5-6 Şubat tarihleri arasında Belçika’nın başkenti Daimî Halklar Mahkemesi (DHM) tarafından Brüksel’de kurulan Rojava Halklar Mahkemesi’nde Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’de işlediği suçlar ele alınıp tartışıldı. Dünyaca tanınan yargıçlar, hukukçular, insan hakları savunucuları, insan hakları örgütleri, saldırı mağdurları ve görgü tanıklarının katılımıyla gerçekleştirilen mahkemede, Türk devletinin işgali altında bulunan bölgelerde işlenen ağır hak ihlallerine dönük önemli raporlar ve belgeler ortaya kondu. İki günlük halk mahkemesinin ardından ön kararını açıklayan mahkeme heyeti, işgal altındaki bölgelerde savaş ve insanlığa karşı suçlarının işlendiğine dikkat çekti.
Türk devletinin sanık olduğu mahkemenin amacını ve Kuzey ve Doğu Suriye’de işlenmeye devam eden hak ihlallerini, Daimî Halklar Mahkemesi Genel Sekreteri Gianni Tognoni ile konuştuk.
‘SİSTEMATİK SALDIRI VAR’
Mahkeme’nin, uluslararası basında sıklıkla göz ardı edilen Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye politikasına odakladığını hatırlatan Genel Sekreter Gianni Tognoni, “Türk devletinin bu bölgeye dönük saldırı, bombalama ve yıkımı sistematik bir hal almış durumda. Bu saldırılar modern siyaset ve kültürde oldukça temel bir deneyimdir.
Suriye’nin bir bölgesi olan Rojava, Türkiye’nin çıkarlarının tamamen dışında olmalıdır. DAİŞ’e karşı kazanılan zaferin ardından Suriye'nin bu tarihi parçası, uluslararası ölçekte oldukça istisnai olan kadın katılımı ile demokratik toplumlara dayalı bir siyasi deney oluşturdu.
Bugün Türkiye, kısmen 20 yılı aşkın süredir Türkiye'de tutuklu bulunan Öcalan'ın deneyiminden esinlenen bu girişimi bir tehdit olarak algıladığı için düşmanlığını yoğunlaştırıyor. Rojava'nın varlığının Türkiye'deki direnişin bir dereceye kadar birleşmesini teşvik edeceğinden ve Kürtleri Erdoğan'ın Ortadoğu stratejisine boyun eğdirme politikasını sorgulatacağından korkuyor” diye kaydetti.
‘AMAÇ GERÇEĞİ ULUSLARARASI TOPLUMUN GÜNDEMİNE TAŞIMAK’
Mahkemenin temel amaçları arasında bölgede yaşananlar noktasında uluslararası alanda gündem yaratmak olduğunu dile getiren Genel Sekreter Gianni Tognoni, şunları ifade etti: “Mahkeme, Rojava'ya yönelik saldırıların sadece Kürt halkının haklarına yönelik olmadığını, aynı zamanda Ortadoğu'nun bu bölgesinde barış ve yeniden dengelenme ihtimaline doğrudan bir saldırı olduğunu vurgulamayı amaçlıyor. Mesele sadece fikirleri tartışmak değil, aynı zamanda bu olayları yaşamış tanıklarla görüşmek ve bu durumu uluslararası topluma sunmak için eylemler planlamaktır. Mahkeme, tarihte aktör ya da başrol oyuncusu olarak tanınmayanlara görünürlük ve ses vermek için bir forum olmayı amaçlamaktadır”.
‘ULUSLARARASI HUKUKA SALDIRIDIR’
Türk devletinin bölgeye dönük saldırıların aynı zamanda uluslararası hukuka dönük bir saldırı olduğunu ve Erdoğan’ın uluslararası toplumun sessizliğinden güç aldığını belirten Genel Sekreter Gianni Tognoni, “Türkiye, uluslararası hukukun olan biten her şeyin sessiz bir izleyicisi olmayı kabul ettiği bir dönemden faydalanıyor. Aslında bunu Filistin'de zaten gördük: kamuoyunun ötesinde, uluslararası devletler topluluğu güç sahiplerinin söylemlerini gözlemlemekle yetiniyor. Erdoğan, özellikle göçmenler konusunda Avrupa'ya karşı güçlü bir konumda olduğunu çok iyi biliyor ve uluslararası toplumun ilgisizliğinden ve dikkatsizliğinden yararlanarak istediğini yapmak istiyor. Dahası, uluslararası hukukun artık devletler arasındaki ihtilafları çözmek için kullanışlı olmadığını göstermeye çalışıyor. Bu, uluslararası hukuka karşı gerçek bir resmi saldırıdır” dedi.
‘İNSANLIĞA KARŞI SUÇLAR KAPSAMINDA’
Türk devletinin Kuzey ve Doğu Suriye’de işlediği suçların aynı zamanda insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamında olduğuna dikkat çeken Genel Sekreter Gianni Tognoni, devamla şunları ekledi: “Uluslararası hukuka demokratik gerekçelerle meşrulaştırılmış bir savaş olasılığını yeniden sokmuş olmak, mevcut çerçeveyi tamamen değiştirdi. Önceden diplomasi mutlak öncelik, savaş ise nihai istisnaydı. Bugün savaş, herkesin istediği gibi hareket ettiği bir araç haline geldi. Erdoğan Suriye Kürtlerine karşı resmi olarak bir savaş etmiş değil, ama yine de savaş suçları işliyor. İşin içinde çok fazla çıkar ve çok fazla devlet olduğu için uluslararası hukukun bunları net bir şekilde tanımlamaya çalışmayacağını bilerek saldırganlık eylemleri düzenliyor. ABD ve Rusya arasında zımni bir ittifak, hatta göz yumma var. Erdoğan bu ittifakların merkezinde yer aldığını ya da en azından özgürce hareket etmesine izin verenler tarafından hoş görüldüğünü iddia ediyor. Özellikle silah ticaretinde de bu durumdan faydalanıyor. İsrail'e silah satarken Filistinlilere desteğini gösteriyor. Erdoğan’ın tüm bu savaş politikası zaten çok uzun olan iktidarını sürdürme ve hepsinden önemlisi, artık açık çatışmaların olmayacağı bir geleceği şekillendirme stratejisidir”.
‘PASİF KALAMAYIZ’
Uluslararası toplumun Türk devletinin saldırıları karşısında pasif kalmaması gerektiğini kaydeden Genel Sekreter Gianni Tognoni, “Bugün yaşananlar karşısında farklı türden bir dikkati, olanlara yeni bir bakışı getirmeye çalışıyoruz. Yani pasif kalmama, olan biten her şeyin kaçınılmaz olduğunu düşünmeme meseledir. Çünkü bize göre, insanlar için en büyük tehlike tam da bu düşüncede yatıyor: güçlerin o kadar baskın olduğuna inanmak ki, duruma meydan okumanın bir anlamı yok.
Dolayısıyla yapılması gereken gerçekleri inkâr etmek değil, geleceğe yönelik bir projeyi (Rojava modeli) desteklemeye hazır güçleri bir araya getirmektir. Bu elbette mütevazı bir katkıdır, ancak tüm iletişim araçlarına rağmen dağılmış ve artık direnişi birleştirecek konumda olmayan bir kamuoyu adına şu anda yapılabilecek tek şey şüphesiz budur. Mahkeme bunu mümkün kılan platformlardan biri ve biz de elimizden geleni yapıyoruz” dedi.
Daimî Halklar Mahkemesi nedir?
The Permanent Peoples’ Tribunal (Daimi Halklar Mahkemesi / PPT), halkların ve azınlıkların aleyhine işlenen her türlü ciddi suç hakkında karar vermeye yetkili uluslararası bir görüş mahkemesidir. Mahkeme, Halkların Hakları Evrensel Beyannamesi (1976) bağlamında ve hukukçu ve siyasetçi Lelio Basso'nun sezgilerini takiben 1979 yılında İtalya’nın Bologna kentinde kurulmuştur. Basso, Vietnam (1966-67) ve Latin Amerika'daki diktatörlüklerle (1973-76) ilgili Russell Mahkemelerinin deneyimlerini dönüştürerek, hukukun yokluğu ve cezasızlıkla baş etmek zorunda kalan halkları dinlemeye adanmış kalıcı bir kurum yaratmıştır.
PPT, her oturum için bir panel oluşturmak üzere periyodik olarak toplanan, uluslararası alanda tanınmış uzman ve şahsiyetlerden oluşan bir ağdan oluşmaktadır. Merkezi Roma'dadır ve Fondazione Lelio e Lisli Basso Onlus'un projelerinden birini temsil etmektedir.
Mahkeme bugüne kadar dünya çapında 50'den fazla oturum gerçekleştirerek halkların ve sosyal hareketlerin katılımını sağlamış ve küresel düzeyde insan ve halkların hakları için bir çalışma gündemi oluşturmuştur. Önerilerin formüle edilmesi ve etkili bir şekilde uygulanması için raporlama, dokümantasyon ve araştırma faaliyetlerini teşvik eder. Mevcut hukuk kategorilerini ve garanti belgelerini halkların doğrudan yaşam deneyimleriyle karşılaştırarak uluslararası arenada insan haklarının gelişimini teşvik eder.