Cezaevlerinde ‘Abdullah Öcalan’ ve ‘İmralı’ içerikli mektuplara el konuluyor
Sincan 1 No’lu Cezaevi’ndeki siyasi tutsaklar, içeriğinde Abdullah Öcalan ve İmralı geçen mektuplara el konulduğunu bildirdi.
Sincan 1 No’lu Cezaevi’ndeki siyasi tutsaklar, içeriğinde Abdullah Öcalan ve İmralı geçen mektuplara el konulduğunu bildirdi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgülüğü ve Kürt sorununa demokratik çözüm için cezaevlerindeki açlık grevi 78’inc gününde devam ederken, siyasi tutsaklara yönelik ihlallere her gün bir yenisi eklenmeye devam ediyor.
Ankara Sincan 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde (YGC) bulunan politik tutsaklar kamuoyuna yönelik mesajında, içeriğinde Abdullah Öcalan ve İmralı geçen mektuplara el konulduğu tepkisinde bulundu.
Mesajda “Hapishanelerde bulunan her hükümlü ve tutukluların Anayasa’da ve kanunlarda belirtilen çeşitli hakları vardır. Bu yasalara tabi olan ve Türkiye’nin toprakları içerisinde olan İmralı Ada Cezaevi de dâhildir. Orada tutulan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ve yanında bulunan arkadaşlarımız Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ağır tecrit altında tutularak, ne aile ne de avukat görüşleri yapılmamaktadır. Herkese tanınan telefon hakları kendilerine tanınmamaktadır” denildi.
Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin derinleştirildiği ve giderek tüm topluma yönelik yaygınlaştırıldığını ifade eden tutsaklar, hayatını kaybeden hasta tutsaklar, tahliyelerin keyfi engellenmesi gibi ihlallere de dikkat çekti.
Buna rağmen katiller, çete liderleri, uyuşturucu baronları, katın katilleri, katliamcılar, tecavüzcüler ve topuz bağcıların serbest bırakıldığını belirten tutsaklar, “Bu hukuksuzluk değil de nedir? Bu çifte standart değil de nedir? Bu eşitsizlik değil de nedir? Bu hak ihlali değil de nedir?” diye tepki gösterdi.
Mesajda, “İmralı tecrit sistemi, faşist iktidarın geliştirdiği politik bir stratejidir ve genel Kürt soykırımın parçası olan bir stratejidir. Bu soykırım sistemi her yere yayılmıştır. Son yıllarda yürürlüğe konulan YGC ve S Tipi hapishanelerinin tamamı tecride dayalı sistemsel hapishanelerdir. İnsan, toplumsal bir varlıktır ve dolayısıyla toplum ile vardır” ifadeleri kullanıldı.
Tutsaklar devamla şunları belirtti:
“Bulunduğumuz hapishanede “Dem dema azadî’ye ye” (Ji Reber Apo rê Azadî jî pirskîrek ê Kurd rê çareserî – Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununu çözüm) hamlesinin üzerimize yüklediği sorumluluğun farkında olarak kendimizi güçlü şekilde yüksek moral ve inançla katıyoruz. Hamle çerçevesinde yazdığımız bütün mektuplarımıza el konuluyor. Özellikle Önder Apo’ya ve İmralı’ya değindiğimizde mektuplarımıza el konuluyor. Kısacası Önder Apo’nun isminin geçtiği her mektuba el konuluyor. Devlet ve onun faşist kurumları sadece tecridi uygulamıyor, Önder Apo’nun isminin zikredilmesine dahi engel olmaya çalışarak Önder Apo’yu gündemimizden çıkarmaya çalışmaktadır.
İyi bilmelilerdir ki hiçbir güç yeryüzünde (ve başka bir yerde) bize Önder Apo’yu unutturamayacaklardır. Mektuplarımıza el koyanlar, Önder Apo’yu gündemimizden çıkarmaya çalışanlar iyi bilsinler ki yanılıyorlar. Sonuç olarak başta ailelerimiz, halkımız olmak üzere tüm dostlarımızı Önder Apo’nun özgürlüğü için pratik ve politik mücadeleye çağırıyoruz. Her anlamıyla zengin yol yöntemlerle mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.
Tüm topluma ve dünyaya şunu diyoruz; Önder Apo üzerinde uygulanan tecridin ağırlaştırılması savaşın derinleştirilmesi demektir. Savaşın derinleşmesi ölümlerin derinleşmesi demektir. T.C. ve faşist rejimi ölümler üzerinden duygu sömürüsü yapmaktadır, ölümlerin sorumlusu yarattıkları politikalardır ancak öyle bir algı yaratıyorlar ki insanlar Kürt halkını ve temsilcilerini sorumlu tutuyor. Halkımız ve onun özgürlük hareketi başlattığı hamle ile bu oyunları bozmuştur. Her yerde direnen halkımızı ve yoldaşlarımızı selamlıyoruz. Zafer direnenlerin olmuştur her zaman. Direndik, direneceğiz ve mutlaka kazanacağız an Azadî an Azadî.”