Erdem Kavlak olayı ve öncesi

12 Temmuz 2023 tarihinde Türk devletinin özel savaş televizyonlarından birinin alt yazısında "Pençe-Kilit" operasyon bölgesinde bir silah kazası sonucu ağır yaralanan Erdem Kavlak isimli askerin ölüm haberi yayınlanıyordu.

Bu haberi okuduktan sonra kendi aramızda “Erdem Kavlak ya kesin intihar etmiş ya da bir şeylere isyan etmiş öldürülmüştür” diye tahminlerde bulunduk. Bu tahmini yapıyor olmamızın nedeni; daha öncesinde "silah kazası sonucu öldü, uçurumdan düştü, arı soktu, suda boğuldu" diyerek ölüm haberlerini yayınladıkları askerlerinin hangi sendromlarla ölüme sürüklendiğini ya da öldürüldüğünü defalarca kez görmüş ya da duymuş olmamızdı.

13 Temmuz 2023 tarihinde Erdem Kavlak isimli Türk ordusu mağdurunun, komutanlarına isyan ettiği video yayınlandı.

ERDEM KAVLAK OLAYINI YARATAN NEDENLERE KISA BİR BAKIŞ

Savaş suçlusu Türk ordusu 23 Nisan 2021 tarihinde Medya Savunma Alanlarına dönük gerçekleştireceği en kapsamlı işgal operasyonlarının startını verdi. Operasyonların başladığı günlerde başta Erdoğan ve bakanlar çetesi, bu operasyonun ne kadar devam edeceği konusunda net rakamlar belirtiyorlardı.

Bu konuda en iddialı konuşanlar, bu operasyonun 2 ay içerisinde tamamlanacağını ve Medya Savunma Alanlarının 2 ay içinde tamamen işgal edileceğini öngörüyorlardı. Ancak Türk ordusu paralı askerlerinden, üst düzey komutanlarına kadar bu operasyona kafalarını kaşıyarak girdi. Dönemin savaş suçları bakanı, televizyonlarda bas bas bağırarak Pençe Kilit operasyonunun reklamını yaparken, savaşın gerçek yüzü olan Zap ve Avaşîn sahalarında Türk askerlerinin durumu hiç de söylenildiği gibi değildi.

Daha önce de özellikle Zagros sınır hatlarında farklı yıllarda birçok operasyon gerçekleştirmişlerdi. Kalekollar ve üstün teknikle donattıkları kendi geri cephelerine dayanarak sınır ötesinde operasyon yapıyorlardı. Ama 23 Nisan 2021 tarihinde daha sonraları kendilerinde sendromlar yaratacak bir kalkışmada bulundular. Faşist şef Erdoğan her gün sınır ötesinin bilmem kaç kilometre içine ilerliyoruz, diyerek kendini Ortadoğu’nun yeni fatihi ilan ededursun, gerillanın yıllardır konumlandığı ve adeta her birini bir kaleye dönüştürdüğü iç alanlara doğru ilerleyen Türk askerleri, liderleri kadar kendilerinden emin değildi.

SONRALARI ANLADIK Kİ OLAY ‘ASKER İNDİRME’ DEĞİL, ‘ASKER KALDIRMA’ İMİŞ

2021 yılında zafer naraları ve mehter marşları ile Zagroslara sürülen Türk askerleri, ilk şokunu Mam Reşo’da yaşamıştı. Çünkü dönemin savaş tarzı gerekliliklerini iyi okuyan gerilla, eskisi gibi savaşmayacaktı. Yılların emeği sonucu ile inşa edilen savaş tünelleri, 2021-2022 gerilla savaşının en görkemli direnişlerine zemin olacak ve Türk ordusunu şoka uğratacaktı.

O günlerde en ilginç olan şeylerden biri, Türk ordusunun Mam Reşo tepesine her gece aralıksız yaptığı indirmelerdi. Bir gecede 50’den fazla indirme yaptıklarına şahit oluyorduk. Biz de sürekli ‘herhalde teknik malzeme ya da cephane indiriyorlar’ diye düşünüyorduk. Sabah kalkıp Mam Reşo tepesine baktığımızda, tepenin üzerinde birçok teknik malzeme, yaşam malzemesi ve ağır silahlar falan göreceğimizi sanıyorduk. Ancak indirmelerin yapıldığı gecenin sabahında yine tepenin üzerinde askerlerden başka hiçbir şey görünmüyordu. Daha sonraları anladık ki Mam Reşo tepesine yapılan, sadece ‘asker indirme’ değil, aynı zamanda ciddi bir ‘asker kaldırma’ faaliyetiydi. Türk ordusu Mam Reşo tepesinde askerlerini çerez gibi harcıyor, her gece ölen askerlerini Rubarok karakoluna taşırken yerine yenilerini getiriyordu. Ancak Skorskylerle taşınan sadece cenazeler değil savaş sahasında iki günden fazla dayanamayan askerlerdi de. Türk ordusu neredeyse her gece asker değiştirmek zorunda kalıyordu.  

ANCAK HER ŞEYDEN BIKMIŞ BİR ASKER SİLAHSIZ VE ÇIPLAK GEZER SAVAŞ SAHASINDA

Yani sahadaki gerçeklik ile televizyonlarda yapılan ‘kahraman Mehmetçik’ propagandası birbirini tutmuyordu. Türk askerleri, "2 ayda bu iş tamam. 2 ay sonra baba ocağınıza dönersiniz" yalanlarıyla ikna ediliyordu. Ama 1 ay, 2 ay, 6 ay, 1 yıl, 2 yıl ve hala devam ediyor. 

Zagrosların arazisi zordur, asidir. Kışları insanı donduracak kadar soğuk, yazları ise çekilmeyecek kadar sıcaktır. Ve ancak bu coğrafyada doğup büyüyen ve bu coğrafyaya yıllarını vermiş insanlar burada yaşayabilir.

2021 yılında tam teçhizat alana inen askerler, yaz aylarına doğru üstleri çıplak, silahsız bir şekilde arazide dolaşmaya başlamıştı. 24 Mayıs'ta Zap’a bağlı Cehennem Tepesinde öldürülen ve üzerinde sadece iç çamaşırı olan asker gibi... Duyarlılık, kamuflaj, gizlilik, uyanık olmak üzerine yıllarca eğitim gören bir askeri bu hale getiren nedir? Ancak her şeyi bir yana bırakmış, hayatından bezmiş, bıkmış bir asker silahsız ve çıplak gezer savaş alanında. Onları bıktıran, bezdiren elbette sadece sıcak hava falan değil, gerillanın gösterdiği direniş ve bunun karşısındaki başarısızlıklarıydı. Başarısız oldukları ve sonuç alamadıkları her saldırı sonrası komutanları tarafından azarlanan, dövülen bir asker elbette çok ağır bir psikolojiyi yaşayacaktı.

İşin diğer yanı da şu: Gerilla kendi ideolojisi, bağlılıkları, amaçları uğruna her gün can veren fedai bir ordu. "Keşke canımızdan başka verecek şeyimiz olsaydı" diyen Zîlan’ın takipçisidir gerilla ordusu. Ve de yüreği çelik gibi sağlam. Aynı eylemde yanındaki arkadaşı şehit düştüğünde, onun da silahını alıp düşmanın üzerine daha hızlı giden, daha çok savaşan onlarca gerilla tanıdık Kurdistan dağlarında. Ne yanında parçalanan yoldaşının bedenini gördüğünde ürken ne de ölümden korkan onlarca cesur savaşçı tanıdık. Gerilla savaşındaki istikrarlılık, bir an bile duraksamadan ilerlemesi buradan geliyor.

Bu konuda Türk ordusunun askerlerini gerilla ile karşılaştırmak ve kıyaslamak ancak gerillaya saygısızlık olur. Ancak eylem yapılan bir alanda ölüsünü almaya gelen Skorskylerin sadece o cenazeyi değil, aynı gün en az 20 askeri de kendisiyle beraber götürüp yerine yenilerini getirmek zorunda kalması çok dikkatimizi çekiyordu. Bu savaşın ağır psikolojisine, bedellerine, koşullarına hazır olmayan, yüreği ve beyni gerilla kadar sağlam olmayan Türk askeri her gece Skorskyler ile oradan oraya taşınıyordu.

TÜRK ORDUSUNUN EN ÇOK CANINDAN BEZMİŞ KUVVETİ WERXELÊ'DEKİYDİ

Türk askeri, 17 Nisan 2022 yılında yine Zap ve Avaşîn alanında başlatılan saldırıya da aynı psikoloji ile katıldı. Geçen yıl onların hareketlerinden tespit ettiklerimiz gerçeklikleri, bu kez onların ağzından duyuyorduk o yıl. Türk ordusunun en çok canından bezmiş kuvveti, Werxelê tepesindeki kuvvetti. Gerillalar dışarıda kendi aralarında konuşan askerlerin seslerini dinleyebiliyorlardı. O süreçte bir asker ve komutan arasında geçen diyaloğu şöyle aktardılar: Komutan askere; "Hadi senin sıran! Hadi aslanım, içeri gir, sonrası kolaydır" diyor. Asker ise "Ben canımı yerde bulmamışım. Ben girmem, o girsin" diyerek diğer arkadaşını işaret ediyordu. Tam bir silah arkadaşlığı, göz yaşartan bir arkadaşlık ilişkisi!  

Sonunda birbirlerine giriyorlar. Werxelê direnişçileri askerlerin her gün birbirleriyle kavga ettiklerini aktarıyordu. Werxelê direnişi 100. gününe yaklaşıyordu, yetkili olduğu anlaşılan bir komutan gerillaya bir teklifte bulunuyordu. Bu sefer teslimiyet teklifi falan da değil. Şöyle diyor; "Tamam, teslim olmayacaksınız, anladık. O zaman bu mevziyi bırakın gidin, size karışmayacağız, kimseye de bir şey söylemeyeceğiz." Türk ordusunun askerlerinin  bu efsanevi direniş süresince yaşadıkları artık burunlarına kadar gelmişti ki, kendi üstlerinden habersiz gerillaya teklifler yapıp bu işi kolaydan halletmeye çalışıyorlardı. Anasının yemeğini özleyenler, konserve yemekten bıkanlar, banyo yapamamaktan şikayet edenler, nişanlısını hayal edenler, nöbette uyuyakalan ve her seferinde gafil avlananlar, iç çamaşırı ile mevzi tutan askerler elbette yüzyılın en fedai ordusu Apocu gerillalarla başa çıkamazdı!

GERİLLAYA KARŞI SAVAŞAN HER ASKERİN REHABİLİTASYON MERKEZİNE UĞRAMASI ŞART

Her mevzide yaşanan birçok farklı olayın örneklerini daha da verebiliriz. Sonuç olarak demek istediğim; Türk askerlerinin Medya Savunma Alanlarında durumu hiç iyi değil. Ve bu durum bugün karşımıza çıkan sonuçlarla kendini ispatlıyor. Erdem Kavlak’ın ‘bir kaza sonucu’ ölmesi ya da öldürülmesi, ne hikmetse ölmeden kısa bir süre önce de "durumumuz iyi değil, burada bana bir şey olursa sorumlusu komutanlardır" demesi, büyük Zap ve Avaşîn direnişinin bir sonucudur. Sadece Erdem Kavlak değil, bugün farklı bahanelerle öldüğü söylenen birçok askerin akıbeti aslında belli değildir. Bu savaşın ağır psikolojisine dayanamayan birçok askerin intihar ettiği ya da onları bu karanlığın içine sürükleyenlere karşı isyan ettikleri için öldürülen asker sayısının haddi hesabı olmadığı su götürmez bir gerçek. Sendrom yaşayanlar, intihar edenler, topluma artık uyum sağlayamayanlar, delirenler vs. vs... Medya Savunma Alanlarında gerillaya karşı savaşan her askerin rehabilitasyon merkezlerine uğraması şart. Yoksa Erdem Kavlak olayında yaşanan "kaza" gibi durumlar daha çok yaşanabilir.