Tutsaklarla Dayanışma İnisiyatifi (TDİ), “Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü” dolayısıyla Kadıköy İskele Meydanı’nda eylem düzenledi.
HDP milletvekilleri Musa Piroğlu ve Züleyha Gülüm’ün katılımıyla gerçekleşen açıklamada, “18 Mart Uluslararası Politik Tutsaklarla Dayanışma Günü’nde devrimci tutsaklara özgürlük” yazılı pankart yanı sıra“tecrit öldürür dayanışma yaşatır”, “Sürgün sevklere son” ve “Hasta tutsaklara özgürlük” dövizleri taşındı.
Sık sık “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın”, “Tecrit öldürür dayanışma yaşatır” ve “içerde dışarda hücreleri parçala” sloganlarının atıldığı eylemde, ilk konuşma HDP Milletvekili Musa Piroğlu tarafından yapıldı.
‘EGEMENLERE KARŞI MÜCADELEDEN BİR ADIM GERİ ATMAYACAĞIZ!’
İnsanların politik görüşleri nedeniyle zindana atıldığı bir ülkede kimsenin özgür olmadığını vurgulayarak sözlerine başlayan Piroğlu, “ Bir ülkede hasta tutsaklar ölüme terk ediliyorsa, o ülkede hiç kimsenin can güvenliği yoktur. Bugün dünyanın her yerinde kendi görüşlerine ve kendi çıkarlarına karşı çıkan sendikacıları, gazetecileri, siyasetçileri, devrimcileri öğrencileri hapishanelerde rehin tutmaya devam ediyor” diye hatırlattı.
Egemen, kapitalist ve sömürgeci sistem olduğu sürece politik tutsakların da var olacağını kaydeden Piroğlu, egemenlere karşı bu mücadelede hiçbir siyasi tutsağın yalnız olmayacağının altını çizdi. Halkların ve işçi sınıfının kurtuluşu için egemenlere karşı mücadeleden bir adım geri atmayacaklarını vurgulayan Piroğlu, tüm hasta ve politik tutsakların derhal serbest bırakılmasını istedi.
‘TUTSAKLARI ÖLÜMLE TERBİYE ETMEYE ÇALIŞIYORLAR’
Konuşmanın ardından açıklamayı okuyan TDİ dönem sözcüsü Ertan Çıta, 1923’ten bu yana her 18 Mart’ta politik tutsaklarla dayanışma şiarının her yerden yükseldiğini, politik tutsakların direnişlerine ses olunduğunu hatırlattı. Türkiye’de en ufak bir hak arama mücadelesinin, en ufak bir farklı çıkan bir sesin, devletin polisiyle, jandarmasıyla, mahkemeleriyle bastırılmaya çalışıldığını hatırlatan Çıta, dışarda artan saldırıların cezaevlerinde de tutsaklara yönelik hak gasplarına dönüştüğünü vurguladı. Özellikle pandemi döneminde ağır bedellerle kazanılmış birçok hakkın tırpanladığına işaret eden Çıta, bu süreçte devrimci tutsakların politik kimliklerinden koparılmaya çalışıldığını, özellikle sağlık durumu giderek ağırlaşan hasta tutsakların tedavi hakkının çeşitli dayatmalarla engellendiğini belirtti. Dayatılan bu kötü koşullar nedeniyle hasta tutsakların teker teker yaşamını yitirdiğini anımsatan Çıta, devletin geçmişte de olduğu gibi tutsakların ölümle terbiye edilmeye çalıştığını söyledi.
‘SELAM OLSUN DÖRT DUVAR ARASINDA BAŞ EĞMEYEN POLİTİK TUTSAKLARA!’
Bu saldırılara yabancı olmadıklarını ifade eden Çıta, aynı saldırılara tek tip elbise dayatmasında, Amed, Buca, Ümraniye, Ulucanlar katliamlarında, 19-22 Aralık Hapishaneler katliamlarında tanık olduklarını anımsattı. Türkiye’de ve dünyada cezaevlerinin egemenlerin, sömürü düzeninin gerçeklerini gösteren bir ayna olduğunu vurgulayan Ertan, “Biz bu gerçekleri, İran hapishanelerinde Kürtlere uygulanan saldırılarda, İtalya, İngiltere, Fransa, Almanya, Yunanistan hapishanelerinde, İsrail hapishanelerinde Peru’da, İspanya’da Guatemala’da, Vietnam’da politik tutsaklara yönelik saldırı ve katliam politikalarında bu gerçekliği görüyoruz. Zulümle, tecritle, idamla, infazla, hak gasplarıyla, baskı ve sindirme politikalarıyla teslim alınamayan, bedenleri esir alınan ama fikirleri özgür olan politik tutsakların seslerine ses oluyoruz! Selam olsun dünyanın dört bir yanında dört duvar arasında baş eğmeyen politik tutsaklara” dedi.