POLENEZ İŞÇİLERİNİN DİRENİŞİ
Ürdün kraliyet ailesine ait Polonez Fabrikası’nda dayatılan kölece çalışma koşulları ve sefalet ücretine karşı Türk-İş’e bağlı Tekgıda-İş sendikasına üye oldukları için Kod 46 ile işten atılan Polonez işçilerinin direnişinin sonucu önümüzdeki Pazartesi yapılacak toplantıyla netleşecek. Defalarca işkenceyle gözaltına alınan ama haklı mücadelelerinde milim geri adım atmayan işçiler, hiçbir hukuk tanımayan yabancı sermayeye sömürü alanı açan iktidara Anayasa’nın 51. maddesini hatırlatmak için tam 170 gündür direniyor. Ankara’ya yapmak istedikleri yürüyüş polis barikatlarıyla defalarca engellenen, hem sendikalı olma hem de seyahat hakları yok sayılan işçiler, seslerini duyurmak için açlık grevine girip adliye adliye gezdi, en son Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın yapılan görüşmelerde çözüm için söz vermesi üzerine Çatalca Adliyesi önünde direnişlerini sürdüren işçiler, 2025 yılına kazanmanın kararlılığıyla girdi. ANF’ye konuşan işçiler, bu süreçte hem sistemi hem işçinin çilesini hem de direnişin gücünü öğrendiklerini vurgularken, Tekgıda-İş Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda Pazartesi günü yapılacak toplantıdan çıkacak sonucu beklediklerini aktardı.
‘BU İŞKENCEYİ BİR GÜN İKİ GÜN DEĞİL, 12 YIL ÇEKTİM!’
Haksız ve hukuksuz işten atılan 146 işçiden biri olan Mustafa Atacık, 12 sene operatör olarak çalıştığı Polonez fabrikasından sırf sendikalı olduğu için iş kanununun en ağır kodlarından Kod 46 ile işten atıldığını hatırlattı. Fabrikanın daha önceki patronunun Ordulu olduğunu anlatan Atacık, 5 sene önce ise Ürdün sermayeli şirketin yönetimine geçtiğini belirterek çalıştıkları zor koşulları, “Sabah saat 08.00’da işbaşı yapıp gece saat 03.00'lara kadar çalışıyordum. Bu işkenceyi öyle bir gün iki gün değil, tam 12 yıl çektim. 12 yıldır aldığım maaş da çok düşük. En son 19.500 TL’ydi. O rakam da zaten vergilere yapılan kesintiyle asgari ücrete tekabül ediyordu. Bize maaş bordrosu yerine bir kağıt parçası verip senelerdir bizi kandırmışlar” diye özetledi.
‘GERİ KALAN İŞÇİLER DİK DURAMADI’
Çatalca’daki fabrikalarda sendikalı olmanın bilincinde olmadığını, bu anlamda Polonez direnişinin bir ilke imza attığını belirten Atacık, şöyle konuştu: “Daha önce bir fabrikada kısa süreli bir direniş olmuş ama patronlar işçileri işten atmakla tehdit ederek bu direnişi bastırmışlar. Biz de direnişe başladığımız ilk gün bize de sendikadan istifa etmemiz karşılığında maaşlarımıza zam yapmakla kandırmaya çalıştılar ama kabul etmedik. Bizi işten attıktan sonra geri kalan işçilere zam yaparak sendikalı olmalarının önüne geçtiler. İşçiler de dik duramadı ve Ürdünlünün 1 kuruş parasına kendilerini sattılar. Gece gündüz, yağmur çamur demeden dışarıda direndik, defalarca gözaltına alındık, Çatalca Emniyet Müdürü ve müftü tarafından tehdit edildik, açlık grevi yaptık ama vazgeçmedik” dedi.
‘TÜRK VATANDAŞI OLMAKTAN UTANIYORUM’
Bu süreçte sistemin patronlara çalıştığını tam olarak kavradıklarını vurgulayan Atacık, şunları kaydetti: “Bu ülkede en temel haklardan olan sendikalı olma hakkımızı dahi kullanamıyoruz, kullandığımızda kapı dışarı ediliyoruz. Yani Ürdünlü patronun karşısında vatandaşlık haklarımız dahi çiğneniyor. Çorba içerken bile bize polis müdahale etti, soğukta çadır kurmamızı bile bize çok gördüler. Bu yüzden de Türk vatandaşı olmaktan utanıyorum. Çünkü Ürdünlü bir patron buradaki vatandaşlardan daha çok değer görüyor. Kendi ülkemde seyahat hakkım bile engelleniyor. Benim üç çocuğum var ve en küçük oğlumun doğum gününde bile yanında olamadım. Ona bir hediye alamadım. Bizi köle gibi görenlere hakkımı helal etmiyorum. Alın terimizden alınan vergilerden maaş alıyorlar ama bütün haklarımızı yok sayıyorlar. Bir Ürdünlü patron parasıyla resmen herkesi rehin almış. Bunu kabul etmiyorum ve hakkımızı söke söke alıncaya kadar da vazgeçmeyeceğim.”
‘KIZIMI DA BENİM GİBİ KOD 46 İLE İŞTEN ATTILAR’
Yoğunluklu olarak kadın işçilerin çalıştığı fabrikada, direnişin de öncülüğünü kadınlar işçiler yürütüyor. Bu kadın işçilerden Fadime Gülmez, haklarını alana kadar milim geri adım atmamakta kararlı olduklarını vurguladı. Polonez Fabrikası’nın paketleme bölümünde tam 11 yıldır çalıştığını anlatan Gülmez, “Çalışma koşullarımız çok zordu. Sürekli aşağılamalara maruz kalıyorduk. Verdiğimiz bütün emek karşılığında ise sadece asgari ücret alıyorduk. Bir nevi köle gibi görülüyorduk. O yüzden de sendikalı olmaya karar verdik. Ama bu defa da Kod 46 ile işten atıldık” dedi.
Üniversite öğrencisi olan kızının da kendisiyle beraber Polonez Fabrikası’nda çalıştığını ve onun da sendikalı olduğu için Kod 46 ile işten atıldığına dikkat çeken Gülmez, “Kızım okul harçlığını çıkarmak için fabrikada çalışıyordu ama onu da sendikalı olduğu için benim gibi işten attılar. Yani bizim aileden iki kişiyi birden mağdur ettiler. Henüz 19 yaşında ve sırf sendikalı olma hakkını kullandığı için onu da tazminatsız bir biçimde çok ağır bir iş koduyla çıkardılar. Bunu kabul etmek mümkün değil. O kodlar kaldırılacak ve haklarımız verilecek başka yolu yok” vurgusunda bulundu.
‘MESAİ ÜCRETLERİMİZİ HİÇBİR ZAMAN ALAMADIK, PAZAR GÜNLERİ BİLE ÇALIŞIYORDUK’
Polonez Fabrikası’nın paketleme bölümünde 6 yıl çalışan Yasemin Sayım, yıllarca asgari ücrete çok zor koşullarda çalıştığını kaydetti. Hiçbir zaman mesai ücretlerini alamadıklarına işaret eden Sayım, “Amirimiz hiç iyi biri değildi. Hepimizi terslerdi. Pazar günleri bile çalışıyorduk. Ama hiçbir zaman fazla mesailerimizin paralarını da alamıyorduk. Hakkımızı istediğimiz zaman da hakaretlere maruz kalıyorduk. Sendikalı olduktan sonra bir gece vakti bir mesajla Kod 46 ile işten atıldık” dedi.
‘OĞLUMUN DA GELECEĞİYLE OYNADILAR’
Kendisiyle birlikte fabrikada çalışan oğlunun da aynı şekilde mağdur edildiğini belirten Sayım, oğlunun da sendikalı olma hakkını kullandığı için Kod 46 ile işten atıldığını anlattı. En çok da oğluna üzüldüğünü ifade eden Sayım, “Onun da geleceğiyle oynadılar. Anayasaya kağıt üzerinde sendikalı olma hakkını koymuşlar ama kullanmamızı engelliyorlar. Ben ne anladım bu işten? O zaman ya Anayasa’dan çıkarsınlar ya da uygulasınlar. Sonuçta biz hakkımız için burada direniyoruz. Bugün bize yarın başkalarına. Bu mücadeleyi aslında bütün Çatalca’daki işçiler adına veriyoruz. Ama gelin görün ki Çatalca’daki halk da bize hiç destek olmadı. Bu çok ağırıma gitti. Hatta bizim haklarımızı aldığımız, fabrikaya çağrılıp işe gitmediğimiz gibi söylentiler yayılmış. Biz hakkımızı alsak çoluk çocuğumuzu bırakıp bu yağmur, soğukta ne işimiz var? Sadece emeğimizin karşılığını istiyoruz, sadaka istemiyoruz. Ya bizi sendikayla beraber işe alsınlar, almayacaklarsa tüm tazminat haklarımızı ödesinler” diye konuştu.
‘EKSİ 1-2 DERECEYİ BULAN ÇOK SOĞUK ŞARTLARDA ÇALIŞIYORDUK’
Annesi Yasemin Sayım gibi haksız ve hukuksuz bir biçimde işten atılan 19 yaşındaki Berat Sayım ise Polonez Fabrikası’nda usta yardımcısı olarak 1,5 yıl çalıştığını anlattı. Çok soğuk şartlarda çalıştığını belirten Sayım, “Makineleri tamir ediyordum. Eksi 1-2 derece soğukta çalışıyorduk. Ürünlerin bozulmaması için bulunduğumuz paketleme bölümü soğuk tutuluyordu. Günde mesailerle birlikte 12-13 saat çalışıyordum ve 17.000 TL’den daha az ücret alıyordum. Bu kötü koşullara karşı sendikalı olmaya karar verdik” dedi.
‘İLK TECRÜBEMDE ÇOK ŞEY ÖĞRENDİM’
İşten atıldığını gece vardiyasındayken telefonuna gelen bir mesajla öğrendiğini anlatan Sayım, “Annemi, beni ve diğer işçileri bir mesajla Kod 46 ile işten attılar. Bu hukuksuzluğa karşı bugüne kadar çalmadığımız kapı kalmadı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ile görüştük. Bize ‘Burası çadır devleti değil’ diyerek çözeceğine dair söz verdi ama sözünü tutmadı. Şimdi tekrar görüşmeler olmuş, bekliyoruz. Bu benim ilk işyeri tecrübem oldu. Çok şey öğrendim. Hem sistemin işleyişini hem işçinin çilesini hem de direnişin gücünü öğrendim” ifadesini kullandı.
SONUÇ PAZARTESİ BELLİ OLACAK
İşçilerin 162 gündür öncülüğünde direndiği Tekgıda-İş Örgütlenme Uzmanı Yunus Durdu, Pazartesi günü gelecek haberi beklediklerini aktardı. Geçen hafta sendikanın genel başkanı Mustafa Türkel’in ve sendikanın genel teşkilat sekreteri Kemal Köse’nin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda bir görüşme gerçekleştirdiğini anlatan Durdu, “İşverenin genel CEO’su, fabrikanın müdürü ve bakanın kendisinin yer aldığı bir toplantı yaptılar. Bu toplantıda işçilerin tazminatlarını, boşta geçen sürelerini ödeyip işe geri almayacaklarını söylediler. Ama sendika kesinlikle bu konuda taviz vermeyeceğini söyledi ve sendikal tazminatları ödenmeden hiçbir uzlaşıyı kabul etmeyeceğini söyledi. İşveren de tekrardan yeni bir paket hazırlamak için bir hafta süre istedi. Pazartesi saat 14.00’da tekrar bakanlıkta bir toplantı olacak. Muhtemelen sendikal tazminatlar da ödenecek. Ama işe iade edilecek mi o daha belli değil. Sendikanın fabrikaya girmesi ise yasal sürece bırakılacak gibi gözüküyor. Şu anda toplantıdan çıkacak sonucu bekliyoruz” aktarımında bulundu.