İşkencenin teşhiri önemli

Türk devlet güçleri hemen hemen her gün bir toplumsal eyleme saldırıyor ve eylemcilere aleni bir şekilde işkence yapıyor. Avukat Yağmur Kavak, tüm bu kötü muamele ve işkenceye karşı işkencenin teşhiri, belgelenmesi ve hukuki süreç önemli, diyor.

Türk devlet güçlerinin işkence uygulaması sokak eylemlerinde son derece alenileşti. Neredeyse her eylemde polis saldırısına uğrayan yurttaşlar, yaka paça ters kelepçe ile gözaltına alınıyor ya da gözaltı aracında veya karakolda işkence ediliyor. Peki, sonrasında işkenceye karşı yürütülecek hukuki süreç için ne yapılmalı? İstanbul Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde, Suruç anması sonrasında gözaltına alınan müvekkilleriyle görüşmek isterken darp edilen avukatlardan olan Yağmur Kavak, bu sürecin nasıl işlediğini ve nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini ANF’ye anlattı.

İÇ HUKUKA İLİŞKİN UMUT YOK AMA YOLLAR VAR

Avukat Kavak, teorik olarak işkenceye karşı açılacak davaların varlığından söz etmekle beraber Türkiye’deki iç hukuk yollarına ilişkin umudun ise olmadığının altını çizdi. Avukat Kavak şu bilgiyi verdi: “Bir yurttaş devlet şiddetine maruz kaldığı zaman bir kısım hukuki hakları var. Bunlardan biri, suç duyurusu. Çoğumuzun bildiği ve tırnak içinde en kolayı ve elbette en hızlı olanı. İkincisi de tam yargı davası. Tam yargı davası da şu; devlete karşı idare mahkemesinde bir dava açılıyor. Bildiğimiz tazminat davası ama devlete karşı olduğu için idare mahkemesinde açılıyor. Hem fiziksel, hem maddi hem de manevi bütününe ilişkin maddi bir karşılık almak istiyorsa, kişi burada tam yargı davası açıyor. Ama sorumluların yargılanmasını istiyorsa suç duyurusunda bulunuyor ve dava açılıyor.

Bu teoride böyle ama Türkiye'de iç hukuk yollarına ilişkin hiçbir umudumuz yok. Yani hiçbir zaman da olmadı. Ama elbette bunlarla birlikte Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi başvurularımızın çok büyük çoğunluğundan da ihlal kararı alıyoruz. Örneğin ben bir avukat olarak hepsini götürüyorum tüm bu yargı süreçlerine. Tabii öte yandan başvuru ücreti çok yüksek. 2 bin 200 lira şu anda. Bu harçlandırmanın kendisi bile aslında mahkemeye erişim hakkının ihlali. O yüzden birçok avukat arkadaş AYM’ye gitmekte tereddüt ediyor. Biz avukatlar öyle harç parasını cebinden karşılayabilecek kişiler de değiliz. Kaldı ki bu ülkede de daha çok gençler, hapishanedeki tutsaklar ve yoksullar işkence gördüğü için ben böyle vakalarda fakirlik belgesiyle başvuruları yapıyorum. Çok cüzi bir vekalet pulu, çok cüzi bir vekalet harcıyla bir şekilde halletmeye çalışıyorum. AİHM'de de zaten harç yok, sadece Fransa’ya posta ücreti var. O da yine cüzi bir miktar oluyor.”

ATK’DAN ALINACAK RAPORLAR ÖNEMLİ

Avukat Kavak, başvurular sırasında devlet hastanesinden alınacak raporlara dikkat çekerek, öte yandan işkenceyi görüntülemesinin önemine de şöyle değindi: “Mesela kendimden örnek verirsem; 20 Temmuz günü Vatan Emniyet Amirliği’nde polis şiddetine maruz kaldım. Saldırıdan birkaç saat sonra hemen öncelikle bir devlet hastanesinden geçici doktor raporu oldum. Acilden giriş yaptım. Dedim ki, ben darba uğradım ve kendimi muayene ettirdim. Bu ilk raporun önemi, olay tarihine ve saatine çok yakın olması, ek olarak bir devlet hastanesinden alınıyor olması açısından mühim. Örneğin Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak her türlü muayenesini yapıyor ve çok detaylı bir rapor veriyor. Ama o devlet hastanesinden aldığım geçici raporu, devlet daha çok ciddiye alıyor. O yüzden biz devlet kurumlarından alınan raporları daha çok önemsiyoruz.

İkinci olarak işkencenin görüntülenmesi meselesi var. Saldırının fotoğraf olarak görüntülenmesi çok önemli. Üçüncü olarak Adli Tıp Kurumu raporları bizim için çok önemli. Çok fazla fiziksel yara varsa, psikolojik yaraların ya da sosyolojik yaraların da denetlenmesi gerekir ama Türk hukukunda ve Türk yargısının adli tıp kurumu bunu yapmıyor maalesef. Böyle bir muayeneden geçirmiyor. Müştekileri ya da işkenceye, kötü muameleye maruz kalan kişileri yalnızca fiziksel bir muayeneden geçiriyor. Onu da şuradan önemsiyoruz. Biz suç duyurusu yaparken öncelikle müvekkillerin üniversite hastanelerine sevk edilmesini talep ediyoruz. Çünkü en iyi muayene orada yapılıyor. Tabii ilk talep şu; uzman ve bağımsız bir heyetin muayene etmesi. Üniversite hastaneleri sevk etmedikleri bir noktada da adli tıpa sevk edin, diyoruz. Mümkünse hemen saldırının olduğu günün ertesi günü ya da iki gün sonra, yani izler geçmeden suç duyurusunu yapıyoruz. Elimizde bir adli tıp raporu oluyor. En garantisi sadece adli tıp raporu; çünkü orada o geçici rapordan daha detaylı yazılıyor darp izleri. Tabii tüm bunlar dava açılmasına sebep olmuyor ama adli tıpa muayene ettirdiğimiz bir vekille, yalnızca devlet hastanesinin raporuyla suç duyurusu yaptığınız vekillerin soruşturmaları arasında fark var. Birinden hemen takipsizlik kararı almakla birlikte diğerinde hemen takipsizlik kararı verilmiyor. Mesela 2021 Haziran ayında üç kadın biri çocuğu ATK'da muayene ettirdim ve inanılmaz fiziksel yaralar vardı üzerlerinde ve o soruşturma hala devam ediyor. Muhtemelen takipsizlik vermeye çekiniyorlar.”

GÖRÜNTÜLENMESİ ÖNEMLİ

Avukat Yağmur Kavak, işkencenin belgelenmesinin özellikle basın ayağında da önemli ve politik bir yan vurgulayarak şunları söyledi: “İşkencenin varlığının yayılması da epey önemli. Devlet şiddetinin teşhiri açısından çok önemli. Örneğin polisler de bu tarz gerginlik anlarında kamerayı çalıştırıyor ve bu bizim için de delil oluyor, o görüntüleri de istiyoruz. Bazı savcılar da emniyetten istiyor çekilen görüntüleri. O yüzden onların suç unsuru yakalamaya çalıştıkları yerde biz suç unsuru yakalamış oluyoruz. Elbette muhalif basının da bunu görüntülemesi önemli. Örneğin, ben o akşam karakolda işkenceye maruz kalınca Birgün gazetesi fotoğrafımı basmış. Birkaç gün sonra Tekirdağ cezaevine gittiğimizde oradaki tutuklu müvekkillerimizin bile haberi olmuştu. Kısıtlı da olsa Birgün Gazetesi alınıyor çünkü oralara.

Öte yandan işkence o kadar meşrulaşmış bir vaziyette ki devlet için. Örneğin deprem sonrası Antakya’da özel harekatın bir genci dövdüğünü gördük. Müdahale ettik ve bize şu cevabı verdiler: “Ama dövmemiz lazım. Ancak öyle ıslah olurlar.” Batıdaki polis sadece “ben görevimi yapıyorum” demesiyle karşımıza çıkıyor ama her yerde öyle de değil. O yüzden teşhiri önemli.