Eren: Güvenlikçi politika çözüm değil

Amed Barosu Başkanı Nahit Eren, “Kürt meselesinde güvenlikçi politikalar ve yargı pratiğiyle sorun çözülmez” dedi.

Kabine değişikliği konusunda çok da iyimser olmamak gerektiğini belirten Amed Barosu Başkanı Nahit Eren, daha çok bir sistem politikası, yani devlet politikasının devrede olduğunu söyledi. 

ANF’ye konuşan Amed Barosu Başkanı Nahit Eren, son 7-8 yılda Türkiye'nin hukuk ve adalet karnesinin çok zayıf olduğunu hatırlatarak, bu yıllarda temel hak ve özgürlükler alanındaki daralma, Kürt meselesine güvenlikçi bakış açısı ve çok kötü bir yargı pratiğiyle karşı karşıya kalındığına işaret etti. Eren, gerek Kürtlerin mağduru olduğu dosyalardaki yargı pratiğinin gerekse en küçük muhalif sesin soruşturmaya dönüşmesini gördüklerini söyledi.

İÇİŞLERİ BAKANI’NIN DEĞİŞMESİ

Toplantı ve gösteri yürüyüşü konusundaki katılımların örgüt üyeliği suçlamasına kadar gittiğinin altını çizen Eren, şöyle devam etti: “Hatta bizzat iddianamelere konu edildi. Şimdi bu anlamda kötü bir 7-8 yıldan sonra yeni bir kabine hepimizde tabii ki yeni bir beklenti oluşturuyor. Bu dediğimiz sürecin en önemli aktörü, bana göre İçişleri Bakanı idi. İçişleri Bakanı'nın toplumun tamamına sirayet eden etkileri oldu. Bu anlamda İçişleri Bakanı’nın değişmesi önemli bir gelişmedir. Tabii kabinenin değişikliği konusunda çok iyimser olmamak da gerekiyor. Bana göre daha çok bir sistem politikası, yani devlet politikası devrededir.”

SİSTEM ÇOK DA KİŞİLERE BAĞLI DEĞİL

Devletin zamana ve yere göre yeniden şekillendiğini, süreçlere göre değişim gösterebildiğini kaydeden Eren, şunları söyledi: “Bu anlamda kabine değişikliği acaba sistemsel bir değişiklik ya da bu politikada bir değişikliğe vesile olur mu bilmeyiz ama bu sistem çok da kişilere bağlı değil. Mesela Adalet Bakanı yıllarca grup başkanvekilliği yapan biridir. Avukatlık mesleğinden geliyor. Türkiye'deki yargının tarafsızlığı ve bağımsızlık sorununu aşacak bir pratiğe yol açacak mı göreceğiz ama ortada bir mahkumiyet hükmü yokken TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tahliye edilmemiş olması ve buna ilişkin söylemi çok iç açıcı değildi.”

Türkiye'deki yargı ve bürokratik pratiğin, aslında sistemsel değişimlerle ilgili olduğunu belirten Eren, “Yani Kürt meselesini bölgedeki temel hak ve özgürlükler alanındaki ele alıp, daralma ya da hak ihlallerinin arttığı dönemler, Kürt meselesindeki devletin güvenlikçi politikayı uyguladığınızda bir adım bile ileri atamazsınız. Daha doğrusu meseleyi saf bir güvenlik sorunu olarak gördüğünüz müddetçe hak ihlalleri artıyor. Demokrasi ve özgürlük sorunu ya da soruna diyalog ve müzakere kapılarını araladığınız zaman gerçekten yargının da pratiği değişiyor. Bürokratik kanallardan gelen o sertlik de azalıyor” diye konuştu.

İktidarda kim olursa olsun Kürtlerin her süreçte barış, demokrasi, temel hak ve özgürlükler konusunda taleplerinin olduğunu vurgulayan Eren, şunları ifade etti: “Yeri geldiğinde bu taleplere olumlu karşılık verildiği de oldu. Diyalog kapılarının aralandığı zamanlar da oldu. Sertlik olduğu zaman mücadele devam eder. Bu anlamda biz artık gerçekten toplum olarak tüm Türkiye'de ciddi bir yorgunluğun olduğunu görüyoruz. 2016 çatışmalı süreci, darbe girişimi, salgın, deprem ve ekonomik kriz toplumun tüm kesimlerinde ciddi bir yorgunluk yarattı. Bu açıdan ciddi bir toplumsal huzur ortamına ihtiyaç var. Bu açıdan da bu iktidara, yeni kabineye çok işler düştüğünü söyleyebilirim. Bürokrasiyle, bakanlıklarla iletişimleri çok daha sağlıklı kurabiliyorken, maalesef son yıllardaki bakanlardan, özellikle son İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile iletişim kuramadık. Abdülhamit Gül dönemindeki kurduğumuz teması ve iletişimi kuramıyorduk son bakanlarla. Yeni dönemde ben bu kabinedeki değişimin yarattığı hava ile daha iyi bir iletişim kuracağımıza inanıyorum.