Bursa Bükköy maden ocağı en az Soma kadar tehlikeli!

Bursa Bükköy Madencilik'te 17 Şubat 2022’de kontrolsüz bir biçimde patlatılan dinamit nedeniyle yaralanan, önlem alınmasını isteyince de işten atılan Muhammet Mustafa Akçadağ, “Bu maden ocağı en az Soma kadar tehlikeli” dedi.

Seneler gösterdi ki, 301 maden işçisinin göz göre göre ölüme gönderildiği Soma katliamından hiçbir ders çıkartılmadı. Patronların kar hırsı yeraltına inen madencilerin hem emeğini hem de yaşamını yok saymaya devam ediyor. Emekli madenciler sefalet ücretine mahkum edilirken, çalışanlar gereken denetimler yapılmadığı, iş sağlığı ve işçi güvenliği sağlanmadığı için her an tehlikeyle burun buruna.

Bu maden ocaklarından Nurullah Ercan’a ait Bursa Bükköy Madencilik'te 2009 yılında meydana gelen grizu patlamasında 19 işçinin hayatını kaybetmesine rağmen bugün de aynı denetimsizlik ve iş güvensizliği nedeniyle göz göre göre katliama davetiye çıkartıldığı gibi, bu tehlikeye dikkat çeken işçilerin de keyfi bir biçimde işten çıkartıldığı öğrenildi.

Maden ocağında 17 Şubat 2022 tarihinde kömürün çıktığı ayak ve kaçamak bölümünde kontrolsüz bir biçimde patlatılan dinamit nedeniyle yaralanan ve önlem alınmasını isteyince suçlanarak işten çıkartılan işçilerden 29 yaşındaki Muhammet Mustafa Akçadağ, ANF’ye konuştu. 

İŞÇİLER 40 DERECE SICAK VE GAZLI BİR ORTAMDA ÇALIŞIRKEN DİNAMİT PATLATILDI 

İki ay çok riskli koşullarda ocakta çalıştıklarını belirten Akçadağ, çok fazla metan ve karbondioksidin herhangi bir patlamaya neden olmaması için içeriye temiz oksijen verilmediğini, çok havasız bir ortamda saatlerce ilerleme yapıp kömür çıkarttıklarını söyledi.

Ancak bu riskli duruma rağmen 17 Şubat günü kontrolsüz dinamit patlatıldığına ve 2009 yılındakine benzer bir facianın eşiğinden dönüldüğüne dikkat çeken Akçadağ, yaşananları şöyle anlattı: “O gün işçi arkadaşlarımla beraber yaklaşık 1 kilometre yeraltına indik. Kömür ayak noktasından çıkıyor ve içindeki gazın işçilere zarar vermemesi için hava sirkülasyonu olan kaçamakta havalandırma noktası var. Bu noktada yaklaşık 6-7 kamyon kömür vardı; biz onları dışarı atmak isterken bulunduğumuz yer çok dar bir alan. Ayağımızın altını kazarak ilerliyoruz ve kömürü makineye atıyoruz, makine de bu kömürü taşıyıcılarla yer üstüne çıkartıyor. Bu esnada bize dinamit atışı olacak diye haber verdiler, biz de çıkıp güvenli bölgeye geçtik. 5-10 dakika sonra tekrar içeriye girmemizi istediler. Dinamit kokusu vardı, gaz da vardı. Çalıştığımız yer, 40 derece sıcaklıkta yanan bir yer. İşe devam ederken bulunduğumuz ayak ve kaçamak bölümünde bizi uyarmadan kontrolsüz bir biçimde tekrar dinamit patlattılar. Benim yaklaşık 1-2 metre kadar uzaklığımda oldu ve alevin nasıl içeriye girdiğini gözlerimle gördüm. Patlamanın şiddetiyle savruldum. Başımdaki baretim kırıldı. Benimle birlikte 4 işçi arkadaş daha vardı. Gözlerimizin içine toz ve kömür parçaları doldu, vücudumuzda da ufak tefek sıyrıklar vardı. Kömürler ayaklarıma çarpmıştı ama sıcağı sıcağına o acıyı anlamadım. Üçüncü bir dinamit daha patlatılmaması için o alandan bağırarak çıktım. Yanımda işçi arkadaşım Zülfikar Halaza vardı. Çok etkilendik, yaşananlara inanamadık. Normalde işçiler çalışırken dinamit patlatılmaz. O gün bölgeyi güvenli hale getirmesi gereken dinamitçi Ahmet isimli işçi zaten alkol bağımlısı. Daha önce de alkollü bir biçimde dinamit patlattığı anlaşıldığı için işten çıkartıldı ancak daha sonra yine aynı göreve getirildi. Buradan sağ çıkmamız gerçekten Allah’ın lütfu. 2009’da 19 işçinin hayatına mal olan grizu patlamasına benzer bir patlamaydı, ancak çok fazla gaz olmadığı için büyük bir felaket yaşanmadı. Olay sonrası 7’nci bandın bulunduğu kumanda bölümüne gittik, orada Hamza Çavuş’a güvenlik önlemleri alınmadan nasıl böyle bir patlama yapıldığını sordum; baktım ki yaşanan gayet normalmiş gibi hiçbir tepki vermedi. Ardından işletme müdürü ve personel müdürünün odasına gittik, kimse yoktu. Aradığımız şirket müdürü telefonlarımızı açmadı. Daha sonra öğrendik, bunların pansiyon gibi kullandıkları bir yer varmış, hepsi orada yatıyormuş. Canımı yolda bulmadığımı söyleyerek işçi arkadaşım Zülfikar ile dışarıya çıktık. Şefimiz Oğuz Bey, beni durdurarak nereye gittiğimizi sordu. Kontrolsüz atış yapıldığını, yaralandığımızı belirttim ama hiçbir cevap alamadım.”

‘ÖNLEM ALIN DEDİK, İŞTEN ÇIKARTILDIK’ 

Hastaneye kendi çabalarıyla gittiklerini, ocaktan hiçbir yetkilinin geçmiş olsun demek için bile kendilerini aramadığını belirten Akçadağ, 3 günlük rapor aldığını ancak daha sonra patlama sırasında kömürlerin çarpması sonucunda bütün vücudunun şiştiğini ve alerji olduğunu, ortopedi bölümünde muayene olduğunda ise doktorun raporunu 1 hafta uzattığını söyledi.

Daha hastanedeyken işyerinden çizmelerini, lambasını istediklerini anlatan Akçadağ, yazıhaneye çağrılması üzerine gittiğinde Zülfikar ile kendisinin suçlandığına dikkat çekti.

Akçadağ şunları kaydetti: “Aradığımız halde neden aramadınız, neden habersiz hastaneye gittiniz diyerek bizi suçlamaya başladılar. Personel müdürü şikayetçi olmamam ve olayın üstünün kapatılması için bana baskı yaptı. Ben de burada hata olduğunu, bugün benim başıma gelenin yarın başkasının başına da gelebileceğini ve herkesin çoluk çocuğu olduğunu hatırlattım. Yaşananların üstünün kapatılması değil, önlem alınması gerektiğini söyledim. Önce, tamam dedi. Orada iş güvenliği uzmanı Murat Bey vardı; 2009’da meydana gelen patlamadan dolayı hapis cezası alan ve tutuklanan işletme müdürü Hayrettin Çelik vardı. Gereken incelemeleri yapacaklarını söyleyerek, patlamada kırılan baretimi ‘Bu senin işine yaramaz, sana yenisini verelim’ diyerek delil karartma amacıyla elimden aldılar. 10 günlük raporum sona erdiğinde ise Zülfikar ile benim işten çıkışımızı verdiler, üstelik benimkini ‘devamsızlık’ kılıfına uydurdular.” 

‘BURADA RESMEN CİNAYETE TEŞEBBÜS VAR!’

İşten çıkarıldıktan sonra yaptığı fazla mesailerin ücretinin bile ödenmediğine dikkat çeken Akçadağ, 5 bin 130 TL alması gerekirken hesabına 2 bin 870 TL yatırıldığını aktardı.

Sendikalı olmak işten çıkarılma sebebi olduğu için haklarını arayamadıklarını belirten Akçadağ, suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor.

Soma Katliamında yakınını kaybeden ve Bursa’daki maden ocağına Manisa’dan gurbetçi olarak çalışmaya giden Akçadağ, Bursa Bükköy maden ocağının en az Soma kadar tehlikeli olduğu ve her an bir felaket daha yaşanabileceği uyarısında bulundu.

Ocakta doğru dürüst bir denetleme dahi yapılmadığını vurgulayan Akçadağ, “Bu ocak Nurullah Ercan’a ait ve Türkiye’de 8 maden ocağı , tatil köyleri, otelleri var. Buraya gelen denetçiler önce oralarda yiyip içip tatillerini yapıyorlar, sonra da ocağa gelip sözde denetleme yapar gibi ‘sıkıntı yok’ diye rapor düzenliyorlar. Kaldı ki madende usta olmayan adamlara ustaymış gibi iş yaptırıyorlar. Dinamit patlatma ruhsatı olup olmadığını da bilmiyorum. Ben artık kimsenin maden ocaklarında hayatını kaybetmesini istemiyorum. O yüzden bu davanın sonuna kadar takipçisi olacağım. Burada resmen cinayete teşebbüs var. Bu öyle geçiştirilebilecek bir durum değil” diye konuştu.