26 yıldır İmralı Ada Hapishanesi’nde ağır işkence koşullarında tutulan Önder Apo üzerindeki tecrit koşulları devam ediyor. 44 aylık mutlak iletişimsizlik halinin ardından yeğeni DEM Parti Milletvekili Ömer Öcalan ile bir görüşme gerçekleştiren Önder Apo, kamuoyuna gönderdiği mesajda, tecridin devam ettiğine dikkat çekerek, şu ifadeleri kullanmıştı: “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuksal ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim.”
Küresel çapta yürütülen “Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Siyasi Çözüm” hamlesinin destekçilerinden İsviçre Ticino Kanton Parlamentosu Milletvekili Dr. Beppe Savary, İmralı tecridini, Önder Apo’nun mesajını ve son dönemde Kürt sorunu bağlamında yaşanan tartışmaları ANF’ye değerlendirdi.
TECRİTTE ISRARIN NEDENİ DUYULAN KORKU
Türk devletinin tecrit politikalarını sert bir dille eleştiren Dr. Beppe Savary, “Abdullah Öcalan üzerinde devam eden bu tecrit, tüm uluslararası hukuka aykırıdır. Yalnızca bir kişiye değil, insanlığın temel haklarına yapılmış bir saldırıdır” dedi.
Erdoğan rejiminin tecrit politikasını devam ettirmesinin ardındaki motivasyonu da eleştiren Savary, “Erdoğan rejimi, Abdullah Öcalan'ın serbest kalması durumunda üstlenebileceği siyasi ve barışçıl rolün farkında. Öcalan’dan korktukları için bu tecritte ısrar ediyorlar. Öcalan, yine de tecrit altında bile yazıları ve kitaplarıyla Kürt halkının mücadelesine katkıda bulunmaya devam ediyor. Öcalan’ın hapishaneden yazdıkları bana, İtalya ve ötesindeki demokratik ve sosyalist mücadeleler üzerinde derin bir etkisi olan İtalyan devrimci Antonio Gramsci'yi hatırlıyor” diye kaydetti.
YÜZYILLIK SORUNUN ÇÖZÜMÜ ABDULLAH ÖCALAN’DA
Önder Apo’nun Kürt sorunun çözümündeki rolünü, Güney Afrika’daki Apartheid rejimi karşısında Nelson Mandela’nın oynadığı rolle karşılaştıran Dr. Beppe Savary, şu ifadeleri kullandı: “Abdullah Öcalan’ın aktif katılımı olmadan 100 yılı aşkın bir süredir devam eden Kürt sorununa kalıcı bir çözüm bulunamayacağına inanıyorum. Bu bana Güney Afrika'daki durumu hatırlatıyor. Nelson Mandela'nın serbest bırakılması ve ardından aktif katılımı olmasaydı, Apartheid meselesinin çözülmesi ve ortadan kaldırılması mümkün olmazdı. Hepsinden önemlisi, Mandela özgür olmadan iç savaşa barışçıl bir çözüm bulmak mümkün olmazdı”.
PKK’YE 'SİLAH BIRAK' DEMEK ANLAMSIZ
Son dönemde Kürt sorunu bağlamında yaşanan tartışmalara da değinen Dr. Beppe Savary, Türk devletinin çözümde samimiyse Önder Apo’yu özgür bırakması gerektiğini ifade etti. Beppe Savary şunları kaydetti: “Abdullah Öcalan özgür olmalıdır. Onun demokratik konfederalizm önerisi bence sadece şu anda dört devlet -Türkiye, Suriye, Irak ve İran- arasında bölünmüş olan Kürdistan için değil, tüm Ortadoğu için bir çözüm olabilir. Türk devletinin PKK’ye silah bırak demesi anlamsız. Bu nedenle Kürt sorununu görüşmek üzere masaya oturmadan önce Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını talep etmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Öcalan'ın serbest bırakılması ve Türkiye'nin barışçıl bir çözüme ulaşmaya yönelik samimi arzusunu gösteren inandırıcı sinyaller vermesi ve yasal düzenlenmeler yapmasının ardından PKK'nin silah bırakması tartışılabilir. Her şeyden önce Türkiye Kürt halkına karşı bombardımanı ve savaş suçu işlemeyi durdurmalıdır. Türkiye’nin bu tutumu, çözüme dönük ciddi tartışmalara girmeye hazır olduğuna dair güçlü bir sinyal olacaktır. Benim için iki temel koşul var: Abdullah Öcalan serbest bırakılması ve Kürdistan'daki savaşın durdurulması”.
ULUSLARARASI TOPLUM SORUMLULUK ALMALI
Türk devleti ve Kürtler arasında gelişebilecek bir müzakere sürecinde veya bu müzakerenin sağlanmasında İsviçre’nin ve uluslararası toplumun sorumluluk alması gerektiğini ifade eden Dr. Beppe Savary, “Gelişebilecek bir müzakere sürecinde İsviçre bir rol oynayabilir. Ne yazık ki şu anda İsviçre dış politikasını Amerikan dış politikasının bir tür uzantısı haline getiren bir dışişleri bakanımız var. Bence böyle bir durumda liderliği üstlenmek İsviçre sivil toplumuna düşüyor. Önde gelen politikacıların da aralarında bulunduğu sivil toplumdan bir heyet yapıcı bir rol oynayabilir.
Öte yandan, Erdoğan'ın kilit ortağı olarak Almanya'nın belirleyici bir rol oynayabileceğine inanıyorum. Eğer Almanya Kürt sorununun çözümüne aktif bir şekilde dahil olmayı kabul ederse, bu çok önemli bir adım olacaktır. Buna ek olarak, 101 yıl önce Lozan'daki Ripon Sarayı'nda yapılan müzakereler sırasında masanın etrafında bulunan tüm devletleri de sürece dahil etmek gerekecektir. Kalıcı bir çözüm, sağlam uluslararası garantörler gerektirir” dedi.
PKK YASAĞI ÇÖZÜMÜN ÖNÜNDE BİR ENGEL
Avrupa’nın PKK’ye dönük tutumunun Kürt sorununun barışçıl çözümü önünde bir engel teşkil ettiğini işaret eden İsviçreli siyasetçi Beppe Savary, şunları kaydetti: “PKK'nin Avrupa’da ‘terör’ listesine nasıl girdiğini çok iyi biliyoruz. Dönemin Alman Şansölyesi Kohl’un dönemin Türkiye Başbakanı Tansu Çiller'e sunduğu bir hediyeydi. Benzer şekilde, ABD ve Avrupa devletleri Abdullah Öcalan'ın yakalanmasına yardım ettiklerinde Türkiye'ye bir hediye daha vermiş oldular. Bu jestler karşılığında bir şey alma umuduyla yapıldı. Bu devletlerin tutumlarını tamamen gözden geçirmesi gerekir. PKK derhal bu listeden çıkarılmalı”.
MÜCADELEDE EDENLER KAZANACAK
Abdullah Öcalan’ın özgürlüğüne dönük küresel çapta yürütülen kampanyanın önemine işaret eden Dr. Beppe Savary, şunları ekledi: “İlk olarak, bu kampanya tüm dünyaya Kürt sorununun hala çözülmediğini ve Öcalan'ın hala uluslararası hukukun açıkça ihlal edilerek tutulduğunu hatırlatıyor. Bu kampanya Avrupa hükümetleri ve dolayısıyla Türk hükümeti üzerinde dolaylı da olsa bir baskı oluşturmaktadır. Bu baskılar, somut sonuçlar doğurabilir. Kürt sorunun çözümünün temel koşulu Öcalan’ın özgür olmasıdır. Abdullah Öcalan serbest bırakılmadan Kürt sorununun çözümüne yönelik gerçek bir ilerleme öngörmek bana çok zor görünüyor. Bu anlamda bu kampanyayı her alanda daha da büyütmeliyiz.
Rosa Luxemburg'un dediği gibi, ‘Mücadele edenler kaybedebilir ama mücadele etmeyenler çoktan kaybetmiştir’. Mücadeleye devam etmekten başka seçeneğimiz yok. Sonunda kazanacağımıza inanıyorum, ancak bunun uzun bir mücadele olacağını kabul etmeye hazır olmalıyız. O halde durmaksızın mücadeleye devam etmeliyiz”.