Avrupa Komisyonu tarafından Divan'a havale edilen karar, Budapeşte'nin Aralık 2020'de alınan bir karara uymadığını tespit etti. Sözkonusu karar Macaristan'ın "özellikle uluslararası koruma sağlanması ve yasadışı olarak kalan üçüncü ülke vatandaşlarının geri gönderilmesine ilişkin usullerle ilgili Birlik hukuku kurallarına uymadığı" sonucuna varırken, Budapeşte’nin karara "hala uymamaya devam ettiği” tespit edildi.
Adalet Divanı, milliyetçi Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın göç politikasına yönelik bu yeni yaptırımını gerekçelendirirken, "Birliğin bir bütün olarak ortak politikasının uygulanmasından kasten kaçınmaktan ibaret olan bu başarısızlık, Birlik hukukunun benzeri görülmemiş ve istisnai derecede ciddi bir ihlalini teşkil etmektedir" açıklamasında bulundu.
Orta Avrupa ülkesi Macaristan, 2010 yılından bu yana iktidarda olan milliyetçi liderin himayesinde, sınırlarına tel örgüler çekmiş ve sığınma başvurularının yurtdışındaki büyükelçiliklere yapılmasını kısıtladı; bu politika daha önce AB Adalet Divanı tarafından birçok kez kınanmıştı.
200 milyon euro toplu ödeme cezasının yanısıra, 1 milyon Euro tutarındaki para cezası, 2020 kararına uyulana kadar gecikilen her gün için ödenmesi gereken ceza olarak belirlendi.
Divan'a göre Macaristan'ın karara uymaması, "uluslararası koruma için başvuranların kabulü, başvurularının işleme konulması ve yasadışı olarak kalan üçüncü ülke vatandaşlarının geri dönüşünün sağlanması" sorumluluğunu "diğer Üye Devletlere devretme etkisi yaratmakta" ve "Üye Devletler arasında dayanışma ve sorumlulukların adil paylaşımı ilkesini ciddi şekilde zayıflatmaktadır".
Viktor Orban kararı derhal kınadı. Orban, X hesabında "AB'nin sınırlarını koruduğu için 200 milyon euro artı günlük 1 milyon euro (!!!) ceza skandal ve kabul edilemez" diye tepki gösterdi. Macaristan Başbakanı Orban, "Brüksel'deki bürokratlar için yasadışı göçmenlerin kendi Avrupa vatandaşlarından daha önemli göründüğünü” savundu.
Sığınmacıların kabulüne karşı olan Macaristan, 2015'teki göçmen kabul krizi sırasında başlatılan Avrupa programı kapsamında belirlenen mülteci kotasını kabul etmeyi reddettiği için Polonya ve Çek Cumhuriyeti gibi AB mahkemeleri tarafından zaten kınanmıştı.
Çek Cumhuriyeti ayrıca AB tarafından Mayıs ayı ortasında kabul edilen ve göç baskısıyla karşı karşıya kalan Üye Devletler için zorunlu bir dayanışma mekanizması içeren Avrupa Göç ve İltica Paktı'na da karşı çıkmıştı. Bu dayanışma biçimi sığınmacıları kabul etme ya da mali katkıda bulunma şeklinde düzenlendi.