Sol Parti'den İsveç polisine: Kürtlere baskılara son verin
İsveç Sol Parti Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Håkan Svenneling, İsveç Güvenlik Polisi'nin (Säpo) Kürtlere yönelik baskı ve fişlemelerine son vermesini talep etti.
İsveç Sol Parti Milletvekili ve Dış Politika Sözcüsü Håkan Svenneling, İsveç Güvenlik Polisi'nin (Säpo) Kürtlere yönelik baskı ve fişlemelerine son vermesini talep etti.
Sol Parti, 23 Mart günü Parlamento Dış İlişkiler Komisyonu'nun toplantısına ülkedeki güvenlik durumu hakkında partileri bilgilendirmek için katılan İsveç Güvenlik Polisi yetkililerinden Kürtlere yönelik fişleme ve baskılara son vermesini istedi.
Dış İlişkiler Komisyonu'nun toplantısına Sol Parti'yi temsilen katılan Håkan Svenneling, Säpo yetkililerine Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ile sürdürdükleri ilişkiler hakkında açıklama yapmalarını istedi.
Yapılan toplantıdan sonra Svenneling, ANF'nin sorularını yanıtladı.
Säpo'nun yıllık güvenlik raporunu açıkladıktan sonra Parlamento Dış İlişkiler Komisyonu ve Avrupa Birliği Kurulu üyelerinin yaptıkları toplantıya katılarak partileri bilgilendirdiğini hatırlatan Svenneling, “Säpo yetkilileri Türkiye hakkında sorduğumuz soruları yanıtlamaktan kaçındı. Türk devletiyle Säpo arasındaki ilişkiler oldukça belirsiz, ne türlü işbirliği yaptıklarını söylemek istemiyorlar” dedi.
SÄPO SORUMLULUĞUNU ÜSTLENMEK İSTEMİYOR
Svenneling, Säpo yetkililerinin Kürt kökenli bazı ilticacı ve kişilerin güvenlik riski oluşturmalarını iddia etmelerine rağmen nedenleri ve kanıtları ortaya koyamadıklarını belirtti. Sınır dışı edilme kararlarının kendileri tarafından değil Göçmen Bürosu tarafından verildiğini söyleyerek sorumluluğu üstlenmek istemediklerini belirtti.
Son bir yıl içinde özellikle de DAİŞ'e karşı mücadele için çıkarıldığı iddia edilen yeni terör yasaları ve Kürtlere yapılan baskıların artması arasında bir ilişki olup olmadığı sorusunu şöyle yanıtladı.
“İkisi arasında bir ilişki var. İsveç'te terör ve terörizm konusunda kaygı ve tartışmalar var. Daha önce Kürtler ve Kürt örgütleri güvenlik riski olarak görülüyordu. Ama Kürtlerin güvenliğe yönelik tehdit oluşturduklarını gösteren herhangi bir eylemleri yok. Bu arada hükümet ile Dışişleri Bakanı arasında Türkiye'deki gelişmelere yönelik bakıştaki farklılıklar beni şaşırtıyor. İnsanların temelsiz suçlamalarla sınır dışı edildiklerini görüyoruz.”
Dışişleri Bakanının farklı şeyler söylemesine rağmen pratikte Kürtlere yapılan uygulamaların kabul edilemeyeceğini belirtti.
KÜRT ÖRGÜTLERİ POLİSLE DOĞRUDAN İLİŞKİ KURMALI
Säpo'nun Kürtlere yönelik tutumunun İsveç'te çalışma yürüten Kürt örgütleri ve tarafından gündeme getirilmesini ve Kürt örgütlerinin Säpo'yla doğrudan ilişki kurmalarının yararlı olacağını söyledi.
Pek çok Kürdün verilen yanlış kararlardan etkilendiği için Säpo'ya olan güvenin azaldığına dikkat çeken Svenneling, “Pek çok kişi Palme cinayetinden sora başlatılan uygulamalar ile Säpo'nun günümüzdeki tutumu arasında paralellikler kuruyor. Säpo ile Kürtler arasında yeni bir güvenlik krizinin çıkma riski var” dedi.
Svenneling, Avrupa Birliği Zirvesi öncesi Dış İlişkiler Komisyonu'na HDP'yi kapatma girişiminde bulunan Türkiye'ye yaptırım uygulanması için İsveç'in konuyu gündeme getirmesini istemişti. Öneri parlamentoda yer alan 7 parti tarafından desteklenmişti.
ZİRVEDE TÜRKİYE'YE YAPTIRIM KARARI ÇIKACAĞINA İNANIYORUM
25-26 Mart’ta yapılacak Avrupa Birliği Zirvesinde demokrasi ve insan haklarına karşı suç işleyen Türkiye'ye karşı yatırım uygulanması kararının çıkacağına inandığını söyleyen Svenneling, “Ama AB'nin ekonomik çıkarlarını ve Türkiye ile imzaladığı mülteci sözleşmesini gözetmesi riskinin” kendisini kaygılandırdığını söyledi.
Türkiye'nin son dönemde Yunanistan ve Güney Kıbrıs arasında olan gerginlikleri azalttığına dikkat çeken Svenneling, “Avrupa Birliği bundan dolayı Türkiye'ye yönelik eleştirileri yumuşatabilir” dedi.
TÜRKİYE'DEKİ DURUM SON HAFTA DAHA DA KÖTÜLEŞTİ
Ancak Türkiye'deki durumun giderek daha da kötüleştiğine son haftaki gelişmeleri göstererek dikkat çekti.
HDP'nin kapatılması için başlatılan hukuk sürecini, HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması için meclise gönderilen fezlekeleri ve kadınları şiddetten koruyan İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesini oldukça kaygı verici bulduklarını söyledi.
Türkiye ve İstanbul'da yapıldığı için İstanbul Sözleşmesi olarak adlandırılan anlaşmanın Türkiye tarafından tek taraflı ve ansızın feshedilmesini anlamanın zor olduğunu söyleyen Svanneling, “Türkiye sözleşmeye ilk imza atan ve parlamentodan geçiren ülkeydi. Türkiye'nin sözleşmeden çekilmesi muhafazakar güçlerin hükümet üzerinde etkili olduklarını gösteriyor” değerlendirmesini yaptı.