Çiçek: Toplum bu deli gömleğini asla giymeyecektir!
Yeşil Sol Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, karamsarlığa kapılma değil yol açma günü olduğunu vurgulayarak, “Toplum kendisine giydirilmek istenen bu deli gömleğini asla giymeyecektir” dedi.
Yeşil Sol Parti Milletvekili Cengiz Çiçek, karamsarlığa kapılma değil yol açma günü olduğunu vurgulayarak, “Toplum kendisine giydirilmek istenen bu deli gömleğini asla giymeyecektir” dedi.
Bir seçim daha geride kaldı. Seçimden çok savaş kampanyasını andıran süreçte, derinleşen ekonomik krizle artan yoksulluğa, baskı nedeniyle çemberin giderek daralmasına rağmen devlet imkanlarını elinde tutan iktidar, montaj videolar, afişler, yalan söylemler gibi manipülasyonlarla yine ülke yönetiminde kaldı. Seçim sonuçlarını ANF’ye değerlendiren Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, günün karamsarlığa kapılma değil yol açma günü olduğunu kaydetti.
‘TÜRKİYE VE KURDİSTAN BU DEMİRDEN KAFESE SIĞMIYOR, SIĞMAYACAK!’
14-28 Mayıs seçimlerini gasp edilmiş seçim olarak tanımlayan Çiçek, seçimlere adeta devletleşme eğilimindeki bir parti tarafından el konulduğunu vurguladı. Çiçek, bu anlamda iktidarın da muhalefetin de aldığı oylara gerçekten alınmış oylar gözüyle bakılmaması gerektiğine işaret etti. İktidar blokunun tüm baskı aygıtlarıyla sahaya indiğini ifade eden Çiçek, bu nedenle bu seçimleri “olağanüstü seçimler” olarak nitelendirmek gerektiğinin altını çizdi.
Ülke tarihinin en gerici ittifakının bu süreçte tüm toplumu güvenlik tehdidi ve beka söylemiyle etkisi altına aldığını hatırlatan Çiçek, şöyle konuştu: “Muhafazakarlık ve milliyetçilik bir kez daha başat kılındı. Bu demirden ideolojik kafesle Türk-İslam sentezinin kurucu kodlarının sağlamlaştırılmaya çalışıldığı bir geleceğe sıkıştırılmak isteniyoruz. Bunun bütün dünyada gelişen milliyetçi ve muhafazakar dalgayla da yakından ilgisi vardır ve konjonktüreldir. Ama şu da bir gerçektir ki 21 yıllık AKP iktidarının salt seçimi kazanmak için ortaya sürdüğü akıl almaz uygulamalar, gayri ahlaki tutum ve yalanlarına karşın varılan sonuç hâlâ toplumun yarısını razı edemediğidir. Türkiye ve Kurdistan bu demirden kafese sığmıyor, sığmayacak. Dolayısıyla toplumun yarısının rızasını alamayan bir iktidarın meşruiyeti de sürekli sorgulanır hale geliyor. Toplum kendisine giydirilmek istenen bu deli gömleğini asla giymeyecektir. Çünkü dokusu buna müsait değildir. Bu topraklarda Kürtlerin, Alevilerin, sosyalistlerin, işçi sınıfının, kadınların, gençlerin, özgürlük ve demokrasi mücadelelerinin tarihi, Cumhuriyet tarihinden eskidir ve direngen, zengin örneklerle doludur. Darbeler ve gerici iktidarlar tarafından yer yer ellerinden alınsa da bu kazanımlar içselleşmiştir.”
‘AKP AÇISINDAN DİKENSİZ GÜL BAHÇESİ OLMAYACAK’
Cumhur İttifakı’nın bir toplum mühendisliğiyle yüz yıllık ulus-devlet tarihini yeniden başlangıç noktasına getirmesinin toplumda büyük kırılmalara yol açacağını belirten Çiçek, bunun da yeni bir gelişmeyi beraberinde getireceğini söyledi. Sonuçta resmi verilere göre toplumun yüzde 48’inin 21 yıllık AKP iktidarının ideolojik söylemine biat etmediğini ve sürekli itiraz ederek kendini koruduğunu hatırlatan Çiçek, “Bu yüzden Cumhur İttifakı’nın ‘seçim zaferi’nin toplumsal desteği yoktur ve toplumu tek tipleştirmeye ve teslim almaya yetmeyecektir. Ayrıca Ortadoğu’da ve bu ülkede 24 saat içinde bile siyasette büyük değişimlerin yaşanabildiğini öngörürsek önümüzdeki dönem AKP açısından dikensiz gül bahçesi olmayacaktır. Ekonomik krizi yönetmek, borç krizinin altından kalkmak, Balkanlar, Kafkasya, Suriye, Rojava, Ortadoğu ve dünyadaki olası gelişmeler, toplumun ikiye bölünmesi, hak ve özgürlük mücadeleleri gibi benzeri olgular Cumhur İttifakı’nın önümüzdeki dönemde ömrünü de tayin edecektir” diye konuştu.
‘SEÇİM ADİL VE EŞİT KOŞULLARDA YAPILMADI’
Bu seçimlerin de adil, şeffaf, eşit koşullarda yapılmadığını hatırlatan Çiçek, seçimlerde oyların çalınacağına dair kaygıların olmasının bile tek başına bu seçimin adil ve eşit koşullarda yapılmadığının göstergesi olduğunu vurguladı. Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer iktidardaki parti devletin tüm olanaklarını seçim propagandasına ayırıyorsa, devletin mali imkanlarını kendi seçmenine rüşvet olarak dağıtıyorsa, muhalefetin sözünü ve çalışmasını engelleyip baskı uyguluyorsa, her seçimde ince mühendislik hesaplarıyla seçim yasalarını değiştirip kendine uygun hale getiriyorsa, YSK’yi güdümlü hale getiriyorsa adeta tüm rakiplerinden 100 metre önde seçim yarışına başlıyor demektir. Vatandaşın vergileriyle oluşturulan ve her partiye eşit mesafede olması gereken TRT, Recep Tayip Erdoğan ve AKP’ye 32 saat yer verirken muhalefet adayına 32 dakika yer veriyorsa burada bir eşitlik olabilir mi? AKP yanlısı kanallar sadece AKP’nin sesi oluyorsa halkın gerçekleri öğrenme imkanı elinden alınıyor demektir. Bir ülkenin Cumhurbaşkanı kendi ağzından montaj falan ama yine de video işte diyorsa, Cumhurbaşkanı yardımcısı İbrahim Kalın ‘montaj ama kıvrak gençlermiş’ diyerek bu sahte montajın arkasında duruyorsa siyaset çürümüş, kokuşmuş demektir. O nedenle bu iktidar bütün ahlaki dejenerasyonun, yozlaşmanın baş sorumlusudur diyoruz.”
‘HER SEÇİM ÖNCESİ HDP’LİLERİN TUTUKLANMASI VAKAYİ ADLİYE OLDU’
AKP’li bakanların hem aday olup hem bakanlık görevini yürütüp seçim çalışmalarında bakanlığın tüm olanaklarını seferber etmesinin suç, yasak, gayri ahlaki olduğunu hatırlatan Çiçek, “Ama hak, hukuk tanımayan AKP iktidarının bakanlıklar dışında Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, devlete bağlı tüm vali, kaymakam, jandarma gibi makamları seçim döneminde AKP lehine çalıştırmaları herkesin gözü önünde oldu. Her seçim öncesi HDP ilçe ve il yöneticilerinin ve üyelerinin toplu olarak gözaltına alınıp tutuklanması artık vakayi adliye haline geldi. Bu nedenle bir ülkede seçimlerin olması demokrasinin tek ölçütü olamaz. Bir ülkede fikir, örgütlenme, propaganda özgürlüğü yoksa, tüm vatandaşların demokratik ve sendikal, mesleki örgütlenmesi söz konusu değilse, yurttaş günlük hayatta siyasetin içinde değilse 5 yılda bir yapılan seçimler ancak var olan diktatörlerin kendi meşruiyetini sağladığı bir plebisit sistemine dönüşür ki bunun da demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur” dedi.
‘CHP KENDİ DALGASINI YARATAMADI’
Çiçek, özellikle seçimin ikinci turunda iktidar gibi 6’lı masanın da daha sağ bir jargona sarılmasını da “Sağ popülizmle sol popülizm kardeştir ve her ikisinin birleştiği yer sağcılıktır” diye yorumladı. Bu ülkede sosyal demokrasinin en büyük yanılgısının, kendine özgü politikası olmayıp sağ iktidarlara bakarak söylem geliştirmesi olduğunu vurgulayan Çiçek, “Muhafazakarlığa, sağ politik anlayışa, siyasal İslam’a karşı politika geliştirmek, onların alanları içinde kalarak değil, onlara karşı demokrasi, özgürlük ve emek ekseni etrafında bir söylem, politika ve taban örgütlenmesi geliştirerek olur. Bu yüzden CHP kendi dalgasını yaratarak onun üzerinde sörf yapmayı değil de başkalarının yarattığı dalgada yüzmeyi ilke edindiği için yıllardır müzmin muhalefet durumundan çıkamamaktadır” diye konuştu.
‘KÜRT HALKI SAHADAYIM, VARIM, VAR OLACAĞIM DİYOR!’
Çiçek, bütün bu söylemlere ve Ümit Özdağ ile yapılan ittifaka rağmen Kürt halkının seçimlerde gösterdiği tavrın iyi okunması gerektiğinin altını çizdi. Kürt halkının bu toprakların en kararlı, örgütlü ve bilinçli demokratik değişim öznesi olduğunu bir kez daha kanıtladığını vurgulayan Çiçek, şunları kaydetti: “Kürt halkının içinde tutulduğu statüsüzlüğe karşı tavrının ve itirazının çok net olduğu görülmeli. Kürt halkının, Türkiye halklarının özgürlük ve demokrasi mücadelesinin en yılmaz savunucusu olduğu görülmeli. Kürt halkı demokrasi ve özgürlük lehine değişimi çok kararlı bir şekilde savunuyor. Bu ısrarını sürdürdüğünü, sürdüreceğini gösteriyor. Kürt halkı, ‘Ben bu halimle sahadayım, varım, var olacağım’ diyor. Bu gerçek karşısında artık Kürt siyasal hareketinin Türkiyelileşmesini değil, Türkiye demokrasi güçlerinin Kurdistanlılaşmasını daha fazla gündemine alması gerekmektedir. Ümit Özdağ, Kürt özgürlük dinamiğinin ve bu dinamiğin dönüştürücü kapasitesinin üzerine düşürülmek istenen gölgelerden biridir, siyaseti dizayn etmek isteyen güçlerin bir parçasıdır. Bu haliyle değişim isteğinin değil, değişim dinamiklerini çarpıtmanın, örtmenin bir öznesidir. Kürtler gölgeler ve suretlerini anlayacak, tanıyacak hatta boşa çıkaracak kadar politiktir. Bu ve benzeri figürlere, politik aparatlara ‘Gölge etme, başka ihsan istemez’ demiştir. Çünkü Kürt halk mücadelesi, yıllardır perdelenmek ve gölgelenmek istenmektedir. Kürt halkı bu seçimde de bu oyunları boşa çıkardı ve en kritik politik özne olduğunu tekrardan gösterdi.”
‘AMAÇLANAN DEVLETÇİ DİNCİLİK ÇİZGİSİNDE KÜRT TOPLUMSALLIĞI’
İktidarın HÜDA PAR ile kurduğu ittifak ve giderek sertleşen HDP karşıtı söylemlerinin gelecekte nasıl bir politikaya işaret ettiğini de değerlendiren Çiçek, iktidarın HDP’yi ve Kürt kazanımlarını ortadan kaldırmayı, HÜDA PAR ve benzeri güçlerin ortaklığıyla bölgede devletçi dincilik çizgisinde bir Kürt toplumsallığı amaçladığını söyledi. Çiçek, bu nedenle AKP’nin seçim süreci politikasının milliyetçilik söylemi üzerinden Kürt düşmanlığını körükleyip, HDP’yi “terörist” ilan ederek düşmanlaştırdığını ve sahte videolar ve yalanlarla tek yanlı bir kampanyayı örgütlediğini belirtti. Çiçek, seçim sonrası Erdoğan’ın Külliye’deki konuşmasında yine HDP’yi ve Selahattin Demirtaş’ı yuhalatması ve idam sloganları atılmasının rejimin Kürt düşmanlığını ve inkar, imha politikalarındaki ısrarını gösterdiğini vurguladı.
‘DEMİRTAŞ HDP’LİYİM, HDP’Lİ KALACAĞIM DEDİ’
Selahattin Demirtaş’ın son röportajında yaptığı eleştirileri ve bu aşamada aktif siyasetten çekildiğini açıklamasını da yorumlayan Çiçek, “Sayın Demirtaş’ın kendisi de ‘Ben HDP’liyim, HDP’li kalacağım’ dedi. Özü itibarıyla partimizle ya da politikayla bağını koparma, bitirme iradesi, beyanı değil bu. Ayrıca demokratik siyasette böylesine özgün yeri, karşılığı olan birisinin nesnel olarak politikadan tamamen kendisini soyutlamasını beklemek eşyanın tabiatına aykırı. Kanım odur ki kendisi de böyle düşünmektedir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her zaman ve her koşulda partimize, mücadelemize çok değerli katkıları olacaktır. Sonuç itibarıyla zorlu bir mücadele dönemi bizleri bekliyor. Biriktirdiklerimizi büyüterek, eksikliklerimizi güçlendirerek, hatalarımızla cesurca yüzleşerek ve yeni dönemi eleştiri-özeleştiri ilkesini işleterek en güçlü bir şekilde karşılayacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın. Bu yetmezliklerimiz karşısında başta halkımıza ve zindandaki yoldaşlarımıza vereceğimiz en büyük özeleştiri ve mücadele sözü budur. Zorlu mücadele deneyimi olan bir geleneğin sahipleriyiz. O nedenle bu zorlu süreçten kolektif akıl ve irademizle, inancımızla hep birlikte çıkacağız ve geleceği kazanacağız” vurgusunda bulundu.
‘HALKIN SESİNİ ÖRGÜTLÜ BİR ZEMİNE OTURTMAK GEREK!’
Hiçbir şekilde karamsarlığa kapılma zamanı olmadığının altını çizen Çiçek, günün yol açma günü olduğunu kaydetti. İşin ehlini bulmak için ise halkın sesini örgütlü bir zemine oturtmak gerektiğini vurgulayan Çiçek, “Devletin ideolojik aygıtlarına karşı halkın ideolojik aygıtları devreye girmeli ve bu aygıtlar kendine ait olan zeminleri bütün politik itirazları ve çeşitliliğiyle açığa çıkarmalıdır. Politikamızın yolu halkımızın yoludur. Halkın politikasız bırakılması, susuz, ekmeksiz bırakılmasıdır. Artık ekmeğin, suyun, özgürlüğün kavgasına dört elle sarılmanın; kavgayı toplumun öz zeminlerine çekme zamanıdır” dedi.