Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Meclis’te partisinin haftalık grup toplantısında gündeme dair değerlendirmede bulundu.
Bakırhan, yerl seçimlerde kilit parti konumunda olduklarına işaret ederek, "Her gün televizyonlarda farklı mecralarda her ağzını açan DEM Parti’den bahsediyor ama DEM’li kimse yok. Bizim adımıza konuşuyorlar, yorum yapıyorlar. Yine DEM Parti’nin demokratik tercihlerini sorgulamaya çalışarak, bize ayar vermeye ve çizgi belirlemeye çalışıyorlar. Bilmiyorlar ki biz yıllardır halkın belirlediği yollardan yürüyoruz, yürümeye devam edeceğiz. Onların bu çizgi belirlemelerinin bizim için bir önemi de anlamı da yoktur. DEM Parti’yi siyasi parti yerine ‘oy deposu’ olarak görenler; kulaklarını iyice açsınlar bizi iyice dinlesinler” dedi.
DEM Parti'nin 3’üncü Yol perspektifine dikkat çeken Bakırhan, 31 Mart yerel seçimlerinde "Türkiye’yi DEM’in renkleri ile boyayacaklarını" ifade etti. Bakırhan, "Türkiye’de başrolünde iktidar ve muhalefetin bulunduğu bir oyun oynanıyor. Halkın gerçek sorunları unutturulmaya çalışıyor. Bunun için büyük bir çaba harcanıyor. Halk bayat ekmek kuyruğuna yaşam mücadelesi verirken, gençler göç yollarında gelecek arıyor. Emekliler her gün başını yastığa aç koyuyorlar ya da alamadıkları ürünlere ulaşamadıkları gıdaları düşünerek yatıyorlar” şeklinde konuştu.
"Dünyanın hiçbir yerinde işçiler patronlardan daha fazla vergi ödemiyor" diyen Bakırhan, "Türkiye'de de işçiler patronlardan daha fazla vergi ödüyor. Her yerde yolsuzluk ve hırsızlık almış başını gidiyor. Millet artık az çorba yerine Adana’da olduğu gibi karton bardaklara yarım bardak çay almak durumunda kaldı. Buna da bizi şahit ettirdiler. Yarım bardak karton çay alınan bir ülkeyi yaratanlara lanet olsun diyoruz” diye konuştu.
İSTANBUL TARTIŞMALARI
DEM Parti'nin İstanbul'un da aralarında olduğu birçok kentte aday çıkarma kararı sonrası yaşanan tartışmalara değinen Bakırhan, siyasetin dizayn edilmeye çalışıldığını ifade etti. Bakırhan, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Bakın, bunlara karşı iki laf söylemeyen sözde muhalif, özde yandaş yazarlar, yatıp kalkıp DEM Parti’ye ve Kürt halkına hakaret ediyorlar. Kürt halkının meşru temsilcileri rehin alınıyor, belediyelerine kayyum atanıyor yine kimseden çıt yok. İzliyorlar, izlemeye devam ediyorlar. Başta İstanbul olmak üzere her yerde adaylarımızı kamuoyuna açıkladık. Bizi halklarımızı en iyi şekilde İstanbul’da temsil edeceklerine eminiz. Kendilerine inanıyoruz. Bu İstanbul açıklamamızdan hemen sonra aklı başkalarının kesesinde olanların paçalarının tutuştuğuna şahitlik ettik. Köşelerinde, ekranlarda pespayece yorumlar ve tutumlar içerisine girdiler. Siz bu yorumcuların zamlara, hak gasplarına, yolsuzluklara, kayyımlara, kaçak seçmenlerine, Kürt sorunundaki çözümsüzlüğe dair tek bir cümle duydunuz mu? Hayır, duyamadık. Çünkü bunların derdi iktidarla ve muhalefetle birlikte 21’inci yüzyılda Kürt halkını yine sömürge gibi yönetmektir.
Diyorlar ki oy hakkınız var, ama istediğimiz adaya verin. 'Eşitiz, kardeşiz' diyorlar ama bunu bir türlü biz göremiyoruz. İşte bu sömürgeci aklı biz reddediyoruz. Kürt halkı bir yüzyıl daha sömürge olarak yönetilmeyecektir. Maaşlarını zengin kulüplerinden alanlar, parti genel merkezlerinden ve plazalardan çıkmayanlar yatıp kalkıp Kürt halkına, DEM Parti’ye rota çizmeye çalışıyorlar. Bunlara göre Kürt halkı yetersizdir. Kürt halkının aklı yetmez, Kürt halkı siyaset yapamaz, siyaset üretemez…. Bunlara göre Kürt halkı sadece kendilerinin işaret ettiği kişilere oy verebilir. Bu ülkenin en politik tabanının Kürtler ve DEM Partililer olduğunu belirtmek istiyoruz. Bu yorumları yapanlara şunu söylemek istiyoruz; Seçim otobüslerimizin peşinden koşturup ter döken o karayağız çocuklar var ya, ekranlardan sosyal medyadan atıp tutanların yüzlercesini ceplerinden çıkarırlar. Emin olun o karayağız çocuklar o ekranlardan dünya kadar yorum yapanlardan daha politik bir bilince sahiptirler.
Maalesef üstenci bir bakış açısıyla karşı karşıyayız. Ne yapacağımızı bu pespaye yorumları yapanlar karar veremez. Biz kendi kararlarımızı kendimiz alır ve uygularız. Kararlarımızı alırken halkımıza sorarız, halkımızı özne görürüz, onların dedikleri yolda, onların belirlediği rotada yol yürürüz. Biz seçimde kendi gücümüze de yeterliliğimize de güveniyoruz. Bunu sorgulamak kimsenin haddi değil. Kimsenin hesabı değildir. Kürt halkı ve DEM Parti Türkiye’de siyasetin kurucu öznesidir. Bu geçmişte de böyleydi bugün de böyledir. Bu yapılan yorumlardaki insanların tutuşmasının sebebi de özne halimizi halen koruyor olmamızdır. Bunu bizden daha iyi biliyorlar. Şimdi işin ilginç noktası aday çıkarsak bir yerlerde talimat aldılar diyorlar, aday çıkarmasak yine bir yerlerden talimat aldılar diyorlar. Oysa onlar bizden daha iyi gerçeği biliyorlar. Biz talimatları sırça köşklerden, müteahhitlerden değil, halklarımızdan alırız.
'ONLARIN DERDİ RANT, BİZİMKİ DEMOKRASİ VE BARIŞ'
Onların derdi 31 Mart’ta sandık, makam, rant. Bizim amacımız ise 1 Nisan’dan itibaren barış ve demokrasiyi bu ülkeye armağan etmektir. Aramızdaki fark budur. Onlar siyasi tüccarlık yapıyorlar, biz ise bu halkın demokrasiye, barışa ulaşması için bütün çabamızdan ortak değerler etrafından yürümeye çalışıyoruz. Biz bu Ali Cengiz oyunlarına son vereceğiz. Bu oyuna son verecek ve Türkiye halklar için DEM için Türkiye dönemini hep birlikte başlatacağız. 31 Mart’tan başlayarak bu ülkede karış karış mücadele edecek barışı getireceğiz. Bizim yolumuz müteahhitler ve rantçılar arasında tercih yapmak değil, bizim yolumuz Üçüncü Yol’dur. Üçüncü Yol, emekçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, ezilenlerin yoludur. Bizim temsil ettiğimiz yoldur.
Son süreçte bu klavye başlarında oturup yazan klavye delikanlılarına birkaç şey söylemek istiyorum; Oturup 40 yıllık mücadelemize, geldiğimiz noktaya bir kez daha samimiyetle ve önyargısızca bakın. Bizi düzen partileriyle karıştırmasınlar. Bizi konforlu odalarında klavye başından bu halk için herhangi bir bedel ödemeden kılını kıpırdatmadan eleştiren kendileriyle karıştırmasınlar. Biz kararlı adamlarla yürüyoruz. Her attığımız adımın bir bedeli var. Bu bedelleri siz de biliyorsunuz. Mücadele her alanda devam ediyor, cezaevleri olmak üzere onur mücadelesi devam ediyor.
İSTANBUL ADAYLARI
Kurdistan’da ön seçimlerimizi yapıp adaylarımızı açıkladık. Batı da adaylarımızı açıklamaya devam ediyoruz. Kalan aday çıkaracağımız yerlerdeki çalışmalarımız da bugün ya da yarın son aşamasına gelecek. İstanbul Eşbaşkan adaylarımızı açıkladık. Sayın Meral Danış Beştaş ve Murat Çepni arkadaşlarımız. Türkiye’nin kalbi İstanbul’da atıyor. Bunun biz de çok iyi biliyoruz. Her iki arkadaşımız da öylesine İstanbul’da aday olarak gösterilmediler. Birisi Terzi Fikri’nin geleneğinden, diğeri Edip Solmazların geleneğinden geliyor. Her iki arkadaşımız da Terzi Fikri’nin, Ediplerin geleneği İstanbul’da en iyi şekilde uygulayacak birikime, niteliğe sahiptirler.
Türkiye halklarına sesleniyoruz; gelin, yerel yönetimleri DEM’le buluşturalım diyoruz. İşi ehline verelim, kentleri özgürleştirelim. Toplumcu belediyecilik anlayışlarını egemen kılalım. Kentlerimizi doğamızı bu rantçıların elinden kurtaralım.
Ankara’yı ırkçılar arasındaki yarıştan kurtarmaya hazırız. Antalya’yı doğa talanından kurtarmaya hazırız. Buradan bir kez daha İstanbul’da ve diğer tüm kentlerde her bir arkadaşımıza seslenmek istiyoruz, lütfen yaptığımız işin ağırlığını, yaptığımız işin ne kadar kıymetli olduğu bilinciyle ev ev, sokak sokak, aile aile dolaşarak mücadele edelim.
SEÇİM HİLELERİ
Yerel seçimlere gireceğimiz ve kazanacağımız 32 yerde milimetrik hesap yapmışlar. Kazanacağımız 32 belediyeye irademizi gasp edecek şekilde kaçak seçmen, kolluk kuvvetleri kaydırılıyor. Hani herkesin rengine saygı gösteriyordun milli irade diyordun. Peki 32 yerleşim yerine kaydırdığınız bu seçmenlere ne diyeceksiniz. Bu olunca özünü yutan bir iktidar ve cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız.
Bakın bugün bu ülkede en düşük yıllık gelire sahip olan kentler Van, Muş Bitlis ve Hakkari’dir. Sizlere iki tane harita göstereceğiz ve ayrımcılığı birlikte göreceğiz. Bu haritayı görenler zaten yüzyıllık devlet politikasının nasıl işlediğini görürler. Bu gri bölgelerde yaşayanlar Kürtlerdir, Kürt kentleridir. Buradaki ayrımcılığı daha önceki grup toplantımızda da dile getirmiştik. Sadece bununla da yetinmiyorlar şimdi başka bir şey yapıyorlar. Mor tabloda gördüğünüz kentlerde de kaçak seçmen taşımışlar. Buranın tamamının iradesini gasp etmek için. Bu iki tabloda, bu renkte gördüğünüz kentlerin tamamı Kürt kentleridir. Kürtler yaşıyor. Peki bu iki harita tesadüf müdür? Hayır değildir. Bunun adı hırsızlıktır, yolsuzluktur. Bunun adı rengini bile bile Kürt halkının iradesini gasp etmektir. Evet biz buna itiraz ediyoruz.
MUHALEFETE ELEŞTİRİ
Sabah akşam ağzını açıp 'DEM Parti niye aday çıkardı, kiminle görüştü, kime hizmet ediyor' diyenleri bu haritaya bakmaya devam ediyoruz. Biraz vicdanları varsa, onurları varsa, biraz demokratlık, muhaliflik varsa bu tablonun bence cevabını hükümete sorsunlar. Bu tabloya bizim dışımızda itiraz eden olmadı. Bizim oylarımızı çantada keklik gören ana muhalefet partisi dahil olmak üzere. Hani bu ülkede demokratlar vardı? Demek ki bunların birbirinden farkı yok, ikisi de aynıdır. Bu iki haritaya itiraz etmeyen hiç kimse ben muhalifim, demokratım, ilericiyim, Kürt halkının demokratik çözümünü istiyorum demesin. Buna ne biz ne siz inanacaksınız ne de haklarımız ve emekçiler inanacak.
'ÇÖZÜM İMRALI'DA'
Bir de bu iki tabloyu gördünüz utanmadan geçen gün Amed’de ‘önünüzü açın sorunlarınızı çözelim (Efkan Ala)' diyordu. Belki hatırlarsınız kimin söylediğini. Bakın evet biz burada sizin huzurunuzda söyleyelim. Amed’de Kürt, Ankara’da kurt olarak Kürt meselesini çözemezsiniz. Bu siyasetiniz çözüm üretmez. Bu siyasetiniz çatışma ve savaş üretir diyoruz. Biz diyoruz ki çözüm iradeniz var mı? Varsa buyurun. Engel mi olduk? Diyarbakır’da kimin önünde engel olduk? Buyursunlar, bugüne kadar hükümet cenahından Kürt meselesinin, özgürlükler meselesinin çözümü konusunda herhangi bir adım attılar da karşı çıktığımızı. İşte orada Kürt, buraya gelip Kurt oluyorlar. Burada gelip MHP siyasetinin birer savunucusu haline dönüşüyorlar.
Çözüm iradeniz varsa, çözümün adresini size söyleyelim; biraz adres konusunda sorunları var. Şimdi sizin huzurunuzda, Türkiye halkları huzurunda çözüm adresini bu meseleyi çözmek isteyenlere sunalım. Haydi buyurun o zaman. Çözüm adresi Bursa Karacabey’de Susurluk Çayı’nın aktığı ağzın az ötesinde bulunan İmralı Adası’dır. Bundan daha açık bir çözüm adresi olabilir mi? Tamam mı? Bugüne kadar anlamamışlar, bugün artık çözüm adresini milimetrik olarak söyledik. Bakalım bu ülkede bu sorunu gerçekten çözüyorlar mı çözme iradeleri var mı? Hep beraber görelim.
'ÇÖZÜM VARSA DESTEKLERİZ, YOKSA DİRENİRİZ!'
Kürt sorununda demokratik çözüm iradeleri varsa çıkıp açıklasınlar değil mi? Bir seçim arifesindeyiz. Anadili hakkında ne düşünüyorlar, siyasi tutsaklar hakkında, kayyımlar hakkında ne düşünüyorlar? Güney’de, Rojava’da yoksul halka her gün yapılan operasyonlar hakkında ne düşünüyorlar? Buyursunlar, söylesinler. Biz de anlayalım. Gerçekten çözme iradeleri olup olmadığını. Eğer bir çözüm iradeleri varsa da huzurunuzda söz veriyoruz; zerre kadar bir çözüm iradeleri varsa, onu desteklemeye hazırız. Ama yoksa da direniriz.
Söz konusu Kürt sorununun çözümü olunca biz herkes ile görüşürüz. Yok şununla görüştüler, bununla görüştüler gibi tartışmalar bizi tarif etmiyor. Bizim için önemli olan Kürt sorununun demokratik çözümüdür. Kürt sorunu seçimlerden önemlidir. Seçilecek belediyeler önemsizdir demiyorum ama onlardan daha önemlidir. Belediyelerden, makamlardan çok daha önemlidir. Biz Kürt sorununu çözmek isteyen iradenin önünde engel değil, destek olduğumuzu belirtmek istiyoruz. Bizim aday açıklamamızı da lütfen kimse pazarlık yapıyoruz gibi algılamasın. Bu, 40 yıllık mücadeleye ödenen bedellere, bizim ne kadar onurlu, tutarlı bir siyaset yürüttüğümüze de hakarettir, bunu kabul etmiyoruz. Biz değer siyaseti yapıyoruz.
İKTİDAR VE MUHALEFETE ÇAĞRI
1 Şubat’ta yola düşen, il il, ilçe ilçe, belde belde dolaşan, özgürlüğü örgütleyen Büyük Özgürlük Yürüyüşü’nü hepiniz izliyorsunuz. Hepinizi o yürüyüşe kulak vermeye destek vermeye davet ediyorum. Bu yürüyüş çok önemli bir yürüyüştür. Bu yürüyüş biraz önce açık adresini gösterdiğim sorunun çözümüne büyük katkı sunacaktır. Herkesi bu yürüyüşü dikkatle izlemeye, özgürlük yürüyüşünde dile getirilen talepleri dikkatle izlemeye çağırıyorum. Daha dün önceki gün Mersin’deydik. Orada adalet nöbetini ziyaret ettik, çok önemli şeyler dile getirdiler. Bu ülkede gençler ölmesin, sıvasız evlere cenazeler gitmesin. Türk, Kürt, Arap halkları kardeştir. Bu kardeşliğe nifak sokanları lanetleyerek tekrar Kürt sorunun diyalog müzakere ve barışla çözülmesini istiyordu o barış anneleri. Biz muhalefeti de iktidarı da barış nöbetindeki annelerin bu sesine kulak vermeye davet ediyoruz.
Sadece onlara değil bugün cezaevlerinde 79 gündür açlık grevi yapan arkadaşlarımız canlarımız açlık grevindedir. Onlar da biraz önce açık adresini verdiğim adresi işaret ederek bu sorunun artık çözülmesi gerektiğini söylüyor.
ULUSLARARASI KOMPLO
15 Şubat, yani Sayın Öcalan’a dönük uluslararası komplonun 25’inci yıl dönümü. Çeyrek asırdır süregelen sorunu ve çözümsüzlüğün temel nedenlerini bu komploda aramak lazım. Sayın Öcalan 25 yıldır tecrit altında. Ne oldu, çözüldü mü bu mesele? Kürtler davalarından ve haklarından, Aleviler eşit yurttaşlık haklarından vaz mı geçti? Hayır. Demek ki 25 yıllık bu uluslararası komplo Türkiye’ye bir şey kazandırmadı. Aksine Türkiye’nin bütün enerjisini, ekonomisini bu uluslararası komplo çerçevesinde boşa harcadılar. Dolayısıyla bu komployu kınıyoruz. Çözümsüz bırakılan Kürt sorunu aynı zamanda çözülen bir Türkiye’dir.
Kürt sorunu çözülmedikçe Türkiye uçurumun kenarında kalmaya devam edecektir. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe emekliler başını yastığa aç koyacaktır Kürt sorunu devam ettiği müddetçe bu ırkçı vatan beka perdesiyle bu ülkeyi yönetmeye çalışanlar daha fazla haksızlık hukuksuzluk yolsuzluk yapmaya devam edecekler. Dolayısıyla bu sorunu çözmek hepimizin hayırınadır. 86 milyon insanın kardeşçe barış içerisinde yaşaması için çok önemli bir fırsattır. Herkesi 15 Şubat komplosu vesilesiyle bir kez daha çözüme barışa özgürlüğe ve bu hedefte buluşmaya tartışmaya çağırıyoruz.
Halkın gerçek temsilcileri olarak başlattığımız Büyük Özgürlük Yürüyüşü’nü 31 Mart zaferi ile taçlandıracağız. Bu ülkenin en temel sorunlarına karşı büyük mücadele edeceğiz, büyük örgütleneceğiz, büyük direneceğiz ve büyük kazanacağız.”