumluluklar” başlığında ise Yeşiller grubundan AP üyesi Ana Miranda, kendisini İspanyalı değil Galiçyalı olarak gördüğünü önce vurguladı. Kendilerini bir ulus olarak gördüklerinin altını çizerek hakkındaki tanıtımı düzelten Miranda, “Biz Kürt halkının hakkını her zaman savunan taraf olduk” dedi.

Miranda, “Kürtlerin haklarının ihlaline karşı duruyoruz. Kadınların özellikle bu alanda kilit bir rol oynadığına inanıyoruz. (Kürt motifli bir puşiyi göstererek) Bütün Kürt hareketi ve HDP’yi temsil eden bu şalı Avrupa Parlamentosu’nda her zaman yanımızda taşıyoruz.” şeklinde konuştu.

TÜRK  DEVLETİNE YAPTIRIM UYGULANMALI

PKK taraflı ateşkes ilan edilmesine rağmen, halen saldırılar ve trajedinin sürdüğüne dikkat çeken Miranda, şunları belirtti: “Avrupa Birli halen Türkiye’yi kınamadı, tam tersine Türk devletinin bu savaşı yürütmesi doğrultusunda destek vermiştir. Hatta kimyasal silahlar kullanılmasına dahi göz yumulmaktadır. Uluslararası ilişkiler açısından bu alanlardaki suskunluk, kendi hukuku ve değerlerini bile savunmadığını göstermektedir. Bağımsız bir soruşturma komisyonu ile kimyasal silah kullanımı doğrudan denetlenmelidir.   Biz kimyasal silah kullandıklarından eminiz ama uluslararası bir soruşturma da gerekiyor. Özellikle Türk devletinin hukuka aykırı bu davranışından ötürü kesinlikle yaptırımlar uygulanmalı. Türkiye Avrupa Konseyi üyesidir. Abdullah Öcalan’ın avukatları ve ailesi ile görüşme imkanının olmaması da bu ihlallerden biridir.”

Miranda, “Bizler HDP’yi ve Kürt hareketini destekliyoruz (…) Yaşasın Kurdistan” diye noktaladı.

Konferans öğleden sonra saat 15.00’ten itibaren iki oturum yapılarak son bulacak.