Gövce: Kızımın enkazdaki çabası adına…

Depremde iki kızıyla eşini kaybeden ve 6 Şubat’ta Antakya’da Çocuk Hakları Derneği’ni kuran Mümtaz Gövce, “Günlerce enkaz altında yardım bekleyen kızımın çabası adına tüm çocukların haklarıyla yaşaması için mücadele edeceğim” dedi.

Depremin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen Hatay’daki yaşam normale dönmüş değil. Sevdiklerinin göz göre göre enkazlarda ölüme terk edilmesinin acısını yaşayan Antakyalılar, bir yandan yaralarını sarmaya çalışırken, diğer yandan dayanışmayla kenti yeniden inşa etmek için uğraşıyor. Maraş merkezli depremlerden en çok etkilenen Antakya’da yıkılan Elit Apartmanı’nda eşi Sena Gövce ile kızları Eylül ve Ece Gövce’yi kaybeden Mümtaz Gövce, bir daha hiçbir çocuğun siyasetçilerin hatalarının cezasını çekmemesi için mücadele veriyor. Depremin 1. yıldönümünde Antakya’da Çocuk Hakları Derneği’ni kuran Gövce, ANF’ye konuştu.

Hayatının 6 Şubat 2023 öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrıldığını belirten Gövce, ailesini kaybedince bambaşka bir adama dönüştüğünü vurguladı. Eşi ve iki kızıyla yitirmesiyle kendi hayatının da durduğunu ifade eden Gövce, deprem sonrası tek çabasının depremden mağdur olan çocuklara iyi bir gelecek bırakmak olduğunu kaydetti. Enkazda günlerce kurtarılmayı bekleyen kızı Eylül’ün, “Baba ben galiba burada öleceğim, kimse yardım etmiyor” diye bıraktığı mesaj kulaklarından gitmeyen Gövce, bu çaresizliği bir daha hiçbir çocuğun yaşamaması için mücadele verdiğini vurguladı.

‘DEVLETTEN YARDIM HİÇ GELMEDİ!’

Maraş merkezli depremlerin 11 ili vurduğunda İstanbul’da olan Gövce, aklından hiç çıkmayan o geceyi şöyle anlattı: “İş gereği İstanbul’daydım. Eşim ve iki kızım da Hatay Ekinci Bulvarı’nda oturduğumuz Elit Apartmanı’ndaydı. En son eşimle mesajlaştım. 6 Şubat’ta okullar açıldığı için biri 6, diğeri 10 yaşındaki kızlarım yatmıştı. Öğretmen olan eşim de son hazırlıklarını yapıp yatmadan önce bana mesajla fotoğrafını göndermişti. Gece telefon çaldı. Arayan arkadaş çevremden biriydi. Hatay’da deprem olduğunun haberini verdi. Önce telaşlanmadım çünkü Hatay’da sürekli depremler oluyordu. Ama arkadaşımın ‘Yok bu defa ciddi’ demesi üzerine hemen eşimi aradım ama ulaşamadım. Başkalarını da arayıp ulaşamayınca hemen arabaya atladım, dörtlüleri yaktım ve emniyet şeridine girdim; nasıl gittiğimi bile hatırlamıyorum. Öğleden sonra saat 14.00 gibi Antakya’daydım. Yağmur yağıyordu, oturduğumuz yere bir gittim ki bina çökmüş. Annemler bize yakın oturuyordu, onlar evden sağ çıkabilmişlerdi. Devletten yardım hiç gelmedi. Hatta gıda, su ve temel ihtiyaçlara dahi ancak 4 gün sonra ulaşabildik.”

KAHREDEN MESAJLAR…

Depremin ikinci günü kendi imkanlarıyla Ankara’dan Antakya’ya vinç getirdiğini belirten Gövce, eşi ve kızlarının enkaz altındaki cansız bedenlerine yedinci günde Zonguldak’tan gelen madencilerin sayesinde ulaşabildiklerini söyledi. Enkazdan ilk önce kızı Eylül’ün, sonra eşi Sena’nın kucağında kızı Ece ile çıkarıldığını anlatan Gövce, “Üçünde de herhangi bir morluk, bir yara veya kanama yoktu. Muhtemelen yardım beklerken soğuktan, susuzluktan ve gıdasızlıktan yaşamlarını yitirmişler. Zaten onların cenazelerini İstanbul’a getirip defnettikten sonra kızımın enkazdan çıkarılırken elinde olan telefonunda bana peş peşe bıraktığı sesli mesajlara ulaşabildim ve yıkıldım. İstanbul’da taziyeleri alırken aklıma geldi telefon. Şarja taktım, pin kodunu biliyordum çünkü eşimin telefonuydu, telefonu açmamla patır patır Whatsapp mesajları gelmeye başladı. Kızım Eylül’ün bana gönderdiği mesajlar şebeke kesildiği ve sonradan bant daraltmaya gittikleri için zaten ulaşmadı.”

Kızının gönderdiği mesajları dinledikten sonrasının kendisi için bir dönüm noktası olduğunu ifade eden Gövce, “Kızım bayağı çabalamış, resim ve ses kaydı atmış. Enkaz altındaki bu çabayı görünce, dedim ki kendi kendime sen de çabalayacaksın. Eşinin, kızlarının hakkını arayacaksın dedim kendi kendime. Basın aracılığıyla kızımın o çığlığını her yere ulaştırdım ve Hatay’a yardımlar göndermeye başladım” dedi.

‘HEPSİ SUÇLU!’

Adalet mücadelesini sürdüren Gövce, depremin üzerinden 1 yıl geçmesine rağmen 150 kişiye mezar olan Elit Apartmanı soruşturmasının ilerlemediğine işaret etti. 10 katlı apartmanın 3 yıl önce inşa edildiğini ve imar affından yararlandığını belirten Gövce, hem AKP yönetimindeki Antakya Belediyesi’nin hem de CHP yönetimindeki Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin onayıyla kaçak kat yapıldığına dikkat çekti. Gövce, sadece 20 kişinin sağ kurtulduğu apartmanın Ünal Doğru İnşaat Firması ve arsa sahibi Akil İnal tarafından ortaklaşa yapıldığını anlattı. Deprem sonrası yapılan zemin etüdünde zeminde su olduğunun ortaya çıktığını belirten Gövce, şöyle konuştu: “Şimdi herkes müteahhitlere yükleniyor ama sorun bir kere bu çıkılan katlar. Rezidansa 6 bina mesafede, aynı bulvar üzerindeyiz. Bizim bulvarda yol üstündeki binalardan 5 kat üstü olan tüm binalar yıkıldı. Sebebi, zeminin bu kadar kata uygun olmaması. Buraya bu imarı veren belediyeler, zemin etüdünü yapan belediye personeli, buranın yapı denetimini yapan firma ve müteahhit, hepsi suçlu. Çünkü zeminde sıvılaşma var. Toprak o kadar katı kaldıramıyor. Ama gelin görün ki soruşturma bir türlü tamamlanmadı, bilirkişi raporu henüz çıkmadı. Bunun nedeni de adliyenin tam çalışmaması; memuru, savcısı, hakimi izin alıyor, kimse o bölgede uzun süreli kalmak da istemiyor. Yani Antakya, bildiğiniz betondan bir ova oldu. Sonuçta Hatay’ın durumu depremin ilk gününden daha da berbat. Kentte altyapı, üst yapı yok. İnsanların elektrik dışında ısınma kaynağı yok. Her yağmur yağdığında elektrikler kesiliyor, konteyner kentleri su basıyor. Zaten yokluk içinde mücadele veren insanlar, bir de yağmurdan korkarak yaşıyorlar. Gece uyuyamıyorlar, gündüz zaten iş, güç yok. Yemekçi ve market dışında çok büyük bir esnaf hareketi de yok.”

‘BÜYÜK VİCDANSIZLIK’

Hatay halkını kendi kaderine terk etmeleri yetmiyormuş gibi bir de tehdit edildiklerini vurgulayan Gövce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim tehdidine şöyle tepki gösterdi: “Bize yardım etmediklerini zaten biliyorduk, bu açıklama sadece bunun ispatı oldu. ‘Devlet nerede?’ diye haykıranlara ‘hain’ damgası vurmaya çalışanlar birinci ağızdan bunu kanıtlamış oldular. Büyük bir vicdansızlık. Ama unutmamak gerekir ki devlet bizim vergilerimizle dönüyor. O zaman sormak lazım, kimin parasını kime harcamıyorsun diye. Biz bu ülkenin vatandaşıyız, bu memleket bizim, hükümetler gelip geçicidir ama halk kalıcıdır” dedi.

‘ANTAKYA’YI HALKLARIN DAYANIŞMASI AYAKTA TUTTU’

Bu zor süreçte dayanışmanın öneminin de ortaya çıktığını vurgulayan Gövce, halkların, hangi partiyi tuttuğuna, inancına, kimliğine bakmaksızın yardıma koştuğunu ve birbirlerinin yaralarını sarmaya çalıştığını hatırlattı. Zıt görüşlü insanların aynı enkazları beraber kaldırdığını kaydeden Gövce, “Bu çok değerli. Biri İstanbul’dan çay ocağını getirdi, diğeri Ağrı’dan etini getirdi; yani sorunun halklarda değil, kutuplaşmayı derinleştiren yönetimde olduğu açıkça görüldü. Bu açıdan Antakya’yı devlet, iktidar değil, halkların kardeşliği ve dayanışması ayakta tuttu” vurgusunda bulundu.

‘ÇOCUKLAR SİYASETÇİLERİN HATALARININ CEZASINI ÇEKMESİN DİYE’

Bu dayanışma gücüyle kendisinin de depremin 1. yıldönümünde Antakya’da Çocuk Hakları Derneği’ni kurduğunu anlatan Gövce, bu dernekte çocuklara psikolojik destek, eğitim, giyinme, barınma desteği vereceklerini aktardı. Çocukların bu ülkenin geleceği olduğunu hatırlatan Gövce, şunları kaydetti: “Bu çocukların ayakları yere sağlam basacak ki yarın iyi mühendisler, doktorlar, sporcular yetişsin, siyaset doğru dürüst yürüsün. Bu çocuklar top oynayamıyor, çocukluklarını yaşayamıyor, çamur içinde debeleniyorlar. Tohum ekersiniz ya, benim için de çocuklar birer tohum. Bu tohumlar bir gün filizlenecek, büyüyecek, gölge yapacak, rüzgar yapacak yağmur getirecek. Ağaçsız kalan bir bölge nasıl kurak oluyorsa, doğru yetiştirilmemiş bir nesil de ne yazık ki ilerde bizim ülkemizde kuraklığa sebep olur. O günahsız çocuklar bizim hatalarımızın, oy kullanan insanların ya da başımızdaki siyasetçilerin hatalarının cezasını çekmesin. Zaten kurduğum derneğin sloganı da ‘Yaşasın çocuklar’. Ama sadece bedensel olarak değil aynı zamanda haklarıyla yaşasın.”