TJK-E üyeleri: Önderlik özgürleşmeden Kürt halkı özgürleşemez
Strasbourg’da 11. yılına giren Özgürlük Nöbeti’ni devralan TJK-E üyeleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün Kürt halkının özgürlüğü anlamına geldiğini vurguladı.
Strasbourg’da 11. yılına giren Özgürlük Nöbeti’ni devralan TJK-E üyeleri, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün Kürt halkının özgürlüğü anlamına geldiğini vurguladı.
Abdullah Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi’nin 25 Haziran 2012 tarihinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması ve üzerindeki tecridin kaldırılması amacıyla Fransa’nın Strasbourg kentinde başlattığı Özgürlük Nöbeti 11. yılına girdi.
Her haftasını Avrupa’da yaşayan Kürtler ve mücadele dostlarının sürdürdüğü eylem, 524. haftasında kararlılıkla devam ediyor. Eylemi, yeni haftasında ise Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) üyeleri devraldı.
Grupta Sadiye Karataş, Xanım Ateş, Fahriye Engin ve Fatma Yali yer alıyor.
Grup adına konuşan Sadiye Karataş, “Önderliğimizden uzun zamandır tek bir haber alamıyoruz” diyerek Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekti.
“Biz kadınlar bu nöbeti sonuna kadar sürdüreceğiz” açıklamasında bulunan Sadiye Karataş, “Önderimiz özgürleşmeden kadın özgürleşemez, Önderimiz özgürleşmeden Kürt halkı özgürleşemez”dedi.
Türk devletinin Medya Savunma Alanları’na dönük işgal saldırılarına karşı tarihi direniş sergileyen gerillayı da selamlayan Sadiye Karataş, “Yaşasın gerillanın direnişi” dedi ve KDP ortaklığında gelişen ihanete de “Kahrolsun ihanet” sloganı ile dikkat çekti.
11’inci yılında Avrupa kurumlarının (AK, AP, AİHM ve CPT) buluştuğu ortak noktada devam eden Özgürlük Nöbeti’nde Kürt halkı ve dostları, Avrupa halklarına bir taraftan insanlık suçu olan tecridi, diğer taraftan ise Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “ekolojik, cinsiyet eşitlikçi, kadın özgürlükçü, eşitliği esas alan” paradigmasını anlatıyor. Her sabah 07.30’da başlayan nöbet eylemi öğleden sonra saat 16.30’da sona eriyor.
Tecridin insanlık suçu olduğunun altı çizilen eylemde, ayrıca Avrupa kurumlarına görevlerini yerine getirme çağrısında da bulunularak, Avrupa ülkelerinin “demokrasi ve insan haklarını” esas aldıkları söyleminin, işgalci Türk devleti ile olan ekonomik çıkarlara kurban edilmemesi çağrısında da bulunuluyor.