Lozan, kadın kırımının da adıdır

KNK Dışilişkiler Komitesi Eşsözcüsü Nilüfer Koç, Lozan Antlaşması’nın kadınlar açısından da soykırımı ifade ettiğini söyledi.

Lozan’ın sonuçları bakımından ele alındığında sadece fiziki soykırımların yapılmadığını, asıl soykırımın kültürel anlamda olduğunu belirten KNK Dışilişkiler Komitesi Eşsözcüsü Nilüfer Koç,  kültürel soykırımın aslında kadın kırımı üzerinde gerçekleştiğini kaydetti. 


Lozan Antlaşması’nın imzalandığı tarih olan 24 Haziran’ın 100. yılına sayılı günler kala Kurdistani kurumların çalışmaları da hızlanıyor. KNK Dış İlişkiler Komitesi Eşsözcüsü Nilüfer Koç, Lozan Antlaşması’nın ortaya çıkardığı sonuçları, kadınlar cephesindeki yansımalarını anlattı. 

Lozan Antlaşması denilince aklınıza ne geliyor, kadınlar açısından neyi ifade ediyor?

Lozan denilince 100 yıldır bir halkı aralıksız yok hükmünde sayan bir strateji aklımıza geliyor. Bunun için uygulanan aralıksız kültürel ve fiziki soykırım… Bunun içerisinde de özellikle Kürt kültürünün kökten kurutulması için kadına karşı geliştirilen özel politikalar geliyor. Yani kadın kırımı gerçekleştirildi Kurdistan'da. Yine Kurdistan'ın yer altı-yer üstü zenginliklerinin yanı sıra jeopolitik konuma sahip olması nedeniyle gerçekleştirilen doğa kırımı ve aynı zamanda demografi değişikliği akla gelmektedir. Yani Lozan Antlaşması’yla bir halkın varlığı sorunsallaştırıldı. Hem büyük bir yalan hem de büyük bir nankörlük anlamına gelmekte Lozan. Medeniyete büyük damga vuran ve insanlığa büyük katkıda bulunan bir halkın varlığını sorunsallaştırarak nasıl haritadan silinmek istendiğinin adıdır Lozan Antlaşması.

KÜRT ÖNDERLERİN TORUNLARI DİRENİYOR

Tabii Lozan denilince şunu da hatırlatmak durumundayız. Tıpkı Seyit Rıza, Şêx Saîd, Simko Şikakî, Rindê Xan ve Besêlerin dediği gibi, "torunlarımız intikamımızı alacak". Onlar gibi binlerce kahraman Kürt halkının evladı, özgürlüğünden taviz vermeyeceğini mücadele ederek gösterdi. Bu uğurda binlerce şehit verdi bu halk. Lozan deyince Kürt isyanları, Kürt başkaldırısı da var. Yani özgürlüğünden hiçbir şart altında taviz vermeyen, düşmana boyun eğmeyen, diz çökmeyen anlamına gelmektedir Lozan Antlaşması. Günümüze kadar eğer bizi bitiremediler ise, Lozan’a karşı aralıksız ve sistematik verilen Kürt mücadelesinden kaynaklıdır. Yine büyük önderlerimizin, “torunlarımız intikamımızı alacak” dediği gibi, en büyük torunları olarak Önder Apo'nun bugün yarattığı milyonlarca fedai Kürt kadın ve erkekleri de bunun mücadelesini vermekte.

KÜRT KADINI ÜZERİNDEN KÜRT KÜLTÜRÜ

Lozan’ın esas vahşi yanı, tabii ki fiziki soykırımın yanında uyguladığı etnik temizlik operasyondur. Yani fiziki olarak Kürtlere karşı bir yok etme savaşıydı. Bunun içerisinde de medeniyeti yaratan, insanlığa büyük hizmetlerde bulunan Kürt kültürünü de ortadan kaldırmak istediler. Kürt kültürünün esas koruyucusu da bilindiği üzere Kürt kadınları olmuştur. Yani Kürt erkeği dışarıyla temasları olması nedeniyle fazlasıyla asimilasyona açık hale gelirken, Kürt kadını Kurdistan coğrafyasını terk etmeyerek köyünde, kasabasında, kırsal alanda özellikle bu dili ve gelenekleri, örf adetleri korudu. Yine form değiştirerek direnişin mirasını korudu, bu dilde ısrar ederek, şiirleri bu dilde yazarak, dengbêjlik yaparak…

Kürt kadını da büyük bir tarihi rol oynamıştır. Ne yazık ki bu tarihimizde çok yer edinmeyen bir direniş biçimidir. Düşman, Kürt kadınına uyguladığı politikalarla esasında Kürt kültürünü ortadan kaldırmayı amaçlamıştır.

KADIN KÜRT KÜLTÜRÜNÜN TAŞIYICISIDIR 

Kürt toplumunun yaklaşımı nasıl oldu? Lozan’da soykırım içerisinde gerçekleşen kadın kırımını hep namus çerçevesinde ele alma biçiminde oldu. Kürt toplumunda kadının esasında bu noktada yok edilmesinin amacı, Kürt kültürünü, geleneklerini ve tarihini yok etmekti Çünkü bizde tarih hep sözlü olmuştur. Sömürgeci güçler, Kürt kütüphanelerini, yazımını, edebiyatını her zaman yasaklamıştır. Dolayısıyla Kurdistan’da tarihin akışını yeni kuşaklara kadınlar aktarmıştır. Kadına karşı yapılan bu kırım da bu amaçla yapıldı. Korkunç bir intikam Kürt kadınlarından alındı.

Dersim’deki soykırım esnasında Kürt kızlarının Türk subaylarına ganimet olarak peşkeş çekilmesi, yine Saddam rejiminin Enfal süreçlerinde Kürt kadınlarının Arap devletlerine satılması… En son bunu Şengal’de Êzidî kadınlarımıza karşı da yaptılar. Bunların hepsi kadın üzerinden kökten Kürt varlığını ortadan kaldırmak amaçlıydı. Bu boyut ne yazık ki hep gölgede kaldı.

Kadının dili sahiplenmesi çok da tarihsel olarak Kürt toplumunda doğal bir olay gibi ele alındı,  aslında varlığımızı korumada kadının rolü görülmedi.

Kürt Kadın Hareketi’nin, Lozan’ın 100. yılında Kürt ulusal birliği noktasında çalışmaları nelerdir?

Kürt Kadın Hareketi büyük bir devrim yaptıysa, bu elbette analarımızdan aldığımız direniş mirasıyla alakalıdır. En başta Kürt kimliğinin koruyucusunun esas üyesi olarak biz kadınlar varız. Bu noktada tabii biz KNK Kadın Komisyonu olarak da en başta önümüzdeki süreçte hazırlayacağımız konferansta çok sayıda kadının katılmasını sağlamak istiyoruz. Lozan, Kürtler açısından ne anlama geliyor ve kadın açısından ne anlama geliyor noktasında da bazı tartışmalar için ön açıcı adımlar atmak istiyoruz.

Yani, kadınlar Lozan hakkında ne düşünüyor? Kurdistan’da kadına özgü yok etme politikasına karşı bakıyoruz ve bundan sonraki direniş mirasımız nasıl olacak? Bu noktada tartışmalarımız söz konusu. Kadınların özel bir platformu olacak, çünkü hep gölgede kaldı. Tarih kitaplarında ve yazımlarında hep böyle bir yan etken olarak gösterildi. Tabii Önder Apo bunları değiştirdi. Kadına sahip çıkarak, kadını Kürtlerin kurucu kök hücresi olarak ele alarak ve bugün kadın öncülüğünde yeni bir demokratik kültür yaratarak Lozan’ı önemli oranda boşa çıkardı, diyebilirim.

AYNI TOPRAKLARDAKİ HALKLAR DA 

Tabii Lozan, en başta Kürtlere karşı uygulanan bir stratejiyse de, bölgede bizimle beraber asırlardır aynı toprakları paylaşan Arap, Süryani, Keldani, Asuri ve Ermeniler de söz konusu. Nasıl Nisêbîn ve Qamişlo arasına tel örgülerle parçalama politikaları dayatılmışsa, yine Kurdistan'ın parçaları arasında suni sınırlar çizilmişse, bunlardan etkilenen Arap toplumları da olmuştur. Büyük aşiretlerin bir kısmı Musul’da iken bir kısmı da bugün Suriye olarak inşa edilen devletin sınırları içerisinde yer almıştır. Onlar da parçalandı. Yine Asuri, Süryani, Keldani, Ermeni halkının da coğrafyaları paramparça edildi. Bu halklar çok büyük soykırımlar yaşadı. 1,5 milyon Ermeni, yarım milyon Asuri, Süryani, Keldani soykırımda yaşamını yitirdi. Tehcire zorlandı, kendi topraklarını terk etmek zorunda bırakıldı.

Başta Kürt kadını olmak üzere Kürtler ne yapmalıdır?

Tabii bu soykırımlar gerçekleştirilirken aynı zamanda Kürtlerin ulusal olarak kök hücresi olan Êzidîlere karşı da büyük soykırımlar gündeme geldi. Bu açıdan Lozan'ın halkları da ilgilendiren bir boyutu var. Bunun karşısında Kürtler ve Kürt kadınları olarak çıkardığımız sonuç, “Madem Batı hegemonyası nasıl halkları, halkların mozaiği olan Ortadoğu ve Kurdistan’da bu zenginlikleri birbirine karşı kullandıysa, düşmanlaştırdıysa, milliyetçilik hastalığı üzerinden bu zaman kadar savaştırdıysa, biz de buna karşı mücadele etmeliyiz” şeklindedir. 

HALKLARI ASGARİ MÜŞTEREKLERDE BULUŞTURUYORUZ

Bu halkları asgari müştereklerde buluşturmaya, birleştirmeye, ortak prensipler etrafında bir araya getirmeye çalışıyoruz. Herkesin bu noktada kendilerine enjekte edilen milliyetçilik, yani nasyonalizm virüsüne karşı panzehirini geliştirmesi gerekmektedir. Bu konuda kadınların başat bir rol oynaması gerektiğine inanıyorum. Kadınlar milliyetçiliğin de babası olan kapitalizme karşı ve bunu toplumsal gerçekliğimizde temsil eden erkek egemenliğine karşı mücadele ederek, aslında en dipten halkları birbirine karşı kullanan, soykırımları gerçekleştiren, kadın kırımı gerçekleştiren güçlere karşı yapacağımız en doğru, en barışçıl eylem olacaktır. Barışa yol açacak yegane yol, halklarla buluşmak, birleşmektir.

HALKLARIN LOZANI'NI YARATIYORUZ

Dolayısıyla Lozan’ın ‘böl-yönet’ politikasına karşı halkların birlikteliği önem arz etmektedir. Zaten şu anda hem Bakurê Kurdistan’da, hem Rojhilat hem de Rojava Kurdistanı'nda uygulanan bir politikadır. Yani halkların Lozan’ı yaratılmaya çalışılıyor.

Biliyorsunuz, Lozan’ın adı bir de ‘Barış Antlaşması’dır. Şimdi halkların barış yapma dönemidir. Bu bakımdan tüm halklar, en başta da etnik devlet sahibi olan halklar, yani Arap devletleriyle bağdaş kuran Araplar, Türk devletiyle bağdaş kuran Türkler ve İran devletiyle Farslık üzerinden bağdaş kuran halklarla şunu tartışmamız gerekiyor: Siz bir devletin vatandaşı olabilirsiniz ama bu devletleri kim inşa etti? Yani bu kukla devletler size ne kadar fayda getirdi? Çünkü bu halklar da bugün zamanında inşa edilen ulus devletlerin cenderesinde nefes alamaz hale gelmişlerdir. Bu açıdan çözüm halklardan gelmeli. Çünkü Lozan, devletler eliyle halkları terbiye etmeye çalıştı. Yani oluşturduğu ulus devletlerle halkları parçalamaya, birbirine karşı kullanmaya çalıştı. Buna karşı alternatif de halkları birleştirmektir. Yani çok da devletlere takılmadan, tabandan bir örgütlenme gerekiyor.

Bu coğrafyada yaşayan halklar bir araya gelirse Lozan aşılır diye düşünüyorum. Kurdistan coğrafyası üzerinden bu konuda da ciddi, önemli adımlar atıldı. Lozan bizi yok edemedi çünkü biz Kürtler olarak Lozan’a karşı bir alternatif geliştirdik. Bunun da adını Önder Apo, “Halkların Demokratik Konfederalizmi” olarak koydu. 

EYLÜL’E KADAR ÇÖZÜMLER TARTIŞILACAK

Biz bu çerçevede Eylül’e kadar Lozan’a alternatif çözümleri tartışacağız. Yani Temmuz ayı boyunca sorunu tartışacağız. Soykırım, kadın kırımı, doğa kırımı, Kurdistan’da yaşanan durumları ve yine diğer halkların durumunu tartışacağız. Eylül’de de Lozan’da birçok sivil toplum kuruluşu ve siyasi çevrelerle beraber iki günlük çözüm üzerine büyük bir tartışma yürüteceğiz. Lozan’ın yenildiğini ortaya koymak istiyoruz. Yani biz Lozan Antlaşması’na boyun eğmedik, tersine biz ondan çıkışı sağladık. Bizim çözümümüz var. Kurdistan üzerinden, Ortadoğu bölgesine yeniden umut yaratma çözümünü geliştirdik. Bunu da Eylül ayı boyunca yapacağımız sergi, film gösterimleri ve siyasi tartışmalarla, yani kadın kırımına karşı kadın özgürlük mücadelesi, doğa kırımına karşı insan ve doğanın birlikteliğini kapsayan ekolojik dengeyi Kurdistan’da nasıl oturtmak istediğimizi tartışacağız. Milliyetçiliğe karşı halklarla nasıl çözüm ürettiğimizi tartışacağız ve bunları tanıtacağız.

Kimler bu çalışmanın içinde yer alıyor?

Başka coğrafyalarda benzer sorunları yaşayan halklar bu noktada bizimle beraber olacaklar. Filistin halkından temsilciler gelecek, Batı Sahra’dan insanlar olacak, Asya'nın başka ülkelerinden, Latin Amerika'nın birçok ülkesinden çözümümüze, Lozan’a alternatif olarak halkların konfederal çözümüne çok sayıda sanatçı, siyasetçi, sivil toplum alanında çalışan, kadın özgürlük alanında çalışan, ekolojik alanda çalışan herkes bizimle birlikte olacak.