AP’de Kürt Konferansı: ‘AB Türk devletinin saldırılarına net tutum almalı’
Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen 17’nci Uluslararası Kürt Konferansı’nın ikinci gününde ilk olarak Kuzey ve Doğu Suriye’nin durumu ele alındı.
Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen 17’nci Uluslararası Kürt Konferansı’nın ikinci gününde ilk olarak Kuzey ve Doğu Suriye’nin durumu ele alındı.
Bu yılki konferans “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler” ana başlığı altında organize edildi. 8 Mart günü öğleden sonra başlayan konferansın ikinci gününde ilk oturum, Kuzey ve Doğu Suriye’ye ayrıldı. İkinci gün de konferansa yoğun katılım gözlendi.
“Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi: Çıkarların Çapraz Ateşinde” başlıklı oturumun moderatörlüğünü Almanya’da gazeteci Ezo Özer yaparken, ilk konuşmayı konferansa çevirimiçi bağlanan Avrupa Parlamentosu’nda Sosyalistler ve Demokratlar (SD) Üyesi Andreas Schieder yaptı.
SCHIEDER: TÜRK DEVLETİNİN SALDIRILARI ÇOK YOĞUN
Aynı zamanda AP Kürt Dostluk Grubu’nun üyesi olan Schieder, Rojava’ya daha önce defalarca ziyarette bulunduğunu hatırlatarak, ilkelere bağlı bir yönetim şeklinin oluşturulma çabasını gördüklerini ifade etti.
Schieder, kadınların örgütlenmesinin çok güçlü olduğunu kaydederken, “Ama koşullar çok zor. Hakikatten şartlar çok zor. Özellikle Türk devleti tarafından dron saldırıları ve başka askeri saldırılar çok yoğun. Türkiye tarafından sürekli saldırılar, düzenli olarak sivil kayıplara yol açıyor. Bölgeye resmi giriş çıkış da yok. Netice itibariyle insani ve ekonomik sorunların ortaya çıkmasına yol açıyor” dedi.
Depremde de Rojava’ya yardımların Türk devleti ve Şam hükümetinin engellemeleri nedeniyle dağıtılamadığını belirten Schieder, “Uluslararası açıdan bir şeylerin yapılması gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.
İLHAM EHMED: ULUSLARARASI TOPLUMUN REJİMLE İLİŞKİSİ KABUL EDİLEMEZ
Demokratik Suriye Meclisi Yönetim Kurulu Eşbaşkanı İlham Ehmed, Kürtçe yaptığı konuşmada, Suriye’nin demokrasi ve özgürlüklere en fazla ihtiyaç duyulan bölgelerden biri olduğunu ifade etti.
Ehmed, 6 milyon Suriyeli'nin halihazırda mülteci durumunda olduğunu ve on binlercesinin hayatını kaybettiğini hatırlatarak, “Böyle bir savaş neticesinde, bütün bu tahribata rağmen biz yine de ümidimiz kaybetmedik. Ama içinde bulunduğumuz durum itibariyle, özellikle depremden sonra, uluslararası toplumun sanki hiçbir şey değişmemiş gibi davrandı. Doğrudan rejimle temas kurdu. Bu adil bir durum değil. Böyle bir tabloda uluslararası toplumun Suriye rejimini muhatap alması, kabul edilemez bir şey” dedi.
Suriye’de yaşayanların açlığa mahkum olmuş durumda olduğunu dile getiren Ehmed, “Deprem sonrasında da gördük, uluslararası toplum sanki rejim ülkedeki tüm sorunları çözecekmiş gibi davranıyor. Oysaki tüm sorunların sebebi rejim. Rejimden herhangi bir demokratik beklenti olamaz, rejimin demokratik değişim niyeti yok. Soykırımcı politikalarını sürdürüyor” şeklinde konuştu.
Arap ülkelerinin de İran etkisini kırmak için rejime yaklaştığını ve bunun kabul edilemez olduğunu belirten Ehmed, İran’ın Suriye’de kurumsal olarak derinliğine nüfuz etmediğini dile getirdi.
TÜRKİYE’NİN SALDIRILARINA NET TUTUM ALINMALI
Suriye’de alternatif olmadığı öne sürülebilir ama “bu yanlış bir algıdır” diyen Ehmed, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni örnek gösterdi.
Ehmed, Ukrayna’daki savaşla birlikte Suriye’deki savaşın öncelik olmaktan çıktığını söylerken, “Bütün dünyayı DAİŞ’e karşı savunmalarına rağmen, unutuldular” dedi.
Türk saldırılarında kaybedilen komutan sayısının DAİŞ’le mücadeleden daha fazla olduğuna dikkat çeken Ehmed, “Uluslararası toplum sessizliğini koruyor. Türk hassasiyetlerinden bahsediliyor. PKK’nin bölgedeki varlığından söz ediliyor. Bu Türkiye’nin istismar ettiği bir mazeret. Uluslararası toplum sessizliği ile Türkiye’nin mesnetsiz iddialarını kabul etmiş oluyor. Türkiye’nin bu kadar düşmanlığının nedeni nedir? Çünkü Kürtler demokratik bir yönetim kurmak istiyorlar. Bu birlikte yaşamaya, demokratik sisteme saldırıdır. Türk devletinin saldırıları PKK ile başlamadı. Çok öncesinde Kürtlere karşı düşmanca bir tutum içerisindeydi” şeklinde konuştu.
Rojava halkının geleceği için mücadele ettiğini ve Türk devletinin insanların zar-zor kurduğu bu sistemi hedef aldığını vurgulayan Ehmed, “Türkiye’nin bölgedeki saldırılarına karşı çok net bir tutum almalıyız. Bölgedeki deprem sonrası, PKK ateşkes ilan etti. Bu bir fırsat. Kaçırılmaması gerekiyor. Türkiye bu fırsatı değerlendirerek bir çözüm bulabilir (…) Bölgede husumeti beslemek ve saldırmak yerine Türkiye’nin barışıl bir siyaset gütmesi gerekiyor. AB’nin Türkiye’ye baskı yaparak önemli bir rol üstlenmesi gerekiyor” sözlerini kullandı.
Türk devletinin sadece doğayı da tahrip ettiğini vurgulayan Ehmed, “Uluslararası toplum ise sadece sessizliğini koruyor. AB ve üye ülkeleri kendi değerlerini savunmalılar. Biz imtiyaz talebinde bulunmuyoruz. Kendi değerlerini ve insan haklarını savunmalarını bekliyoruz. Türk hükümetine karşı net bir tavır sergilemelerini istiyoruz. Türk devletinin Suriye’deki varlığının işgal olduğunu kabul etmelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.
ÖZERK YÖNETİM TANINMALI
Özerk yönetimin tanınması ve barışçıl çözüm için uluslararası toplumun Türk devletine baskı uygulaması gerektiğini dile getiren Ehmed, batılı ülkelerin tıbbi malzemeler gibi en temel gereksinimler konusunda da Kuzey ve Doğu Suriye’ye destek vermediğini belirtti. Ehmed, “Demokratik özerklik tanınmalı” diye noktaladı.
Ehmed bir soru üzerine Kürt sorununun çözümü için “garantörlere” ihtiyaç olduğunu ve Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın da bunun bir tarafı olması gerektiğini söyledi. Ehmed, “AB’nin de bu doğrultuda destek vermesi gerekiyor” dedi.
Avusturya’dan AP Sosyalistler ve Demokratlar Grubu üyesi Theresa Bielowski, Türkiye’nin saldırgan tutumunu bildiklerini ifade ederken, genel olarak yaşanan tüm sorunlar karşısında “İnsanların artık tahammüllerinin kalmadığını da biliyoruz” dedi.
Bielowski, Suriye’deki sorunlara bütünlüklü yaklaştıklarını dile getirerek, “Dayanışma çok önemli” diye ekledi.
Konferans gün boyu devam edecek…