DBP: İmralı tecridine karşı kamuoyunu duyarlılığa çağırıyoruz

DBP, "Kürt halkına karşı topyekûn savaş ve soykırım politikalarının dozu artıyor. 3. Yol siyaseti ile kazanacağız. İmralı tecridine karşı kamuoyunu duyarlı olmaya çağırıyoruz" dedi.

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) 9-11 Temmuz arasında gerçekleştirdiği Kadın Meclisi, Parti Meclisi (PM) ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantılarına dair sonuç bildirgesini açıkladı.

Açıklamada, toplantılarda siyasal ve örgütsel durumların ele alındığı, eleştiri ve öz eleştiri ile yeni dönem planlaması yapıldığına dikkat çekilerek, "Mücadele hattımızı büyütmeye ve daha güçlü örgütlenme kararlılığı ortaya konuldu” denildi.

'KÜRT HALKINA KARŞI SOYKIRIM POLİTİKALARI ARTIYOR'

DBP Genel Merkezi tarafından açıklanan sonuç bildirgesi şöyle:

“Kurdistan, Türkiye ve Ortadoğu da ırkçılık, milliyetçilik ve dinciliğin cinsiyetçilik eksenli bir politikayla kadınlara ve topluma karşı amansız saldırılarıyla karşı karşıya olduğumuz zorlu bir dönemdeyiz. Faşizmi kurumsallaştırma temelinde gelişen diktatörlük heveslisi egemen milliyetçi, dinci, ırkçı koalisyon toplumu hizaya sokma politikalarını Kürt düşmanlığı ve cinsiyetçilik üzerinden örmektedir. AKP-MHP faşizmi ve ilkel milliyetçilik üzerinden gelişen Kürt halkına karşı topyekûn savaş ve soykırım politikalarının dozunu gün geçtikçe artırmaktadır.

'KURDİSTAN TÜM KAYNAKLARIYLA SÖMÜRÜLMEK İSTENİYOR'

AKP-MHP faşist blokunun 2023 yılını yeni Türkiye Yüzyılı olarak adlandırması esasta ulus devletin sınırlarını çizen ve aynı zamanda Kürtleri statüsüz bırakan Lozan antlaşması güncellemek istenmektedir. Bu bakımdan yeni yüzyılda da inkar ve imha siyaseti ile yürüttüğü soykırım savaşıyla Kürtlerin yine statüsüz bırakılması hedeflenmektedir. Lozan Antlaşması üzerine tartışmaların derinleştiği bu dönemde geride bıraktığımız yüzyıldaki gibi Kürdistan’ın statüsüz bırakılmasına karşı Kürt halkının kararlı ve örgütlü mücadelesi yeni bir Lozan’ın yaşanmasına izin vermeyecektir. 100 yılık mücadelemizin birikimleri bizlere bunu göstermektedir. Diğer yandan Astana görüşmelerinde yayılmacı devletlerin Rojava başta olmak üzere Ortadoğu coğrafyasına yönelik yürüttükleri tartışmalar ve Türkiye’nin AB sürecinin yeniden başlatılmasına olumlu yaklaşımlar göstermektedir ki, Kurdistan önümüzdeki süreçte yeniden tüm kaynaklarıyla sömürülmek istenmektedir.

'HALKIN ÇİZGİSİ KAZANDIRIR'

Bu yüzyılda yeni sömürünün adresi Lozan Antlaşması’nın yerine NATO eliyle devam ettirilmek istenmektedir. Bu süreçte başta DBP olmak üzere bizlere Lozan’ın bitiminde oluşacak zemini Kürt halkının kazanımlarıyla donatma yolunda çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
2014 yılından bugüne siyasetimiz üzerinde yürütülen çöktürme planının etkileri gün geçtikçe artarak devam etmektedir. Özellikle 14-28 Mayıs seçimlerinde bu planın etkilerini her yönüyle karşımıza çıkmıştır. Seçim sonuçlarını yalnızca iki ayın çalışmasıyla ele alamayacağımız ve değerlendiremeyeceğimiz gibi bu süreçte bizden kaynaklanan eksikliklerin, sürece cevap olamayışımızın öz eleştirisi verilmiştir. Bu süreçten çıkış anahtarını elinde tutanın halk olduğu, halkın çizgisinin izlenmesiyle oluşturulacak dönemin mücadele hattının siyasetimizi içinde bulunduğu buhrandan çıkaracağı tespiti yapılmıştır.

İMRALI TECRİDİ

Tecrit, bugün İmralı’dan yaşamın her alanına sirayet etmiştir. Direnen tüm toplumsal kesimlerin iradesi yok sayılmakta; kadınlara, doğaya, inançlara, gençlere yönelik düşman politikalar gün geçtikçe derinleştirilmektedir. AKP- MHP iktidarı Sayın Öcalan üzerindeki tecritte ısrar ederek, savaş politikalarını devam ettirmek suretiyle bölgeyi içinden çıkılamaz bir krize sürüklemek istemektedir. Kürt sorununu çözümsüz bırakmak iktidarın tekçi, milliyetçi karakterini güçlendirme çabasıdır. Tecrit, Türkiye’de toplumsal barışın önündeki en büyük engeldir. 25 Mart 2021’den bu yana Sayın Abdullah Öcalan avukatları ve ailesiyle görüştürülmemektedir. Bugün cezaevinden sokağa yaşam tecrit edilmekte, toplum kutuplaştırılarak düşmanlaştırılmaktadır. Tecridin son bulması için tüm demokrasi çevrelerini, kamuoyunu daha duyarlı olmaya çağırıyoruz.

ZİNDANLARDA ZULÜM VE DİRENİŞ

Hapishanelerde siyasi tutsaklara karşı uygulanan düşman hukuku derinleştirilerek devam etmektedir. ‘Cezaevinde kalamaz’ raporlarına rağmen hasta tutsakların adeta fiili idama maruz bırakılması, hak ihlallerinin giderek artması, keyfi uygulamalar ve infazların yakılmasıyla süresi dolan siyasi tutsakların tahliyeleri engellenmektedir ve adeta teslimiyet dayatılmaktadır. Benzer uygulamalar Kurdistan Bölgesindeki zindanlarda da söz konusudur. Hewlêr cezaevinde tutsak edilen Mazlum Dağ ve Abdurrahman Er, kendilerine yönelik baskı, şiddet ve keyfi uygulamalara karşı 57 gündür süresiz ve dönüşümsüz şekilde açlık grevini sürdürmektedirler.

BAŞUR'DAKİ KATLİAMLAR

Yine Başur’da son süreçlerde yapılan sivil katliamlar hukuksuzluğun sınırsızlığını göstermekte, İnsan haklarının ihlalinin en net göstergesi olmaktadır. Nagehan Akarsel’ den Hüseyin Arasanlar’a kadar yaşanan tüm sivil suikast ve katliamlara karşı tüm toplumsal kesimler ve sivil toplum kuruluşlarını duyarlılığa ve yaşam hakkı, örgütlenme hakkı kapsamında mücadelesini yürütmeye Demokratik bölgeler Partisi olarak çağrıda bulunuyoruz.

KADINLARA DÖNÜK SALDIRILAR

AKP-MHP eliyle cinsiyetçilik eksenli bir politikayla kadınlara ve topluma karşı amansız saldırılarıyla karşı karşıya olduğumuz zorlu bir dönemdeyiz. Erkek egemen sistemin bütün kötülüklerine ve saldırganlığına karşı mücadelenin ‘Jin jiyan azadi’ ile taçlandırılması tesadüfi değildir. Bugün KUrdistan’dan başlayan bu ses tüm dünyanın ortak sesi olmuş durumdadır. Toplumsallaşan bu sesi daha da yükseltmek, örgütlemek ve 21. yüzyılın kadın devrimi haline getirmek temel görevimiz olmaktadır.  Faşizmin yükselmesiyle cinsiyetçi eril dilin bir kez daha hortlamaya başlaması, kadına dönük artan baskı mekanizmaların yargı eliyle korunmaya çalışması, kadın kazanımlarına dönük artan yoğun saldırılar, kadın cinayetleri, yeniden artan kadın intiharları ve daha sayacağımız birçok saldırı erkek devlet eliyle sistematize edilmektedir. Öncelikle kadın özgürlük politikalarını hedef almakta, kadın kimliğine, varlığına, bedenine, değerlerine ve mücadelesine saldırmaktadır.

'HER ALANDA DİRENİŞ BÜYÜYECEK'

DBP kadın meclisleri olarak en büyük öz savunmamızın örgütlü mücadelenden geçtiğini biliyoruz. Yeni dönem görevimiz olan kadın örgütlülüğünü inşa etme ve var etmeye kararlıyız. DBP Kadın Meclisleri olarak; direnişi büyütmek, örgütlenerek birlikte örgütlemek, kadın aklını, rengini siyasete kazımak ve kadın özgürlükçü bir toplum yaratmak ana hedefimizdir. DBP Kadın Meclisleri aracılığıyla erkek egemenlikçi yaklaşımlara karşı direnişimizi her alanda büyüteceğiz.

Bütün bu tablo karşısında DBP olarak üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız ve gereken tüm adımları atmaya hazırız. Eksikliklerimiz ve hatalarımızdan ders çıkararak 3’üncü yol siyasetimizi yeniden öreceğiz. Yeni yüzyılda rol ve misyonumuzun farkına vararak Kürt halkına kazandırmak üzere buradayız. Temelimiz sağlam, irademiz ve kararlılığımız tamdır. Halkın örgütlülüğü ve 3’üncü yol siyaseti yeniden yapılanmanın rotasıdır. Halkımızla birlikte 3’üncü yol siyasetini örme ve büyütme kararlılığıyla büyük başaracağımıza ve kazanacağımıza inanıyoruz…”