Öztürk: Komplo Türkiye halkına doğru anlatılmadı

EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, sosyalistlerin Uluslararası Komplo süreci ve sonrasını Türkiye halkına doğru ve yeterli anlatamadığını söyledi.

Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, sosyalistlerle genel bir takım konuları konuşurken çok akışkan, çok eğilimli olduklarını ama Kürt meselesine gelince sanki neredeyse ‘bu konuyu bir atlasak ya’ gibi bir havaya girdiklerini belirterek, Ekim Devrimi dönemi barış meselesine yaklaşıma bir daha bakılmasını istedi.

Uluslararası Komplo’nun 25. yıl dönümü vesilesiyle ANF’ye değerlendirmelerde bulunan EHP Genel Başkanı Öztürk, Kürt Özgürlük Hareketi’nin bütün baskı ve saldırılara rağmen defalarca ateşkes ilan ettiğini, barış çağrılarında bulunduğunu hatırlattı.

Öztürk, “Diyalog olsun, görüşmeler yoluyla çözülsün, demokratik barış ve siyasi çözüm olsun denildi. Defalarca konuşuldu. Kürt Hareketi toplumsal uzlaşma, toplumsal barış diyor. Diyalog sürecinde bir kanun çıktı ve kanun görüşmeler yapılsın, bu diyalog süreci olsun diye yazıldı. Bunları niye söylüyorum? Bunlar yapılabildiyse yapılmalıdır diye söylüyorum. Bunun yolundan gidilmelidir. Görüşmeler, müzakereler, tartışmalar, değerlendirmeler, bu iş Meclis yoluyla çözülmelidir, diyorum. İyi örnek budur demek istiyorum” dedi.

SOSYALİSTLER KÜRTLERİN YAŞADIKLARINI ANLATAMADI

Türkiye’deki sosyalistlerin, 15 Şubat (Uluslararası Komplo) sürecini ve sonrasında yaşananları, Türkiye halkına anlatamadığını vurgulayan Öztürk, şöyle devam etti: “Çünkü tipik örneği şöyle oluyor, birçok konuyu, birçok arkadaşımızla konuşuyoruz, toplumun medyasında yer buluyor, orada olayları değerlendirmeye başlıyor ama şimdi genel bir takım konuları konuşurken çok akışkan, çok eğilimli ama Kürt meselesine gelince sanki neredeyse bu konuyu bir atlasak ya gibi bir havaya giriyorlar. Böyle bir şey olamaz ki! Sosyalistler olarak sen ülkende birkaç tane sorun olduğunu biliyorsundur, bu sorunlardan bir tanesi iktisadi koşulların değiştirilmesi, toplumun bir refaha ulaştırılması ise bir tanesi de demokrasi alanındaki Kürt meselesidir. Bundan da bahsetmen gerekecek. Bir başkası kadın cinayetleri, bir başkası ekoloji ama ana sorunlardan bir tanesi Kürt meselesi ve çok yakıcı, bunu konuşuyor olman lazım. Senin sosyalist olarak en başta gelen görevlerinden bir tanesi bu, çünkü ölümler oluyor.”

SORUSU OLAN EKİM DEVRİMİ’NE BAKSIN

Herhangi bir sosyalistin, solcunun kafasında ‘a öyle mi’ diyen herhangi bir tartışma geçecek olursa o zaman Ekim Devrimi’ne bakmasını isteyen Öztürk, şunları söyledi: “Oradaki ana konu, sosyalistlerin çok sorunlu olmasına rağmen barışı savunmasıydı. Rusya, Almanya ile savaşıyor. ‘Aslına bakarsan Almanya emperyalisttir, biz de buna karşı mücadele edelim, canı gönülden bu savaşa katılalım’ denilmiyor. Hayır, Bolşevikler öyle yapmadı, barışı savundu. Aynı zamanda insanlığın iyiliği için barışı savundu. O açıdan biz barışı savunmalıyız. Bu işin ateşkes, sulh, herkesin huzur bulması, görüşmeler yapılması yoluyla çözülmesini savunmalıyız ama bunu da anlatmalıyız. Kendini Türk kabul eden toplum içerisinde, soru daha ‘Kürtlerin ne sorunu var ki’ çizgisinden başlıyor. Bunu anlatmak bile bir görevdir, çünkü sorun mu var, diye düşünüyorlar. Bir kısım arkadaşlar ulusların kendi kaderini tayin hakkı vardır diye ele alıyorsa biz bunu daha da detaya indirerek, mesela Bursa’da her seferinde bir futbol maçı oynanmak isteniyor ve oynanamıyor, diye anlatalım.”

TABLOYU DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM

Türk halkının, Kürt Özgürlük Hareketi ve sol içerisinde kafasına yatmayan şeylerin olabileceğini belirten Öztürk, “Futbolcuların kafanıza yatmayan ne gibi bir cümlesi var ki futbolculardan bu kadar rahatsız oluyorsunuz” diye sorarak, şöyle sürdürdü: “Futbolculara tepki gösterdiğiniz tek boyut, Diyarbakır’dan gelmiş olmaları. Başka bir sebebi yok. Bu ayrımcılığın en üst şeklidir. Bu medeniyet değildir ki. Eğer bütünleşmek, kaynaşmak, kardeş olmak, eşitlik içerisinde bir araya gelmek istiyorsak tam buralardan başlayarak tabloyu değiştirmemiz lazım. Eğer Diyarbakır’daki bir kardeşimiz gelip Bursa’da sakince futbol bile oynayamıyorsa bir sorun vardır.”

BİR SORUN VAR MI, DİYENLERE DİL MESELESİ YETER

Sosyalistlerin duruma böyle bakmadığını, münferit bir durum olarak baktığını söyleyen Öztürk, şunları ifade etti: “Ben bazen haberleri izlerken spiker bir kelimeyi yanlış telaffuz ediyor diye rahatsız oluyorum. İyi de sen Kürt halkına dilini hiç konuşturtmuyorsun. Kamusal düzeyde konuşturtmuyorsun, çarşıda, pazarda konuşmasından rahatsız oluyorsun. Ben yanlış telaffuzdan bir Türk olarak rahatsız oluyorsam, Kürtler dilini konuşamamaktan rahatsız olmaz mı? Bunların Türkiye toplumuna anlatılması gerekir. Sen kendi dilini kullanmak konusunda ne hissediyorsan Kürt halkı da bunu hissediyor. Arkeolojik bir varlık değil Kürt dili, yaşayan canlı bir varlık. Büyük bir nüfus tarafından konuşuluyor. O yüzden enstitü kuralım orada incelensin, diye bir çözümü de yok. Doğal bir şekilde, yasaksız bir şekilde, önüne bir engel gelmeden kullanalım istiyor. Bir sorun mu var diyenlere de bu ülke de dilini konuşmak isteyen Ahmet Kaya’ya çatal atıldı. Ülkeden gitmek zorunda kaldı Ahmet Kaya ve bunu defalarca Erdoğan dile getirdi. Hepiniz oradaydınız, dedi. Bunu ben değil, aşırı sol değil, Erdoğan dile getirdi. Sadece Kürtçe şarkı yapacağım, dedi diye çatal atıldı. Çözmek için nasıl yaklaşılıyorsa o yerden yaklaşmak zorundayız. Bu son yıllardaki art niyetlilerin yaptığı bir iş değil, Osmanlı’nın sonundan itibaren var olan bir sorundur.”