Kurdistan dağlarında bir hayalet savaşçı: Êm Heyd

Şêx Saîd ayaklanmasının savaşçılarından olan Êm Heyd isyandan sonra dağlarda kalarak, mücadelesini sürdürür. Ordu ve çete grupların tüm saldırılarından kurtulan Êm Heyd, uzun süreli direnişi ile Kurdistan dağlarında bir hayalet savaşçıya dönüşür.

Êm Heyd ya da Êmer Ağa olarak nam salan Ömer Becerikli, Darahênê’ye bağlı Vazenan köyünde dünyaya gelir. 1925 Şêx Saîd Ayaklanmasına 26 yaşında katılır. Şêx Saîd’i korumak için Darahênê’den başlayarak Şêx Saîd’in tüm gezi programı boyunca yanından ayrılmaz. Amed kuşatmasının başarısız olmasından sonra Darahênê’ye kadar Şêx Saîd ile gelir. Dağlarda savaşan Kürt savaşçıları ile direnmeye karar verir. Teslim olmayıp o dönemin deyimi ile dağlarda ‘mahkum’ olarak 1960’lı yıllara kadar süren bir direniş macerası yaşar. Dağlarda kaldığı süre içerisinde yüzlerce çatışma yaşayan Êm Heyd, özellikle o dönem Kirmancların yaşadığı alanda ‘Çete Huqumat’ olarak bilinen devlet işbirlikçilerine yönelik kesintisiz sürdürdüğü eylemlerle efsaneye dönüşür. 

Êm Heyd, Haydar Ağa’nın 3 erkek çocuğundan biridir. Haydar Ağa yöresinde sevilen ve zengin bir insandır. Aynı zamanda Darahênê nahiyesi Valer’de nahiye müdürü olarak da görev yapmıştır. Êm Heyd’in abisi Şêxmuz, 1914 yılında başlayan 1. Dünya Savaşı sırasında Erzurum'un Hesenqele ilçesinde Osmanlı askeri olarak Ruslara karşı savaşır. Savaş sırasında Ruslara esir düşer. Uzun bir süre Ruslar tarafından Bakü’de hapiste tutulur. Kardeşi Hasan ise 1925 yılında Darahenê’de Türk ordusunda asker olarak görev yapar. Êm Heyd ise Vazenan köyünde hayvancılık ve çiftçilik ile meşguldür. 1925 Ayaklanmasının patlak verdiği sırada Şêx Saîd’in yanında koruma olarak bulunur. Ayaklanmanın başından sonuna kadar Şêx Saîd’in yanından ayrılmaz. Kardeşi Hasan ise ayaklanma başladığı gün Türk ordusundan firar ederek ayaklanmaya aktif şekilde katılır. 

Êm Heyd, tüm cephelerinde aktif savaşan bir fedaidir. Amed kuşatmasında ön cephede çatışır. Kuşatmasının başarısız olması sonucu Şêx Saîd’in koruması olarak yanından ayrılmaz. Şêx Saîd’in İran’a gitme kararı sonrası ona Darahênê’ye kadar eşlik eder. Gerek diğer cephelerde gerek se Darahênê ve Licê arasında yaşanan bir çatışmada gösterdiği fedakârlık ve cesaret herkesin takdirini kazanır. 

Şêx Saîd’e olan bağlılığını ve sevgisini tüm yaşamı boyunca dile getirir. Ancak dönüş yolunda yaşanan bir çatışma Êm Heyd’in Şêx Saîd ile İran’a gitme fikrinden vazgeçmesine neden olur. Birçok savaşçının dağlarda direnme yolunu tercih etmesi de kararını etkiler. Ayaklanmanın en yaşlı liderlerinden biri olan Ziktî Aşiret ileri gelenlerinden Valerli Hacı Sadık Bey, Amed dönüşünden sonra yaşanan bir çatışmadan sonra Êm Heyd’den yanında kalmasını ister. 

‘TEK PİŞMANLIĞIM ŞÊX SAÎD’İN YANINDAN AYRILMAMDIR’

80 küsur yaşlarında olan ve gözleri iyi görmeyen Hacı Sadık Bey’in yanında oğlu Rıza Bey’in emrinde kalabalık bir savaşçı grubu vardır. Ancak Sadık Bey, Êm Heyd’e yaşlı ve gözlerinin iyi görmediğini ve kimseye güvenmediğini söyler. Bunun için yanında kalmasında ısrar eder. Oğlu Rıza Bey’e güvenmediğini ve Êm Heyd’e de güvenmemesini telkin eder. Êm Heyd, Hacı Sadık Bey’in yanında kalır.  Êm Heyd, vefat edene kadar hayatında duyduğu tek pişmanlığın Şêx Saîd’i terk etmesi olduğunu etrafına söyler. Şêx Saîd’in yakalanmadan İran’a geçmesi durumunda bugün Kürtlerin durumunun başka olacağını hep dile getirir. 

Êm Heyd, Valerli Hacı Sadık Bey yakalanana kadar onun yanında kalır. Hacı Sadık Bey’in ilerlemiş yaşına ve gözlerinin görmemesine karşılık elinde silahı ile çatışmalara dahil olmasını hayranlık ve gurur ile yad eder. Bir çatışmada Sadık Bey’in mevzide silah kullanması ve "asla boş kurşun atmayın" söylemini sürekli dilendiren Em Heyd, Sadık Bey’in kendi tüfeğinden çıkan kurşunlardan kaç tane "hain ve işgalcinin" düştüğünü kendisine sık sık söyletmesini ise hüzünlü bir gülüş ile hatırlar hep. 

Valerli Hacı Sadık Bey de esir düşer. Amed’de İstiklal Mahkemesi tarafından Şêx Saîd ile idam edilir. Oğlu Rıza Bey, babasının direniş mirasına ihanet ederek beraberindeki grupla birlikte devletle anlaşır. Rıza Bey ve çetesi saf değiştirerek, Kürt savaşçıları yok etme operasyonlarına aktif olarak katılır. 

Êm Heyd ise kardeşi Hasan ile dağlara çekilir. Darahênê ve Licê arasında faaliyet yürüten Zaza Yado ve Kolos Ağa (Selim Ağa) grupları ile hareket ederek dağlarda savaşmaya devam eder. Kardeşi ile birlikte Kolos Ağa’nın yanında hareketli askeri birliklere büyük zararlar verir. Kolos Ağa’nın işbirlikçi çetelerin ihaneti sonucu Türk askerlerince öldürülmesi Em Heyd’in dağlardaki savaş amacında köklü bir değişime neden olur. Askerlere yönelik eylemlerinin yanı sıra saf değiştiren ve ihbarlar ile direnişçilere aman vermeyen ihanetçi kişilere ve ihanet şebekelerine yönelir.

PÊÇAR SOYKIRIM HAREKETİ VE ÊM HEYD DİRENİŞİ

Amed, Çewlîg ve Xarpêt üçgeninde yığılan Kürt savaşçı grupları, Türk askerlerine yönelik eylemlerini sürdürür. Türk devletin alanda hakimiyet kurmasına izin vermezler. 1925 Ayaklanmasına katılan birçok Kürt ileri geleni saf değiştirerek, devlet ile ortak hareket eder. Kurdukları çetelerle birlikte operasyona çıkar ve istihbarat toplarlar. Bir de başından beri devletle ortak hareket eden, Kürt mücadelesine karşı savaşan işbirlikçi aşiret ve beylerin oluşturduğu çeteler aktif olarak operasyon düzenlerler. Bölgede bu gruplara ‘çete huqumet’ denilirdi.

Bu çetelerin katılımı ve Amed’de konumlanan 5. Seyar Piyade Alayı, Licê’de sivil insanları toplu katletmekle meşhur Binbaşı Ali Haydar’ın komutasında bölgeye yönelik bir operasyon gerçekleştirilir. 1926 yılında Licê, Darahênê, Palo üçgenini kapsayacak şekilde bir askeri harekat başlatılır. Bu hareket ile bölge tümden yaşam alanı olmaktan çıkarılması hedeflenir. Yine 14 yaş üstü tüm erkeklerin vurulması emri resmi olarak askerlere verilir. Askeri harekât sonucu yüzlerce kadın, çocuk köylerde toplu yakılarak, katledilir. 

Üçgende bulunan Lis Dağ’ında onlarca Kürt savaşçı grubu Türk askerlerine müdahale eder. Türk ordusu ağır bir yenilgi alır. Êm Heyd de bu savaşta yer alır. Türk askerleri esir alınır. Komutanları Ali Haydar kaçarak bir köye sığınır. Yaşlı bir Kürt onu tezek yığınları içinde saklayarak takip eden savaşçılardan korur. 

TÜRK KOMUTAN KENDİSİNİ KURTARAN KÜRT KÖYLÜYÜ KATLEDER

Kürt savaşçılar Türk askerlerin üzerindeki teçhizat ve elbiselere el koyarak serbest bırakır. Resmi rakamlara göre 2 bin askerin operasyona katıldığı belirtiliyor. Binbaşı Ali Haydar ise bir köylü tarafından bir gün sonra askerlerin bulunduğu başka bir noktaya at ile götürülür. Çete grupları ve askerlerle buluşan Binbaşı Ali Haydar, kendisinin saklayan ve öldürmekten kurtaran Kürt köylüyü içine düştüğü utancı anlatmasın diye dere kenarında katleder. Binbaşı Ali Haydar, bu yenilgi nedeniyle Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’nde yargılanır. 

 Bu ağır yenilgiden sonra Çewlîg, Xarpêt ve Amed illerine farklı yerlerden Türk komando birlikleri ve işbirlikçi çeteler yığılır. Devlet, 1925 Ayaklanmasına katılan ve daha sonra işbirlikçi olan kişiler üzerinde Kürt savaşçılara karşı kirli tezgahlar tertip eder. Çeteler içindeki elemanları mahkûm diye savaşçı gruplar içine sızdırır, bu şekilde istihbarat bilgisi alır. Bu şekilde birçok Kürt savaşçı lideri katledilir. 

2. PÊÇAR SOYKIRIM HAREKATI

1927 yılında Xarpêt'te bulunan 8. Kolordu ile Amed’de bulunan 7. Kolordu askerleri ve bünyelerinde bulunan Kurdistan’ın değişik yerlerinde konumlanan Komando Tugayları alana sevk edilir. Piyade birliklerinin yanı sıra çok sayıda işbirlikçi çeteleri ile insanlık tarihin en karanlık operasyonlarından biri gerçekleştirilir. 8. Kolordu bünyesinde görev yapan Albay Mustafa Muğlalı komutasında aylar süren ve bölgenin tümden canlı yaşamından arındırılması hedeflenen ikinci soykırım hareketi başlatılır. Hezanlı Şeyh Selim ve Şeyh Selamet milisleri, Darahênê, Palo, Hezro Beyleri ve birçok milis grupları da bu katliama dahil edilir. Bu milislerin rehberliğinde onlarca köy yakılıp yıkılır. Binlerce kadın ve çocuk başta olmak üzere sivil insan toplu katledilir. O bölgede, o dönemde toplu katliamların yaşandığı yerlerin etrafı kapatılarak mezarlığa çevrilir. Onlarca köyde bu mezarlıklara rastlamak mümkündür. 

Bu katliam hareketinden binlerce sivil insan dağlara kaçıp mağaralara saklanarak kurtulur. Ordu birliklerinin o mağaralara ve yamaçlara ulaşması ise, bölgedeki savaşçı grupların aylarca süren direnişi ile engellenir. Êm Heyd de kardeşi ile Botiyan, Murtazan ve Zikti alanlarında bu katliam hareketine karşı savaşır.

ÊM HEYD DAĞLARDA İŞBİRLİKÇİLERİN KORKULU RÜYASI OLUR

Türk devletinin 1928 yılında çıkardığı genel af ile Kürt savaşçılar dağlardan çekilip, normal yaşamlarına döner. Yaşanan katliamın büyüklüğü ve lojistik desteklerinin zorlaşması sonucu birçok grup aftan yararlanır. Ancak Êm Heyd, genel aftan yararlanamaz. 1933 yılına kadar kurduğu dar bir grup ile eylemlerine devam eder. Artık Siwan, Kawar, Ko Spî, Zikti, Şerfedîn dağlarında ihanet şebekelerinin korkulu rüyası haline gelen bir efsaneye dönüşür. Cansur köyünden Mallê Kek denilen ve birçok Kürt savaşçısını öldüren, ihbar eden kişiyi öldürür.  

Em Heyd’in yeğeni Abdullah Hecî Ehmed ise Valer beylerinden çete başı Rıza Bey’i (Hacı Sadık Bey'in oğlu) öldürür.  Hacı Sadık Bey’in direniş mirasına ihanet eden Rıza Bey’in öldürülmesi sonucu artık çeteler özel olarak Êm Heyd ve yeğeninin peşine düşerler. 

Yine Kawar bölgesinde en azılı işbirlikçilerden olan ve yöredeki askeri operasyonlara yön verecek kadar etkili olan M. Ali isimli bir ihanetçiyi de öldürür. Dağlarda kalan savaşçı gruplar, defalarca M. Ali’ye suikast düzenlerler. Ancak çok sıkı korunduğu için her seferinde kurtulmayı başarır. Êm Heyd, yaptığı plan ile M. Ali’yi öldürür. Öldürdüğü milis başlarının toplumsal etkisi geniş olduğu için artık dağlarda tüm çetelerin ortak hedefi haline gelir. Herkes ona Binxetê'ye geçmesini tavsiye eder. Ancak o ihanetçileri cezalandırmak için kalacağını söyler. Çetelerin hedefindeki Êm Heyd, Kurdistan dağlarında bir hayalet savaşçıya dönüşür. 

ÊM HEYD’İN İKİ KARDEŞİNİN KATLEDİLMESİ

1925 Ayaklanması sırasında Rusya’da esir bulunan abisi Şêxmuz da serbest kaldıktan sonra memleketine döner. Êm Heyd’in mahkum olan diğer kardeşi Hasan 1929 yılında gizlice köyüne gelir. Köyleri yakılmasına rağmen 1928 genel af sonrası insanlar tekrar döner. Êm Heyd’in peşine düşen çeteler, Vazenan köyünü sürekli gözlem altında tutarlar. Hasan’ın köyde olduğunu fark eden çeteler, askeriyeye haber verir. Köyün etrafını saran askerler ve Hasan arasında yaşanan çatışma akşam saatlerine kadar sürer. Dere kenarında yaralı bir şekilde değirmene sığınan ve orada çatışan Hasan teslim olmayı reddeder. 

Çatışmayı yöneten Türk binbaşı, Em Heyd’in abisi Şêxmuz’u evinden alarak, eline verdiği silahla değirmende yaralı olarak çatışan kardeşi Hasan’a ateş açmasını emreder. Kafasına dayattığı tabanca ile ateş etmesi için tehditler savurur. Bunu kabul etmeyen Şêxmuz, binbaşı tarafından kafasına 7 kurşun sıkılarak katledilir. 

BİNBAŞI OĞLUNUN KESİK KAFASI İLE ANNESİNİ TEHDİT EDER

Akşamın ilerleyen saatlerinde öldürülen Hasan’ın kafası kesilir. Köylüleri toplayan binbaşı, kesik kafayı göstererek tehditler savurur. Daha sonra Hasan’ın annesi Fatê’yi çağırır. Kesik başı göstererek, “Bunu gördün mü? Diğer oğlunun da sonu bu olacak” der. Fatê, soğukkanlılıkla, “O, oğlumun kafasıdır. Size karşı savaştı, siz de kafasını kestiniz. Neyini merak ediyorsun” demesi ve ağlamaması üzerine binbaşı, herkesi tehdit ederek köyden ayrılır. Askerler Hasan’ın kesik kafasını ilçe merkezine götürüp teşhir ederler. Operasyon dağıldıktan sonra köylüler Hasan’ın başsız cenazesi ile abisi Şêxmuz’un cenazesi defnedilir. 

Êm Heyd, kardeşinin ihbar eden çetelere yönelik eylemlerini daha da sıklaştırır. Birçok alanda hareketli askeri birliklere saldırır. Özellikle Valer ve Kawar mıntıkasındaki çetelerin hedefidir. Genel aftan dolayı savaşçı grupların azalması ve sonrası çeteler alandaki tüm dağlarda Êm Heyd’in peşine düşer. Êm Hayd, izini kaybettirmek için bir dönem Karlıova ve Varto arasında bulunan Şerfedîn dağlarına çekilir. 

1933 yılında yaptığı görüşmeler sonrasında yürürlükte olan genel aftan faydalanıp köyüne yerleşir. Fakat yine muhbir ve çetelerin hedefindedir. Çeteler tarafından sıkı bir takibe alınır. Şehir merkezlerine pek gitmez.  Köyün de tedbirli bir şekilde yaşar. Köyünü her tür baskına göre hazırlar. Baskına göre çıkış noktalarına silah saklar. Çetelerin tahriklerine kayıtsız kalmaz. 1948-1949 yılında yine bir kişiyi insanları ihbar ettiği için öldürür. 

CEZAEVİNDEN FİRAR EDİP DAĞLARA TEKRAR DÖNER

Gözaltına alınır. 50 günden fazla gözaltında tutulur. Büyük işkencelere maruz kalır. Önce Bingöl cezaevine gönderilir. Oradan da kısa süre içinde Sivas cezaevine sürgün edilir. Ancak kısa bir zaman içinde cezaevinde firar eder. Yine dağların yolunu tutar. Licê, Darahênê, Palo ve Hênê üçgeninde yine işbirlikçilere karşı eylemlere başlar. 

Êm Heyd, 1950’li yıllarda Peçar bölgesinde saklanırken, Darahênê ilçesinde bir yüzbaşı oğlu ve kardeşini rehin alır. Onlara rehberlik eden bir köylüsü ile Peçar’a baskın yapar. Orada saklanan Êm Heyd, baskından kurtulmayı başarır. Peçarlı Hasan Fehmi Bey’in yüzbaşıya yüklü rüşvet vermesi sonucu oğlu ve yeğeni kurtulur. Ancak Êm Heyd, onun izini süren işbirlikçinin peşine düşer. Hasan Fehmi Bey köylüsü olan işbirlikçiyi öldürmesinden vazgeçirir. Kendisine yönelik askeri baskınların sıklaşması ve yörenin tüm milislerin peşine düşmesi sonucu kaldığı yerler deşifre olur.  

Em Heyd, firar hayatının son yıllarını Mêrdîn'in Omeryan bölgesindeki dağlarda saklanarak geçirir. Orada kurduğu dostluklar sayesinde uzun bir dönem saklanır. Yakalanıp kısa bir süre hapiste kalır. Ancak genel af ile serbest bırakılır. 

İHANETÇİLER VURULMAKLA BİTMEZ

Hapisteyken yine kaçma hesapları yapan Êm Heyd, oradaki mahkumlara eşyalarına dokunulmamasını söyleyip, “Ben çıkıp birkaç hain kaldı onları öldürüp tekrar geleceğim” der.  Hapishaneden çıktıktan sonra kendisine "Êmer Axa, ne zaman tekrar hapse döneceksin" diye sorduklarında ise, “Ben hainlerin hangi birini vurayım? İhbarcılık artık bir ahlak olmuş. Öldürmekle bitmez” diye sitem etmiş. 

Hapisten çıktıktan sonra milis aileleri ile yaşadığı husumetleri göz önünde bulundurarak, Mûş’un Ziyaret köyüne yerleşir ve 1985 yılında 86 yaşındayken burada vefat eder.

* Êm Heyd’in  (Êmer Ağa) hikayesi, demokratik Kürt siyasetinin emektarı olan Osmaniye ve Çewlîg’de HADEP il başkanlıkları yapan oğlu Mele Mahmud Becerikli’nin vefatından önce verdiği bilgiler ve bölge halkından alınan bilgiler ışığında yazılmıştır.