Cumartesi Anneleri’nden Tosun: Nimet’siz bir parçam yarım kaldı

Hukuksuz bir biçimde tutuklanan insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu’nun mücadele arkadaşı olan Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun, “Nimet’siz bir parçam yarım kaldı. Barış, bu uğurda ömrünü vermiş insanları hapsederek olmaz” dedi.

REHİN ALINAN NİMET TANRIKULU

Siyasi soykırım operasyonunda insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu’nun hukuksuzca hapsedilip rehin alınmasına yönelik en büyük tepki mücadele arkadaşı Cumartesi Anneleri’nden Hanım Tosun’dan geldi. 19 Ekim 1995 tarihinde eşi Fehmi Tosun gözaltında kaybedildikten sonra İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde ilk Nimet Tanrıkulu ile tanışan ve yıllarca en büyük desteği ondan gören Tosun, ANF’ye konuştu.

YOLLARI 1990’LI YILLARIN KARANLIĞINDA KESİŞTİ

Hanım Tosun ile Nimet Tanrukulu’nun yolu, faili meçhul cinayetlerin ve gözaltında kayıpların en yoğun yaşandığı 1990’lı yılların karanlık döneminde kesişti. Kendisi gibi eşi Fehmi Tosun’un da Amed Licê’deki köyleri askerler tarafından yakılarak göç etmeye zorlanan Hanım Tosun, hapsedilen eşinin çıktıktan sonra tehdit edilmesiyle bu defa da memleketinden İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. Ama İstanbul’da da kendilerine rahat vermeyen devlet, 19 Ekim 1995 tarihinde eşi Fehmi Tosun’u gözleri önünde kaçırarak gözaltında kaybetti.

‘EŞİM, ‘YETİŞİN BENİ KAÇIRIYORLAR, ÖLDÜRECEKLER’ DİYE BAĞIRDI’

Hafızasına kazınan o akşamı hiç unutmayan Hanım Tosun, yaşananları şöyle anımsattı: “O gün sofrayı kurdum, eşimin ve arkadaşının gelmesini bekliyordum. Saat 18.00 civarıydı. Onların yolunu gözlerken birden üst üste zil çaldı. Yeğenimle gelen kızım Besna’ydı. İlk defa gördüğü bir beyaz arabadan babasını çıkardıklarını ve kollarına giren adamlar tarafından binanın yan tarafındaki bahçeye götürüldüğünü haber verdi. Önce anlamadım, arkadaşları olabileceğini düşündüm ve hemen balkona yöneldim. Aşağıda beyaz bir araba vardı ve kaportayı kaldırmış uzun saçlı bir adam gördüm. Bizim oturduğumuz binanın arka tarafında lise vardı ve tam da liselilerin okuldan dağıldığı saatti. Adamı ve arabayı gördükten sonra hemen bahçeye bakan arka balkona koştum. Sokak ışığının vurduğu bahçede gölgesini gördüm ve tekrar ön balkona koştum. Kolları iki kişi tarafından tutulan eşim balkona doğru bakarak, ‘Yetişin beni kaçırıyorlar, öldürecekler’ diye bağırdı.

‘OĞLUMUN BABASININ KOLUNA EL ATMASIYLA SİLAHIN DİPÇİĞİYLE VURULMASI BİR OLDU’

Biz de hemen çocuklarla aşağı doğru koşmaya başladık. O zaman 14 yaşındaki büyük oğlum benden daha hızlı bir şekilde aşağı inerek babasına yetişti. Babasının koluna elini atmasıyla eşimi tutan telsizli şahıslardan birinin ona silahın dipçiğiyle vurması bir oldu. Oğlum yere düşünce araba hareket etti ve hızla uzaklaşmaya başladı. Arabanın arkasından koşarak, ‘Arabanın plakasını alın, arabanın plakasını alın’ diye bağırıyordum. O esnada liseli bir genç plakayı almış.”

‘NİMET İLE KARDEŞ GİBİ OLDUK’

Beyaz Renault 34 UD 597 plaka bilgisiyle Avcılar Karakolu’na giden Tosun, muhatap alınmadığı gibi bir de polisler tarafından, “Sen plakadan ne anlarsın” denilerek aşağılandığını belirtti. Savcılığa dilekçe verdikten sonra başvuru yapmak için İlk kez geldiği İHD İstanbul Şubesi’nde Nimet Tanrıkulu ile tanıştığını anlatan Tosun, “Nimet o zaman Kayıplar Komisyonu’ndaydı. Başvuruyu o aldı. O günden sonra Nimet ile artık kardeş gibi olduk. Çok yakın arkadaşım oldu. Bu uzun mücadele yıllarında bana en büyük desteği veren insanlardan biriydi. Nimet ile bütün acılarımızı paylaştık. Cenevre’deki Birleşmiş Milletler’e birlikte gittik. Hiç unutmam, Cenevre’de gözaltında kayıplar için toplantılar yapılıyordu ve benim bir gün başım çok ağrıyordu. Otele dönmek istedim yalnız başıma. Nimet de bana, ‘Buralarda kaybolursun, dil bilmiyorsun, yalnız gitme’ demişti. Ben çıkıp otel yolunu bulmuştum. Çok şaşırmıştı. Öyle çok anımız var, bir kader ortaklığı var. Nimet’siz bir parçam yarım kalmış gibi hissediyorum” dedi.

                                                                                      Nimet Tanrıkulu

‘EŞİ CELALETTİN, EŞİMLE AYNI KOĞUŞTA KALMIŞ’

Nimet’in eşi 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can ile de bir ortak noktaları olduğunu anlatan Tosun, “Nimet bir gün eşi Celalettin ile evimize geldi. O zaman Celalettin hapishaneden yeni çıkmıştı ve illa ki benim ziyaretime gelmek istiyordu. Celalettin eve geldiğinde çok duygulandı, çocuklara sarıldı. Bana geldikleri gün bir şey söylemediler. Birkaç gün sonra Nimet bana Celalettin’in Antep’teki hapishanede eşim Fehmi ile aynı koğuşta kaldığını anlattı. Fehmi’nin o kadar arkadaşı vardı, o gözaltında kaybedildikten sonra hiçbiri benim yanıma gelmedi. Ama Celalettin hapisten çıkar çıkmaz hemen benim ziyaretime geldi. Çok duygulandım” diye konuştu.

‘DEVLET KENDİSİ YOL AÇMASINA RAĞMEN BARIŞ İÇİN ÇABALAYANLARI KRİMİZİNALİZE ETMEYE ÇALIŞIYOR!’

Nimet’in gözaltına alındığı gece de beraber olduklarını, Nimet ile birlikte 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde akşama kadar İHD’de nöbet tuttuklarını belirten Tosun, Nimet’in daha sonra kadınların toplandığı Karaköy’e gittiğini, sabah da evde gözaltına alındığını dile getirdi. Nimet’in ömrünü insan hakları mücadelesine verdiğini, 12 Eylül faşist darbe zihniyetine karşı yıllarca direndiğini hatırlatan Tosun, bir taraftan barıştan ve süreçten bahsedenlerin bir taraftan ömrünü barış ve insan haklarına adamış insanları hapsettiğini hatırlattı. “Hem öfkeliyiz, hem üzüntülüyüz” diyen Tosun, şunları kaydetti: “Biz insan hakları mücadelesini verirken bütün bedelleri göze alıyoruz. Nerede hak ihlali varsa karşısında biz duruyoruz ve bunun bedeli ne olursa olsun duracağız. Çünkü haklı olan biziz. Nimet’in 40 senedir İHD’de verdiği mücadelenin haddi hesabı yoktur. Nimet bugüne kadar bir karıncayı bile incitmemiş, kimseye hakaret etmemiş, hep incinen, darda olanlar, haksızlığa uğrayanlar için çaba vermiş bir insan. İsmi gibi nimettir Nimet. Tam olarak içeriğini bilmemekle beraber, zannedersem 2013'te barış sürecinde açılmış bir dosya var hakkında. Devlet kendisi yol açmasına rağmen bugün o süreçte barış için çabalayanları kriminalize etmeye çalışıyor. Şu anda da bir taraftan bir süreçten, barıştan bahsediyorlar, diğer taraftan önceki süreçte barış için adım atanları hapsediyorlar. Ben bu işten hiçbir şey anlamadım. Meclisin içinde bas bas bağıran bir Devlet Bahçeli var, diğer yandan yerine kayyum atanan belediye başkanları, hukuksuz bir biçimde tutuklanan insan hakları savunucuları, gazeteciler, sendikacılar ve siyasetçiler var. Bunu kabul etmek mümkün değil.”

‘BARIŞ OLACAKSA İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINI HAPSEDEREK OLMAZ!’

Nimet’in ayrıca yaşlı annesine, babasına ve engelli kız kardeşine baktığına dikkat çeken Tosun, onun hukuksuz bir biçimde tutuklanmasıyla bakıma muhtaç annesi, babası ve kız kardeşinin de mağdur edildiğini vurguladı.

Nimet Tanrıkulu’nun bir an önce serbest bırakılmasını isteyen Tosun, “Barış olacaksa, süreç olacaksa bu insan hakları savunucularını keyfi olarak hapsetmekle olmayacak. Savaş nedeniyle bire bir mağdur edilmiş insanlar olarak barış istiyoruz ama onurlu bir barış istiyoruz. Her iki tarafın da gururunu kırmadan yapılacak bir barış. Barış isteyen çok sayıda İHD yöneticimizi kaybettik. Biz eşimle aynı köylüyüz ve köyümüz yakıldı, tehditlerle göçlere zorlandık. Benim eşim kimsenin malına mülkünü gasp etmemiş, kimseyi öldürmemişti; sadece siyasi bir kimliği olduğu, anadili olan Kürtçeyi savunduğu için 4 yıl hapsedildi, çıktıktan 1 sene sonra da gözaltında kaybedildi. Hâlâ bir mezarı yok. Ama yine barış diyen biziz. Ama dediğim gibi bir barış olacaksa onurlu bir barış olsun ve samimiyet olsun. Samimiyseler önce Galatasaray Meydanı’ndaki polis bariyerlerini kaldırsınlar. Ama samimi değiller. Zaten onurlu barış, barış için ömrünü adamış insanları tutuklayarak zaten olmaz” vurgusunda bulundu.