Rengârenk Umutlar çalışmalarını sürdürüyor

Kürt çocuklarının maruz kaldığı hak ihlallerini görünür kılmaya çalışan Rengârenk Umutlar Derneği, baskı ve tehditlere rağmen psikososyal destek çalışmalarına ve hak savunuculuğuna devam ediyor.

Bakurê Kurdistan’da çocuk alanında faaliyet yürüten Rengârenk Umutlar Derneği Genel Koordinatörü Yeter Erel, devletin tüm çocuk hak ihlallerinin tek sorumluluğunu bildiklerini ve bunu raporlarına da yansıttıklarını söyledi. 


Bakurê Kurdistan’ın ilk çocuk derneklerinden olan Rengârenk Umutlar Derneği, çocuklara yönelik hak ihlallerini takip eden, hukuksal ve çocuklara psikososyal destek sunan bir sivil toplum örgütüdür. Genel Koordinatörü Yeter Erel, derneklerinin faaliyetlerini ve kuruluş amaçlarına ilişkin ANF’ye konuştu. Derneklerini 2017’de kurduklarını, ancak 2001’de zaten Umut Işığı Kadın Kooperatifi olarak yine Suriçi'nde, çocuk hakları alanında çalışmalar sürdürdüklerini hatırlattı. Erel, Sur’daki çatışmalardan ve özellikle KHK'lerle kapatılan kurumlardan sonra savaşın yarattığı travmanın etkilerini azaltmaya yönelik psikososyal destek çalışmaları yürütecek ve çocukların haklarıyla ilgili savunuculuk yapacak bir sivil toplum örgütünün de kalmadığını kaydetti. Erel, şöyle devam etti: “Aslında bu çocukların çok ciddi bir psikososyal desteğe ihtiyacı vardı. Biz Umut Işığı Kadın Kooperatifi olarak o dönem politik baskılardan dolayı kooperatifi feshetme kararı almıştık. Kooperatifler şirket statüsünde çalıştığı için dernekler kadar kolay kapatılamıyor. Oraya kayyum atanabilir fakat kayyum atamaya değer görmedikleri kooperatife de politik baskılar yapmaya başladılar. Yönetim kurulundaki arkadaşlarımız hakkında ‘örgüte üyelikten’ soruşturmalar başlatıldı. Kooperatif merkezinde çocuklarla çalışmalar yaparken polis baskınlarına maruz kaldık. Sahayı boşaltmama direncimiz de aslında politik bir cevaptı. Saha bizim, çocuklar bizim. Orada olmamız gerektiğinin çok farkındayız. O direncin aslında bir yerde çocuğa zarar verdiğini fark ettik, çünkü avluya yapılan baskınlar çocukları çok ciddi derecede etkiliyordu. Kooperatifi feshettikten sonra tamamen psikososyal destek vermek üzere hızlıca örgütlendik ve Rengârenk Umutlar Derneği’ni kurduk.”

BİRÇOK HAK İHLALİ VAR

Derneklerinin herhangi bir pedagojik ya da bilimsel arka planla kurulmadığının altını çizen Erel, şunları söyledi: “Bizim tek bir derdimiz, o savaşa tanıklık etmiş yetişkinler olarak çocuklarla yan yana gelmek, birbirimizle dayanışmak ve aslında birbirimizi güçlendirmekti. Dolayısıyla Rengârenk Umutlar Derneği'nin kurucusu, aslında bu mahallede yaşayan çocuklar, aileler ve o dönem umut ışığının gönüllüleriydi. Bir ortaklıkla derneği kurmuş olduk. Rengârenk, bir sivil toplum örgütüdür. Onu yasal bir zemine dayandırmak gerekiyordu. Kooperatifleşmeyi tercih etmedik, çünkü onun bir sürü angarya vergileri, ödemeleri vardı. Dolayısıyla dernek olarak başladı. Yani biz psikososyal olarak birbirimizi desteklemek, birbirimizi güçlendirmek için kurulduk ama sonuçta burası bir hak temelli çalışan bir sivil toplum örgütüdür. Türkiye ve Kurdistan'da çocuklara yönelik birçok hak ihlali var. Bununla ilgili aslında bir çocuk hakları hareketi var. Kurdistan özelinde bu bölgede Kürt çocuklarının maruz kaldığı hak ihlalleriyle ilgili çalışmalar yapan, bu ihlalleri görünür kılmaya çalışan herhangi bir sivil toplum örgütü yoktu. Dolayısıyla biz o psikososyal destek çalışmalarına devam ederken bir yandan da Kürt çocuklarının maruz kaldığı hak ihlalleriyle ilgili savunuculuk faaliyetlerini gerçekleştirmek durumunda kaldık.” 

TEHDİTLERE MARUZ KALDIK

Savunuculuk faaliyetlerine ilişkin de bilgiler veren Erel, şunları paylaştı: “Öncelikle süreci izliyoruz. Takip ediyoruz. Araştırıyor, belgeliyor, raporluyor ve yaygınlaştırıyoruz. Neticede ise savunuculuğunu da yapıyoruz. 2017’de işte kayyumun, KHK'lerin olduğu, insanların örgütlenmek için yan yana gelmeye çekindiği bir süreçte, hak temelli faaliyetler yürütmek devlet nezdinde muhalif olmaktı. Hala öyle ama o zaman daha kritikti. Şimdilerde de bu muhalif hareketi yasalarla sindirmeye çalışıyorlar. Biz derneği ilk kurduğumuz zaman aslında çok açık tehditler de aldık. ‘Siz burada bu çalışmaları yapamazsınız. Bizden bağımsız hareket edemezsiniz’ diye. Dolayısıyla her şeye ve tüm zorluklara rağmen bu hak ihlallerini görünür kılma mücadelesini yürüttük. Elbette ki hem Türkiye'de hem de Avrupa'da görünürlük kazandık. Burada özellikle Kürt çocuklarıyla ilgili bir hareket var ve bununla ilgili mücadele eden bir örgüt var, bir ekip var. Bu hem Türkiye'de hem Avrupa'da çok kabul gördü. Dolayısıyla aslında bugün 5 yıllık, daha çiçeği burnunda sayılabiliriz fakat yaptığımız başarılı çalışmalar ve değindiğimiz noktalar çok kritikti. O yüzden de bu kadar hızlı yayıldık, derneğin görünürlüğü arttı.”

ÇOCUKLARIN KORUNMASI SORUMLULUĞU

Tamamen gönüllülük esaslı ve hak temel faaliyetler yürüttüklerini vurgulayan Erel, şöyle konuştu: “Bu kadar görünür olmanın tabii ki hem avantajı hem de dezavantajı var. Avantajı şu; burada ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz bazı çalışmalar var. Bunları projelendiriyoruz ve projelerimize fonlar, destekler bulabiliyoruz. Buna dair hiçbir sıkıntımız yok. Bu konuda ne kadar güvenilir olduğunu da kanıtlamış bir örgüttür Rengârenk Umutlar Derneği. Şöyle de bir dezavantajı var; biz tüm bu çocuk hak ihlallerinin tek sorumlusunun devlet olduğunun farkındayız. Dolayısıyla raporlarımızda da bunu ön plana çıkarıyoruz. ‘Çocuğun korunması, haklarının sağlanması birincil derecede devletin sorumluluğudur. Sorumluluğunu yerine getirsin’ diyoruz. Şimdi tam da burada sen muhalif bir örgüt olarak duruyorsun onların karşısında. Biz buna bağlı olarak iki yıl içerisinde üç kere denetime tabi tutulduk. Alman fondaşlar listesindeki dernek olarak hedef gösterildik. Çalışmalarımız engellenmeye çalışılıyor. Tabii ki bu kadar görünür ve iyi işler yapıyor olmanın böyle bir dezavantajı da var.”

KİŞİSEL VERİLERİ KORUYORUZ

Çocuk alanında çalışmanın zorluklarına da değinen Erel, şunları söyledi: “Çocukların güvenliği meselesi bizim için çok önemlidir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin yetersiz olsa bile çocuk alanında en kapsamlı olan sözleşme olduğunu söyleyebiliriz. Onu referansı alarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Zaten o sözleşme bir bütün haliyle çocuğun korunması amacıyla hazırlandı. Peki, biz bunu dernekte nasıl yapıyoruz? Yani Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’ndan (KVKK) da bağımsız olarak, bir çocuk güvenliği politika belgemiz var. Orada çocukların yüzlerinin, seslerinin, çocuğun olmak istemediği görüntülerin hepsiyle ilgili aslında bir takım koruyucu önleyici maddeler var. Yani bütün örgütlerde olması gereken bir politika belgesinden bahsediyorum ama bizim çalıştığımız alanda daha kritik. Çünkü çok dezavantajlaştırılmış bir bölgede çalışıyoruz. Bu çocukların yüzleri, bu çocukların evleri, okul hayatları, ekonomik koşulları, bir şekilde suistimal edildi. Sosyal medyalarda, basında çocukların yüzleri gösterilerek deşifre edildi. Bu da çocuğu hedef göstermektir. Çocuğun onayı olmadan ve bu kadar ajite eden bir yerden bütün bunların yapılıyor olmasına şerhimiz var.”