Bartın: Hasta tutsaklar ölüme terk ediliyor

Yeşil Sol Parti Hakkari Milletvekili Öznur Bartın, hasta tutsakların ölüme terk edildiğini belirterek, birçok tutsağın cezaevinde gerekli tedavi görmediği ve ölüm sınırında tahliye edildiği için kısa bir süre sonra yaşamını yitirdiğini söyledi.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu'nun tespitlerine göre, Türkiye ve Kurdistan hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Ayrıca Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İHD ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) tarafından 26 Haziran 2023’te açıklanan verilere göre; 2022’de hapishanelerde 83 şüpheli ölüm gerçekleşti. 2022’de hapishanelerde 35 kişi hastalık nedeni ile yaşamını yitirdi. Van Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan hasta tutsak Bişar Yazıcı, kaldırıldığı hastanede 8 Temmuz’da yaşamını yitirdi.

Yeşil Sol Parti Hakkari Milletvekili Öznur Bartın, uluslararası hukuk, özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin yaşam hakkının korunması konusunda devletlere pozitif yükümlülükler getirdiğini, devletler bu kişilerin sağlığa erişim hakkı konusunda özgür bireylerle eşit şartlarda bulunmasını sağlamakla yükümlü olduğunu söyledi. Ancak bugün Türkiye’de en önemli gündemlerden birinin hasta tutuklu ve hükümlüler olduğunu söyleyen Bartın,  ölüm evlerine dönüşen hapishanelerde yaşanan temel sorunlardan birinin de sağlık hakkına yönelik ihlaller ile tedaviye erişim engeli olduğuna dikkat çekti. Bartın, tedavilerin engellenmesinin yanı sıra, “cezaevinde kalamaz” raporlarına ve hapishanelerin kötü koşullarına rağmen hasta tutukluların ve hükümlülerin tahliye edilmediğini belirtti.

DÜŞMAN HUKUKUNU DAHİ AŞIYOR

Tutsak ölümlerinin, tedaviye erişim önündeki engellerin ve keyfi uygulamaların devam ettiğini vurgulayan Bartın, “Başka ölümler yaşanmasın, yakınları tedavi hakkına erişsin diye aileler, adalet nöbeti tutuyor, insan hakları savunucuları çağrıda bulunuyor, bizler de meclis başta olmak üzere her platformda bu çağrı ve talepleri dile getiriyoruz ve iktidarı hukuka davet ediyoruz. Ne yazık ki bu çağrı ve taleplere karşı iktidar, gerekli adımları atmıyor. Hasta tutuklu ve hükümlüleri ölüme terk ediyor.

Buna karşın yaşam mücadelesini veren hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna dikkat çekmek için sadece Abdulkadir Kuday’ı örnek verirsek sanırım yeterli olacaktır. Metris R Tipi Cezaevi'nde tutulan Kuday, ölümcül bir nörolojik hastalık olan ALS hastası olup, bel fıtığı ameliyatı sonrasında gelişen bacak felci, ALS'ye bağlı olduğu düşünülen yüz felci, işitme kaybı, kulak çınlaması, görme kaybı, ayak ve ellerde güçsüzlük, his kaybı, yutma güçlüğü, bel, sırt, boyun ve karında şiddetli ağrı, kusma, uyku apnesi, göğüste sıkışma ve yanma hissi, aşırı kilo kaybı, mide ve sindirim sisteminde ağır sorunlar yaşamaktadır. Ayrıca 20 gün önce kalp krizi geçiren Kuday, yaşamını ancak başkalarının yardımı ile sürdürebilmektedir. Kuday’ın tahliyesinin sağlanması için vicdan sahibi herkes, hukuk işletilsin çağrısında bulunuyor. Fakat Adalet Bakanı, Kuday’ın durumunu görmezden geldiği gibi tüm bu çağrılara da kulak tıkıyor.

Çok iyi biliyoruz ki iktidarın hasta tutuklu ve hükümlülere yönelik bu tutumunun hiçbir hukukta, vicdanda, inançta yeri yoktur. Bu tutum, düşman hukukunu dahi aşıyor, geride bırakıyor.  Bu nedenle diyebiliriz ki; hasta tutsakların serbest bırakılmaması ile amaçlanan, hapishanelerde daha çok ölümlerin yaşanması ve bununla yakınları başta olmak üzere adalet arayışında olan herkesin de cezalandırılmasıdır” dedi.

HASTA TUTSAKLAR CEZAEVİNDE ÖLÜME TERK EDİLİYOR

Hasta tutsakların ya cezaevinde ölüme terk edildiğini ya da ölüm sınırında tahliye edildiğini ifade eden Bartın, şöyle konuştu: “Birçok tutuklu ve hükümlü, hapishanede gerekli tedavi görmediği ve ölüm sınırında tahliye edildiği için tahliyesinden kısa bir süre sonra yaşamını yitirdi. İktidarın, ölüm sınırında tahliyelerle amaçladığı ise hapishanelerde ölümlerin yaşanmadığına yönelik bir tablo oluşturmak. Ne acıdır ki toplumu, hapishanede olmaması gerektiği halde ölüm sınırında yapılan bu tahliyelere bile sevinecek duruma getirdiler. Bunun en açık örneği, yıllarca hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutulan 84 yaşındaki ağır hasta tutsak Mehmet Emin Özkan amcanın tahliyesidir. Mehmet Emin Özkan’ın tahliye edilmesi için hep birlikte verdiğimiz mücadeleyi, elbette diğer tüm hasta tutuklu ve hükümlüler için de veriyoruz, vereceğiz. Yeter ki hapishanelerde başka ölümler yaşanmasın, hasta tutsakların sağlık hakkı engellenmesin ve tahliyeleri sağlansın diye bu mücadeleyi gerek meclis kürsüsünde gerek cezaevleri önünde, mahkeme salonlarında, sokakta ve gerektiği her yerde sürdüreceğiz, daha da büyüteceğiz. Hasta tutsakların hakları karşısında iktidarı, gömüldüğü ölüm sessizliğinden adalet mücadelesi ile hep birlikte uyandıracağız. Adaletin tesisini hep birlikte sağlayacağız. Bundan asla geri adım atmayacağız.” 

“UMUT HAKKI” İHLAL EDİLİYOR

İnfaz yakmaların intikam alma politikası olduğunu belirten Bartın, “31 Mart 2020’de Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik” kapsamında Cezaevleri İdare ve Gözlem Kurulu tarafından yapılan soyut ve keyfi değerlendirmeler ile tahliyeler, hukuksuz bir şekilde engelleniyor. Cezaevleri İdare ve Gözlem Kurulu tarafından tutsaklar hakkında “iyi halli değil” yönünde verilen ve tahliye edilmelerine engel sayılan bu hukuksuz kararlara; fazla elektrik ve su kullandı, çok kitap okumadı, kütüphaneden kitap almadı, idarenin emir ve taleplerine uymadı gibi absürt gerekçeler gösterilmektedir.

Med Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Hukuki ve Dayanışma Dernekleri Federasyonu’nun (MED TUHAD-FED) verilerine göre, yönetmeliğin uygulanmaya başlandığı Ocak 2021 yılından 1 Nisan 2023'e kadar en az 138 tutuklunun tahliyesi keyfi gerekçelerle engellendi. İnfazı yakılarak tahliyesi engellenen tutsaklar arasında özellikle ağır hasta ve 30 yılını tamamlamış siyasi tutsaklar bulunmaktadır. Dolayısıyla kurul kararları ile sistemleşen infaz yakmaları sonucunda bir taraftan sağlık hakkı ihlal edilirken bir taraftan da umut hakkı ihlal ediliyor” şeklinde konuştu.

HAPİSHANELER BAĞIMSIZ DENETİMİNE AÇILMALIDIR

“Bir ülkenin insan hakları konusundaki tutumunu, demokrasi ve özgürlüklere olan bağlılığını en iyi şekilde ortaya koyan o ülkenin hapishaneleridir” diyen Bartın, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: “Her yerin suç mahalli haline geldiği Türkiye’de de hapishanelerin durumu, yaşanan tabloyu açığa çıkarmaktadır. hapishanelerde yaşam hakkı başta olmak üzere diğer tüm haklara yönelik yaşanan ihlaller; iktidarın bu ihlalleri yok sayması ve asılsızdır demesi ile bu tabloyu ortadan kaldıramayız.

Bunun için hasta tutsaklara karşı devrede tutulan işkence ve cezalandırma yönteminin sonlandırılması başta olmak üzere infaz yakmaları ve diğer tüm hak ihlalleri ortadan kaldırma konusunda gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır. Cezaevleri, insan hakları ve hukuk örgütlerinin bağımsız denetimine açılmalıdır. İşkence ve kötü muamele başta olmak üzere tüm hak ihlallerine ilişkin iddialar hızlı, etkin, tarafsız bir şekilde soruşturulmalı, bağımsız heyetlerce araştırılmalı, adli yargılama süreçlerinin her aşamasında uluslararası etik ve hukuk kurallarına uygun davranılmalıdır. Talebimiz; adil, eşit, şeffaf bir hukuk sisteminin tesisidir. Bu temelde çağrımız; bizler de hapishanelere karşı olan hassasiyetimizi daha da yükselterek mücadelemizi daha da güçlendirmeli, iktidarı gerekli adımları atmaya zorlamalıyız.”