Mülteciler Günü’nde birçok kentte savaşlar, krizler ve ırkçılığa tepki

Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla Kuzey Kurdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde yapılan açıklamalarda mülteciliğe neden olan krizlerin önlenmesi çağrısı yapıldı.

Amed, Wan, İzmir ve Hatay’da yapılan açıklamalarda mültecilerin durumu ve çözüm yollarına dikkat çekildi.

AMED

Amed Barosu, baro binasında bir açıklama yaptı. Baro Başkanı Nahit Eren’in yanı sıra çok sayıda avukat açıklamaya katıldı.

Baronun Mülteci Hakları Komisyonu Başkanı Ahmet Mullamuhammed, tırmanan ırkçı saldırılar ve yayılan nefret söylemlerine işaret ederek, “Son yıllarda ülkeye ve siyasi hayata hâkim olan kutuplaştırıcı dilin bu yönlü nefret söylemli ve ırkçı saldırıların oluşumuna etki ettiği, kullanılan bu ayrımcı dilin, toplumda telafisi olmayan olaylara zemin sunduğu açıktır. Her türlü ırkçı saldırılara zemin hazırlayan toplumsal barışı ve bir arada yaşama kültürünü zedeleyen politikalardan ve söylemlerden vazgeçilmesini, ırkçı saldırıların önüne geçmek için toplumun tüm kesimlerinin sorumluluğunun bulunduğunu hatırlatmak isteriz” dedi.

Mullamuhammed, şu talepleri sıraladı: “Depremzede mültecilere yönelik kayıtlı olduğu kent dışında 60 günlük ikamet sınırlamasının kaldırılmalı. Depremden etkilenen 11 ilde yaşayan mülteciler; yaşamlarını yeniden kurabilecekleri, hak ve hizmetlerden yararlanabilecekleri, barınabilecekleri, çalışabilecekleri, eğitim ve tedavi görebilecekleri kentlerde koşulsuz ve hak kaybına uğramadan ikamet edebilmesi sağlanmalıdır. Bu anlamda mülteciler için ikamete/kayda kapalı iller, ilçeler, mahalleler; öncelikli olarak depremden etkilenmiş tüm mültecilere açılmalıdır.”

Amed’de ayrıca Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği,  Sûr (Sur) ilçesinde bulunan tarihi Dört Ayaklı Minare önünde açıklama yaptı.

Yeşil Sol Parti İl Eş Sözcüleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Amed İl Örgütü, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Amed Emek ve Demokrasi Platformu üyeleri açıklamaya katıldı.

Basın metnini Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği Eş Başkanı Veysel Moray okudu. Moray, “Zorunlu göç ve mültecilik dünyanın neresinde olursa olsun bir insan hakları ihlali olmakla beraber bir halk sağlığı sorunudur (…) Bilinmelidir ki savaş devam ettiği müddetçe göç ve mültecilik devam eder. Bütün halkların, zorunlu göçe maruz kalanların, kendi topraklarında güvenle yaşayabilmesi için gerekli ve en temel ihtiyaç toplumsal barıştır” dedi.

İZMİR

İzmir Barosu’nun baro binası önünde yaptığı açıkalma sırasında İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu üyesi Gizem Öykü Başkaya, mültecilerin haklarını hatırlattı.

Geçen hafta Yunan açıklarında yüzlerce göçmenin kaybolduğu trajediye işaret eden Başkaya,  “Yunanistan Sahil Güvenlik Güçleri’nin kaza raporunda, teknenin çekilmesi sürecinden bahsedilmiyor. Teknenin İtalya kara sularına itildiğine ilişkin iddialar var. Kışın İran-Türkiye ve Türkiye- İpsala sınırında donarak yaşamını kaybeden, çeteler tarafından aç, susuz rehin tutulan insanlar olduğu, insan hakları örgütlerinin raporlarıyla tespit edildi" iadelerini kullandı.

Başkaya güncel siyasette, popülist bir yaklaşımla mültecilerin geri gönderilmesinin yurttaşlara vaat olarak sunulduğu tepkisinde bulunurken, bu durumun toplumdaki nefret söylemini beslediğini ve nefret suçlarının işlenmesine zemin hazırladığına dikkati çekti.

HATAY

İHD Hatay Şubesi Göç ve Mülteci Hakları Komisyonu, faaliyet yürüttükleri konteyner dernek önünde bir açıklama yaptı.

Komisyon Eşbaşkan Ergül Sayın, "Gönderme merkezleri kapatılsın, idari gözetim uygulamasına son verilsin. Mültecilik, ancak mülteciliği yaratan nedenlerin önlenmesi ile önlenebilir. Savaşları, çatışmaları, ekonomik ve ekolojik krizleri önleyin" dedi.  

WAN

Serhat Göç Araştırma Derneği de dernek binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. Derneğin Eşbaşkanı Azad Kalkan, “Suriye, Afganistan, Irak ve İran’da gelişen son 10 yıllık sömürge pratiği, milyonlarca insanın yerini yurdunu terk etmesine sebep olmuştur. Yakın tarihte 2015-2016 yılları arasında Sûr, Cizîr ve Nisêbin’de uygulanan sokağa çıkma yasakları yeni bir zorunlu göçün yaşanmasına neden olmuştur. Bu göçertme politikası tıpkı 80’ler-90’lar da olduğu gibi yeni bir sistematik politika halini almıştır” şeklinde konuştu.