Tutsak Deniz: Bizi 'tehlikeli mahkum' statüsüne koyarak haklarımızı gasp ediyorlar

Manavgat S Tipi Hapishanesinde tutsak Şimal Deniz, haklarının gasp edildiğini ifade ederek, “Biz siyasi tutukluyuz ve onurumuzu zedeleyen tehlikeli mahkum statüsünü kabul etmiyoruz” dedi.

Türk devletinin F Tiplerinden sonra, özellikle siyasi tutsakların tamamen tecrit altına alınmasına dair açtığı S ve Y Tipi hapishanelerde işkence ve hak gaspları artarak devam ediyor. F tipi hapishanelerin bir üst modeli olarak tanımlanan S Tipi hapishanelerde özellikle son günlerde siyasi tutsaklara yönelik işkence ve hak gaspları haberleri gelmeye devam ediyor. 

Türkiye’de şu ana kadar açılan 6 S Tipi hapishaneden biri olan Manavgat S Tipi'nde tutulan siyasi tutsak Şimal Deniz, avukatlarına yazdığı mektupta, tutsakların yaşadıklarını anlattı. 

KAMERA TUVALET VE BANYOYU GÖRECEK ŞEKİLDE AYARLANMIŞ

Şimal Deniz, Halkın Hukuk Bürosu avukatlarına yazdığı mektupta, S Tipi hapishanelerde bulunan 3 kişilik hücrelerde alt kattaki kameranın açısının direk banyo ve tuvalet olan bölümü tamamen görecek şekilde ayarlandığını, tuvaletin kapısının hafif bir şekilde aralanmasıyla bile içerisinin tamamen göründüğünü belirtti.

Deniz mektubunda konuyla ilgili şunları söyledi: “Kamera alt katın tamamını görüyor. Tuvaletin kapısını öyle bir açıyla yapmışlar ki, azıcık aralasa bile neredeyse tuvaletin tamamı görünüyor. Yani kamera, banyo-tuvalet bölümünü çok net görebilecek bir açıda. Bununla ilgili Adalet Bakanlığı’na, AYM’ye başvuruldu. Adalet Bakanlığı’ndan olumsuz cevap geldi, AYM’den henüz cevap gelmedi. Şimdi bir TİHEK’e başvuracağız.”

EN KÜÇÜK İSTEĞİMİZİ ATÖLYEYE BAĞLIYORLAR

Hapishanede birçok taleplerinin karşılanmadığını belirten Deniz, kalem isteğinin bile açılacak atölyelere bağlandığını söyleyerek, kendilerine bakışın farklı olduğunu dile getirdi. Deniz, idarenin kendilerine yönelik yaklaşımına dair şunları söyledi, “Burayı insanları çalıştırmak için tasarladıklarını düşünüyoruz. Bir avukatımızdan öğrendiğimize göre burada ve Y tiplerinde insanları portföylerine göre ayırıyorlarmış. Porföy ticari bankacılık kavramıymış ve menkul kıymet demekmiş. Bizim buradaki en temel talebimize bile “atölye açıldığında, orada kullanım için vereceğiz” diyorlar. Örneğin, siyah tükenmez kalem (sadece mavi tükenmez kalem satılıyor), bant, renkli kağıt, boya kalemleri, renkli tükenmez kalem, keçeli fosforlu kalem gibi.”

Kendilerine yönelik ‘menkul kıymet’ bakışının dışında, hapishanede bulunan tutsakların ‘tehlikeli mahkum’ olarak görüldüğünü belirten Deniz, temizlik malzemelerinin bile kendilerine verilmediğini, belli zamanlar dışında temizlik malzemelerinin bile kapı dışında tutulduğunu belirtti. 

Baskıların sadece bunlardan ibaret olmadığını mektubunda dile getiren Deniz, açık görüş zamanında bile aileleriyle yan yana oturamadıklarını belirterek, istedikleri kitapları bile alamadıklarını, kendilerine kitap kotası konulduğunu ve buna yönelik itirazlarına da idarenin cevap vermediğini vurguladı.

Tutsak Şimal Deniz, şunları da anlattı: “Bu şekilde atölyeye yönlendirmenin dışında, bizi tehlikeli mahkum statüsünde tutmaya çalışıyorlar. Bunun için çamaşır suyu/porçöz gibi temizlik malzemelerini kapının önünde tutuyorlar. (Sadece yemek dağıtıldığında bu temizlik malzemelerini alabiliyoruz.) kapattığımız kamerayı günde 3 kere açıyorlar. Açık görüş esnasında görüşçülerimizle bizleri yan yana oturtmuyorlar. Ayrıca bunun kadar akıl dışı olan bir uygulama da kitap kotası. Hücre içinde kişi başı 5 kitap alabiliyoruz. Bu sınırı da güvenlik gerekçesiyle koyduklarını belirtiyorlar.

Özetle; bu uygulamaların yapılıyor olmasının gerekçesi olarak bizlere “güvenlik” sebebini söylüyorlar. Bizleri de bu şekilde “tehlikeli mahkum” statüsüne koyarak haklarımızı gasp ediyorlar. Fakat biz siyasi tutukluyuz ve onurumuzu zedeleyen tehlikeli mahkum statüsünü kabul etmiyoruz.

Bu uygulamaların kaldırılması için idare ile yaptığımız görüşmeden sonuç alamıyoruz. En küçük hakkımız için bile mücadele ediyoruz. Tabii yine de hukuki süreç anlamında değerli avukatlarımızdan yardım almak istedik.”