Yasak mağdurları: Bizler üzerinden Kürtlere mesaj veriliyor

Berlin’de devam eden 'PKK Yasağı' forumunda konuşan yasağın mağduru Kürdistanlılar, “Bizim üzerimizden burada yaşayan Kürtlere ‘bakın size de bunları yaparız’ mesaj veriliyor” dedi.

Almanya’nın başkenti Berlin’de sivil toplum kuruluşları ve hukukçular tarafından organize edilen “28 Yıllık PKK Yasağı: Şimdi Biz Konuşuyoruz” formunun ikinci bölümü Alman devletinin Kürtlere yönelik kriminalizisyon siyasetinin mağdurları konuştu. Oturum müsaadesinden sigorta üyeliğine birçok yasal hakları ellerinden alınan Kürdistanlılar, yaşadıklarını ayrıntılı olarak katılımcılara anlattı.

Yaşadıkları şehirleri terk etmeleri yasaklanan mağdurların çoğu ise canlı video bağlantısı üzerinden foruma katıldı. Bu bölümde Nürnberg’den katılan Rosa Karayiğit isimli Kürdistanlı, 2002’den bu yana Almanya’ya yaşadığını, siyasi mülteci olarak tanındığını belirterek şunları söyledi: “Derneğe gittiğim için baskılarla karşılaştım. 15 yıldır her pazartesi günü imza atıyorum. Benden sonra çocuklarıma da yöneldiler. Çocuklarımın oturum müsaadeleri iptal edildi ve 18 yaşını doldurduklarında sınır dışı etmek istediler.”

Nürnberg’deki güvenlik birimlerinin bununla yetinmeyerek kentte yaşayan 65 Kürdistanlı’ya “Rosa Karayiğit ile görüştüğünüz için telefonlarınız dinleniliyor” biçimde mektuplar gönderdiğini belirten Karayiğit, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bununla beni ve burada yaşayan insanlarımızı karşı karşıya getirmek istediler. Aslında Almanya’ya gelirken demokrasinin burada olduğunu zannediyordum ama yokmuş. Kürt halkının mücadelesini desteklediğim için bunları yaşadım. Benim üzerimden burada yaşayan Kürtlere, ‘Bakın size de bunları yaparız’ mesajı veriliyor. Bundan dolayı bu mesele sadece benim değil bütün yurtseverlerin meselesidir.” 

Daha sonra ise Heilbronn kentinde Alman güvenlik birimlerinin her türlü baskısıyla karşılaşan, yasal bütün hakları ellerinden alınan ve kent dışına çıkmaları yasaklanarak yıllardır her hafta imza atma zorunda kalan Kürdistanlı aktivistler Sait Öztürk, Hüseyin Kelekçi, Hüseyin Özkur ve Yusuf Şerbet söz aldı.

‘ALMANYA BİZİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATTI’

Yıllarca Özgür Politika ve ardından da Yeni Özgür Politika muhabirlik yaptığı için hedef alınan Sait Öztürk, 2005’te tanınan sığınma hakkı sonucu kendisine verilen pasaportun elinden alındığını belirterek şöyle konuştu: “Pasaportum korsanvari bir şekilde elimden alındı. Sebebi ise Özgür Politika’ya yaptığım haberler gösterildi. Burada doğan çocuklarım zorla Türk Konsolosluğuna gönderilip Türk vatandaşı yapıldı. Girdiğim bütün işlere müdahale edildi. Almanya devletinin demokrasisine güvendik ancak ölüm hariç geldiğimiz yerden bir farkı yok.”

Heilbronn’dan katılan diğer aktivistler Hüseyin Kelekçi, Hüseyin Özkur ve Yusuf Şerbet benzer uygulamalarla karşılaştıklarını söylerken, Mannheim’dan yine video bağlantılısı katılan Kürt siyasetçi Bahattin Doğan ise, “Yasal dernek faaliyetlerimiz ve siyasi fikirlerimiz bir suçmuş gibi ele alınıyor” diye konuştu.

ZAMANA YAYILMIŞ BİR BASKI POLİTİKASI VAR

Kürtlerin kimliksizliğinin sonucu olarak cezalandırıldıklarını belirten Doğan, devamla şöyle konuştu: “Süresiz, sınırsız bir cezalandırma bu. Zulümden kaçarken geldiğimiz yerde aynısını yaşıyoruz. Zamana yayılmış bir baskı politikası var. Yaşadığım yerden çıkmama cezam var ve siyasi faaliyet yasağım var. Ailem beni ziyaret edebilir ama ben onları görmeye gidemem. Kızım geri gönderilme korkusuyla tek başına yıllarca okula gidemedi ve psikolojisi bozuldu.” 

Yürüttükleri dernek faaliyetlerinin yasal olduğunu ve belediyelerin izin verdiğini belirten Bahattin Doğan, şunları belirtti: “Hatta belediyeler projelerimizi destekliyor ama o faaliyetleri yürütenler olarak bize suç isnat ediliyor. Halkımızı soykırım politikası sadece Türkiye’de değil her yerde yaşanıyor. Buna karşı direnmemiz gerekiyor. Bu stratejik bir politikadır. Buna karşı bizim yaklaşımımız da stratejik olmalıdır.”

Fed-Kurd Eşbaşkanı Kerem Gök de Dresden kentinde yaşadığı baskıları anlatarak, izinli ve yasalara uygun biçimde gerçekleştirdikleri bütün etkinliklerden dolayı hakkında soruşturmalar açıldığını söyledi. Halktan güç aldıkları için hiç bir şekilde baskılar karşısında yılmayacaklarını belirten Gök, “Almanya bize oturum verdiği sebeplerden bizi yargılamaya başladı. Biz hiçbir şekilde baş eğmeyeceğiz” dedi.

KOÇER: SORUNUMUZ HUKUKİ DEĞİL SİYASİ

Forumun üçüncü bölümünde ise kriminalizasyon siyasetinin mağduru olan Kürt kurumlarının temsilcileri konuştu. 

İlk sunumu 2019’da İçişleri Bakanlığı’nın kararıyla kapatılan MÎR Müzik ve Mezopotamya Yayınevi’nin Genel Müdürü Ali Kaya gerçekleştirdi. Bütün faaliyetlerinin yayın ve basım olduğuna dikkat çeken Kaya, “Başka bir işimiz yok ama Almanya devleti buna da karşı çıktı. Sürekli baskınlar yaparak çalışmalarımıza engel koyuyor. Her baskında elimizdeki bütün arşive el koyuyor. Bütün teknik malzemeleri alıyor. Sıfırdan başlamak zorunda kalıyoruz” dedi.

NAV-DEM eski başkanlarından Tahir Koçer ise sorunlarının hukuki değil, siyasi olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Her şeyimize müdahale ediliyor. Almanya, Türk devletinin içindeki huzursuzluğu kendi huzursuzluğu sayıyor. Bu yüzden Almanya’nın hukuksuzluklarına şaşırmamak gerek. Tarih bizi şaşırtmaz. Hakkımda onlarca dava açıldı.”

Êzidî Kadın Meclisi (NAV-YEK) adına Nujiyan Günay da “Alman devleti ne yaparsa yapsın istediği kadar bize terörize etsin ama biz Êzidîler Kandil’e minnettarız. Çünkü Êzidîleri soykırımdan kurtaran güç onlardır” dedi. Şengal’de Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fikirleriyle örgütlenmiş, kendi öz örgütlülüğünü oluşturmuş Şengal halkının “terörist” olarak görüldüğünü söyleyen Günay, “İnsanlar Şengallidir ve terörist değiller. Türk devleti her gün Şengal’deki Êzidîlere saldırıyor. En son iki gün önce çocukları bombaladı, kimsenin sesi çıkmadı” diye konuştu.

ENTERNASYONALİSTLER DE BASKI ALTINDA

Akşam saatlerine doğru son bulan forumun bu bölümde ise Alman güvenlik birimlerinin hedefinde olan enternasyonalistler söz aldı. 

Kürt Özgürlük Hareketini 2015 yılında tanıyan Ulli isimli enternasyonalist, yaşadıklarını şöyle aktardı: “Abdullah Öcalan’la ilgili bir slogan attığım için bana ceza verildi. Eyalet polisi çevremdeki insanlara ulaşıp beni onlara ihbar etti. Onları benden uzaklaştırma çabalarına girdiler. Daha sonra benden pasaportumu ve kimliğimi vermemi ve Almanya dışına çıkmamam gerektiğini bildirdiler.”

Antifaşist cephesinden Ula ise Kürt hareketini yasaklardan önce tanıdığını belirterek şöyle konuştu: “Alman devletinin yasak siyasetine başlaması bizim de hareket noktamız oldu. Abdullah Öcalan’ın kaçırılıp esir alınmasından sonra evim basıldı, Abdullah Öcalan posteri ve PKK logosu gerekçe gösterildi. Yasak ve baskıların başladığı günden beri verdiğimiz bu mücadeleden dolayı her türlü baskıya biz de uğradık. Fakat baskı artıkça bizim ortaklaşmamız arttı.”