Av. Temur: 11 Temmuz tüm gazeteciler için önemlidir

Av. Resul Temur, 15 gazetecinin 11 Temmuz’da görülecek ilk duruşmasına dikkat çekerek, “Sadece Kürt gazeteciler değil tüm gazeteciler açısından da önemli kırılma noktası olacaktır” dedi.

Av. Resul Temur, Kürt gazetecilere bilinçli ve sistematik bir yönelim olduğunu belirterek, mahkemelerin de suçlamaların ciddiyetsizliğini, delillerin yetersizliğini bildiği halde olumsuz karar verdiğini söyledi. 


Son bir yıl içerisinde dört ayrı soruşturmadan toplamda 35 Kürt basın emekçisi tutuklanmıştı. Haziran 2022’de tutuklanan 16 Kürt gazeteciden şimdiye kadar sadece JINNEWS Haber Müdürü Safiye Alağaş, geçtiğimiz haftalarda görülen ilk duruşmasında tahliye edildi. Geriye kalan 15 gazetecinin ise ilk duruşmaları 11 Temmuz günü Diyarbakır Adliyesi’nde görülecek. 

BASININ HER ALANINA SALDIRI

ANF’ye konuşan gazetecilerin avukatı Resul Temur, özellikle seçim gibi yoğun bir gündemin olması sebebiyle gazetecilerin genel anlamda hedefte olduğunu belirterek, şunları söyledi: “Kürt basınının hedefte olmasının temel sebeplerinden biri aslında alternatif içerik üreten, farklı gündemlere eğilebilen mecraların ortadan kaldırılmasıydı. Ulusal medya genelde tek tipleştirilmeye çalışıyor. Ama Kürt medyası tek tipleştirmeye karşı her zaman bir direnç sergilemiştir. Bu direnci sergilemesi sebebiyle son bir yıl içerisinde iktidarın özellikle daha rahat hareket alanı bulabilmesi ve gündeme ilişkin manipülatif söylemler geliştirmesi için Kürk basınını bastırması gerekiyordu. Alınan 35 gazeteciye baktığımız zaman bunlar arasında ajans çalışanları bulunuyor. Aynı zamanda televizyonlara içerik üreten gazeteciler bulunuyor. Yine Kürt gazetecilerinin örgütlendiği, kendilerini geliştirdikleri Dicle Fırat Gazeteciler Derneği de bunlardan biriydi. Dolayısıyla basının her alanına yönelik bir müdahale söz konusu aslında.”

KÜRTLERE GÜNDEMLERİNİ DAYATIYORLAR

Saldırıların temel amacının Kürtlere ilişkin olan gündemleri saf dışı bırakmak ve manipülatif bir çabayla sadece kendi gündemlerini dayatmak olduğunu vurgulayan Av. Temur, şöyle devam etti: “Aslında temel amaç, bir suç soruşturması yürütmek değil. Bu sebepten dolayı suç delili peşinde koşma ya da gerçekten bir delil elde etme gibi bir çaba ya da kaygı da yok ortada. Burada emniyet, savcılık mahkemeler ve hatta üst mahkemeler açısından da yekpare bir hareketlenmenin söz konusu olduğunu görüyoruz. Bir bütün hareket ettikleri ve her biri üst makamın kendisini denetlemeyeceğini bildiği için, ortak bir yorumu doğrudan delil olarak dosyalara sunabiliyorlar. Aslında geliştirdikleri mantık ve yorum bu sebepten dosyalarda delil niteliğinde olmuş oluyor. Sadece bir değerlendirme üzerine hareket ediliyor.” 

MANTIKSIZLIĞI MAHKEME DE BİLİYOR

Dosyalardaki ‘isnat’ ve ‘delillerin’ mahkemeler tarafından da mantıksız bulunduğunun altını çizen Av. Temur, şunları paylaştı: “Örneğin Safiye'nin dosyasındaki Abdullah Öcalan'a ait fotoğraflar meselesi. Aynı zamanda kırsalda çekilmiş olan gerilla fotoğraflarının da gidip muhabir tarafından çekilip, arşiv halinde saklandığı gibi bir iddia söz konusu. Aslında bunun böyle olmadığını çok iyi biliyorlar fakat kendi kafalarındaki yorumun herhangi bir şekilde bir üst makam tarafından denetlenmeyeceğini bildikleri için de çok rahat bir şekilde yorumlarını delile çevirmeye çalışıyorlar. Üst makamların kendi vermiş olduğu kararlar da aslında bu yönlü olunca, aşağıda olan emniyet ve savcılığın elini güçlendiriyor. Faaliyetlerine de bu şekilde devam ediyorlar.”

ÜST MAHKEME KARARLARI CİDDİYE ALINMIYOR

Yıllardır Kürt gazetecilerin yargılanırken hepsinin iddianamesinin ya da soruşturmasının başlangıç noktasının doğrudan ‘KCK Sözleşmesi’nden başladığını hatırlatan Av. Temur, “İddianame ve soruşturmalar söz konusu sözleşmenin 14. maddesi kapsamında bir değerlendirmeyle başlatılır. Buna ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bir karar var. Kararı her seferinde, yargılanan her Kürt gazetecinin dosyasına sunmamıza rağmen dikkat alınmıyor. Bu karar, Cemil Uğur kararıydı. Fakat buna rağmen bugüne kadar kararını esas alan ve bu doğrultuda hareket eden herhangi bir mahkemeye denk gelmedik. Dolayısıyla izledikleri silsile, yukarıya doğru değil aşağıya dönük bir silsile aslında. En temelde emniyetin toplamış olduğu o delili baştan hükme esas aldıkları için Anayasa Mahkemesi'nden gelen böyle bir kararı da ciddiye almıyorlar” şeklinde  konuştu.

KIRILMA NOKTASI OLACAKTIR

11 Temmuz görülecek olan 15 gazetecinin ilk duruşmalarına işaret eden Av. Temur, şunları dile getirdi: “Aslında 11 Temmuz'daki dosya sadece Kurdistan'da gazetecilik yapan Kürt gazeteciler açısından değil, genel anlamda Türkiye'de gazetecilik faaliyeti yürüten herkes açısından ciddi bir kırılma noktası olacaktır. Yakın zamanda muhalif bir gazeteci olan Merdan Yanardağ'ın tutuklanması meselesi de aslında Türk gazetecilere yönelik baskı politikalarını normal basın politikalarının normalleştirilmesi sonucu verilen bir karardı. Kürt gazetecileri yapmış oldukları haberlerde, kullanmış oldukları dilde, editoryal tercihlerinden kaynaklı sürekli gözaltına alınıp tutuklanıyor. Mesela haber içeriği olarak tecrit konusunu işlemeleri birçok dosya da doğrudan karşılarına suçlama konusu olarak çıkartılıyor. Bu konuya ilişkin tecridin gerçekliğine ciddi manada bir refleks doğmuş olsaydı muhtemelen bu haberlere ilişkin yargılama normalleşmeyecekti. Dolayısıyla burası sadece Kürt gazetecileri açısından değil, aynı zamanda Türkiye'deki tüm gazeteciler açısından da önemli bir noktadır. O yüzden de 11 Temmuz’da Kürt gazetecilerin dosyasına ilgiyle yaklaşmak ve destek vermek bu açıdan oldukça önemlidir.”