Dr. Savary: Akar’ın gaz itirafı en önemli kanıt

Türk ordusunun kimyasal silah kullanımına ilişkin rapor hazırlayan isimlerden Dr. Beppe Savary, “Akar’ın gaz kullandıklarına dair sözleri en önemli kanıt. Bu bile OPCW’nin inceleme başlatması için yeterli” dedi.

Türk ordusunun Güney Kürdistan topraklarına yönelik 14 Nisan 2022’den bu yana sürdürdüğü işgal saldırılarında onlarca kez kimyasal silahlara başvurdu. Kimyasal kullanımına yönelik yerinde inceleme yapmak ve mağdurlarla görüşmek için Atom Savaşına Karşı Uluslararası Doktorlar Birliği (IPPNW) 20-27 Eylül 2022 tarihleri arasında Güney Kürdistan’a bir heyet gönderdi. Ancak savaş bölgesine gitmeleri ve kimyasal silah mağduru sivil halkla görüşmeleri KDP tarafından engellendi.

Heyet, bölgede yaptığı inceleme/araştırmalara dayanarak önceki gün bir rapor hazırladı. IPPNW’nin İsviçre Başkanı Dr. Beppe Savary ve Birleşmiş Milletler'in eski biyolojik silah denetçisi Dr. Jan van Aken’in içinde yer aldığı heyetin raporunda, Türk devletinin kimyasal silah suçu işlediğine dair güçlü kanıtların bulunduğu ifade edilerek Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne (OPCW) soruşturma açması yönünde çağrılar yer aldı.

AMEDİYE’DEKİ YARALILARA ULAŞMAMIZ ENGELLENDİ

Heyette yer alan isimlerden Dr. Beppe Savary, Güney Kürdistan’da yaptıkları incelemeler ve hazırladıkları raporun ayrıntılarını ANF’ye anlattı.

Türk ordusunun yasaklı olan kimyasal silahları kullandığına dair kendilerine Süleymaniye’de birçok belge ve görüntünün verildiğine dikkat çeken Dr. Savary, şu bilgileri aktardı:

“Bize Amediyê ilçesine bağlı bir köyde Türk ordusunun kimyasal silah kullanmasından dolayı yaralanan ve sağlık durumları ciddi biçimde bozulan bir ailenin bulunduğu aktarıldı. Bunun üzerine Amediyê’ye gitmek için hem KDP hem YNK nezdinde görüşmeler başlattık. YNK cephesinden herhangi bir engelle karşılaşmadık; bize Süleymaniye’den Amediyê’ye gidebileceğimiz söylendi. Ancak Amediyê Kaymakamı, bize ‘can güvenliğinizi sağlayamayız’ diyerek engelledi.

Bizim Amediyê’ye gidip kimyasaldan dolayı yaralanan aile üyeleriyle görüşme yapmamız önemliydi. Çünkü bize verilen bilgiye göre kimyasal silah kullanımı, Eylül ayında gerçekleşti. Yani üzerinden uzun bir süre geçmemişti ve kimyasalın izlerini rahatlıkla tespit etmek mümkündü. Ayrıca kimyasaldan etkilenenlerin tedavi süreci de önemli bir konuydu. Uzun yıllardır yaralanmalarda acil müdahale doktoru olarak çalışıyorum. Bu insanların hangi boyutlarda kimyasaldan etkilendiklerinin tespiti ve sağlığına yeniden kavuşmaları çok önemli.”

AKAR’IN İTİRAFI BİLE OPCW İÇİN YETERLİYDİ

Kimyasal kullanımı konusunda Türk devletine uluslararası bir soruşturma açılması için topladıkları bilgi ve belgelerin yeterli olduğunu vurgulayan Dr. Beppe Savary, 2021’in Şubat ayında Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Göz yaşartıcı gaz kullanılmıştır” itirafına dikkat çekti. Kimyasal gazların askeri amaçlı kullanılmasının kesinlikle yasak olduğunu belirten Dr. Savary, “Akar’ın savaş alanında göz yaşartıcı kullandıklarını söylemesi önemli bir itiraftır. Bu söz bile OPCW’nin bir soruşturma başlatması için yeterliydi” dedi.

Bundan sonraki süreçte muhatabın OPCW ile Birleşmiş Milletler (BM) olduğuna işaret eden Dr. Savary, bu kuruluşların Suriye ile diğer ülkelerde kimyasal silah iddiaları karşısında derhal harekete geçtiğini, benzer bir durumun Türkiye için de geçerli olması gerektiğini ifade etti. Kimyasal silah ve gazlardan etkilenen insanlarda kalıcı hasarların oluştuğuna da dikkat çeken Dr. Savary, “Bir süre bu insanların gözlem altında tutularak, yürütülecek tıbbi bir incelemede de kimyasalın kanıtlanması mümkün” diye konuştu.

EN AZINDAN BİRİLERİNİN PEŞİNE DÜŞTÜĞÜNÜ BİLSİNLER

Topladıkları belge ve bilgilerin göz ardı edilmeyeceğini belirten İsviçreli bilim insanı Dr. Savary, yapacakları çalışmalara ilişkin de şu bilgileri paylaştı: “Yayınladığımız raporun dışında ben İsviçre hükümeti, Jan van Aken da Alman hükümeti nezdinde girişimlerimiz olacak. Özellikle bu iki ülkenin Türkiye’yi uyarmasını gerektiğini düşünüyoruz. Bizim çalışmamız umarım Türk devletinin kimyasal silah kullanımını engeller. Diplomatik alanda devletler ve OPCW sessiz kalsa bile Türk devlet yöneticileri, birilerinin bu suçların araştırması için çaba harcadığını bilmesi önemli. Bu durum belki onların daha fazla kimyasal kullanımını önleyebilir.”

TÜRK DEVLETİNİN ‘SAVAŞ BAKANI’ AKAR NE DEMİŞTİ?

Türk devletinin Savunma Bakanı Akar, Türk ordusunun HPG’nin elinde esir bulunan kendi asker ve görevlilerini katletmesiyle sonuçlanan 2021 yılının Şubat ayında Garê’ye dönük başarısız işgal saldırısı sonrası Meclis’te bir 'bilgilendirme' konuşması yapmıştı. “Operasyonda sadece göz yaşartıcı gaz kullanılmıştır” diyen Akar, Türkiye’nin 1997 yılından bu yana üyesi olduğu OPCW’nin -göz yaşartıcı gaz dahil- her tür kimyasal madde içerikli gazların askeri amaçlı, mağara gibi kapalı ortamlarda kullanılmasını yasakladığını unutmuştu.

Akar’ın sözünü ettiği gazlar ise, Türk ordusunun “MKE MOD 251” koduyla 90’lardan 2010’lara ürettiği 120 mm kalibrelik CS bombaları olduğu tahmin ediliyor. OPCW, kimyasal adı “2-chlorobenzalmalononitrile” olan CS bombalarının askeri amaçlarla üretilmesini yasaklamasına rağmen Türk ordusu bunları üretmekle kalmadı, yıllarca uluslararası fuarlarda sergilemekten de çekinmedi. Sadece toplumsal olaylarda çok düşük oranda kullanılmasına izin verilen CS bombaları, mağara ve tünel gibi kapalı alanlarda ölümcül sonuçlara yol açabiliyor; insan üzerinde yanma, öksürme, bunaltı ve kusma gibi etkiler bırakıyor, havasız bir ortamda kullanıldığında nefessiz bırakıp öldürebiliyor.

IPPNW 63 ÜLKEDE ÖRGÜTLÜ

Başını ABD’nin çektiği batı ile Sovyetler’in çektiği doğu blokları arasında nükleer gerilimin yükseldiği 1980 yılında Rus Jewgeni Tschasow ve ABD’li Bernard Lown tarafından kurulan Atom Savaşına Karşı Uluslararası Doktorlar Birliği (IPPNW), 1985’te yürüttüğü çalışmalar sayesinde Nobel Barış Ödülü’ne layık görüldü.

Şu anda merkezi ABD’de bulunan ve dünya çapında 150 binden fazla üye sayısıyla uluslararası arenada nükleer/kimyasal silahlar karşıtı olan hekimlerin önde gelen kuruluşlarından. 63 ülkede örgütlenmesi bulunan IPPNW, 8 binden fazla üyesiyle Almanya’da ise en büyük barış yanlısı kuruluş olarak biliniyor.