Rhawi: Kürtler halklara öncü olmalı
Avrupa Süryani Ulusal Meclisi'nden Shleymun Elber Rhawi, mücadele ederek katliamlar tarihini bilince çıkaran Kürtlerin, yeniden bu coğrafyanın halklarına öncülük yapabileceğini söyledi.
Avrupa Süryani Ulusal Meclisi'nden Shleymun Elber Rhawi, mücadele ederek katliamlar tarihini bilince çıkaran Kürtlerin, yeniden bu coğrafyanın halklarına öncülük yapabileceğini söyledi.
Lozan’ın halklar açısından ortaya çıkardığı sonucun her alanda bir soykırım olduğunu belirten Avrupa Süryani Ulusal Meclisi'nden Shleymun Elber Rhawi, yeni yüzyılın artık katliamlarla anılmaması gerektiğini; Kürtlerin, kendilerine yapılan bu katliamı bilince çıkarıp bu coğrafyada yaşayan bütün halkları bir araya getirmenin dinamosu olması gerektiğini söyledi.
Lozan’ın 100. yılı etkinliklerini organize eden komitenin içinde yer alan Avrupa Süryani (Behtnahrin) Ulusal Meclisi'nin (ESU) İsviçre Temsilcisi Shleymun Elber Rhawi, sorularımızı yanıtladı.
Bir Süryani olarak Lozan deyince aklınıza ne geliyor?
Lozan’ı Süryani bakış açısıyla ele aldığımızda çok önemli bir noktaya geliyoruz. Lozan Antlaşması esnasında çok tartışmalar oldu. Lord Curzon, genel olarak Hristiyan halklardan yana bir tavır takındı. Lozan Antlaşması'na bazı maddeler konuldu. Antlaşmanın özellikle 37 ve 47. maddelerinde bu ortaya konuldu. Bu maddelerde bütün Hristiyan halkların kültürel, insan hakları talep ediliyordu. Burada bulunan sekiz "garantör" devlet, bu hakları güvence altına alan maddeleri kabul etti. Uygulamasını takip edeceklerdi. Ne yazık ki bu devletler, denetim görevini yerine getirmedi.
LOZAN SONRASI BEYAZ SOYKIRIM
Cumhuriyet kurulduktan ve 1924 Anayasası kabul edilip yürürlüğe girdikten sonra Hakkari’de yaşayan Asuri halkımızın üzerinde büyük bir katliam yapıldı. Antlaşmada kabul edilen kültürel, dinsel haklar tanınmasına rağmen 1924’ten sonra göz ardı edilerek, halkımız üzerinde 1915 gibi bir soykırım, katliam ve tehcir yaşandı. Lozan bizim halkımız açısından bir travma oldu. İşte 1915’te Ermeni Soykırımı, Seyfo Soykırımı ve Pontus Soykırımı ile halklara karşı kanlı bir katliam yapıldı. 1924 Anayasası'ndan sonra da bizim halkımız üzerinde beyaz bir katliam gerçekleştirildi. Halkımız asimile edildi. Bizim coğrafyamızdaki dağ isimleri, köy ve kent isimleri, yine aileleri parçalamak için adlar değiştirildi. Buna benzer bir asimilasyon süreci başlatıldı.
Sadece Hakkari tarafında soykırım yapılmadı; Urfa tarafında ciddi bir tehcir politikası uygulandı ve orada yaşayan halkımız Halep’e tehcir edildi. Tabii bu sadece Urfa ile de sınırlı kalmadı, ta Tur Abidin’e kadar devam etti. Bunun yanında Lozan Antlaşması'nın uygulanması ezilen bütün halklar açısında tümden inkar olarak hayata geçirildi.
Lozan’ın 100. yılı dolayısıyla bir konferans yapılacak. Bu konferans hakkında ne düşünüyorsunuz?
Konferans için oluşturulan komitede bizler de yer alıyoruz. Lozan Antlaşması sonucunda yaşananların bütün dünyaya, dünya halklarına anlatılması, ezilen bütün halkların, bütün renklerin yaşadıklarının gündeme gelmesi bakımından oldukça önemlidir.
Komitede yer almamıza rağmen konferansın planlama ve programının yeterli olduğunu düşünmüyoruz. Bu konferans hazırlığında bütün halkların temsil edilme şekli yeterli değildir. Burada daha çok Kürt bakış açısı ağır basmaktadır. Tabii bu sadece Kürtlerden kaynaklanmıyor; diğer halkların bu çalışmaya gereken desteği yeterince vermediğini de ifade etmeliyiz.
Burada Kürt halkının son 30-40 yıldır verdiği mücadele belirleyicidir. Ancak Kuzey ve Doğu Suriye’de oluşturulmuş olan yönetim, her halkın eşit temelde temsil edilmesi bakımından bir örnektir. Bu örneği alıp, konferansı bu temelde yapabilseydik çok daha fazla bir anlama sahip olacaktı. Bu konferansta bütün farklı renklerin kendini ifade etmesi daha anlamlı olacaktı. Bütün halkların temsiliyetinin olması oldukça önemlidir.
Tabii ki eleştirilerimizi yapıcı bir tarzda yaptık. Zaten bu konferansın düzenleyicileri arasındayız. Konferansa da katılıp görüş, öneri ve eleştirilerimizi de yapacağız. Dar bir şekilde bakmak bizi ileri taşımıyor. Neden bizim tarihimiz karanlıktır diyoruz? Bu karanlığı yırtıp atmanın şekli de ancak birlikte, beraberce ve eşit bir biçimde atacağımız adımlarla mümkündür.
TRAVMATİK BİR GEÇMİŞ VAR
Burada Kürtler açısından yaşamış olduğumuz temel bir travmatik geçmiş var. Abdulhamit'in oluşturduğu Hamidiye Alayları'nda yer almış olmaları, aşiretsel çapta Süryani katliamına destek vermelerinden dolayı halkımızda bir travma var. Tabii bunu bütün Kürtlere mal etmiyoruz ama devlet ile iş yapan işbirlikçiler var. Almanların da bu katliamlardaki rolünü unutmamak gerekir. Osmanlı'yı da, Hamidiye Alayları'nı da eğitip yön veren bir noktada olmuşlardır. Hamidiye Alayları'nın halka karşı oynadığı rol oldukça olumsuz olmuştur. İşte yapılacak konferansta eğer eşit katılım sağlanırsa bu, halkımızın bu travmatik durumdan çıkmasının bir yolu olabilir.
Mezopotamya ve Ortadoğu’da yaşayan halklar ne yapmalıdır?
Aslında cumhuriyetin kuruluşunda Kürtler etkin bir biçimde rol almasına rağmen Lozan Antlaşması'ndan sonra Kürtlere, bize yapılan benzeri bir katliam dayatıldı ve çok sayıda katliam yapıldı. Kürtler kendilerine yapılan bu katliamı bilince çıkarıp bu coğrafyada yaşayan bütün halkları bir araya getirmenin dinamosu olmalıdır. Sonuçta bu Türk barbar zihniyeti, ırkçı zihniyeti, antidemokratik zihniyeti Kürtlere yönelik birçok yerde yaptığı katliamlarla ortaya çıkmıştır. Kurdistan Özgürlük Mücadelesinin vermiş olduğu 30-40 yıllık mücadele sonucunda bütün bu katliamlar bilince çıkarılmıştır. Tekrardan farklı renkleri bir araya toplamanın öncüsü olması gerekir.
YENİ KATLİAM HAZIRLIKLARI YAPIYOR
Türkiye’de bu son seçimlerde de gördüğümüz gibi; bütün oyunlar Kürt halkı üzerinde oynanıyor. Görünen odur ki; Kürtler üzerinde yeni bir katliama gidişin yolları hazırlanmaktadır.
Kurdistan Özgürlük Mücadelesi, büyük fedakarlıklarla vermiş olduğu mücadeleyle artık bu hakları bir araya getirmesi gerekiyor. Behtnahrin renklerinin, Mezopotamya renklerinin bir araya getirilmesi gerekiyor. Bunun en iyi modeli, Kuzey ve Doğu Suriye’deki demokratik sistemdir. Bu bütün coğrafyaya bir çözüm olur diye düşünüyorum. Lozan üzerindeki düşüncemiz bu şekildedir.
KÜRTLERİN ÖNCÜLÜK YAPMA GÜCÜ VAR
Türk devleti öncülüğünde halklar arasında derin bir kin, nefret ve düşmanlık yaratılmıştır. O politika bugün de sürüyor. Halklar olarak bunun bilincinde olmamız gerekiyor. Bu oyunlara gelmememiz gerekiyor. Önemli olan, burada yaşayan halkların birbirini anlamasıdır. Biz Süryaniler Behtnahrin, Kürtler Kurdistan, Ermeniler Ermenistan diyor. Bu coğrafyada yaşayan bütün halklar kendilerini demokratik bir ortamda ifade edebilmeli ve temsil etme hakkına sahip olmalı.
Kürtlerin bu demokratik ortamı yaratmada öncülük yapma güçleri var. Şu anda bizim yaşadığımız coğrafyada genel bir anlayış var; güçlü güçsüzü yönetir. Güçlü güçsüzü ezecek, anlayışının ortadan kalkması gerekiyor. Bütün bu farklı renklerin kendini ifade edebilecek özgürlüğünün olması gerekir. Eğer güçlü olan, söylemde “siz hakkınızı alacaksınız” deyip onları vitrin süsü gibi kullanacaksa yürümez. Biz kendimizi güçlü güçsüz biçimde ayırmadan bu coğrafyanın sahiplerinden biri olarak sayıyoruz ve öyleyiz de.
Herkes kendini, kendi diliyle, kültürüyle, renkleriyle ifade edebilmeli. Demokratik bir ortam oluşturmamız gerekiyor. Halkların birlikteliği temelinde hareket edersek öyle bir ortam oluşturmanın zemini vardır.
Yeni bir yüzyıla girerken halklar ne yapmalıdır?
Bu coğrafyada -biz Behtnahrin diyoruz- yaşayan bütün haklar, bütün inançlar kendi isimlerimizle var olmalıyız. Çok değişik isimlerimiz var. Kürt, Türk, Asuri, Süryani ( Asuri, Keldani, Arami) ve Arap gibi isimlerimizle medeniyetin beşiği olarak anılan Mezopatamya coğrafyasında geleceğe doğru hep birlikte adım atmalıyız. Medeniyetin beşiği olan Mezopotamya coğrafyasında müthiş bir güzellik yaratma imkanımız var. Bizim tarihimiz her zaman zengin olmuştur. Böyle bir tarihimiz var ve tarihten ders alarak ülkemizi güzelleştirebiliriz. Yaşadığımız coğrafyada bulunan bütün ezilen halklar, zalim barbarların bize dayattığı bu zalimliği ortada kaldırmalıyız. Birbirimize karşı empati yaparak ve burada birlikteliğimizi pratikte göstermemiz gerekir. Bizim Behtnahrin olarak adlandırdığımız, başkalarının farklı isimlerle adlandırdığı ülkemiz, hepimize yeter. Bu ortak ruhla çabalamamız gerekir.
Bizler Süryani halkımıza son bir çağrı yapıyoruz; bugün Behtnahrin Ulusal Konseyi büyük bir fedakarlık yapıyor. Herkes bu fedakarlığı görmelidir. Bütün halklarımızı bu mücadeleye ortak olmaya çağırıyoruz.