“Tecrit ve işgali kıralım, Önder Apo’yu özgürleştirelim” temasıyla devam eden 32. Kürt Kültür Festivali, KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı’nın gönderdiği mesajın okunmasıyla devam etti.
Mesajı, Siyasetçi Necdet Atalay okudu.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığının mesajında, “Öncelikle 32. Kürt Kültür Festivalinizi selamlıyor. Bu festivale katılan halkımıza, halklarımıza ve dostlarımıza en içten selam ve saygılarımızı belirtiyoruz” denildi.
MÜCADELE FAŞİZMİN ÇÖKÜŞÜNÜ HIZLANDIRMIŞTIR
Halk ve hareket olarak mücadele tarihinin en çetin ve kritik, aynı zamanda bir halkın kaderini belirleyecek bir süreç yaşandığına işaret edilen mesajda şu ifadeler yer aldı: “AKP-MHP soykırımcı sömürgeci faşist rejimi, özellikle son on yıldır ‘çöktürme planıyla’ kendi iktidarı için bir beka sorunu olarak gördüğü Hareketimize, mücadelemize karşı yoğun bir savaş yürüttüğü bilinmektedir. Ancak bugüne kadar istedikleri sonucu alamadıkları da açıktır. Türk devlet faşizminin büyük umut bağladığı tekniğe dayalı savaş stratejilerinin de gerilla tarafından boşa çıkarılması, savaşın yarattığı ağır ekonomik, toplumsal krizin kaldırılamayacak boyutlara gelmesi, Türkiye’de savaş iktidarının da sonunu yaklaştırmıştır. Kuşkusuz bu faşist iktidarı bu noktaya, çok ağır bedelleri de olsa mücadelemiz getirmiştir. Başta Önder Apo’nun İmralı’daki direnişi, Küresel Özgürlük Hamlesinin yarattığı etki, halkımızın kesintisiz mücadelesi ve Özgürlük Gerillasının düşmanın her türlü tekniğine, kimyasal silahlarına karşı direniş iradesini göstermesi; hatta düşmanın çok umut bağladığı tekniğini boşa çıkaracak bir donanıma ulaşarak, taktik ve teknikte yenilenerek düşmanı darbelemesi faşizmin çöküşünü hızlandırmıştır.
AKP-MHP faşist, soykırımcı güçlerinin, kendi güçleri ile sonuç alma umutları kırıldığından, şimdi de bölgede anti Kürt ittifakı temelinde herkesin ayağına giderek, Hareketimize ve Kürtlere karşıtlık temelinde vermeyeceği taviz kalmamıştır. Daha düne kadar Esad rejimiyle büyük bir düşmanlık içinde olan Erdoğan, Kürtlere karşı Esad’la görüşme ısrarı ve ortaklaşmak için çırpınması, Kürt düşmanlığının onu getirdiği sonuçtur. Yine Irak’ta, Başûr’da KDP’nin baştan beri TC ile her türlü işbirliği ve PKK düşmanlığı da kendisi için yetmemiş olacak ki, Irak’ı da bu ortaklığa çekmeye dönük büyük bir ısrar, şantaj içinde olmuş; Irak’ın zayıf, güçsüz pozisyonunu kullanarak, Irak da bu anlaşmaya çekilmiştir. Bu süreçte AKP-MHP faşist rejimi, Hareketimize karşı uluslararası konsepti tamamlayacak bölgesel bir konsepti geliştirmeye çalışmaktadır. Soykırımcı sömürgeci Türk devleti tüm Kürtlere düşmandır. Geçmişte de diğer Kürdistan parçalarına egemen olan devletler, Kürt soykırım politikalarında hep TC sömürgeciliğini örnek alarak Kürt politikalarını belirlemişlerdi. Gelinen noktada ise TC soykırımcı sömürgeciliği, bugün Kürdistan’ın diğer parçalarında da Kürtlerle savaş halindedir. Misak-ı Milli sınırlarına ulaşma arzusundadır. Başûrê Kurdistan’a ve Rojava’ya işgal saldırıları bu planı gerçekleştirme amaçlıdır.
YARIM ASIRDIR KESİNTİSİZ SÜREN BİR MÜCADELE GÜCÜYÜZ
Kürt halkı olarak yarım asırdır kesintisiz süren bir mücadele gücüyüz. 3. Dünya savaş gerçekliğinin daha da somutlaştığı, artık herkesin dillendirerek buna göre hazırlıklarını yaptığı, buna göre ilişki ve dengelerin geliştiği bir süreçteyiz. Böyle bir süreçte bizim gibi bir mücadele gücüne karşı gelişecek oyunları bozma gücü ve etkimiz de görülmekte ve bilinmektedir. Kuşkusuz Kürt tarihinde kısa süreli birçok direnişler gelişmiş, ancak şiddetle bastırılarak daha ağırlaştırılmış bir yok oluş ve kırıma uğramaktan kurtulamamıştır. Yarım asır süren bir halkın özgürlük mücadelesinin önüne geçmek, yarattıklarını yok etmek, bugün gelinen aşamada çok kolay değildir. Kürt tarihinde ilk kez öncülüğüyle, örgütlülüğüyle böyle bir özgürlük mücadelesi verilmiş ve kalıcı özgürlük değerleri biriktirilmiştir. Mücadelemiz önemli bir toplumsal birikimi, geriye dönülmez özgürlük bilincini ve direniş duruşunu ortaya çıkarmış, Kürt toplumunun sömürgeci sistemden kopmasını ifade eden Ulusal Diriliş Devrimini gerçekleştirmiştir.
HALKIMIZ YAŞAMIN TÜM ALANLARINI MÜCADELE GERÇEĞİNE GÖRE ÖRGÜTLEMELİDİR
Değerli halkımız,
Bir halkın mücadelesinde devrimci öncülük kuşkusuz önemli ve belirleyicidir. Ancak çağımızın mücadele karakteri salt devrimci güçlere ya da gerillaya dayalı bir mücadelenin nihai zaferi getiremeyeceğini ortaya çıkarmıştır. Onun için Önderlik, yeni sürecin mücadele stratejisini, gerilla öncülüğünde Devrimci Halk Savaşı olarak ifade etti. Bu, tüm halkın öncü güçler, gerillalar gibi sıcak mücadele içinde olmaları anlamına gelmeyeceği; ancak halkımızın yaşamının tüm alanlarını mücadele gerçeğine göre örgütlemesi ve devrime aktif katılması anlamına gelmektedir. Halkımızın sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel, diplomatik tüm yaşam alanlarını ve ilişkilerini mücadele gerçeğine göre örgütlemesi, mücadelenin bir parçası haline gelmesi gerekir. Böyle örgütlenen, böyle yaşamaya çalışan halk gerçekliğine Önderlik, savaşan halk gerçekliği dedi. Böyle bir halk gücünün haklı mücadelesinin önünde hiçbir güç duramaz.
EVRENSELLEŞEN ÖZGÜRLÜK HAMLESİ BAŞARIYA ULAŞACAKTIR
Bulunduğunuz Avrupa sahası, mücadelemizin Dünya’ya açılan penceresi ve sesi olmaktadır. Bu saha aynı zamanda Kürt soykırımına onay veren Lozan Anlaşması’nın yapıldığı bir sahadır. Önder Apo’ya yapılan uluslararası komploda da rolleri bilinmektedir. 10 Ekim 2023 tarihinde başlatılan ‘Önder Apo’ya Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm’ Hamlemizde Avrupa alanına merkezi bir rol verilmiştir. Bu Hamleyle Avrupa toplumlarıyla dayanışma temelinde hamleyi evrenselleştiren, Avrupa’daki egemen devletlerin, uluslararası kurumların sorumluluklarını hatırlatan, çözümü dayatan bir noktaya getirmek önemli olmaktadır. Halkımızın ve dostlarımızın giderek evrenselleşen özgürlük hamlesini kesintisiz bir şekilde sürdürerek başarıya ulaştıracaklarına inanıyoruz.
Avrupa’da halkımızın örgütlenmesi 40 yılı aşkın bir sürece dayanmaktadır. Rêber Apo, 20 yıla yakın doğrudan Avrupa’daki halk örgütlenmesi ile yakından ilgilenmiştir. Önderliğin doğrudan çabası ve yönlendirmesiyle Avrupa’da hiçbir hareketin yapamadığı bir toplumsal örgütlenme gerçekleşmiştir. Avrupa’daki halkımız örgütlenerek mücadelenin başından beri özgürlük mücadelesine önemli destek ve katılımlarını sunmuş, çok önemli bir rol oynamıştır. Mücadelemizin her aşamasında Avrupa’daki halkımız bu mücadelede çok önemli rol oynadığı gibi, bugün de önemli oranda geçmişteki rolleri oynamakla birlikte, sorumlulukları ve rolü daha fazla gelişmiş, önem kazanmıştır.
AVRUPA’DA ULUSAL BİRLİĞİN ZEMİNİ GÜÇLENMİŞTİR
Avrupa, dört parça Kürdistan’dan halkımızın bir arada olması anlamında ulusal birliğin yaratılmasında önemli bir zemine sahiptir. Sömürgeciliğin parçaladığı toplumsal gerçekliğimizin, ulusal birlik temelinde gelişmesine imkanlar sunmaktadır. Özellikle son yıllarda dört parça Kürdistan’da, sömürgeci güçlerin göçertme politikaları sonucu Avrupa yoğun bir Kürt nüfusuna ulaşmıştır. Avrupa’ya göç etmek zorunda bırakılan insanlarımıza sahip çıkmak, kapitalist modernitenin tüketen çarklarına insanlarımızı, gençlerimizi terk etmemek oldukça önemlidir. Yine dar, parçacı, bölgeci yaklaşımları aşarak, her parça ve kesimden tüm insanlarımıza ulaşmak; en önemli ulusal görev olmaktadır. Avrupa’da Kürt toplumu olarak örgütlenmek, ulusal demokratik sistemini oluşturmak, kurumlarını geliştirmek çok temel bir çalışma ve yurtseverlik görevidir.
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARINA KARŞI TOPLUMSAL DEĞERLERİMİZİ KORUMALIYIZ
Mücadelemiz, ulusal diriliş devrimini önemli oranda gerçekleştirmekle birlikte, halen Kürdistan’daki sömürgeci devletler tarafından ulusal değerlerimiz, kültürümüz büyük bir tehdit ve baskı altındadır. Özellikle Türk devlet sömürgeciliği Kürt kazanımlarına, toplumsal değerlerine, kültürüne tahammül göstermemektedir. Son süreçlerde de yaşandığı gibi faşist rejim Kürt diline, halayına saldırmaktadır. AKP-MHP faşist rejimi ulusal kültürümüz, dilimiz, toplumsal değerlerimiz üzerinde baskıyla sınırlı kalmamaktadır. Kürt insanını toplumsal değerlerine, mücadele ve özgürlük değerlerine ters düşen bir pozisyona getirmek için özel savaşın her boyut ve yöntemlerini yoğun bir şekilde uygulamaktadır. Bugün Kürdistan’da insanlarımız şantaj, tehdit ve bin bir yöntemle düşürülerek ajanlaştırma, gençlerimizi uyuşturucu, fuhuş girdabına çekerek mücadeleden uzaklaştırma gibi özel savaş uygulamaları Kürdistan’da devletin rutini halini almıştır. Kürt halkı olarak düşmanın bu özel savaş yönelimlerine karşı, kültürümüz, toplumsal değerlerimizi daha fazla geliştirmeli ve korumalıyız. Kürt gençleri, kadınları başta olmak üzere tüm toplumumuz üzerinde her alanda yoğun geliştirilen özel savaşı en fazla boşa çıkaracağımız, cevap vereceğimiz alan kültür-sanat alanı olmaktadır.
Avrupa’da Kürt kültürünü, dilini geliştirmenin zemini ve imkanları vardır. Ancak bu imkanları yeterince değerlendirmediğimiz anlaşılmaktadır. Avrupa’da Kürdistan’ın sömürgeci devletleri gibi bir baskı yoktur. Ancak Avrupa’nın liberalizm girdabında gençlerimizin, çocuklarımızın toplumsallığından, mücadele değerlerinden, kültüründen uzaklaştığı, hatta dilini konuşamadığı belirtilmektedir. Sömürgeci güçlerin yüz yıldır zorla gerçekleştiremediği inkâr ve yok oluş sürecinin Avrupa’da gönüllü gelişmesi gibi bir durum söz konusudur. Bu, varlık ve özgürlük mücadelemizden geriye düşüştür.
Halk olarak halen ciddi anlamda toplum kırım, doğa kırımla birlikte topyekûn bir kültürel kırım altındayız. 21 yüzyıl gibi ortak insanlık değerlerinin yükseldiği iddia edilen bir çağda maalesef kültürümüzü, dilimizi yaşatma direnişi içindeyiz. Kürtler olarak ortak insanlık değerlerinde buluşmak için öncelikle kültürümüzle, dilimizle, toplumsal değerlerimizle kendimiz olmak durumundayız.
GÜNLÜK YAŞAMDA KÜRTÇE KONUŞMAK İLKESEL BİR YAKLAŞIM OLMALIDIR
Bu anlamda Avrupa’da tüm yurtseverlerimizin, halkımızın kendi kültürünü yaşama ve yaşatmak, öncelikli yurtseverlik görevi ve sorumluluğu olmak durumundadır. Ailede, kurumlarımızda tüm ilişkilerimizde Kürtçe konuşmak ilkesel bir yaklaşım olarak gelişmelidir. Bireysel bir çabadan tutalım, kurumsal ve örgütlü yapılarımıza kadar her zeminde Kürt dilini, kültürünü korumak kadar, geliştirmenin yoğun çabası içinde olunmalıdır. Bu tutum dar anlamda bir Kürtçülük olmadığı gibi, bir özgürlük tutumu, insanlık tutumu olduğu açıktır. Hareket olarak Demokratik Ulus anlayışı temelinde çok kültürlülüğü, çok dilliliği esas alan; halkların birlikte özgür yaşam amacı ve hedefi temelinde mücadele veriyoruz. Ancak bunun için başta Kürt halkı olmak üzere, her halkın kendi olması, kendi kültürü ve değerleriyle var olması gerektiği açıktır. Avrupa da gelenekselleşen bu festivaliniz ve daha birçok festival ve çalışmalarınız öncelikle kültürün gelişimine, tanıtımına hizmet etmelidir. Kürt sanatçımız, müziği öncelikle Kürtçe yapmalıdır; Edebiyatçımız Kürtçe duygulanmalı, Kürtçe yazmalıdır. Aydınımız Kürtçe düşünmeli, insanları Kürtçe aydınlatmalıdır. Kürt aydını, sanatçısı, edebiyatçısının farklı olma gibi bir lüksü olamaz. Çünkü kültürel kırım karşısında direnen bir halkın sanatçısı, aydını herkesten önce bu kırıma karşı direniş ve özgürlük duruşu içinde olmak durumundadır.
Bir halkı halk yapan, toplum yapan, dolayısıyla insan yapan en esas dinamik kültürdür. Kültürün dil başta olmak üzere toplumsallaşmada, insanlaşmada inşa edilen tüm değerlerine sahip çıkmak, bizim için bir varlık, özgürlük sorunudur. Mücadelemiz bir varlık, özgürlük mücadelesi olup, bir kültürün direnişidir, mücadelesidir.
Avrupa’da yaşayan halkımızın en temel mücadele duruşu ve direnişi kültürünü, dilini, toplumsal değerlerini koruma; kültürünü yaşama, yaşatma ve geliştirme temelinde olmalıdır. Halkımızın her zamandan daha fazla varlık ve özgürlüğüne, kültürüne duyarlı olacağına, sahip çıkarak yaşatacağına inanıyor; mücadelenizde başarılar diliyoruz. Selam ve saygılarımızı belirtiyoruz.”
Kitle KCK’nin mesajına, “Bijî Serok Apo” sloganları ile karşılık verdi.
UZUN YÜRÜYÜŞ EYLEMCİLERİ SLOGANLARLA ALANA ULAŞTI
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı’nın mesajı okunduğu sırada, gençler öncülüğünde 6 gündür süren Uzun Yürüyüş, festival alanında sonlandırıldı. Gençlerin alana varmasının ardından Alman polisi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın resimlerinin bulunduğu tişörtler giyen gençlerin sahne alanına girişine engel oldu. Ancak festival tertip komitesinin polisle yaptığı görüşmeler sonucunda gençler sahne alanını girebildi.
Alana, “Bijî Serok Apo”, “Bê Serok Jiyan Nabe” ve “Jin Jiyan Azadî” sloganları eşliğinde giren gençler, kitlenin coşkulu karşılamasıyla buluştu. Uzun Yürüyüş katılımcıları, sahneye çıkıp kitleyi selamladı.