Halkların Demokratik Kongresi (HDK), "Umutla, direnişle, hep birlikte özgürlüğe" şiarıyla 13'üncü Genel Kurulu’nu gerçekleştiriyor. Dr. Kadir Topbaş Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleştirilen kurula, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) eş genel başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır, siyasi parti temsilcilerinin yanı sıra HDK bileşenleri katıldı. Kurul salonuna, Türkçe, Kürtçe, Arapça da olmak üzere 6 dilde, "Umutla, direnişle, hep birlikte özgürlüğe" ve “Jin, jiyan, azadî” sloganlarının yer aldığı flamalar asıldı.
Konuşmalara geçilmeden önce HDK’nin tarihi ve mücadelesine dair hazırlanan sinevizyon gösterimi yapıldı.
‘ÜLKE VE BÖLGE GERÇEĞİ HDK ZAMANI OLDUĞUNU GÖSTERİYOR'
HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek, 1 Kasım Dünya Kobanê Günü bağlamında Kobanê direnişinde şehit düşenleri anarak sözlerine başladı. Ülkede ve bölgede savaş geriliminin devam ettiğini dile getiren Çiçek, “Rojava Devrimi, Kürt halkının varlığını ve özgürlüğünü koruma savunması olarak nitelenebilir. Devrim sadece kendini koruma değil, aynı zamanda özgürlüğünü de sağlamadır. Bugüne kadar kapitalist sistemin bize dayattığı egemenlik birçok şeyi ortaya çıkardı. Halkların özgürlük tarihini, sadece direnmenin yetmediği aynı zamanda özgürlüğün olması ve bu kapsamda özgürlüğün baki olması gerektiğini gösterdi. HDK programında iki egemen kutup karşısında ‘ezilenlerin komünal demokratik yaşamını mümkün kılan gerçektir’ diyor. Buradan hareketle yeni dönem için tartışılması gereken başlıklar da açılıyor. HDK gerçeğini savunmalıyız. Ülke ve bölge gerçeği ‘HDK zamanıdır’ adımının önemini bize gösteriyor. Dünya sermayesinin ve krizinin derinleştiği bir zamandan geçiyoruz. Egemenler buna karşın halklara yurtsuzluk, yoksulluk dayatıyor. Neden ‘HDK zamanı’ demek zorundayız... Filistin ve Kürdistan’da yaşananlar halkların tehlikelerle karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Türkiye bundan azade değil” diye belirtti.
'ABDULLAH ÖCALAN'I MÜCADELE ÖZGÜRLEŞTİRİR'
Önder Apo'ya dönük tecride dikkati çeken Çiçek, tecridin aynı zamanda halkların birlikteliğine yönelik olduğunu söyledi. Çiçek, “Bu yüzden halkların arasında bir köprü kurmalıyız. Sadece direnmek yetmiyor. 100 yıllık cumhuriyette görüyoruz ki halklar hep karşı karşıya getiriliyor. Bu yüzden ‘HDK zamanı’ demeliyiz. Kürt sorununu görüyoruz. Birileri ‘yumuşama’ dedi, Esenyurt’a kayyum atandı. ‘Çözüm süreci’ denildi ama Abdullah Öcalan’a hakaretvari çağrılar yaptılar. Görünen o ki dayatılan egemenlerin barışı kendi normalleridir. Sizin değerlerinize her gün hakaret edenler nasıl bir barış getirebilir? Barışın toplumsallaşması, halkların barışa taraf kılınması HDK’nin varlık gerekçelerinden biridir. Halklar Önderi Sayın Öcalan, 20 yıla aşkındır Kürt sorunun çözmeye çalışıyor. Bunu yaparken, aynı zamanda tüm halklar için 12 metrekarelik bir yerde çözüm buluyor. 'Tecrit nasıl aşılır, Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü nasıl sağlanır' soruları halkların birleşik mücadelesinden geçmektedir” ifadelerini kullandı.
Çiçek, devamında sözlerini şöyle sürdürdü:
“HDK fikriyatının yok olmaya yüz tuttuğu ve toplumsallaşmadaki ısrarın azalmasında Türkiye’deki muhalefetin parçalı halinden kurtulmadığını gördük. HDK, tarihsel ittifakta önemlidir. Yine Ekmek, su kadar bu topraklarda mücadele yürütenler için HDK’nin olması gerekiyor. Toplumun politikleşmesi halen temel hedef ise HDK’ye odaklanmak onu büyütmek zorundayız. Dünya her çevrenden muazzam direnişler var. Bunları ortak güce dönüştürmek, adete yaşam damarlarındaki kılcal damarlarda gezen bu mücadeleyi ana damarlarda toplamak yapacağımız şeylerden olmalıdır.”
'HER KOŞULDA DİRENECEĞİZ'
Ardından konuşan HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir ise toplumun ciddi bir baskı altında olduğunu belirtti. Halkların üzerinde küresel bir hegemonya olduğunu vurgulayan Esengül Demir, şunları belirtti: “Dünyanın her tarafında onlarca yüzlerce direniş odakları var. Fakat bunların birbirini görmemesi çözümü geciktiriyor. Bütün bu mücadele odaklarını en azından ulaşabildiklerimizi bir araya getirip yükseltmeliyiz. Dolayısıyla buna karşın hem örgütlü hem akılcı bir akılla bunu yapmak mümkün. Uluslararası güçlere karşı mücadele ederek bunu başaran Kobanê halklarına da teşekkür ederiz. Kobanê dünya halkları için bir umuttur. Bu yüzden asla vazgeçmemek ve her koşulda direnmek tek hedefimizdir. Mücadele sürecinde hayatını kaybeden kadınları, devrimcileri de selamlamak isterim. Halkların hakkıdır diyen ve bu yüzden yaklaşık 8 yıldır cezaevinde olan tutsaklara da selam söylemek isterim. Sevgili Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’a teşekkürlerimi yollamak isterim.”