HBDH’den Madımak açıklaması: Hiçbir suç karşılıksız kalmayacak!
HBDH Yürütme Komitesi, Madımak Katliamı’nın 30’uncu yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada “Halklarımıza karşı işlenen hiçbir suç karşılıksız kalmayacak” dedi.
HBDH Yürütme Komitesi, Madımak Katliamı’nın 30’uncu yıldönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada “Halklarımıza karşı işlenen hiçbir suç karşılıksız kalmayacak” dedi.
Yazılı bir açıklama yapan Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Yürütme Komitesi, 30 yıl önceki Madımak Katliamı’nda hayatını kaybedenleri anarken Türk devletinin “dün olduğu gibi bugün de, Alevileri ve Alevi inancını yok saydığını, Alevilerin en doğal haklarını ve taleplerini kabul etmediğini, asimilasyon planlarını sürdürdüğünü” kaydetti.
Açıklama şöyle:
“2 Temmuz 1993’te Sivas Madımak Otel’de, Pir Sultan Abdal Etkinlikleri dolayısıyla bulunan aydın, ozan ve yazar 35 insan, milyonların gözleri önünde diri diri yakılarak katledildiler. Tarihi ezilen inanç, ulus ve azınlık halklara dönük katliamlarla dolu olan TC devletinin bu defaki hedefinde yine Aleviler vardı. Yavuz Selim’den bu yana “katli vacip” görülen Aleviler, yüzyıllardır egemenlerin, asimilasyon, inkar ve kıyım politikalarına rağmen direnmiş, boyun eğmemişlerdir. Devletin Alevisi olmayı kabul etmeyen Alevi halkı, kendi inanç ve kültürünü her türlü saldırıya karşın sürdürmüş ve yaşatmıştır.
Türk- İslam merkezli ırkçı zihniyet tarafından, kendi gerici emelleri uğruna Türk ve Müslüman olmayan halklara karşı planlı, bizzat devlet eliyle örgütlenmiş yüzlerce katliam tertiplenmiştir. Madımak Katliamı da Alevilerin karşı karşıya kaldığı katliamlar silsilesinin bir parçası olmuştur. Sloganlar ve tekbirler eşliğinde Madımak Oteli önüne gelen katil sürüsü, tüm dünyanın gözleri önünde ve devlet güçlerinin koruması altında vahşi bir katliam gerçekleştirmiştir.
Katil devlet Çorum, Malatya ve Maraş Katliamları’nda olduğu gibi Sivas Madımak’ta da saldırganları korumuş, sahiplenmiş, savunuculuğunu üstlenmiş ve ödüllendirmiştir. Zaten bizzat katliamı planlamış ve örgütlemiş olan devletten de aksi bir yaklaşım beklenemezdi. Bu yaklaşım ki Gazi ve 1 Mayıs Mahallesi’yle devam edecek olan katliamların habercisi niteliğinde olmuştur.
Devlet dönem dönem politik çıkmazların sonucu olarak Alevilerin desteğini hissetmiş ve itaat çerçevesinde kimi yasalarla Alevileri kendi özgün yapısından koparmayı hedeflemiştir. Maddi olanaklar sunarak Alevileri kendisine yedekleyeceğini sanan faşist devlet, her girişiminde direniş ve mücadele ile karşılaşmıştır. Kamuoyunda görünür olan ve iradelerini, inançlarını, kimliğini beş kuruş para ve koltuk uğruna faşizme teslim eden sözde Alevi önderlerini ise Aleviler her zaman teşhir etmeyi bilmiştir.
Nitekim çoğu plan ve projeye rağmen devletin Aleviliğini ret eden ve buna karşı mücadele eden, yine işlenen katliamların hesabını her daim soran Alevilerin yeni katliamlarla karşılaşması olanaksız değildir. Alevilere karşı düşman olan devlet, iktidarlar değişse de aynı yapıda ve zihniyettedir. Dolayısıyla her ne kadar Cem Evleri’ne statü, çalışanlarına resmiyet ve bütçeler sunulsa da en sonunda faşist devlet Aleviliği kabul eden, onunla yaşamasını öngören bir yapıda değildir ve olmayacaktır. Devlet, Alevilere iki seçenek sunmaktadır; ya Alevi inancını kendi çizdiği çerçevede yaşatacak ya da imha edecektir. Bu gerçeklik, tekçilik üzerine kurulu ırkçı ideolojinin, Türk devletinin yapısal niteliği olmasından kaynaklanmaktadır.
Türk devleti dün olduğu gibi bugün de, Alevileri ve Alevi inancını yok saymakta, Alevilerin en doğal haklarını ve taleplerini kabul etmemekte, asimilasyon planlarını sürdürmektedir. Alevilerle birlikte, başta Kürt ulusu olmak üzere farklı ulus, azınlık ve inançlara karşı da aynı inkar, asimilasyon ve kıyım politikaları devrededir. Tam da bu sebeple ezilen ulus ve inançlardan Türkiye-Kuzey Kürdistan halklarının birleşik mücadelesi önemli bir ihtiyaç durumundadır. Faşist Türk devletinin her türlü inkar ve katliamlarına, emekçi ve ezilen halklarımız birleşik devrim mücadelesinin örgütlenmesiyle cevap olacak, katliamların hesabını böyle soracaktır.
Sivas’ta ölümsüzleşen 35 insanımızı saygıyla anarken, Sivas’ın ve Türk devletinin gerçekleştirdiği tüm katliamların, soykırımların ve işkencelerin hesabını mutlaka soracağımızı bir kez daha yineliyoruz. Halklarımıza karşı işlenen hiçbir suç karşılıksız kalmayacak, er ya da geç katiller, halklarımızın önünde hesap vereceklerdir.”