Bakırhan: Kürt halkı oyunları biliyor

Yeşil Sol Sêrt Milletvekili Tuncer Bakırhan, seçim sonrası saldırılara dikkat çekerek, Kürt halkının bilgi, birikim, feraset ve siyasetin içinde yoğrulmuş tecrübesiyle bu oyunları iyi bildiğini söyledi.

Yeşil Sol Sêrt Milletvekili Tuncer Bakırhan, daha kararlı, mücadeleci ve tabana dayalı bir siyaseti yeniden örerek halkla açılan makası kapatmanın; daha net bir tutum ve duruş geliştirmenin halka borçları olduğunu vurguladı. 

Yeşil Sol Parti Milletvekili Tuncer Bakırhan, ANF’ye konuştu. Seçimler sonrası ortaya çıkan tabloya ilişkin ideolojik, politik ve örgütsel olarak kapsamlı değerlendirme yaptıklarını; bu sürecin devam ettiğini belirten Bakırhan, “Ciddi ve gerçekçi bir eleştiri-özeleştiri yapmadan sonuçları yüzeysel değerlendirmelere ve tek taraflı ve kimi zaman da kötü niyetli yaklaşımlara terk etmeye niyetimiz yok. Başlattığımız yeni süreci de yakın geçmişin bir muhasebesini ve dökümünü yaparak sağlam bir temele oturtmak en büyük önceliğimizdir” dedi. 

ASIL ÖZNE HALKTIR

Bakırkan, halktan izole değil halkın asıl özne olduğunu bilerek ve örgütlenmesini, gücünü açığa çıkaracak bir hat üzerinden giderek çalışacaklarını söyleyerek, şöyle devam etti: “Şimdi yeniden hatırlama, özneyi olması gereken yerde doğru mesajın sahibi olarak konumlanmasını sağlama zamanıdır. Yıllardır süren baskı, zulüm ve faşizan uygulamaların sonucunda bir metal yorgunluğu olmadığını söylemek güç. Bu durgunluk, haliyle kendi içimizde, çeperlerimizi genişletmeden geçen sürenin sonuna geldik. Şimdi ne yapacağız? Bu mücadelenin gerçek sahiplerini dinlemek için şehir şehir dolaşıp hem özeleştiri yapacak hem de sesimizin daha net ve gür çıkacağı bir birlik ve örgütlülük içerisinde olacağız.”

SALDIRILAR EGEMENİN KLASİK REÇETESİDİR

HDP ve Yeşil Sol Parti’ye yönelik saldırıları, tasfiye girişimin parçası olarak değerlendiren Bakırhan, şunları söyledi: “HDP’nin içinden çıktığı gelenek ve devraldığı birikim, bu tasfiye, karşıtlaştırma, bölme-parçalama oyunlarına çok maruz kalmıştır ama her seferinde sonuçsuz bırakmıştır. Şimdiki saldırılar da yeni ve orijinal bir söylem ve pratik de değildir. Tarih boyunca egemenlerin iktidarlarını korumak için ezilen halklara uyguladıkları reçetedir bu. Ancak Kürtler söz konusu olduğunda sonuç alamazlar, bizi şahin ve güvercinler olarak karşıtmışız gibi konumlandırmaya çalışanların bundan muratları parti içinde yarılmalara ve böylelikle güç ve enerji kaybına, dolayısıyla tasfiyeye kapı aralamaktır. Hepimiz Kürt, emekçi mağdur ve ötekiyiz. Bu süreçte devlet zorunun, -tırnak içinde- şahin ve güvercin ayırt etmeksizin bütün Kürtlere yaklaşımında bir fark olmadığını da defalarca gördük. O zaman bu suni ayrımı bir de buradan okumak ve temelsizliğini görmek gerek diye düşünüyorum.” 

ASLOLAN İSİMLER DEĞİL PARADİGMADIR

Bakırhan, seçim sürecinde ve sonrasında isimler üzerinden bir tartışmaya gidilmesinin temel nedeninin, insanların kızgınlıkla somut bir sorumlu ya da sorumlulara işaret etmek istemesinden kaynaklandığını belirterek, şöyle izah etti: “Bunun sorunlu bir yaklaşım olduğunu belirtmeliyim. Şöyle ki, aslolan paradigmanın ve mücadelenin kendisidir. Evet, isimler önemlidir ancak bu gelenek hiçbir zaman isimler ve onlar üzerinden yürütülen tartışmalarla var olmamıştır. Ortada bir başarısızlık vardır, şimdi topyekûn bir özeleştiri sürecini başlatmış olmamız, bu süreçten daha güçlü çıkmamızı sağlayacaktır. Söylem ve pratikleriyle göz önünde olan kişiler üzerinden bir tartışma yürütülmek isteniyor ancak bizim bu yüzeysel yaklaşımlarla kötü gidişi kalıcı hale getirmek gibi bir niyetimiz yok. Dolayısıyla isimler değişebilir, roller farklılaşabilir; bunu kimse sorun etmez ama zaten bir değişim sürecine girmişken isimlerin değişmesi de doğal ve kaçınılmazdır. Amaç yeniden inşayı sağlamak, gerçek bir değişim ve yol haritası oluşturmaktır.”

İTTİFAKA ELEŞTİRİLERİ DİKKATE ALIYORUZ

Emek ve Özgürlük İttifakı’na yönelik eleştirileri dikkate aldıklarını; bileşen ve ittifak partilerinin kendi eksikliklerini görmesi gerektiğini belirten Bakırhan, şunları dile getirdi: “Seçim sonrası başlayan değişim tartışmalarını, eleştiri ve özeleştiri sürecini, sadece siyasi partiyi kapsayan bir süreç olarak sınırlandırmayacağız. Şimdi bunun muhasebesini hep birlikte yapıyoruz. Bununla birlikte bütün bileşen partilerimiz ve ittifakımız da yaşanan eksiklik ve gerilemede kendi paylarını görmelidir. Kolektif bir emek esasına dayanan bileşen hukukumuz, temsil oranına sıkışan bir tarza evrildi. Bu yaklaşımı yapıcı bir şekilde yeniden değerlendirmek ve doğru bir temele oturtmak zorundayız. Bileşenlerimizin ve ittifakımızın da samimi ve özverili bir değerlendirme-öz eleştiri sürecini işlettiklerini biliyor, görüyoruz. Önümüzdeki dönem demokrasi ittifakını seçim ve siyasi parti endeksli olmaktan çıkararak daha tabandan örgütleyerek genişleteceğiz. Dolayısıyla demokratik ittifak açısından yeni dönemin kilit kavramları seçim, siyasi partiler değil, halkın örgütlenmesi ve kenetlenme olacaktır.”

MÜCADELE KATKI SUNACAK HER ÇEVREYLE DİYALOG

Bazı parti ve hareketlerin Kürt siyasal hareketine yönelik uzak durma tutumlarına da değinen Bakırhan, “Uzak ve mesafeli yaklaşımlar, zihin dünyasıyla ve demokratik hak taleplerinin ne oranda içselleştirildiğiyle ilgili bir durumdur. Kendimizi anlatmaya tabii ki devam edeceğiz, demokratik ve yaşanabilir bir ülkede eşit yurttaşlar olarak var olma mücadelemize katkı sunacak ve bu talebimizi aşındırmayacak her çevreyle diyalog kurarız” dedi.

ANKARA’YA SIKIŞAN SİYASET TARZI

HDP ve Yeşil Sol Parti’nin Türkiye’deki iki kutuplu siyasal iklimine alternatif olarak açıkladığı ve örgütlenmesinin temellerini oluşturduğu 3. Yol siyasetinin tam olarak halka anlatılamadığını belirten Bakırhan, şunları söyledi: “HDP bir ittifak bütünüdür, böyle kurulmuş ve Türkiye toplumunun geleceği için yeni bir yol önerisi, bir çıkış sunmuştur. Yoğun saldırı ve baskı politikalarıyla örgütsel bir tahribat yaşamıştır. Yaşanan bütün olumsuzluklar bürokratik, halktan kopuk, Ankara’ya sıkışmış bir siyasetin yaygınlaşmasına neden olduğundan hem iktidar hem de muhalefetin ötesine geçen onu aşan bir siyasi bakış ve çıkış sunan 3. Yol siyasetimiz tam olarak anlatılamamıştır. 3. Yol, tüm ezilen ve ötekileştirilen kesimlerin mevcut koşullarda seçeneksiz olmadıkları, hem resmi ideolojiye hem de siyasal İslam’a mecbur olmadığımızı vurgulayan, inkâr ve ret anlayışına karşı yeni bir söylem ve pratiktir. Milliyetçi ırkçı bir söylemin, kadın düşmanı erkek egemen anlayışın, sermayenin çıkarlarını önceleyen sömürü düzeninin karşısında duran bir politik duruştur. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümü için de bir yoldur. Ana dilimizde eğitim hakkımız, anayasal ve yasal statümüz, siyasi haklarımız, Türkiye’nin bu yoldan giderek demokratikleşmesiyle mümkündür. 

TÜRKİYELİLEŞMEYİ YETERİNCE İFADE EDEMEDİK

Bu bağlamda dillendirdiğimiz Türkiyelileşmeyi de yeterince ifade edemedik. Kürtlerin Türkleşmesi değil; Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürtlerin ve Kurdistan’ın hak temelli taleplerini toplumun tüm kesimlerine taşınmasıydı amacımız ve bu duruşu savunuyoruz. Bunun doğru yoldan anlatılması, tartışılması, toplumun nefes alabilmesi için bileşenlerimizle birlikte 3. Yol’u daha güçlü bir şekilde öreceğiz. 3. Yol mücadelesi bizim için seçimle sınırlı değil. 3. Yol bizim bakış açımız ve temel ilkemizdir. İktidar ve burjuva muhalefetinin iki egemen blok olarak dayattığı devletçi ideolojinin karşısında, onu alaşağı edecek gerçek bir demokratik-özgür toplum inşasıdır amacımız.”

SÜRECİN HESABINI VERMEK ZORUNDAYIZ

Seçimler sonrası HDP ve Yeşil Sol Parti’de başlayan eleştiri-özeleştiri sürecinin devamı olan halk toplantılarının maksadının tabanın taleplerini dinlemek, yatay örgütlenme modelini tekrar ön plana çıkartmak olduğunu vurgulayan Bakırhan, halk toplantılarının önemini şöyle anlattı: “Bizim düzen partilerinden farklı olarak samimi bir şekilde başarısızlıkla sonuçlanan bu sürecin hesabını, bedeller ödeyen, her koşulda yanımızda duran, önümüzden yürüyen başta Kürt halkına olmak üzere Alevilere, kadınlara, gençlere, ezilenlere, ötekileştirilen ve yok sayılan bütün toplumsal kesimlere vermemiz ve bunu yüz yüze yapmamız gerekiyor. Kürt halkının, karar süreçlerine yeterince dahil edilmedikleri yönündeki eleştiri ve kırgınlıklarını anlıyorum. Yaşanan her olumsuzluktan en fazla etkilenenlerin başında kuşkusuz Kürtler geliyor. Onları sürecin parçası yapmak ve demokratik taleplerini daha görünür kılmak, onları dinlemek asli görevimizdir. Parti olarak bu doğrultuda bir tespitimiz de bulunuyor. Yerellerde komisyon ve meclisler üzerinden yeterince örgütlenemedik, toplumun tüm kesimlerine ulaşamadık ve dolayısıyla gündelik yaşamın somut bir parçası haline gelemedik. Bugün halktan kopuk bir görünüm içerisinde olmamız, son derece üzücü olmakla birlikte bu aşınmanın üstesinden gelmek adına samimiyetle kafa yoruyoruz. Yeniden yapılanmamız yoldaşlığı, halkı ve halkın taleplerini önceleyen bir söylem ve siyaset üzerinden gerçekleşecek. Bu siyaset memurluğundan uzaklaşarak, lafı dolandırmadan, sözünü esirgemeyen bir pratikle mümkün olacaktır. Ana kaynağımız, köklerimiz halktır, biz bir halk hareketiyiz, onlardan aldığımız güç bu mücadelenin kaynağı çıkış noktasıdır, bu su gürül gürül akmaya devam edecek.”

HALKA BORCUMUZ VAR

Seçimleri aşırı sağ blokun kazanmasına rağmen sadece iktidarı elinde tutmaya değil, muhalefeti de kendi koşullarına uygun hale getirmek üzerine bir strateji geliştirdiğini söyleyen Bakırhan, “Türkiye toplumunun yarısı bu otoriter, baskıcı ve düşmanlaştırıcı iktidara karşıdır. Bunu çok iyi biliyor ve görüyorlar; bu yüzden muhalefete biçim vermek, kendi güdümlü muhalefetini yaratmak, muhalifleri dar bir alana hapsetmek ve gerekirse tamamıyla tasfiye etmek, AKP-MHP rejiminin hedefidir. Halklarımızın bize yönelttiği eleştirileri ayrı tutup değer atfetmemiz bir tarafa, belli bir kesimin seçim sonrası başlattığı yıpratma ve bölme operasyonunun maşası olduğunu söylememiz bundandır. Kürt halkı bilgi, birikim, feraset ve siyasetin içinde yoğrulmuş tecrübesiyle bu oyunları bilir. Dolayısıyla Kürtler, çok iyi alt metin okur! Şimdi daha kararlı, mücadeleci ve tabana dayalı bir siyaseti yeniden örerek halkla aramızda açılan makası kapatmak, daha net bir tutum ve duruş geliştirmek her zamankinden daha önemli hale gelmiştir. Bu, halka borcumuzdur.”

UMUTSUZLUĞA ZERRE PRİM YOK

Yaşar Kemal’in çok sevdiği “sebep gözün kör olsun!” dizesini bağlamından kopararak alıntılayan Bakırhan, şunları ekledi: “Evet, bu halimize sebepler var ve Kürtler bu nedenle hep içinde yaşadığı coğrafyanın koşulları ve dayatmalarıyla mücadele etmek zorunda bırakıldı. Şimdi ‘sebebin gözü kör olsun’ diyorum ama umutsuzluğa ve inançsızlığa da zerre prim vermiyorum. Yine kalkar, yine yol alır, yine güçlenir, yine ana dilimiz, kültürümüz, anayasal haklarımız, emeğimiz ve yoldaşlarımız için mücadeleyi sürdürürüz.”