Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Gülistan Kılıç Koçyiğit, Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi, Êlih Belediyesi ile Riha'nın Xelfetî (Halfeti) Belediyesi'nin gasp edilmesine tepki göstererek, "Bugün bu kayyum rejimi, adı konulmamış bir OHAL uygulamasıdır" dedi.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, şunları belirtti: "31 Mart seçimlerinde bütün yolsuzluk ve talan muslukları kesildiği için, kendi çetelerine giden rant hortumları kapandığı için bugün yeniden halkın kaynaklarına çökmek için kayyımı devreye koydular. Bugün 4 Kasım ve yine güne büyük bir hukuksuzlukla uyandık. Tabii 4 Kasım tarihinin ayrıca bir özelliği var. 4 Kasım 2016 tarihinde HDP’ye büyük bir darbe gerçekleştirildi. Eş Genel Başkanlar Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile birçok milletvekili eşzamanlı bir operasyonla gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Bu siyasi soykırım operasyonunun 8’inci yıl dönümünde bu sabah Türkiye yeni bir hukuksuzluğa yeni bir darbeye gözünü açtı. 4 Kasım tarihinin kayyım atanmasında seçilmesinin asla tesadüf değildir."
'BU ZULME KARŞI BİRLEŞMEMİZ GEREKİYOR, DEMOKRASİYE SAHİP ÇIKMA GÜNÜ'
Gülistan Kılıç Koçyiğit, şöyle devam etti:
"Biz bütün bu kumpaslara, bütün bu gasplara, bütün bu antidemokratik uygulamalara ve bütün bu darbelere direnen yegane mücadele odağıyız. Dün Kürt kentlerinde kayyum atandığında ses çıkarmayanlar, İstanbul Esenyurt’a kayyum atandığında şoke oldular. Oysa ki biz 2016’da Diyarbakır'a, Van’a, Mardin’e kayyum atandığında, 'bugün Diyarbakır halkının iradesine el konuluyorsa, bugün Van halkının iradesine el konuluyorsa bu yarın İzmir’in, Adana’nın, Mersin’in iradesine el konulacak' dedik. Mevzunun aslında Esenyurt gibi en büyük gelir kaynaklarından birini olan ilçenin kaynaklarına el koyma ve çökme olduğunu çok iyi biliyoruz. Kendi bekaları ve iktidar yürüyüşleri için ülkeyi bir kayyım ülkesine çevirdiler. Ülkenin dört bir yanına 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Kayyumundur' yazılsın."
Ahmet Türk'ün kısa bir süre önce Şenyaşar ve Yıldız aileleri arasındaki barışa katıldığına dikkati çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Cumhurbaşkanı yardımcısı ile aynı karede oturan Ahmet Türk değil miydi? Bir hafta önce barışı sağlayan Ahmet Türk, bir hafta sonra terörist mi oldu" dedi.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, şunları söyledi: "Bugün hep birlikte direnme günüdür. Türkiye’nin en batısından en doğusuna kadar bütün siyasi partilerle birlikte; STK’lerle, kadın örgütleriyle, hukuk örgütleriyle, bu ülkede haktan hukuktan demokrasiden, vicdandan yana söz kuran herkesin yan yana gelmesi gerekiyor. Bu zulme karşı birleşmemiz gerekiyor. Omuz omuza direnmemiz gerekiyor. Bu zulme karşı direnmezsek ülkenin büyük bir kaosa sürükleneceğini, büyük bir çıkmaza gireceğini, demokrasi adına hiçbir şeyin kalmayacağını çok iyi biliyoruz.
MYK’miz bu sabah yaptığı değerlendirmenin sonuçlarını da sizlerle paylaşmak istiyorum. HDK Genel Kurulu nedeniyle iki eş genel başkanımız İstanbul’daydılar. Bu kayyım haberinden sonra Batman’a doğru uçaktalar. Batman’a ardından Mardin’e geçecekler. Yarın grup toplantımızı saat 13.00’te Mardin’de gerçekleştireceğiz. Bu hafta genel kurul çalışmalarına plan bütçe komisyonuna ve diğer hiçbir komisyon çalışmasına katılmayacağız. Gasp edilen halkın iradesini ve sonuna kadar belediyelerimizi savunacağız."
Gülistan Kılıç Koçyiğit, Bahçeli’nin "el uzatma" açıklamalarına dair soruya da şu yanıtı verdi:
"Bugün, uzatılan elin samimi bir şekilde uzatılıp uzatılmadığı tartışmasını yürütmek gerekiyor. Gerçekten niyet verilen el barış için miydi? Biz öyle kabul ettik, öyle anladık. Biz durduğumuz yerdeyiz. Bizim barışa dair tek bir negatif cümlemiz yok. Çünkü kendi mücadelemizin en büyük gerekçesi bu ülkede Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesidir. Ama ne yazık ki Cumhur İttifakı bir taraftan el uzatıyormuş gibi görünüyor, bir taraftan da en derin hukuksuzlukları yaparak, kayyum atayarak aslında barış istemediğini, çözüm istemediğini koymuş oldu. Barış istiyorsanız bunları yapamazsınız. Hem barış hem kayyum olmaz. Hem barış hem sopa olmaz. Barış meselesini güncel siyasi meselelere araçsallaştırmamak gerekiyor."